Kızılçınar: "Musibetleri felaket olmaktan çıkarıp rahmete dönüştürebiliriz"
Bela ve musibetlerin sebeplerine ilişkin konuşan İTTİHADUL ULEMA Üyesi Süleyman Kızılçınar, "Bela ve musibetler sadece kâfirlerin başına gelen veya sadece Müslümanların günahlarından arınıp temizlenmesi için imtihan vesilesi değildir. Hayatta yaşadığımız tüm bela ve musibetler aslında yaptığımız amellerin neticesidir." dedi.
Son dönemde dünyanın farklı ülkelerinde yaşanan deprem, sel ve yangın gibi doğal afetler, insanlık için büyük bir musibet ve imtihan vesilesi olurken aynı zamanda art arda yaşanan bu olayların sebepleri üzerinde de düşünmeye sevk ediyor.
Sıkça yaşanan bela ve musibetlerin sebepleri, belalardan korunmak için yapılması gerekenler ve musibetlerin insanlığa verdiği mesaj ile ilgili İLKHA muhabirin konuşan İTTİHADUL ULEMA Üyesi Süleyman Kızılçınar, belaların tüm insanlık için ders çıkarılması gereken olaylar olduğunu, doğal afetlerin inanamayanlar için ceza, inananlar için arınma, tövbe edip amellerini düzeltmek için birer vesile olduğunu ifade etti.
"Musibetler, Allah tarafından insanların sınanması için imtihan vesilesidir"
Musibetlerin insanların başına gelen bela ve felaketler olduğunu kaydeden Kızılçınar, "Bazı musibetler insanların helak olması için Allah tarafından gönderilirken bazı musibetler müminlerin günahlarının bağışlanması için fırsata dönüşebilir. Bazı musibetler aynı anda müminlerin sevaplarını arttırması, cennetteki derecelerini yükseltmesi için fırsata dönüştürülebilir. Bazı musibetler de gaflette olanların uyanışına vesile olabilir. Örneğin bir deprem hadisesi Allah'a inanmayanlar için büyük bir felakettir. Ancak aynı depremde vefat eden bir mümin için şehadete ulaşması için bir vesile olabilir. Veya hayatta kalan bazı insanlar için gafletten uyanış sebebi olabilir. Çünkü ölüm ile burun buruna gelmesi, ölüm hakikatini yakından hissetmesi, günahlarından tövbe edip yaptığı yanlışlardan geri adım atması için büyük bir fırsata dönüşebilir. Şunu net olarak bilelim ki; musibetler, Allah tarafından insanların sınanması için imtihan vesilesidir." diye konuştu.
"İşlediğimiz yanlışların ceremesini toplum olarak çekiyoruz"
Kızılçınar, "Nitekim rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de 'sizi açlıkla, korkuyla, maldan, candan, ekinlerden azaltmak suretiyle imtihan edeceğiz' buyuruyor. Kısacası dünyaya imtihan için gönderildik ve bu imtihan sürecinde rabbimizi bizi türlü türlü belalara, musibetlere uğratmak suretiyle imtihan etmektedir. Yani bela ve musibetler sadece kâfirlerin başına gelen veya sadece Müslümanların günahlarından arınıp temizlenmesi için imtihan vesilesi değildir. Tüm insanlar için farklı manalar içermektedir. Hayatta yaşadığımız tüm bela ve musibetler aslında yaptığımız amellerin neticesidir. Nitekim rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de 'başınıza bir musibet geldiğinde bu sizin kendi ellerinizle yaptığınız şeylerin neticesidir' buyuruyor. Başka bir ayette de 'eğer başınıza güzel bir şey gelmişşe bu Allah'tandır. Ancak başınıza bir bela gelmişse bilin ki yaptığınız amellerden dolayıdır' diye buyuruyor. Bugün dünyada eğer depremlerle, sel felaketleriyle imtihan ediliyorsak veya toplum içerisinde cinayetler artmışsa, kadına şiddet artmışsa, hırsızlık ve kötü vakalar artmışsa bu bizim yaptıklarımızdan dolayıdır. Eğer rabbimizin sözünü dinlesek, bizden istediği şekilde hayatımızı sürdürsek, Kur'an-ı Kerim'de bizden istediği şekilde hareket etmiş olsaydık kesinlikle musibetler başımıza bu şekilde gelmeyecekti. Yani bir anlamda Allah'ın kanunlarını kenara atıp Fransa'nın, İspanya'nın, Almanya'nın ve diğer Avrupa ülkelerinin kanunlarını alıp İslami bir toplumda yaşayan insanlara tatbik etmeye çalışıyorsak bunun bir neticesi olacaktır. Kadın cinayetleri artıyorsa, hırsızlık artmışsa bunun sebebini bu kanunlarda aramak gerekir. Kısacası, işlediğimiz yanlışların ceremesini toplum olarak çekiyoruz." şeklinde konuştu.
"Musibetleri felaket olmaktan çıkarıp rahmete dönüştürebiliriz"
Bir Müslümanın bela ve musibetlere karşı takınması gereken tavır ile ilgili de konuşan Kızılçınar, "Öncelikle tüm bela ve musibetlerin Allah tarafından bize gönderildiğine inanmak gerekir. Allah 'onların başına bir musibet geldiğinde onlar derer ki Allah'tan geldik ve yine ona döneceğiz' diye buyuruyor. Bu niyetle hareket etmemiz gerekiyor. Bazen okullarda deprem ve yangın çıktığında yapılması gereken il işlerin ne olduğu, nelerin kurtarılması gerektiği öğretilir. Aslında bunların başına bu ayeti koymak gerekir. Başımıza bir felaket, bir musibet geldiğinde bunun Allah'tan geldiğini kabul etmek gerekir. Bu şekilde musibetleri felaket olmaktan çıkarıp onları rahmete dönüştürebiliriz. Mümin için böyle bir fırsat da var. Eğer musibetin Allah'tan geldiği idrakinde değilsek tam manasıyla bir sıkıntıya dönüşür. Bugün ekonomik sıkıntı yaşamamız bir sıkıntıdır ama asıl sıkıntı kanaatsiz olmamızdır. Kanaatkâr olmamak daha büyük bir felakettir. Kanaatkâr olmasanız da dünyevi olarak çok ciddi kazanımla elde etseniz de yine kanaatsizlik başa gelen büyük bir musibettir. Bu anlamda başımıza bela ve musibet gelebilir, türlü türlü imtihan edilebiliriz. Açlıkla, yoklukla, deprem ve felaketler ile imtihan edebiliriz. Ancak bir müminin başına gelen en büyük musibet o imtihanların Allah tarafından başıma getirilmemiş olduğuna inanmaktır." ifadelerini kullandı.