• DOLAR 34.543
  • EURO 36.014
  • ALTIN 3010.703
  • ...
Roger Garaudy'nin Gözüyle Siyonizm
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Strateji Düşünce ve Analiz Merkezi (SDAM) Yahudilerin Siyonizm ve semitizm üzerinden ürettiği  aldatma ve yalanları ortaya çıkarmak için yoğun çaba sarf eden ve siyonist lobi tarafından yalnızlaştırılan, linçe tabi tutulan, kitapları yasaklanan Roger Garaudy'nin gözünden siyonizmi inceledi.

Analizde yer alan bazı başlıklar şöyle;

ROGER GARAUDY’NİN GÖZÜYLE SİYONİZM

Roger Garaudy, Marksizm, Komünizm ve Sosyalizm gibi eklentilerin ağırlığını hissettirdiği bir zaman diliminde yaşayan bir düşünce adamı ve felsefe âlimidir. İlim ve özellikle felsefe alanında çok yönlü olan bu çağdaş düşünce adamı, fikir anaforları içinde ilmi ve düşünsel bir derinlik yaşamış; nihayetinde bir Müslüman olarak İslam’ı seçmiştir.

Garaudy, hem felsefi ve dini görüşleri hem de aksiyoner düşünce yapısıyla birçok ilmi ve akademik çalışmaya imza atmış ve yine kendi hayatı bağlamında birçok ilmi ve akademik çalışmaya konu olmuştur (Dağılma, 2019: 5). Garaudy, doğru bir bakış ve kapsamlı bir bilinç oluşması uğruna çabalamış. Onu bekleyen muhtemel tüm tehlikelere rağmen, günümüzün büyük tehlikesi Siyonizm’e işaret etmiş ve bu meşum düşünceyi insanlığın başına gelmiş büyük bir bela olarak değerlendirmiştir. İsrail, Mitler ve Terör (1996); İlahi Mesajlar Toprağı Filistin (2011) ve Siyonizm Dosyası (1983) adlı eserleri bu tehlikeyi göstermek amaçlı kaleme aldığı üç önemli çalışmadır.

Garaudy’e göre; siyasi Siyonizm ideolojik tarihi bir çarpıtmaya dayanır. Siyasi Siyonizm, İbrahimi dinlerden Museviliğe dayanmayan aksine 19. Yıldan itibaren ortaya çıkan Batılı sömürgeciliğin ve milliyetçiliğin bir neticesi (Garaudy, 1983: 11), bal içinde sunulmuş bir zehir; tatlı gibi gösterilen kokuşmuş ve çürük bir meyvesidir.

Garaudy’nin belirtilen üç eserinde Siyonizmin tarihçesi, algısı ve hareket çerçevesi üzerine önemli, gerekli, detaylı ve şaşırtıcı bilgiler verilmektedir. 

Siyonizm ve Siyonizmin Yalanlarla Dolu Efsanesi

‘İsrail Politikasının Kurucu Efsaneleri, İsrail’in Tanrı’sı yerine, İsrail devletini koymaktan ibaret olan politik siyonizmin sapmasını sergiliyor. Bu haliyle İsrail devleti dünyanın geçici efendilerinin, yani Batı tipi büyümenin temel taşı olan Ortadoğu petrollerini sahiplenme gayesi güden Amerika Birleşik Devletleri’nin batmayan nükleer uçak gemisi konumundadır. (Bu ‘büyüme’ modeli, IMF’nin aracılığıyla Üçüncü Dünya ülkelerine her iki günde bir Hiroşima zayiatına denk bir pahaya mal olmaktadır). Kendisine ait olmayan bir ülkeyi siyonistlere teslim ederken ‘Kullanılan sistem pek önemli değil, yeter ki biz Ortadoğu’nun petrollerini
elimizde tutalım. Asıl önemli olan bu petrolün ulaşılabilir olarak kalmasıdır.’ (Kimhe John, Filistin ve İsrail, Ed. Albin Michel, 1973: s. 27) şeklinde demeç veren Lord Balfour’dan, ‘Çok iyi anlamak lâzımdır ki Suudi Arabistan petrolü dünyanın en güçlü iş bitirici araçlarından birini oluşturur.’ (aynı eser, s. 240) diyen Amerikan Dışişleri Bakanı Cordell Hull’a kadar, aynı politika İsrail’in siyonist yöneticilerine aynı görevi yüklemektedir. Bu görev, NATO eski genel sekreteri Joseph Luns’un tarif ettiği görevdir: ‘İsrail moderm çağımızın en az masraflı paralı askerî olmuştur.’ (Garaudy, 1983: 5)

‘Bu kitap bir sapkınlığın tarihidir. Bu sapkınlık, vahyedilmiş bir kelâmı harfiyen ve seçmeci bir tarzda okumak suretiyle dini, kutsallaştırılan bir siyasetin âleti yapmaktan ibarettir. Bu, yüzyılımızın sonunda ortaya çıkmış olan öldürücü bir hastalıktır…’ (Garaudy, 1983: 8)

‘İsrail, ‘İlâhî tarihin yeryüzündeki en üstün alametidir. İsrail, dünyanın ekseni, can damarı, merkezi ve kalbidir.’ (türünden Eski Ahit’te ve bu düşünceyi savunan çalışmalarda geçen) Böylesi söylemler, can sıkıcı bir şekilde Aryen ırkı efsanesini hatırlatmaktadır. Bu efsanenin ideolojisi, Panjermanizmin ve Hitlerizmin temellerini oluşturmuştur. Bu yola girilince, Peygamberlerin öğretisinin tam karşısına geçilir. Tekelci anlayış diyaloğu ortadan kaldırır.

Onun için ne Hitler ile ‘diyalog’ kurulabilir, ne de Begin’le. Çünkü onların ırki üstünlükleri veya Allah ile olan tekelci ahitleri, onlara artık başkasından beklenilecek hiçbir şey bırakmaz.

Oysa bizler şu gerçeklerin bilincindeyiz: Çağımızda diyalog veya savaştan başka seçenek bulunmamaktadır. Diyalog ise, durmadan tekrarladığımız üzere, herkesin en başta kendi temel kanaatinde eksik olanın şuurunda olmasını gerektirir. Bir kimsenin kendisindeki bu boşluğu doldurması için başkasına ihtiyacı vardır. Bu boşluğun doldurulması da, her bakımdan kendisini aşmasının ve her bakımdan (her canlı inancın ruhu demek
olan) eksiksiz olma arzusunun temel şartıdır. Bizim siyonist cinayetleri ile ilgili olarak ortaya koyduğumuz bu antoloji, Peygamberlere dayalı Yahudiliği kabileci bir siyonizme karşı savunmaya çalışmış olan Yahudilerin bu konudaki gayretlerinin tabii bir sonucu mahiyetindedir. İsrail siyonizminin saldırı, sahtekârlık ve kan dökücü politikasının tenkit edilmesi, Yahudi düşmanlığını beslemez ve tahrik etmez. Yahudi düşmanlığını
(antisemitizmi) asıl besleyen, böyle bir politikayı kayıtsız şartsız desteklemektir. Çünkü bu politika, Yahudiliğin büyük geleneklerinden yalnızca bu politikayı haklı çıkaracak olan kısımları göz önüne almaktadır. Bunu yaparken de eski ilahi metinlerin dış anlamlarını esas almakta ve onları harfi harfine yorumlama yoluna gitmektedir. Sonuçta kendi güttüğü siyaseti, milletlerarası bütün kanunların üstünde görmekte ve onu dünün ve bugünün efsaneleriyle kutsallaştırmaktadır.’

Siyonistlerin hırsı, kibirli bakışı ‘Onları bir tava omleti pişirmek için dünyayı ateşe vermekten çekinmez’ bir vahşete sürüklemiştir. 7 Ekim’den bu yana başlayan Aksâ Tufanı karşısında burnu yere sürtülen, kibri kırılan ve ekilmiş ekin gibi mağlup duruma düşen siyonist vahşetin üst düzey isimlerinden Savunma Bakanı Gallant ‘Gazze’de hayvanlarla savaşıyoruz.’ açıklaması; İsrail eski BM Temsilcisi Gillerman ‘Filistinliler insanlık dışı hayvanlardır.’ ifadesi; Din adamı Ovayda Yosef’in ‘Bizim gözümüzde Yahudi olmayanlar hayvan
hükmündedir.’ sözleriyle insanlığın nasıl rezil, vahşi ve ahlaki bir sınır gütmeyen ‘belh’um edal’ bir düşmanla karşı karşıya kaldığının birer delilidirler.

Tahrif edilen Tevrat’a göre sapkın bir inanış üretilmiş ve bu inanış ekseninde Yahudi olmayan herkes ‘Goyim’ olarak isimlendirilmiştir (Cohen vd., 1968). Onlara göre Goyimler (diğer insanlar) ancak Yahudilere hizmetçi olabilir. Goyim’ler birer evcil hayvan gibi Yahudiye hizmet etmek zorundadır. Yahudi teolojisi içinde derin kökleri olan bu ırkçı üstünlük duygusundan etik ve öteki filozofu olarak bilinen Emmanuel Levinas dahi kurtulamamıştır. Tevrat’ın ‘öldürmeyeceksin, yalan söylemeyeceksin, çalmayacaksın, faiz yemeyeceksin, zina yapmayacaksın’ gibi emirleri ile muhatap olan İsrail oğulları hiç çekinmeden İlahi emirleri çiğnemiştir. O günden bugüne herkesten daha fazla öldürmüş, yalan söylemiş, faizli alışveriş yapmışlardır. Bütün bunları dindar(!) bir motivasyonla yapmaları işin diğer bir korkunçluğudur.

Peki niçin? Bunun cevabını Kur’an-ı Kerim bize şu ayetle veriyor: ’Bu onların bizim ümmilere karşı bir sorumluluğumuz yoktur demelerinden ileri geliyor.’ (Al-i İmran, 75). Ümmiler, yani Yahudi olmayanlar. Siyonist zihniyet, bu algıyla kodlandığı için ‘Onlar hiç kimseye hesap vermez, onların insanlığa karşı hiçbir etik sorumlulukları yoktur ve insanlığa karşı işledikleri hiçbir cürüm, yaptıkları katliamlar ve viraneye çevirdikleri beldeler suç kapsamına alınamaz.’ şeklindeki meşum düşünceler bir yaşam tarzı hâlini almıştır. Dolayısıyla insanlığa düşman, Müslümanlara düşman ve peygamberlere düşman’ bu katil, vahşi ve kaypak çetenin iyi tanınması lazımdır.

ANALİZİN TAMAMINA ULAŞMAK İÇİN TIKLAYIN

Bu haberler de ilginizi çekebilir