STK'lardan çağrı: Soykırım uygulayan israil ile tüm ilişkiler hemen kesilmeli
İşgalci siyonist şebekesinin Gazze'deki saldırılarına sert tepki gösteren Diyarbakır'daki bazı STK'lar, işgal rejimi ile derhal tüm ilişkilerin kesilmesi çağrısında bulundular.
Hamas'ın Aksa Tufanı Operasyonu neticesinde büyük kayıplar veren işgal rejimi, Gazze'de hedef gözetmeksizin yaptığı bombardımana Sivil Toplum Kuruluşları temsilcilerinden tepkiler gelmeye devam ediyor.
Siyonist işgal rejiminin soykırım yaptığını, Gazze halkını her türlü yaşam hakkından mahrum bıraktığını, bu şekilde yapılan saldırıların hiçbir savaş hukukunda bulunmadığını belirten STK temsilcileri, böyle bir şebekeyle derhal her türlü ilişkinin kesilmesi gerektiği çağrısında bulundu.
İLKHA'ya konuşan Memur-Sen Diyarbakır Şube Başkanı Ramazan Tekdemir, Özgür -Der Diyarbakır Şube Başkanı Murat Koç ve Anadolu Gençlik Derneği Diyarbakır Şube Başkan Yardımcısı Enes Akdemir, önemli değerlendirmelerde bulunarak bir an önce bu terör şebekesinin durdurulması gerektiğini belirttiler.
"Gazze halkı 17 yıldır çok ağır ve ölümcül bir ablukayı yaşıyor"
Gazze halkının 2006 yılından bu yana çok ağır ve ölümcül bir abluka yaşadığını, işgal rejiminin tüm uluslararası insan hakları kurallarını hiçe saydığını hatırlatan Memur-Sen Diyarbakır Şube Başkanı Ramazan Tekdemir, "Gazze, adeta bir toplama kampına dönüştürülmüş. Elektrik ve su yok, insani yaşam koşulları ile gıda çok sınırlı, Gazze'ye tüm giriş çıkışlar kontrol altında ve tamamen israilin denetiminde. Gazze'nin yaşadığı bu dramla elbette içeride biriktirdiği bir tepki var. Gazze halkı en temel haklarını, Birleşmiş Milletler kararlarıyla tesis edilen uluslararası hukukun garantörlüğündeki sözleşmelerde yer alan haklarını talep ediyorken, israil, tüm bu kararları hiçe sayıyor. ABD güdümünde Gazze'de bir savaş ve büyük bir mezalim var. Çocuklar ve kadınlar öldürülüyor, evlere bombalar atılıyor ve bu hal karşısında da en kötüsü kulakları sağır eden sessizlik var. Birleşmiş Milletler haçlı zihniyetinin şekillendirdiği kararlara imza atıyor. ABD, israil üzerinden orayı bir polis noktası addederek kendi Orta Doğu projesine yönelik amaçlarını gerçekleştirmeye çalışıyor." İfadelerini kullandı.
"Buradaki ağır drama, İslam devletleri tamamen seyirci kalıyor"
Zulme karşı sessiz kalmanın hiçbir gerekçesi olmadığını belirten Tekdemir, "Bütün bu batı bloğunun yekpare bir şekilde direniş karşısındaki tutumunu eleştirecek, ciddi itiraz edecek bir taraf olması gerekiyor. Bu tarafından da İslam devletlerinden halkı Müslüman olan devletlerin olması gerekiyor, ama maalesef hem İslam devletleri hem halkı Müslüman olan devletler düşkün bir sessizliği tercih ediyor. Beklentimiz, buradaki insani drama ve mezalime karşı İslam devletlerinin ses çıkarması, halkı Müslüman devletlerin buna itirazını dillendirmesi ve net bir tutum almasıdır. Bugün siyonizmin ve israilin yanında safını netleştiren devletler var. ABD ve Avrupa Birliği bunu yapıyor. Birleşmiş Milletler camiasını oluşturan taraf devletler israilin yanında pozisyon alıyor ve uluslararası alanda Gazze'yi yalnızlaştıracak birtakım politikalar güdüyorlar. İslam devletleri ise tamamen olaya seyirci kalıyor, buradaki ağır drama sessizliği tercih ediyor." şeklinde konuştu.
"İşgalci şebeke, birliğimizin olmayışından cesaret almaya devam edecek"
İşgal rejiminin, savaş suçu işlediğini ve Gazze'de soykırım uyguladığını açık bir dille ifade edilmesi gerektiğini, ülkemizden beklentilerinin net bir tutum alınması olduğunu söyleyen Tekdemir şunları kaydetti:
"Ülke yönetimimiz, Uluslararası devlet ve cemiyetleri buradaki olaya karşı tutum almaya zorlasın ve bu noktada kendi tavrım netleştirip Gazze'nin yanında olduğunu belirtsin. Bunu yapsın ki tarih sayfalarında şerefli bir konuma yükselsin. Bu noktada önce kendi ülkemize çağrıda bulunuyoruz: Lütfen tavrınızı netleştirin, açık bir dille israilin yaptığı melaneti, savaş ucu işlediğini, soykırım uyguladığını net bir dille ifade edin ve yapılması gerekenleri de sıralayın. Bu anlamda tavrınız tutumunuz net olsun. Ayrıca halkı Müslüman devletler de artık bu konfor alanından dışarı çıksın; sultanlarını, saraylarını, yaşam alanlarını, liderliklerini ve yaşam standartlarının belirlediği bu pozisyondan dışarı çıksınlar. Onlar da itiraz dilini seslendirsin. Müslüman devletler olarak bir araya gelmenin Gazze'ye nasıl bir insani koridor açacağının, israile karşı hangi uygulamaları başlatacaklarının, hangi ambargoları getireceklerinin, ilişkilerinde nasıl bir çizgiyi kullanacaklarının manifestosunu hazırlasınlar. Eğer Müslüman devletler ve halkı Müslüman devletler bir arada olmazsa bunlar birliğimizin olmayışından cesaret almaya devam edecekler. O cesareti bulduklarında da saldırılarını arttırmaya ve Gazze'yi büyük bir yıkımla baş başa getirmeye devam edecekler." diye belirtti.
"Oradaki Müslümanların ilk günden beri mücadelesinin yanında olduğumuzu vurgulamak istiyoruz"
Aksa Tufanını başlatan Filistinli mücahit kardeşlerimize, HAMAS'a, Kassama selam gönderdiklerini belirten Özgür -Der Diyarbakır Şube Başkanı Murat Koç, Filistinli kardeşlerimizin mücadelesinin haklı ve meşru olduğunu, mücadelelerini sonuna kadar destekleyeceklerini, "elimizden ne gelirse de katkı vereceğiz" diye belirterek şunları aktardı:
"Biz, israil denen işgal rejimini kabul etmiyor, devlet olarak görmüyor, Filistin'de yaşananın bir işgal ve katliam olduğunu, bu nedenle oradaki Müslümanların ilk günden beri mücadelesinin yanında olduğumuzu vurgulamak istiyoruz.Filistin sorunu, işgal rejiminin işgali derinleştirmesiyle beraber ortaya çıkan yeni bir sorun değil ve dünya bütünüyle Amerika'dan ve Batı Avrupa'dan dolayı işgal rejimin yanında saf tutuyor. Hatta işgal rejimi Birleşmiş Milletler'in kararlarına aldırmadan batılı devletlerden aldığı destekle çok rahat hareket ediyor, Filistin sorunu gün geçtiği derinleşiyor. Gazze, ikinci intifalardan derinleşen bir kuşatma altında; ilaç, gıda, temel ihtiyaç malzemeleri giremiyor. Buna rağmen 350 bin kilometrekarede alanda 2 milyon insan yaşıyor. Dünyada kilometre kare başına en fazla insanın düştüğü yerden bahsediyoruz. Türkiye dâhil olmak üzere izzetten, onurdan, şereften, haysiyetten bahseden; barış ve huzurdan yanayım diyen herkes, kimliği ve ideolojisi ne olursa olsun israil'in işgal rejimi olduğunu kabul edip onun karşısına durmak zorunda. İsrail ile kurulan her ilişki israili meşrulaştırmaktadır. İsraille kurulan her ilişki Filistin'de akan kanın müsebbibi olmak anlamına gelir. Türkiye Cumhuriyeti de, Tayyip Erdoğan'da, AK Parti iktidarı da ümmetten, halktan, mazlum ve mustazaflardan yana olduğunu vurguluyor. Madem böyle israille bütün ile ilişkilerini kesmelerini tavsiye ediyoruz. İsraili meşru görürseniz işgali ve katliamları meşru görürsünüz demektir. İsrail laftan anlamaz, tek anladığı şey HAMAS'ın yaptığıdır. Allah'a hamdolsun Müslümanlar vazgeçmeden onların anladığı dilden onlara cevap veriyor."
"Kudüs gibi bir dava, bizi israil terör örgütü karşısında birleştirmeli"
Siyonist işgal rejiminin, dünya emperyalizminin diğer zalim devletlerin gücünü arkasına alarak orada zorbalıkla terör estirdiğini belirten Anadolu Gençlik Derneği Diyarbakır Şube Başkan Yardımcısı Enes Akdemir, "Filistin'de terör devletine karşı direnen ve direnmeye devam eden bütün kardeşlerimize sabır ve güç versin, hayatını kaybeden kardeşlerimize de rabbimden rahmet ve şehadetlerini kabul buyurmasını temenni ediyorum. Biz bu saldırılara yabancı değiliz. İsrail terör devleti öteden beri Ortadoğu'da meşru bir devletin topraklarına her daim saldırmış, dünya emperyalizminin diğer zalim devletlerin gücünü arkasına alarak orada zorbalıkla terör estirmiştir, topraklarını büyütme ve genişletme yoluna gitmiştir. İslam coğrafyası her saldırı sonrası meydanlara inmiş, telin etmiş, lanetlemiş ve tepkisini sözlü olarak ifade etmiştir. Ancak görüyor ve anlıyoruz ki yüz yıldır bu anlattığımız sağır sultana dahi ulaşmışken, israile hiçbir etki etmemiş ve terör devleti olma eğilimini daima ileriye götürmüş, şiddetin dozu ve öldürdüğü insan sayısını arttırmış ve bunu Filistinli kardeşlerimiz üzerinde göstermiştir." şeklinde konuştu.
Akdemir sözlerini şöyle tamamladı: "İslam coğrafyası ve Müslüman âlemi olarak şunu söylüyoruz. Filistin'de Filistinli kardeşlerimizin bir devleti vardır, başkenti Kudüs'tür, Mescid-i Aksa mukaddesatımızdır ve bu anlamda Filistin'de, Haliliye'den Selahattin El Kurdi, cizri caddesine kadar Müslüman âleminindir, İslam coğrafyasının bir parçasıdır. Oranın bir sokağında veya hanesinde cereyan eden her olay, her Müslüman kendi hanesinde kabul görüp bunu böyle yaşamalı, hissetmeli, tepki vermelidir. Merhum Erbakan hocamız 'israil telinden anlamaz ancak güçten anlar' derdi. Bugüne kadar uğradıkları zulme 'yeter artık' diyen o aksa tufanındaki mücahitler gibi bütün islam ülkelerinin ve coğrafyalarının da 'dur' demesi gerekiyor. Bu iş kınamakla, iki devletli bir Filistin önerisi ortaya koymak Müslüman olmanın veyahut da devlet nizamında bir yeri olduğunu göstermez. Amerika'nın her zaman israil terör devletini desteklediğini görmekteyiz. İsrail bir saldırı yaptığında 24 saat geçmeden Amerika hemen destek mesajı yayınlıyor, İngiltere'den, İtalya ve Fransa'ya kadar bazı devletler her türlü maddi manevi desteği vereceklerini ifade ediyor. Batı bu kadar israille bütünleşmişken İslam coğrafyası Filistin'e 'yanındayız, yanına geliyoruz' demekten neden korkmakta? Rusya bile Filistin halkına dayanışmasını, Filistin devletinin kurulması gerektiğini ifade ederken Türkiye dâhil olmak üzere maalesef Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Mısır, Libya, Lübnan ve İran'ın bu konudaki sessizliği bizi daha da üzmektedir. Şunu net bir şekilde ifade etmemiz gerekir ki eğer bugün Kudüs gibi bir dava bizi İsrail terör örgütü karşısında birleştiremiyor, aynı safa dizemiyorsa ne partimizin ne davamızın ne de ideolojimizin bir önemi yoktur. Safımızı sadece namazda değil zulme karşı da yan yana durup Allah'ın şahitliğinde buna öncülük etmemiz gerekiyor." (İLKHA)