• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...
Tarihte bugün: 28 Eylül
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

1538: Osmanlı İmparatorluğu Preveze Deniz Savaşı’nda tarihi bir zafer elde etti.  Barbaros Hayrettin Paşa komutasındaki Osmanlı donanması, Cenevizli Amiral Andrea Doria’nın (Andre Dorya’nın) donanmasıyla Yunanistan’ın kuzeybatısındaki Preveze’de savaştı. Osmanlı donanması ve Papa Üçüncü Paul’ün (Pool’ün) çabalarıyla bir araya gelen Haçlı donanması arasında gerçekleşen deniz savaşında Haçlılar, büyük bir hezimete uğratıldı.

 

1730: Osmanlı Devleti’ndeki Lale Devri’nin sonunu getiren Patrona Halil isyanı başladı. Günlerce süren Patrona Halil idaresindeki bu ayaklanma neticesinde: Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa idam edilmiş; Sultan Üçüncü Ahmet tahttan indirilerek, tahta Birinci Mahmud getirilmiş ve sonradan Lale Devri adı verilecek devir sona erdirilmiştir. Ayaklanmanın sebebi, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın açtığı zevk ve sefahat devrinden memnun olmayan, bu yapılanları israf olarak gören ve büyük bir ekonomik sıkıntı çeken bir kitle olmuştur. İran seferinden olumsuz haberler gelmesi üzerine halk harekete geçmiş; camilerde ve diğer yerlerde propaganda yaparak ayaklanmanın zeminini oluşturmaya başlanmıştı. Uzun zamandır maaşını alamayan Yeniçerilerin içerisinde de huzursuzluk belirmişti. İsyanının elebaşı Horpeşteli Arnavut Halil, Levendlik ve Rumeli’de yeniçerilik yapmıştı ve yakın hemşerileri arasında “Patrona” yani koramiral lakabıyla anılmaktaydı. İstanbul’da bir hamam tellaklığı veya esnaflık yaptığı da söylenmiştir. İstanbul meyhanelerine devam ettiği, devamlı alkol aldığı ve ihtilal yoldaşlarını da bu meyhanelerde tanıdığı bilinmektedir.

 

1937: Benito Mussolini ve Adolf Hitler, Berlin’de düzenlenen kitlesel bir gösteride barışa inandıklarını söylediler. Faşisti, komünisti, kapitalisti, emperyalisti bütün liderler barış sloganını dillerinden düşürmüyorlardı ama bütün dünyanın mahvına çalışan ve savaşlarda milyonların ölüm emrini veren yine kendileri idi.

 

1950: BM emrine verilen Kore birliği, Türkiye’den yola çıktı. Birlik, önce özel trenlerle İskenderun’a nakledildi; buradan da gemilerle Kore’ye doğru hareket etti. 6000 Müslüman evladı, haritada dahi adını ve yerini bilmediği en uzak bir diyara, kendilerini asla ilgilendirmeyen bir savaşa ve ölümlere doğru yol alıyorlardı; sırf Dünya siyasetinde ABD’nin hükümranlığı tesis edilsin diye.

 

1970: Mısır’da krallık rejiminden sonra laik diktatörlük devrini başlatan, asker kökenli milliyetçi, sosyalist diktatör Cemal Abdunnasır öldü. Mısır’ın ikinci cumhurbaşkanı olan Abdunnasır, krallığa son veren darbenin ardından, başbakan ve cumhurbaşkanı olarak Mısır’da laik zihniyetli köklü değişimlere imza atmış ve ömrünü Mısır’ın İslami Hareketi’ni yok etmeye adamıştır. Cemal Abdunnasır 1949’da Hür Subaylar komitesi’nin kurucu üyeleri arasında yer aldı, 1951’de yarbaylığa yükseldi. Savaşın ardından baş gösteren siyasi bunalım ortamında, Hür Subaylar örgütü 23 Haziran 1952’de kansız bir darbeyle yönetime el koydu. Orgeneral Muhammed Necib’in devlet başkanlığına getirilmesine karşın, gerçek iktidar Abdunnasır’ın denetimindeki Devrimci Komuta Konseyi’nin eline geçti. Ocak 1953’te siyasi partiler kapatıldı ve Özgürlük Birliği adlı yeni bir parti devlet içinde çekirdek örgütler kurdu. Haziran 1953’te Cumhuriyet ilan edildi ve İngilizlerle Süveyş Kanalı bölgesinin boşaltılmasını öngören bir antlaşma imzalandı. 1954 ilkbaharında Necib’in görevden alınmasına yol açan iç çekişmelerden sonra perde arkasındaki konumundan çıkarak başbakanlık görevini üstlenen Abdunnasır, en güçlü muhalefet olan Müslüman Kardeşler’i baskı, hile ve işkencelerle sindirerek konumunu pekiştirdi. Ocak 1956’da tek partili siyasi sisteme dayalı yeni anayasayı yürürlüğe koydu. Haziran’da da tek aday olarak, oyların yüzde 99,95’ini alarak cumhurbaşkanı seçildi. İktidarı boyunca batı güdümünde, Arap milliyetçisi, sosyalist-laik ve İslam karşıtı bir politika yürüten Abdunnasır, geçirdiği bir kalp krizi sonucu öldü.

 

1978: Sovyetler Birliği, Kuzey Kutbu’nda nükleer denemeler yaptığını ilk kez açıkladı. Bütün dünya tarafından bilinen korkunç gerçekler, önemini yitirdiği zamanlarda itiraf ediliyordu. Bununla beraber tüm dünya halklarına karşı işlenen bu cinayetlerin hesabı verilmiyordu.

 

1995: Filistin Kurtuluş Örgütü lideri Yaser Arafat ile siyonist israil başbakanı Yitzhak (İzak) Rabin, Batı Şeria’nın Filistin yönetimine devri konusunda anlaştılar. Aslında Batı Şeria, siyonistlerin güdümünde hareket eden ve sürekli tavizler veren FKÖ ve Arafat’a devredilmekteydi. Zira siyonistler, ne bağımsız bir Filistin’i ne de özerk bir yönetimi tanımaktaydılar. Dolayısıyla olmayan bir yönetime bir devir de söz konusu olamazdı.

 

2000: Siyonist israil’in eli kanlı lideri Ariel Şaron, provokatif amaçlarla ve hakaret edercesine Haremü’ş Şerif’e girdi. Şaron’un Mekke ve Medine’den sonra İslam’ın üçüncü haremi olan Haremü’ş Şerif’e girmesiyle bölgede gerginlik arttı; Filistinliler ile siyonistler arasında çatışmalar başladı. Filistin Halkı HAMAS önderliğinde İkinci İntifada’yı başlattı.

 

2000: Cumhurbaşkanı ile Hükümet arasında kararnameler nedeniyle baş gösteren uyuşmazlık, tartışmalara neden oldu. Başbakan Bülent Ecevit, memurların ihracına yönelik Kanun Hükmünde Kararname’den sonra, 3 kamu bankasının özelleştirilmesine ilişkin Kanun Hükmünde Kararname’yi de iade eden Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’i diyalog ve uzlaşmaya kapalı olmakla suçladı. Ecevit, Çankaya Köşkü’nde gerçekleşen görüşmenin ardından “Anlaşmazlıkların çözüm yeri Anayasa Mahkemesi’dir. Ancak, Sayın Cumhurbaşkanı kendisini adeta Anayasa Mahkemesi’nin yerine koymaktadır” dedi. Ecevit’in konuşmasına Cumhurbaşkanlığı’ndan verilen yanıtta ise “Cumhurbaşkanımızın, üstlendiği görevi Anayasamızın gerektirdiği tarafsızlıkla yerine getirmek konusunda ödün vermez bir kararlılık içinde olduğundan, kimsenin kuşkusu bulunmaması gerekir” denildi. Bu olayda Necdet Sezer’in Ecevit’e Anayasa kitabını fırlattığı söylendi; Ecevit de bunu teyit eder mahiyette konuştu.

 

2014: Japonya’nın orta kesiminde yer alan Ontake Yanardağı’nın patlaması sonucu 30 kişi hayatını kaybetti.

 

2014: Mısır’da seçimle iş başına gelen Muhammed Mursi iktidarını gasp eden Cunta Yönetimi’nin gayrimeşru mahkemeleri, Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın faaliyetlerinin durdurulması ve mal varlığına el konulmasına hükmetti.

Bu haberler de ilginizi çekebilir