• DOLAR 34.619
  • EURO 36.24
  • ALTIN 2923.51
  • ...
Yapıcıoğlu: İşgal rejimini devlet olarak tanıyan herkes bu kararından dönmeli
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

HÜDA PAR Van 4'üncü Olağan İl Kongresine katılmak üzere kente gelen HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, ilde görev yapan ulusal ve yerel basın mensuplarıyla bir araya geldi.

İldeki programları çerçevesinde basın mensuplarıyla buluşan Yapıcıoğlu, gündem değerlendirmesinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Van depreminin yıl dönümünde, hayatını kaybeden vatandaşlara rahmet dileyen Yapıcıoğlu, "Dün Van İl Kongremizi gerçekleştirmek üzere şehrimize geldik. Rasim Başkanımız güven tazeledi. İnşallah önümüzdeki dönemde de yine Van il Başkanlığını yürütecekler. Teşkilatlarımız kısmi bir yenilemeyle önümüzdeki dönemde daha fazla hizmet etme konusunda inşallah gayretlerini artıracaklar. Hem buranın hem de memleketin geri kalan kısmının sorunlarıyla daha yakından ilgilenme konusunda bir kararlılığı ortaya koydular ve inşallah bunu sürdürecekler. Bugün 23 Ekim, Van depreminin 12'nci yıldönümü. Bu vesileyle 12 yıl önce Erciş'te ve ondan yaklaşık iki hafta sonra Van merkezli olan depremde vefat eden bütün kardeşlerimize Allah'tan rahmet diliyorum." diye konuştu.

"75 yıldır adım adım işgal genişliyor"

Ana gündem başlığının "Filistin" olduğu basın buluşmasında konuşan Yapıcıoğlu, "Malumunuz olduğu üzere 7 Ekim sabahından bu yana sadece ülkemizin değil bütün dünyanın bir numaralı gündemi Filistin meselesi. Siyonist rejimin Gazze'ye yapmış olduğu soykırım derecesine varan saldırılar, bu saldırılarda ortaya çıkan vahşet görüntüleri ve dünyanın tabiri caizse özellikle Batı dünyasının sağır eden sessizliği… Gazze 17 yıldır kuşatma altında. 2006 yılında HAMAS'ın seçimleri kazanmasından sonra hem karadan hem denizden ablukaya alındı. Ve en temel insani ihtiyaçların bile Gazze Şeridi'ne girmesine çok sınırlı bir şekilde izin verildi. Bazen bütün bütün kesildi. 1948'de siyonist işgal rejiminin kendisini devlet olarak ilan etmesinden bu yana bazen soykırım derecesine varan çok ciddi katliamlar yaşanıyor. 75 yıldır adım adım işgal genişliyor. 75 yıldır kadın, çocuk, yaşlı demeden siviller öldürülüyor. 75 yıldır sürekli dünya kamuoyu, uluslararası kurumlar, kuruluşlar kınamakla yetiniyor." ifadelerine yer verdi.

"siyonist rejim çizilen karizmasını düzeltmek için daha önce yapmadığı kadar vahşileşti"

Birleşmiş Milletler ve Güvenlik Konseyi'nden çıkan kararların uygulanmadığına dikkat çeken Yapıcıoğlu, "Hiç kimsenin kınaması ya da sadece sözlü tepkisi siyonist vahşet rejimini, siyonist işgal rejimini durdurmaya yetmiyor. 7 Ekim'de Aksa Tufanı adıyla Gazze'deki Filistinliler bir operasyon başlattı. Onlar diyorlar ki, biz bu operasyonu başlatmasaydık zaten siyonistler çok ciddi bir saldırı başlatma hazırlığı içerisindeydiler. Biz yapacakları saldırının merkez karargahını basmak suretiyle onların planlarını bozduk. Ve orada çok ciddi savaş planları, saldırı planları ve çok değerli bazı istihbari bilgileri ele geçirdik diyorlar. Muhtemeldir ki bu 7 Ekim günü yapılan baskında beklemediği bir darbe alan siyonist rejim çizilen karizmasını düzeltmek için daha önce yapmadığı kadar vahşileşti ve bu kez dünyanın gözünün önünde daha önce belki bir yıla yaydığı vahşeti şimdi birkaç haftaya sığdırma niyetinde ve durmadan saldırılarını sürdürüyor." diye belirtti.

"Orası bir devlet değil, bir terör örgütüdür, bir işgal rejimidir"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın işgalci siyonist rejime ilişkin sözlerini hatırlatan Yapıcıoğlu, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın israil örgüt gibi davranırsa örgüt gibi muamele görür sözü anlamlıdır ama şunu da ilave etmek gerekir. 1948'den bu yana hiçbir zaman devlet gibi davranmadı. Hep örgüt gibi davrandı ve bundan sonra da bir terör örgütü gibi davranmaya devam edecek. Bizim nazarımızda zaten hiçbir zaman devlet olmamıştı. Orası bir devlet değil, bir terör örgütüdür, bir işgal rejimidir. Ve saldırılarını; hiçbir hukuk, hiçbir kural, hiçbir kaide, hiçbir değer tanımaksızın gerçekleştirmektedir. Şu son dönemde belki sosyal medyanın da yaygınlaşmasıyla ortaya konan vahşetin görüntüleri bütün dünya kamuoyuna ulaştı. İnsanların gözlerinin önünde, kameralar kayıttayken fosfor bombaları kullanıyorlar. Sonra inkâr ediyorlar. Deliller ortaya konduktan sonra pişkin pişkin bunlara gerekçeler uydurmaya çalışıyorlar. Biz terörle mücadele ediyoruz, diyorlar. Çocuk hastanelerinin üzerine, önce hastaneyi boşaltın uyarısı yaptıktan sonra hastanenin boşalmasını teminen fosfor bombasını çocuk hastanesinin üzerine attılar. Ve bundan sonra o çocuk hastanesi tamamen boşaldı." diyerek siyonist vahşetin ulaştığı boyutları anlattı.

"Saldırıların gerekçesi Aksa Tufanı'nı başlatan HAMAS ise Batı Şeria'da neden öldürüyor"

İşgal rejiminin; saldırganlıklarına, barbarlıklarına kılıf uydurmaya çalıştığına dikkat çeken Yapıcıoğlu, "Saldırılarına 7 Ekim Aksa Tufanı Operasyonu gerekçe olarak gösteriyorlar ama şunun cevabını ne kendileri ne de onların avukatlığını yapmaya çalışan siyonist zihniyetli hiç kimse veremez. Eğer bu saldırıların gerekçesi Aksa Tufanı ya da operasyonu başlatan HAMAS veya İslami Cihat ise peki Batı Şeria'da öldürdüklerini neden öldürüyor? Eğer saldırıların gerekçesi HAMAS ise, HAMAS'ın varlığı ise, HAMAS'ın varlığını ortadan kaldırmak için bunu yapıyorsa, HAMAS yokken neden saldırıyor?" diye sordu.

"Savaş tüm Ortadoğu'ya yayılabilir"

Eğer önlem alınmazsa savaşın yayılabileceğine vurgu yapan Yapıcıoğlu, "Bugün Gazze'de, Batı Şeria'da, Filistin topraklarında yürüyen savaş yarın belki Lübnan'a, Suriye'ye, Mısır'a, Türkiye'ye, Ürdün'e, Irak'a, İran'a yayılır. Eğer bugün farkında olmadan ya da bilinçli şekilde, 'Filistin davasından bize ne? Bu savaş bizim savaşımız değildir' diyenler, yarın öbür gün savaş kendi kapılarına dayandığında savaşın aslında kimin savaşı olduğunu görecekler ama o gün belki çok geç olur. İlk başta buna Arap-israil savaşı dediler sonra israil-Filistin savaşı dediler, şimdi de Gazze savaşı diyorlar. Hatta bazıları HAMAS-israil savaşı demeye başladı. Bununla aslında şunu söylüyorlar: Gittikçe karşı tarafta yani siyonizmin karşısında yer alan cepheyi küçülterek onu parçalara ayırarak siyonizme bir anlamda hizmet ediyorlar. Ekmeğine yağ sürüyorlar. Biz iddia ediyoruz. Siyonistler, kendilerinden başkasını insan saymadığı için insanlığa karşı bir savaş başlatmış durumdadırlar. Ve o gücü kendilerinde bulurlarsa bütün insanlığa savaş açacaklar. Bu yüzden İslam dünyasına diyoruz ki en azından sizler Filistin'deki kardeşlerinizi yalnız bırakmayın!" diye ifade etti.

"Siyonistlerle tüm ilişkiler kesilmeli"

"Orada bir devlet yok orada bir işgal rejimi var." sözünü tekrarlayan Yapıcıoğlu, çözüm olarak yapılması gereken adımları şöyle dile getirdi:

"Birinci adımda, bu işgal rejimini devlet olarak tanıyan herkes bu kararından dönmeli, vazgeçmeli ve tanıma işlemini geri almalı. Bütün ilişkileri kesmeli, diplomatlarını çağırmalı. Varsa diplomat kılıklı siyonistler onları da ülkelerinden deport etmelidir. Askeri, siyasi, ekonomik, ticari bütün ilişkiler de kesilmelidir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden çıkan kararlar bile sözlü olduğu müddetçe bir yaptırıma dönüşmediği müddetçe siyonist rejimi durduramadı. Bundan sonra da durdurmayacak. Sadece kınamayla geçiştirilemeyecek bir vahşet yaşanıyor. Bunu durdurmak için mutlaka somut adımlar atılmalı. Biraz önce söylediğim adımlar bunlardan bir tanesidir. Biz yıllardır söylüyoruz sadece bu yetmez. İnsanlıktan yana saffını belirleyen her ülke, kendi hava sahasını, kendi kara sularını siyonist uçaklara, siyonist gemilere, siyonist bayrağını taşıyan bütün araçlara kapatmalıdır, diyoruz."

"Siyonizm Nazizm'den daha tehlikeli bir ırkçılıktır"

Siyonizmi, "dünyanın en tehlikeli ırkçılığı" olarak tanımlayan Yapıcıoğlu, "Bazı ülkelerde ırkçılık yasaklanmıştır. Nazizm yasaktır, mesela Avrupa'da. Siyonizm Nazizm'den daha tehlikeli bir ırkçılıktır. Bütün ülkeler kendi kanunlarında ırkçılığın her çeşidinin siyonizm de içinde olmak üzere yasaklandığına dair düzenlemeler ve buna yaptırımlar getirebilirler, getirmelidirler. Ve aynı zamanda daha cesur bir adım atarak bu terör rejimine ve bu terörist hareketlere destek verenleri de teröre destek veren ülkeler kategorisinde değerlendirecekleri kişilere ve devletlere de yaptırımlar uygulayacaklarını söylemelidirler. Bu iki günde olur mu zor. Ama bu yönde adımların atılması için ciddi bir zihni ve teknik altyapı hazırlığı için hemen bugün işe koyulmalı." çağrısında bulundu.

"Van'ın sorunlarını Ankara'da dile getireceğiz"

Van'ın sorunlarına ilişkin sorulan soruları yanıtlayan Yapıcıoğlu, Van'da kronikleşen sorunların hala çözülmediğini belirtti.

Yapıcıoğlu, "Van'a daha önce geldiğimizde Rasim Başkanımızdan Van'ın sorunlarına ilişkin bir dosya almıştık. Bu sefer geldiğimizde de durum nedir diye sorduk. Pek bir değişiklik yok. Geçen gelişinizde verdiğimiz dosyanın aynısını verebiliriz, dediler. Bu üzüntü verici tabi. Sorunların büyük bir kısmının olduğu yerde durması, çözüme kavuşturulamamış olması bizi üzdü. Maalesef Van'ın gerçekliği bu. Belki birileri bizi hükümetin ortağı ya da iktidarmış gibi görebilir ama biz iktidarın ortağı değiliz. Cumhur ittifakında yer aldık, fakat icra makamında olan bizler değiliz. Bu sorunların çözümü noktasında elimizden gelen şey sorunları tespit etmek, onlara çözüm önerileri geliştirmek. Daha önceki dönemde de yaptık bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. Bunu Meclis'e girmeden önce sadece basın toplantılarıyla, basın mensupları aracılığıyla hem Van'ın hem de Türkiye'nin gündemine getiriyorduk. Ama inşallah bundan sonra daha fazla imkâna sahip olduğumuza göre bu imkânları da kullanmamız ve Ankara'da da bunları gündeme getirmemiz gerekir. Ama şu hususun altını çizmek istiyorum. Takdir edersiniz ki bizim sadece 4 vekilimiz var ve 81 vilayet var. Biz bu 4 vekille 81 vilayetin tamamının sorunlarıyla ilgilenmek zorundayız. Bunu mazeret olsun diye söylemiyorum. Grup kuracak kadar milletvekili sayısı olmadığı için Meclis'te istediğimiz zaman ya da her gün söz alma imkânımız da yok. İmkân olduğu zaman elbette öncelik sırasına göre memleketin 4 bir tarafındaki sorunları dile getireceğiz. Van da bizim memleketimizdir. Van'ın sorunlarını da gündeme taşımak, onlara ilişkin çözüm önerileri geliştirmek, bir adım daha ötesine geçerek gündeme taşımak bizim için bir sorumluluk, bir mükellefiyettir. Bu sorumluluğumuzu yerine getireceğiz." ifadelerini kullandı. (İLKHA)

Bu haberler de ilginizi çekebilir