Dr. Abdulkadir Turan: İslam birliğinden korktukları için Kürt ulemanın yeniden güçlenmesini istemiyorlar
Dr. Abdulkadir Turan, İbrahim bin Hasan el-Gorani gibi Kürt ulemanın geçmişte çok büyük İslami hizmetlerde bulunduğuna dikkat çekerek, "Nasıl ki İslam birliği yok edilmeye çalışılıyorsa Kürt ulema kimliği de öyle yok edilmek isteniyor. İslam birliğinden korktukları için Kürt ulemanın yeniden güçlenmesini istemiyorlar." dedi.
İTTİHAD ULEMA, her yıl İslam coğrafyasından âlim, akademisyen, siyasetçi, STK temsilcileri ve kanaat önderlerinin katılımıyla düzenlediği Alimler Buluşması'nın sekizincisini düzenledi.
Bu yıl "İslami Uyanışa Rehberlik Etme" temasının öne çıktığı buluşma, dün İTTİHAD'ın Diyarbakır'daki Genel Merkezi'nde başladı.
Dün iki oturumun ardından ara verilen buluşma, bugün yine iki oturumla devam etti.
Bugünkü oturumda Dr. Abdulkadir Turan, "İbrahim bin Hasan el-Gorani ve İslam Aleminin İhyasına Katkısı" konulu konuşmasını yaptı.
İslam'ın ilk 500 yılının sonlarında İslam dünyasının merkezinde Hicaz ve Şam'da çok büyük bir Kürt ulema kitlesinin olduğunu belirten Turan, Moğol istilasından sonra ise İslam aleminin doğusunun diskalifiye olması üzerine tüm İslam alemini etkileyen bir Kürt ulema kitlesinin yetiştiğini; bunların imamlarından birinin de İbrahim bin Hasan el-Gorani olduğunu kaydetti.
İslam'dan önce Bizans ve Sasani savaşlarının, Kürt kavmini yok olmayla karşı karşıya getirdiğini belirten Turan, İslam Devleti'nin Sasani'yi yıkıp Bizans'ı batıya doğru çekmesinin, bu yok olmanın önüne geçtiğini vurguladı.
"Kürt halkı hiçbir zaman bir tarafın tam destekçisi olmamıştır"
Turan, "Ardından Moğol istilasına kadar 600 yıl boyunca büyük İslam sulhuna kavuştu. İşte bu büyük İslam sulhu içinde Kürt Coğrafyası selamette kalarak Kürt nüfusu arttı ve nüfuz olarak da büyüdü. Ve tarihte yer almaya başladılar. Bu İslam sulhu içinde Müslümanların kendi içindeki kavgalara da Kürt halkı hiçbir zaman bir tarafın tam destekçisi olmamıştır. Kavganın tam içinde değiller. Aradalar. Birleştirmeye, Müslümanların birliğini kurmaya çalışıyorlar." diye konuştu.
Son 200 yılda halkların kuvvetinin, "ulus devlet kurma" kabiliyeti ile ölçüldüğünü ifade eden Turan, "Bu sapma ile gençliğimiz kompleks yaşamaya başladı. Sonra birileri, bu bir şeye benzememeyi de İslam'la ilişkilendirdi. Dolayısıyla gencimiz kompleksle kapılıyor, ardından İslam'ın Kürtlere faydaları konusunda şüpheye düşüyor." değerlendirmesinde bulundu.
Turan, "İslam nasıl ki Mekke'nin sokaklarından Ebu Ubeyde bin Cerrah'ı alıp onun Herakliyus'u yenen bir kahraman komutan haline getirmişse bizim de Kürt dağlarından çocuklarımızı almış, dünya önderleri arasına katmıştır." diye ekledi.
Salihlerin alimi, alimlerin salihi: İbrahim bin Hasan el-Gorani
Kürt alim İbrahim bin Hasan el-Gorani'nin de bu önderler arasında yer aldığına işaret eden Turan, el-Gorani'nin miladi 1616'da doğduğunu ve miladi 1690'da vefat ettiğini ve Medine'de bulunan en önemli mezarlıklardan biri olan Cennetül Baki'ye defnedildiğini aktardı.
Turan, şunları ekledi: "İbrahim bin Hasan el-Gorani'nin devrinde Müslümanlar iki büyük sorun yaşıyordu. Biri Avrupa'nın keşifleri ile Güney Asya'ya yayılması, diğeri Safevilerin Arabistan'ı ele geçirmeye çalışması. Ayrıca o dönemde Hikemilik yani Felsefe ilmin yerine çok güçlendirilmişti. Bu Safevi yapısına karşı Arabistan yarımadasında Müslümanlar arasında nakli ilimler ön plandaydı. Bu noktada Kürt ulema İslam coğrafyasının iki yakası arasında kalmıştı. Bir köprü görevi ve bariyer görevi görecekti."
İbrahim bin Hasan el-Gorani'nin ilim yolunda yaptığı çalışmaları aktaran Turan, onun gayretli, azimli ve ihlaslı bir önder olduğuna dikkat çekti.
el-Gorani'nin, Mescid-i Nebevi'de meşhur olduğunu aktaran Turan, onun ayrıca "Sufilerin fakihi, fakihlerin sufisi", "Salihlerin alimi, alimlerin salihi" sıfatlarıyla anıldığını kaydetti.
Turan, 80 ile 100 arasında eser telif eden el-Gorani'ye ait 72 eserin İstanbul kütüphanelerinde olduğunu aktararak, "Üzerlerinde sayısız çalışmalar vardır. Bir kısmı tevhid ile alakalı. Çünkü safevi etkisini azaltmak için bunu ele almış. Diğer tarafından tasavvufu ele almış; dünyevileşmeye karşı." diye ekledi.
el-Gorani'nin ayrıca alim ve mürşit insanlar yetiştirdiğini ve bunlardan birinin de Endonezya mürşidi Abdürraûf es-Sinkilî (1616- 1693) olduğunu hatırlatan Turan, "Endonezyalı talebesini de mürşit olarak yetiştiriyor. Endonezya'ya gönderiyor. O dönem orda az Müslüman var. İrşat yapıyor, halkı İslam'a davet ediyor. Endonezya nüfusu şu an 300 milyon kadar. Bunun ezici bir çoğunluğu Abdürraûf es-Sinkilî'nin irşat çalışmalarının neticesidir. İnanın bana size bir hayal anlatmıyorum. Ben de araştırınca şaşırdım." şeklinde konuştu.
"Kürt ulema kimliği de öyle yok edilmek isteniyor"
İslam'ın, Kürt halkına büyük bir itibar kazandırdığına dikkat çeken Dr. Abdulkadir Turan, şöyle devam etti:
"İslam'ın bu halka kazandırdığı itibarı bu sekülerleşme süreci, batılılaşma, modernleşme süreci bugün yerle bir etmek üzeredir. Biz artık ulemamız ile anlatılmıyoruz; Taksim'de millete ellerinde sazla milleti eğlendiren mıtrıplarla tanıtılmaya çalışılıyoruz.
Nasıl ki İslam birliği yok edilmeye çalışılıyorsa bu Kürt ulema kimliği de öyle yok edilmek isteniyor. Eğer Kürt ulemanın tarihteki konumu silinmek isteniyorsa bu, salt kürtlüğe düşmanlıkla alakalı değil; Kürt uleması İslam'ın birliğini sağladığı içindir. İslam birliğinden korktukları için bu Kürt ulemanın yeniden güçlenmesini istemiyorlar. Ama onların bir hesabı varsa elbette Allah'ın da bir hesabı vardır." (İLKHA)