• DOLAR 34.551
  • EURO 35.999
  • ALTIN 3007.452
  • ...

Hak Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (HAKSİAD) "4. İşadamları Buluşması" üçüncü gününde devam ediyor.

Programa katılan HÜDA PAR Genel Sekreteri ve Gaziantep Milletvekili Şehzade Demir, İslam'ın iktisat anlayışı hakkında konuştu.

HAKSİAD'ın 4'üncü Buluşmasının hayırlara vesile olması temennisiyle konuşmasına başlayan Demir, davetlerinden dolayı HAKSİAD üyelerine teşekkür etti.

HAKSİAD gibi iktisadi teşekküllerin kıymetini bilmek gerektiğinin altını çizen Demir, "Öncelikle bizim hassasiyetlerimizi taşıyan, bizim değerlerimizi ikame etmeye çalışan kardeşlerimizin bu tür sahalarda olması, onları buralarda görmek hakikaten Müslümanlar adına çok sevindirici bir durum. Öteden beri biz bu alanlarda kendimize yakın insanları çok görmedik. Bu alanlara; genelde bizim değerlerimizle zıt hassasiyetler taşıyan, topluma çok katkıları olmayan, memleketin geleceğini, değerlerini, ahireti çok düşünmeyen anlayışlar daha çok hakimdi. Şimdi bu anlamda çok sevindirici bir durum, çok değerli bir buluşma, çok değerli bir yapılanma, kıymetini bilmek, geliştirmek, daha yukarılara, daha ilerilere taşımak çok önemli." şeklinde belirtti.

"Hak kelimesi büyük ve ağır sorumluluğu olan, misyonu büyük bir kelime"

"HAKSİAD'ı önemsememiz lazım" diyen Demir, "HAKSİAD, çok değerli bir işlev gören bir yapılanma. Sorumluluğu büyük, beklentiler büyük, misyonu büyük bir işlev görmeye çalışıyor. Hak kelimesi büyük, ağır sorumluluğu, misyonu büyük bir kelime. Dolayısıyla Hak Sanayiciler ve İşadamları Derneği demek halkı temsil etmek, halka hizmet etmek, Hakkı yaygınlaştırmak toplum içerisinde, toplumun bütün kesimlerine özellikle sektöre yaymak, hâkim hale getirmeye çalışmak çok önemli bir misyon. Bu anlamda bu kavramın anlamının da altını bu vesile ile çizmek istedim." dedi.  

"Ticaret sahası ümmetsel maslahatlar icra etmesi gereken bir saha"

Ticaretin önemine değinen Demir, "Ticaret kavram olarak, işlev olarak misyon olarak dünya ve ahiretteki karşılığı ve etkisi çok önemli bir saha. Bizim toplumda, daha çok mal alıp verme ile tarif edilen, kâr amacı güdülen, çıkar amaçlı bir iş olarak görülür. Fakat bizim İslam müktesebatımıza göre, bizim değerlerimize göre böyle bir karşılığı yoktur, böyle bir tanımlama çok nakıs kalır. Bize göre ticaret sahası ümmetsel maslahatlar icra etmesi gereken bir saha. Halkın, toplumun, Müslümanların, ümmetin umumi maslahatlarını gözeterek, bunu icra ederek, bunu destekleyerek, bunu güçlendirerek yapılması gereken bir çalışmadır. Bunun içerisinde elbette ki kâr amacı gütmek de var ama daha çok toplumsal yararları esas alan bir iş olması gerekir. En azından bize göre karşılığı bu. Şimdiye kadar böyle değerlendirilmemiş olması aslında çok büyük bir eksiklik. Türkiye'de ticaret sektörünün Müslümanların değerlerine uygun olmamasının, Müslümanları rahatlatmamasının, bizim değerlerimize göre icra edilmemesinin de bir sebebi bu. Çünkü hakikaten Türkiye'de bu sahada iş yapan sektörler bizim değerlerimizi çok gözeterek bu işi yapmadılar. Bizim üzerimizdeki en büyük sorumluluk da belki bu işi kendi değerlerimiz, hassasiyetlerimiz ve meşruiyet ölçüsü içerisinde bu işi görmek gelmektedir. Sizin en büyük misyonunuz da HAKSİAD'ın en büyük misyonu bu olmalıdır." ifadelerine yer verdi.

"Yoksula ve mağdura faydası olan bir model icra etmemiz gerekiyor"

Devamında Demir, şunları aktardı:

"Şimdi ümmetsel maslahatlardan kastımı biraz açmak istiyorum. Her şeyden önce helal haram konusunda, helal bir ticaret ortaya koyma, haramdan kaçınma noktasında öncelikle bir model oluşturabilmemiz gerekiyor. Hem bireysel anlamda hem de kurumsal anlamda böyle bir modeli muhakkak icra etmemiz gerekiyor. Müslümanca bir ticaretin halka faydası olan, fakire, yoksula, mağdura faydası olan bir ticaretin nasıl yapıldığı noktasında bir model icra etmemiz gerekiyor. Bununla birlikte Müslümanların istihdam edilmesi, istihdamı esas alması, fakir fukaranın iş güç sahibi olması için böyle bir amaç da güdülmelidir. Çünkü genelde dikkat ederseniz bu sahada çalışan sektörler kendi düşüncelerinde kendi anlayışlarında olan insanları istihdam ederler. Mağdur, yoksul ve fakir insanlar çok da istihdam edilmez. Bu hassasiyeti taşıyan insanların, fakirin, halkın istihdam edilmesi iş sektörünün öncelikli olarak esas alması gereken bir durum. En azından bizim onlarca, yüzlerce, bazı sektörlerde de binlerce çalışanı olan insanların bütün bu istihdam edilen insanların ailelerini, geçimlerini, maişetlerini hesaba katarak hareket etmeleri de bir sorumluluktur."

"Müslümanca bir ticaretin icra edilmesi bu sektörün göz önünde tutması gereken bir husus"

Demir, "İnsanlar işsiz kalınca, başıboş kalınca, aç kalınca memleketin istikrarsızlaştığını, kaosun arttığını insanların birbirini vurduğunu, özellikle gençlerin çocukların kötü yollara girdiklerini, kötü alışkanlıklara sahip olduklarını, art niyetli çetelerin, yapıların ellerine de düştüklerini hepimiz biliyoruz. Şu anda özellikle Doğu ve Güneydoğu'da hassaten Akdeniz bölgesinde Adana, Mersin gibi yerlerde bu anlamda çok ciddi bir sıkıntı var. İşsiz güçsüz çocuklar, gençler maalesef bu tür insanların hedefi haline gelmişlerdir. İş sektörüne, ticaret sahasına Müslümanların değerlerini cari hale getirmek, helal haram noktasında bir usul oluşturmak, güvenilir esnaflık, güvenilir ticaret, sözüne emin, sözüne sahip çıkan, hile yapmayan, beraber iş yaptığı insanların da kazanmasını esas alarak umumi bir amaç güden bir anlayışı oturtmak yani Müslümanca bir ticaretin icra edilmesi bu sektörün göz önünde tutması gereken bir husustur. Bütün paydaşların birlikte kazanması ve dürüst ticaret anlayışının yaygınlaştırılması da hedef amaçlardan bir tanesi olmalıdır." dedi.

"Beni ilgilendirmez tarzındaki bir ticaret caiz değildir"

Devamında Demir, "Aslında ifade etmeye çalıştığım hassasiyetler aynı zamanda ticaretin meşruiyet sebepleridir, esaslarıdır. Bu hassasiyetlere dikkat edilmeden yapılan ticaretin fıkhi usullere, alimlere ve naslara göre çok meşru olmadığı da hepinizce malum. Helale harama riayet edilmeden, toplumun genel faydası gözetilmeden, kardeşlik hukukuna riayet edilmeden sadece ben kazanayım, karaborsacılık yapayım kim kaybediyorsa kaybetsin benim çalışanlarım beni ilgilendirmez gibi hassasiyetler… bunlara dikkat edilmediği zaman böyle bir ticaretin de caiz olmadığını, toplumun geneline zarar verdiğini, İslam'ın ticaret anlayışına çok büyük bir leke getirdiğini de hepimiz hesaba katmak durumundayız." diye konuştu.

"Türkiye ve dünyada sermayenin, kapitalin küffarın elinde olması durumu en iyi izah eden bir fotoğraftır"

Ticaret Müslümanların eliyle hakkıyla yapıldığı zaman toplumun mamur olduğunu ifade eden Demir, "Ne zaman sermaye ticaret yapan Müslümanların elinden geçmişse toplum mamur olmuştur, ıslah olmuştur, dünya mamur olmuştur, fısk-u fücur azalmıştır, fitne fesat azalmıştır, insanlar rahat yüzü görmüştür. Bunun tarihte dünya kadar örneği var. Ama ne zaman ki bu sermaye, ticaret sahaları küffarın, art niyetli insanların, çıkar amaçlı iş gören yapıların eline düşmüşse de ortalık tarumar olmuştur, ekin ve nesil harap olmuştur, insanlar helake doğru gitmiştir. Şu anda Türkiye'de, dünyada sermayenin, kapitalin küffarın elinde olması, art niyetli insanların elinde olması şu anda dünyanın içinde bulunduğu durumu en iyi izah eden bir fotoğraftır aynı zamanda." diye belirtti. 

"Müslümanca ticaret yapmak artık çok büyük bir azimet haline gelmiş"

Ticaretin Müslümanca yapılması gerektiğinin altını çizen Demir, "Ticari anlayış ve hassasiyete dikkat edildiği, bu şekilde yapıldığı zaman bu bir lütuf değildir. Bu fazladan yapılan bir şey değil, çok büyük bir iş de değil. Çünkü bu, Müslümanca ticaret yapmanın doğal sonucudur, farziyet budur. Nasıl ki biz namaz kılmakla yükümlü isek, nasıl ki biz oruç tutmakla sorumluysak nasıl ki biz zekatımızı vermekten sorumluysak aslında Müslümanca ticaret yapmak Müslümanların maslahatlarını esas alarak öyle bir hassasiyet ortaya koyarak ticaret yapmak da yapılması gereken rutin şeylerdendir. Buna riayet edildiği zaman ekstradan fazla bir şey yapılmış olunmuyor, çok büyük bir azimet değil bu, aslında yapmamız gereken bir şey. Fakat toplum bu anlamda çok ciddi bir geriye gidişte olduğu için Müslümanca ticaret yapmak artık çok büyük bir azimet haline gelmiş. Bu bizim sorumluluğumuzdur. Özellikle sizlerin böyle bir ticaret anlayışıyla sahada olmanız, yapmamız gereken bir şey. Çünkü hepimiz hangi sektörde olursak olalım topluma rol model olabilecek bir anlayış, bir örneklik ortaya koymamız lazım." ifadelerine yer verdi.  

"Bir Müslüman ticaret yaparken tanımadığı insanlar dahi olsa helal haram noktasında hassas olmalı"

Önemli bir hususa daha dikkat çekmek istediğini dile getiren Demir, şu ifadelere yer verdi:

"Ticaret yapmak; sadece ticaret konusu olan metaı, malı satmak, almak, onun ticaretini yapmak değildir. Burada şöyle önemli bir husus var. Ticaret yaparken, insanlarla mal mübadelesi yaparken mal ile birlikte aslında değerlerin de ticareti, alışverişi yapılmış olur. Kişiliğin de ticaret yapılmış olur. Hassasiyetin, inancın, insanlığın, anlayışın da bir ticareti, bir mübadelesi olur. Herkesin kişiliği, şahsiyeti, hassasiyeti, gelecek anlayışı, dünya ve ahirete yaklaşım tarzı, memlekete, topluma bakışı açısı, yaptığı ticaretten çok net olarak ortaya çıkabiliyor. Bir insanın, bir Müslümanın ticaret yaparken tanımadığı insanlar dahi olsa helal haram noktasındaki hassasiyeti, saygınlığı, mal verirken tam vermesi, eksiksiz vermesi, borcunu öderken zamanında vermesi bu tür sorumlulukları yerine getirdiği zaman aslında bu karşı tarafa aynı zamanda dürüstlüğü de ihraç ediyor. Kendi hassasiyetini, kendi düşüncesini de aktarmış oluyor. Bu çok önemli bir husus. Müslüman tüccarlarda da olması gereken ama asırlardan beri olmayan, topluma en fazla zarar veren boyutlarından bir tanesi de budur. Bizim özellikle buna çok dikkat etmemiz gerekiyor. Ticaret aynı zamanda kişilik, hassasiyet, değer, İnanç ihracıdır, karşıya bunu verebiliyorsun karşı da buna göre senin için bir değerlendirme, bir ölçü koyuyor, seninle ticaret yapıp yapmayacağına, senin değerlerinin iyi olup olmayacağına, senin davanın iyi olup olmayacağına, senin toplumunun geçmişinin, çevrenin iyi bir çevre olup olmadığına bakıp bir kanaat peyda edecek ve yaklaşım tarzı da buna göre olacak. Sözümüze sahip çıkmazsak, helale harama dikkat etmezsek, borçlarımızda sözümüzü tutmaz, çeklerimizi zamanında ödemezsek, çok sağlam diye verdiğimiz malın sonradan çürük olduğu ortaya çıkarsa, söylenmeyen eksikliği ortaya çıkarsa bu bir aldatmadır, bu bir hiledir, bu bir yanıltmadır ve karşı tarafın bana, benim değerlerime, benim inancıma, benim toplumuma düşman olmasına da sebep olmuş olurum. Yani aslında biz ticaret yaparken karşıya dürüstlük, samimiyet ihraç ediyoruz. Kimisi dürüst anlayış ihraç ediyor, kimisi de sahtekarlık, yalancılık ihraç ediyor. Allah-u Teala bizleri bunlardan muhafaza etsin. Bu çok önemli bir husustur."

"Tüccar Müslümanlar nereye gitmişlerse oraya gittiklerinde; halkın can, mal, din, namus ve diğer bütün hassasiyetlerini emniyet altına almıştır"

Müslüman tüccarların tarihte nasıl güzelliklere vesile olduklarının bilindiğini söyleyen Demir, "Özellikle Uzak Asya taraflarında birçok toplumun Müslüman tüccarların hassasiyeti sayesinde Müslüman olduklarını, İslam ile tanıştıklarını hepimiz biliyoruz. Hazar kıyılarındaki toplumlar, Endonezya, Malezya, Açe Sumatra gibi ve bunlarla birlikte Afrika'nın birçok yerine tüccarların Müslümanca ilişkileri nedeniyle İslam'ın gittiğini, insanların İslam'ı sevdiğini hepimiz biliyoruz. Bu da tarihe düşülmüş bir nottur. Bunun da hikmeti şudur: Müslümanlar tüccar veya farklı şekilde hangi şekilde olursa olsun özellikle tüccarlar, kişiliğiyle değerleri en güzel şekilde ifade eden insan sınıfıdır. Tüccar Müslümanlar nereye gitmişlerse oraya gittiklerinde; halkın can, mal, din, namus ve diğer bütün hassasiyetlerini emniyet altına almış, bunlara dikkat etmiş, o hassasiyetleri çiğnememiş, toplumu mamur etmişlerdir. Fakat Müslüman olmayan tüccarların gittikleri yerlerde onların ilk tarumar ettikleri husus da budur. Müslümanlar nereye gitmişlerse emniyet, güven, huzur, kardeşlik götürmüşler. Çünkü değerleri, inançları bunu gerektirmiş, bunu yapmışlardır." ifadelerine yer verdi.

"Medine'ye hicret eden Müslümanların yaptıkları ilk icraatlardan bir tanesi ticaret sahasını oluşturmak olmuştur"

Devamında Demir, şunları aktardı:

"Medine'ye hicret eden Müslümanların orada yaptıkları ilk icraatlardan bir tanesi ticaret sahasını oluşturmak ve herkesin kendi ayakları üzerinde durarak Müslümanca bir toplumsal yapı ortaya koyabilmek anlamında ilk yapılan icraatlardan bir tanesi de bir ticaret sahası oluşturmak olmuş. Yine tarihin bir aralığına işaret etmek istiyorum; Ne zaman ki ticaret Müslümanların elinde ise 15-16 yüzyıla kadar Müslümanlar da siyasi olarak, askeri olarak, sosyal olarak en güçlü oldukları dönem olmuştur. Ne zamanki sermaye Müslümanca işlenmiş ne zaman ki ticaret sahaları, ticari yollar ve piyasası Müslümanların elinde olmuşsa; Müslümanlar da bu hassasiyete dikkat ettikleri için gücün de doruğuna varmışlardır, birlik, beraberlik, kardeşlik tesis edilmiştir. Ümmetsel ruh muhafaza edilmiştir, toplumsal dinamikler güçlü kalmıştır, siyasi, askeri ve kültürel güç haline dönmüştür. Bütün dünya toplumları Müslümanların bu güzel kültürünü almak, istifade etmek, kendilerine götürmek istemişlerdir. Müslümanların en güçlü oldukları döneme tekabül ediyor bu husus."

"Ticaret yolları Müslümanların elinde olduğu müddetçe fetihler kolay gerçekleşmiş"

"Ne zaman ki ticaret sektörü Batının eline geçti, ümmetsel ruh da kayboldu, Müslümanlar güçlerini de yitirdiler, siyasi, ekonomik, kültürel bütün güçlerini kaybettiler, hakimiyet de onların eline geçti." diyen Demir, "Bu önemli bir husus. Ticaret yolları Müslümanların elinde olduğu müddetçe fetihler kolay gerçekleşmiş, insanların Müslüman olması çok kolay bir hale gelmiş ve bu özellikle ibret alınması gereken bir durum bizim için. O tarihlerde Akdeniz'in neredeyse bir Müslüman gölü haline geldiğini hepimiz biliyoruz. Bunu gören Batı, Müslümanların elindeki bu gücü almak amacıyla ticaret sahasına bilinçli, organize ve stratejik bir anlamda yaklaşmışlar özellikle Amerika'nın keşfi, Ümit Burnu'nun açılması ve o sahalarda onların ilerlemesi ile zenginlik artmış, Müslümanların ticaret sahalarına alternatif sahalar geliştirerek Müslümanların elindeki ticari imkanları işlevsiz hale getirmişler, güç onların eline geçmiş, Müslümanlar onlara muhtaç olmuş ve ümmet şu an geldiği noktaya kadar gelmiştir. Yani Batı zenginleştikçe Müslümanlar zayıflamıştır, Müslümanlar zenginleştikçe Batı güç kaybetmiştir. Bu çok ciddi bir örnekliktir. Bu anlamda biz, değerlerimizin güçlü olmasını, Müslümanların güçlü olmasını istiyorsak ticaret anlamında içimizin rahat edebileceği, Allah-u Teala'nın seveceği, toplumun rahatlayacağı bir ticari anlayış, bir model, bir birliktelik HAKSİAD gibi teşekküllerin oluşturulması çok önemli." dedi.

"Ekonominin gücünü idrak etmemiz lazım"

HAKSİAD'ın önemine vurgu yapan Demir, "Bu nedenle HAKSİAD'ın önemsenmesi lazım, bunun toplumsal, ümmetsel bir işlev icra edecek bir noktaya gelmesi lazım. Hamdolsun her geçen gün çok daha ileri noktalara çıkıyor. Fakat dünyanın geldiği noktayı ve toplumumuzun durumunu gördüğümüzde; özellikle ticaret sahasında insanların nasıl da ifsada sürüklendiğini, helake gittiklerini gördüğümüzde HAKSİAD'ın bu anlamda daha yapacağı çok fazla işin olduğunu hepimiz görebiliyoruz. Sadece bir şirket örnek vermek istiyorum. İngiliz Doğu Hindistan şirketi diye bir yapı var, 1600'lü yıllarda kurulmuş, Müslümanların ticari güçlerini kırmak, ilerlemelerini kesmek, mağlup etmek ve sömürge amaçlı kurulan bir şirket. Özellikle Hindistan üzerinde çalışmış 150 yıl boyunca ufaktan ufaktan stratejik bir akılla kendini büyütmüş, ortak sermayeli bir şirket. Birçok bileşeni olan bir şirket, zamanla Hindistan'ın tamamını ekonomik imkanlar üzerinden ele geçirmiş, İngiliz sömürgesini bütün o tarafa yaymış, dünyanın neredeyse Osmanlı topraklarından çok daha geniş bir toprağını bu şirket üzerinden sömürüp İngilizlerin şu anda bu noktaya gelmesinde çok önemli rol oynamış bir şirket. Bu anlamda da ekonominin gücünü idrak etmemiz lazım. Günümüzde hepiniz takdir edersiniz artık ülkelerin işgal edilmesi, askerlerle, ordularla, silahlarla olmuyor. Ekonomi üzerinden, sermaye üzerinden daha çok yapılıyor ve bu daha tesirli hale gelmiş. Bir yandan da Batının ifsat çalışmalarını, sömürge anlayışlarını kesmek ve Müslümanları muhafaza etmek adına da bu sahada bizim çok güçlü, etkin, örneklik teşkil edebilecek bir noktaya gelmemiz lazım." tavsiyelerinde bulundu.

"İktisat sahasında Müslümanlar eğer varsa Müslümanların gücü vardır"

Son olarak Demir, "Sonuç olarak iktisat sahasında Müslümanlar eğer var iseler Müslümanların gücü vardır, ekonomik anlamda Müslümanların gücü varsa sosyal yaşantı içerisinde de bir keyfiyet ifade edecekler, bir heybetleri olacak, bir model oluşturabilecekler, güçlü hale gelecekler. Ama Müslümanlar ticaret sahasında, ekonomi sahasında yok iseler, diğer sahalarda ne kadar büyük bir güzelliğe sahip olsalar dahi toplumda albenili hale gelemiyorlar maalesef. Bu anlamda ticaret, ekonomi ve iktisat sahasında Müslümanca bir örneklik ortaya koymak çok önemli bir husustur. Müslümanların güçlenmesi, değerlerimizin keyfiyet kazanması, insanlara albenili bir ortam oluşturabilmede Müslümanca bir ticari perspektif, bir ticari teşekkül oluşturabilmek çok önemli bir durum. Bu nedenle bu sahada olmamız gerekiyor. Müslümanlar belki bu sahada da diğer bütün kesimlerden çok daha güzelini, çok daha iyisini yapabilecek güce, donanıma, birikime sahiptiler. O değerler, o güç hepimizde var. Bu noktada da bizim özellikle malımızı çoğaltmak, bencil davranarak sadece kendimizi güçlendirmek gibi hassasiyetlerden uzak durursak, ümmetin, kardeşlerimizin, insanımızın da kazanmasını esas alırsak inanıyorum ki çok güzel şeyler ortaya koyabilecek ve bu noktada bir model oluşturabileceğiz. Toplumu sürükleyebileceğiz, çocuklarımıza, neslimize sahip çıkabileceğiz, insanımızı helak edici süreçlerden koruyup İslam'a yakınlaştırabileceğiz. Bu anlamda özellikle elinde bu imkân olan insanlar için, sizler için özellikle şunun altını çizmek istiyorum: Bu ifade etmeye çalıştığım perspektif içerisinde bir ticaret hayatı ortaya koymak, bir saha açmak sizin için, bizim için, bu işten anlayan insanlar için ihtiyari ve keyfi bir durum değil, bir zorunluluk, bir sorumluluk, yapması gereken bir vazifedir. Çünkü toplumumuzun bu anlamda güçlü Müslümanlara ihtiyacı vardır. Toplumun, gençlerimizin, çocuklarımızın, ailelerimizin hatta bütün toplumun böyle bir örnekliğe, böyle bir modele ihtiyaçları vardır. Ellerinden tutabilmemiz lazım, metaın, kapitalin helak edici tehlikelerini bertaraf ederek bu sahada da çok güçlü bir kuşatıcılık, çok güçlü bir şefkat ortaya koyarak insanlarımıza sahip çıkabilmemiz gerekiyor." dedi.

Yapılan konuşmasın ardından Demir, programa katılanlarla toplu bir hatıra fotoğrafı çektirdi. (İLKHA)