Başarmanın Kanunları
Yaratılışta gelişigüzelliğe, başıboşluğa yer yoktur. Hayatta her şey bir kanun doğrultusunda işliyor. Bütün yaratılmışlar Sünnetullah’a tabidir.
İnsan dışındaki varlıklar Sünnetullah’a zorunlu olarak uyar. Güneş kendi yörüngesinde işliyor, sular bıkmadan yorulmadan gece gündüz akıyor, yol alıyor; uygun toprağı, suyu ve güneşi bulan bitki yeşeriyor, büyüyor.
Rabbimiz buyuruyor:
“Gökleri yedi kat üzerine yaratan O’dur. Rahman’ın bu yaratmasında hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bak bir çatlak görebilir misin?
Sonra (bir aksaklık bulmak için) gözünü tekrar çevir bak; göz umduğunu bulamamış olarak bitkin ve yorgun bir halde sana dönecektir. (Mülk Süresi 3-4)
Her şey bir kanuna tabidir; hem tabiat hem insanın bedeni hem insanın etkinlikleri...
Suyu bulmayan bitki kuruyor, gıdasını almayan insan zayıflıyor, hastalanıyor, çalışmayan insan başaramıyor.
Tabiatla ve insan bedeniyle ilgili araştırma yapmak Sünnetullah’ı keşfetmeye çalışmaktır. İnsanlık, her iki alanda da büyük mesafeler aldı, tabiatın ve insan bedeninin kanunları hakkında çok şey öğrendi: Cisimlerin havada kalma özelliklerinden yararlanarak uçak üretiyor, uygun damarlara bağlanan organın hayatını sürdürme özelliğinden yararlanarak organ nakli yapıyor.
İnsanın sosyal hayatıyla ilgili kanunlarla ilgili çalışmalar ise çok daha yenidir. İnsanlar araştırmalarında somuttan soyuta yol alıyor; sosyal hayatla ilgili kanunlar tabiata ve insan bedenine hükmeden kanunlara göre çok soyuttur. Ancak tabiat ve insan bedenine hükmeden kanunların işaretleri gibi sosyal hayatla ilgili kanunların işaretleri de Kur’an ve sünnette yer almaktadır.
Sosyal hayatın bir alt alanı olarak başarmanın da kanunları vardır. Her şey gibi başarmak da Sünnetullah’a tabidir.
Başarmakla ilgili Sünnetullah’ı keşfetmek için Kur’an’a, sünnete ve insanlığın tecrübelerine bakılır.
Rabbimiz insana ancak çalışmasının karşılığının düştüğünü buyuruyor, Resulullah da kendisine inananları bu yönde teşvik ediyor.
İnsan tembelliğe yatkındır, ibadetsiz cennete girmek ister; çalışmadan başarabileceğine kendisini inandırmaya çalışır.
Tembellik şeytani bir eğilimdir. İnsan bir kez şeytana uydu mu yaptığının doğru olduğunu ispat için bahane arar; en çok da istisnalara sığınır. Halbuki “istisna” diye etiketlenen pek çok şey aslında genel kurallara tabi olduğu halde hakkında yeteri kadar bilgi edinilmediği için “istisna” sanılanlardır.
İnsan “Sünnetullah’ı keşif çabasında tembeldir. Sünnetullah ile ilişkisinde ise isyankârdır. Yüce Allah’ın kanununa muhalefet ederek başarıya ulaşmak ister. Bunun için zaman zaman nice batıl düşünceye, uydurma bilgiye, boş masallara, hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olmadığı örneklere sığınır; oralardan kendi tembelliğine malzeme arar. Halbuki tembelliği meşrulaştırmak için harcadığı çabanın bir bölümünü tembellikten kurtulmak için harcasa tembelliğini savunmaya ihtiyacı kalmayacaktır.
Çalışmadan başarabileceğimize inanmak, toplumsal bir batıl inanışımızdır; çalışsak da başaramayacağımıza inanmak bize düşmanın aşıladığı toplumsal bir umutsuzluktur. İnşallah, yıl boyunca bu köşedeki yazılar o batıl inanışı ve o düşman ürünü umutsuzluğu temizlemeye, O’nun altındaki altını keşfetmeye yönelik olacaktır.
Abdulkadir Turan / Doğruhaber / Rehberlik