• DOLAR 34.454
  • EURO 36.282
  • ALTIN 2832.02
  • ...
Av. Zorba: Başıboş köpek sorununun temelinde kendine hayvan sever diyen aktivistler var
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Köpek saldırılarının önüne geçilememesi yüzünden son yıllarda aralarında çocukların da olduğu çok sayıda kişi hayatını kaybetti, binlerce kişi de yaralandı.

Başıboş sokak köpekleri hakkında İLKHA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Güvenli Sokalar Derneği Temsilcisi Avukat Zorba, bu sorunun çözümünde neler yapılması ve nelerin yanlış yapıldığı konusunda değerlendirmelerde bulundu.

Sahipsiz, başıboş köpeklerden kaynaklı ciddi bir sorunla mücadele ettiklerini belirten Zorba, "Şu ana kadar toplumumuzda ölüm, yaralanma, trafik kazalarına dair çeşitli haberlerle sosyal medyada ve kendi arkadaşlarımız da tanık oldu. Hepimizin çevremizde yaşadığımız ciddi bir sorun var. 2022 yılından bugüne kadar bizim arkadaşlarımızın derlediği bilgiye göre 59 kişi hayatını bu sebepten kaybetmiş. Bunların bir kısmı doğrudan doğruya başıboş köpek saldırısı, bir kısmı da köpekler yüzünden yaşanan trafik kazaları. Peki bu saldırılar neden özellikle son dönemde çok arttı? Çünkü sahipsiz köpek popülasyonunda çok büyük bir artış var. Bunun da gerekçelerinden bir tanesi 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun kötü uygulanması. Kanunun bazı maddelerinin bu sorunun çözümünde yetersiz kalması. Aynı zamanda kendini hayvan sever diyen birtakım radikal aktivistlerin sokaklarda başıboş köpeklerin yaşamasını ısrarla savunması yüzünden bu sorunu aşamıyoruz. Sadece ölümler değil, yaralanma vakaları da çok feci durumda. Sağlık Bakanlığı kuduz aşısı raporlarını izliyor. Örneğin 20 yıl öncesinde 85 bin dolaylarında olan kuduz aşısı vakaları geçtiğimiz yıllarda 300 bini geçmiş durumdaydı. Bu sene için bakıyoruz 2023 yılı tamamlanmadı. Ama tahmin ediyoruz bu rakam; Kasım 2022'de bir buçuk milyon doz kuduz aşısı, Ağustos 2023'te bir buçuk milyon doz kuduz aşısı tekrar ihalesi yapılmış. Toplamda bir yıl olmadan 3 milyon doz kuduz aşısı. Bu da demektir ki ortalama 750 bin insanın veya bu sayıya yakın bir ısırılma vakasıyla karşı karşıyayız." dedi.

"Bu hüküm o kadar radikal bir şekilde uygulanmış ki bizim ülkemizde hiçbir şekilde sahipsiz köpeklere dokunulmuyor"

Avukat Meltem Zorba

Devamında Zorba, şu ifadelere yer verdi:

"Peki neden biz sahipsiz köpekler yüzünden bu saldırılara, ölüme, yaralanmaya, hastalık riskine maruz kalıyoruz? Neden bunun bir an önce çözümü? Sokakların insanlar için, çocuklar için, işine gitmek isteyenler için, sokakta her türlü aktivite yapmak isteyen, spor yapmak isteyen, koşmak, bisiklete binmek isteyen insanlar için ya da sadece oradan geçip gitmek isteyen insanlar için daha güvenli hale getiremiyoruz. 5199 sayılı yasada sahipsiz hayvanların 'kısırlanıp aşılanıp bakımının yapıldıktan sonra öncelikli alındıkları ortama bırakılması esastır' diye bir hüküm var. Bu hüküm o kadar radikal bir şekilde uygulanmış ki bizim ülkemizde hiçbir şekilde sahipsiz köpeklere dokunulmuyor. Bu köpekler saldırmış olsa, insanları yaralamış olsa bile çoğunlukla belediyeler tarafından ya hiç yerinden alınmıyor ya da yerinden alınsa bile '10 gün tuttuk, rehabilite ettik tekrar bıraktık' diye bir savunmanın arkasına sığınıyorlar ve bu köpekler hala daha sokaklarımızda yaşamaya devam ediyor. Peki bu kanunun doğru uygulanması mı? Hayır değil. Çünkü kanun sadece hasta ve bakıma muhtaç olan sahipsiz hayvanlarla ilgili böyle bir tedbir düşünmüş. Bu kanunda hiç bir şekilde saldıran veya hastalıklı hayvanlarla ilgili yaptırımın ne olacağı konusunda geri bırakmaya izin veren bir hüküm düzenlenmemiş. Bu hem kanunun diğer maddelerinde hem de diğer kamplarda, örneğin 5966 sayılı kanun var bütün bunlar da çözülmüş ve tedbirin alınması gerekiyor."

"UNESCO Hayvan Hakları Bildirgesi diye aslında dünyada olmayan bir metne dayanılmış"

5199 sayılı kanunun yasalaşma metninin arkasında sıkıntılı bir metin olduğunu ifade eden Zorba, "UNESCO Hayvan Hakları Bildirgesi diye aslında dünyada olmayan bir metne dayanılmış. Kanunun gerekçesinde buna yer verilmiş. Böyle bir bildirgenin hiç olmadığını 1978 yılında radikal bir aktivistin sadece BM'den çıkıp kürsüden okuduğunu ama hiçbir şekilde inanmadığını, tartışılmadan üye devletlerin hukukuna alınmadığını, böyle bir sözleşme imzalayan olmadığını biliyoruz. Esasen bir uluslararası sözleşmenin bizim ülkemizde uygulanabilirlik kazanabilmesi için Anayasamıza göre kanunla Meclis tarafından kabul edilmesi gerekiyor. Tabi ki böyle bir kanun yok, çünkü böyle bir sözleşme yok. Bunun dışında bizim ülkemizde usulüne uygun olarak kabul edilmiş uluslararası sözleşmeler var. 4934 Sayılı Kanun'la kabul edilmiş Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi var. Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi var. Bunun gibi uluslararası metinler var. Bunlarda sahipsiz başıboş köpeklerin sokakta yaşamasına imkân veren bir düzenleme yok. Böyle bir hüküm olmamasına rağmen ve 4934 sayılı kanunun 5199 sayılı kanundan daha önce yasalanmış olmasına rağmen buradaki hükümler dikkate alınmamış." ifadelerini kullandı.

"Kendine hayvan sever diyen bu aktivistlerin ciddi anlamda sokakları domine ettiğini görüyoruz"

Beklentiler arasında insan sağlığı, halk sağlığı, çevre sağlığı, yaban hayatının korunması konusunda çok daha ciddi güvenlik önlemleri alabilecek şekilde kanun değişikliği yapılması gerektiğini söyleyen Zorba, "Kanun değişikliği yapılmadan tam olarak istediğimiz şekilde sorunu kökten çözebilecek bir idari yaptırım uygulanması şu an için zor görünüyor. Hem meclisimizden bu konuda yasalaşma yapması için kanun değişikliği için hem de idari kurumlarımızdan gerekli olan tedbirleri bir an önce almasını bekliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız 'bu sorunu çözün' diye talimat verdi. Bu talimatın kısa zamanda yerine getirilmesi ve bütün yapılanmanın sokaklarda sıfır başıboş sahipsiz köpek kalıncaya kadar tam ve kesin çözümle yerine getirilmesini istiyoruz. Bu sorunun yerine getirilmesinde, çözümün sağlanmasında sıkıntı oluşturan, kendini hayvan sever diyen bu aktivistlerin ciddi anlamda sokakları domine ettiğini görüyoruz. Buna hakkı yok hiç kimsenin. Çünkü burası kamusal alan. Kamusal alanda da herkesin istediği şekilde, rahat bir şekilde, yasalar çerçevesinde bu alanı kullanabilmesi gerekiyor. İnsanların işine, okuluna, ibadetine gitmesi gerekiyor. Sokağa çıkan herkesin 'acaba bir saldırıya uğrayacak mıyım' korkusu, tedirginliği yaşamaması gerekiyor. Ölüm ve yaralanma vakalarından söz ettim ama milyonlarca insan aktiviteden yoksun kalıyor. En basit spor aktivitesini bile yerine getirmekten aciz kalıyoruz. Çünkü sokaklarda rahat bir şekilde yürümek, bisiklet kullanmak, aktivite yapmak neredeyse imkânsız." şeklinde belirtti.

"Kamu kurumlarının bu sorunu çözmeden önce bu radikal aktivistlerin davranışlarını böyle ağır bir şekilde domine edilmeyi ortadan kaldırması gerekiyor"

Radikal hayvan sever aktivistlerin bu sorunun temelinde yattığını belirten Zorba, "Kamusal alandan herkesin hukuk dahilinde faydalanması gerekiyor. Neden bu ülkenin binde biri bile etmeyen çok küçük bir azınlık sokaklardaki yaşamın böyle bir tehlikeye rağmen bu keyfiyetini sürdürecek şekilde devam etmesi konusunda ısrarcı olabiliyorlar. Hatta bu konuda kamu kurumlarına dayatmada bulunabiliyorlar. Bu kabul edilemez. Kamu kurumlarının bu sorunu çözmeden önce bu radikal aktivistlerin davranışlarını böyle ağır bir şekilde domine edilmeyi ortadan kaldırması gerekiyor. Çünkü bu mesele sadece can dostlarımız, patili dostlarımız, 'Bir kap su, bir kap mama' propagandasıyla çözüm getirilebilecek bir mesele değil. Tabi ki bizim toplumumuz, bizim insanımızın merhameti var. Hayvanseverlik bir merhametmiş gibi insanlara empoze ediliyor. Ama arkasındaki dram bu. Yaşanan acılar sadece insanların değil, saldırıya uğrayan diğer hayvanların, kedilerin, kuşların yaşama hakkı da elinden alınıyor. Onlar da bir şiddet altındalar. Bu yüzden bizim toplumumuzun artık 'can dostlarımız sokakta yaşasın' propagandasına yenik düşmemesi gerekiyor." ifadelerine yer verdi.

"Meydana gelecek olan ölümler, kazalar, yaralanmalar, hak mahrumiyeti kabul edilemez"

Sorun hakkında çözüm önerilerinde bulunan Zorba, devamında şunları kaydetti:

"Peki çözüm nasıl olması gerekiyor? Çözüm konusunda bugüne kadar uygulanan yöntem, bizim yasamızda aynı zamanda öngörülmüş olan 'kısırlaştırma, aşılama, yerine bırak' diye bir paradigmanın arkasına saklanmış ama aslında çözüm olmayan bir yöntemde ısrar ediliyor. Biz bunun çözüm olmadığını çok iyi biliyoruz. Esasen sorunu çözmüş olan ülkelerde değil de şu an sorunla baş edemeyen ülkelerde, örneğin Hindistan, Tayvan ve bizim ülkemizde bu soruna hiçbir şekilde çözüm olmadığını biliyoruz. Mesela Hindistan'da 1998'den itibaren uygulanıyor bu yöntem. Şu an 20 milyonu aşmış başıboş köpek sayısı. Yılda 20.000 kişinin kuduz nedeniyle ölümle karşılaşan bir ülke var karşımızda. Tayvan'da da 2017 yılından itibaren uygulanmış ama popülasyonun yüzde 6,19 arttığının görmüşler. Bizim ülkemizde de 2000 yıllardan beri uygulanıyor. Oysaki popülasyon 3 katına çıkmış. Bunun yeterli ve doğru uygulanmadığını ileri süren insanlar var. Yeterli şekilde uygulanmadı uygulanamaz da zaten. Ülkemizdeki 10 milyon ortalama başıboş köpek popülasyona baktığımız zaman bunların bu köpeklerin hepsine ulaşılması, kısırlaştırma yapılması ve sayının kontrol altına alınması mümkün değil. Zaten böyle bir ütopik çözümün arkasına dayansa bile insanlar bu sırada yine meydana gelecek olan ölümler, kazalar, yaralanmalar, hak mahrumiyeti kabul edilemez. Biz hangi gerekçeyle sahipsiz köpeklerin sokakta başıboş dolaşabilmesi, böyle bir özgürlüğü rahatça kullanabilmesi için insanların yaralanmasına, ölmesine, acı çekmesine neden razı olacağız? Bu mantıksız, hukuka aykırı, evrensel hukuk kurallarına aykırıdır. Hem insanların hem de diğer hayvanların güvenliğini, rahat yaşamalarını bu anlamda düzeni, çevre kirliliğini, yaban hayatının güvenliğini gözetmek zorundayız."

"Çok kısa zamanda derhal bir kanun değişikliğine ihtiyacımız var"

Son olarak Zorba, "Çok kısa zamanda derhal bir kanun değişikliğine ihtiyacımız var. Kanunun bütün bu hassasiyetleri dikkate alarak aynı zamanda başıboş köpeklerin bir sorun sebebi de olabileceğini dikkate alarak çözümleri de ön görecek şekilde yeniden yapılması gerekiyor. Bizim önerimiz öncelikle kanunda da hüküm olan bir durum var. Hazineye ait kullanılmayan, âtıl durumdaki arazilerin değerlendirilmesi mümkün. Buralarda her ne kadar hayvan aktivistleri 'barınaklar, ölüm kampları' diye ilan ediyor olsalar da daha güvenli, daha yeşil alanların çevrildiği yöntemlerle köpekler bu alanlara toplanabilir. Radikal hayvan aktivistleri barınak karalaması yapıyor ama dünyaya baktığımız zaman gönüllülük esas itibariyle bu hayvanların sahipli ortamlarda ve güvenle bakılmasına hizmet edecek şekilde uygulandığını görüyoruz. Bizim ülkemizdekinin tam tersine. Bizim ülkemizde sokaklarda beslemek gönüllü hayvan severlik gibi empoze ediliyor. Ama hayır, esas hayvan severlik, bu hayvanların sahiplenilmesi, onlarla güzel ilişki kurulması hem kendilerinin hem de dışarıda kalanların güvende olması demek. Dünyada, mesela Almanya'da baktığımız zaman barınakların yüzde 70'inin özel kişilere, gönüllülere (bunlar kurumlar olabilir, dernek olabilir) özel kişilere ait. Yüzde 30'unu sadece kamu üstlenmiş durumda. Hayvanların bakımını yapıyor buralarda ama hiçbir şekilde başıboş köpek yok. Dolayısıyla bizim gönüllülerimizin de güvenli alanlarda toplanacak olan bu köpeklere oralarda bakmalarını, bir kontrol dahilinde olmasını arzu ediyoruz. Bu da bizim çözüm yöntemi olarak düşündüğümüz tedbirlerden bir tanesi." şeklinde konuştu. (İLKHA)





Bu haberler de ilginizi çekebilir