Dava arkadaşlarının dilinden Molla Mustafa Durgun-2
Tüm ömrünü gençlerin eğitimine, toplumun ıslahına adayan ve bu uğurda her şeyinden vazgeçerek ömrünü hayır ve bereketle dolduran Molla Mustafa Durgun'un kişiliğini ve İslam davasına olan bağlılığını anlatan dava arkadaşları, onun mücadele azminden bahsetti.
Merhum Molla Mustafa Durgun ile 1990'lı yıllarda tanışan arkadaşlarından İTTİHADUL ULEMA Yönetim Kurulu Üyesi Molla Abdulkuddus Yalçın, Seyda'nın mücadele azminden bahsederken yine 1990'lı yıllarda Molla Durgun'un ziyaret ettiği Bozek Mahallesinin aile büyüklerinden Tevfik Şanlı, Onun insanlarla olan diyaloğu ve oluşturduğu ilgi ve alakayı aktardı. İTTİHADUL ULEMA Genel Sekreteri Molla Muhammed Özer ise cenaze merasimimi üzerinden merhumun son isteklerinin yerine getirildiğini söyledi.
İTTİHADUL ULEMA Üyesi Molla Mustafa Durgun'u yakından tanıyan ve vefat etmeden son birkaç saat öncesinden kendisini ziyaret ederek adeta vasiyetini alan İTTİHADUL ULEMA Genel Sekreteri Molla Muhammed Özer, konuşmasına "Molla Mustafa'ya Allah rahmet eylesin ve cennetiyle şereflendirsin" duasıyla başlayarak Seyda'nın kendisini etkileyen yönlerini paylaştı.
Molla Muhammed Özer
"İlerlemiş yaşına rağmen ömrünün son 15-20 yılını medresesinde okuyan küçük çocuklara ayırdı"
Molla Özer, "Mutlaka onun çok fazla özellikleri vardır ama dikkatimi celbeden 2 özelliğini söylemek istiyorum. Birincisi, İslami çizgide dik duruşuydu. Yani İslam'ın sınırları çiğnendiğinde hiçbir zaman suskun kalmazdı. Tavizsizdi, taviz vermez ve itiraz ederdi. Bu özelliği çok öne çıkıyordu. İkinci özelliği ise İTTİHADUL ULEMA açıldıktan sonra özellikle ömrünün son 15-20 yılını ilerlemiş yaşına rağmen hazırlık medresesinde okuyan küçük çocuklara ayırıyordu. Yani o küçük çocuklara zamanını uzun uzun vermesiydi. Çok sabırla, merhametle ve şefkatle çocuklarla ilgileniyordu. 15-20 yıl ilgilendiği çocukların tümü cenazede hazırdı. Yani bir nesil yetiştirdi ve bir nesli arkasında bıraktı. Bu nesil devam ettiği müddetçe seydanın amel defteri de inşallah açık olacak ve hayırla yad edilecektir." dedi.
Vefat öncesinde yaptığı ziyaretteki görüşmeyi aktaran Molla Özer, "Seyda akşam vefat etmeden önce gündüzünde onu ziyaret ettim. Ziyaret ettiğimde 'İTTİHADUL ULEMA cenazeme sahip çıksın' dedi. Görüldüğü gibi İTTİHADUL ULEMA'nın bütün alimleri ve öğrencileri orada hazırdı. Hatimler, zikirler ve tekbirlerle onu defnettik. İkincisi camiaya selam söylememi istedi. Seydanın selamını çevresine ve medreselere ilettik. Seydanın vefatını gece 22.00 saatlerinde duydum. O an yeri boş kalacak bir ulemanın daha dünyadan gittiğini hissettim. İTTİHADUL ULEMA olarak üyelerimiz, seydalarımız, müderrislerimiz ve talebelerimiz var ama seydanın boşluğu sürekli olacak, o boşluk her zaman orada bekleyecek. Malumunuzdur her bir alim gittiğinde orada bir boşluk bırakıyor. Seydanın bize bıraktığı boşluk sürekli olacaktır. Allah ona rahmet etsin." ifadelerini kullandı.
Molla Abdulkuddus Yalçın
"Konuşmaları kalpten ve inançtan geldiğinden dolayı çok tesirliydi"
Merhum Molla Durgun ile tanışma faslını anlatan İTTİHADUL ULEMA Yönetim Kurulu Üyesi Molla Abdulkuddus Yalçın, "2000 yılları öncesinde İslami düğünler yapılıyordu. Düğünlerimiz, davet ve tebliğ amaçlıydı ve düğünlerimizde önemli şahsiyetler bir araya gelir, çevreden buldukları bir kişiye yanaşıp tanışma faslından sonra sohbet etmeye başlanırdı. Bu vesileyle gerçekten birçok insan İslam davasına kazanıldı. Düğünler meydanlarda yapılırdı. O zaman çalgı yoktu, sadece sözlü şiirler söylenirdi. Şiirlerin tamamı da İslami mesaj doluydu. O zaman sesim güzel olduğu için arkadaşlar beni de çağırırlardı." şeklinde konuştu.
Molla Yalçın, "Seyda'yla Yenişehir ilçesinin Bozek Mahallesi'nde bir düğünde tanıştık. Daha sonraları düğünlerde ve taziyelerde sık sık karşılaştık. Susa'ya konuşmacı olarak gittiğimde tanışmamız biraz daha ilerledi. Bizden büyük olduğu için ona saygı gösteriyorduk. Babam vefat ettikten sonra kendisi ve Molla Siraç babamın taziyesine geldiler. Orada bir hafta kaldığı sürede onu daha da yakından tanıdım." diye belirtti.
Seydanın en belirgin özelliğinin tavizsizliği olduğunun altını çizen Molla Yalçın, "Karşı taraf kırılsa dahi taviz vermezdi. Bismil o dönemlerde PKK'nin yuvasıydı. Halk ve din kisvesi de onlara meyilliydi. Seyda bir gün Kur'an'ın ve İslam'ın hakimiyetinden bahsetti. Bir molla seydaya 'peki bunu kim yapacak?' dediğinde seyda ona cevaben 'biz yapacağız biz!' dedi. Yani seydanın konuşması çok tesirliydi. Çünkü kalpten ve inançtan geldiği besbelliydi. Hakikaten oraya gelenlerde etkilenmişti. Birçok konuşmacı oldu ama seydanın konuşması başkaydı. Hem aile fertlerinde hem de çevreden taziyeye gelenlerin üzerinde etkisi gerçekten ciddi olmuştu." dedi.
"Seyda, Kur'an'ı Kerim'e çok düşkündü. Tecvidi çok iyi biliyordu, sesi de güzeldi"
Seyda'yla beraber geçirdikleri muhacerat sürecini paylaşan Molla Yalçın, "2000'li yıllarda Müslümanlar üzerinde çok büyük bir baskı vardı. Hiçbir Müslüman rahat değildi. Elhamdülillah bizde bir miktar muhaceratı aldık ve mecburen görevimizi, memleketimizi, akrabalarımızı terk ettik ama seydanın ki farklı oldu. Ailesini kaybetti ve ilişkisi tamamen kesildi. Bir müddet bizde bir müddette başka evlerde kaldı. Bizde kaldığı zaman diliminde seydanın mütevazi olduğunu gördüm. Dışarıdan bakıldığında bu adam haşa kendini beğenmiş düşüncesine gidilebilirdi fakat beraber kaldığımız zaman hiç böyle biri olmadığını gördük." ifadelerine yer verdi.
Molla Durgun'un çok mütevazi ve gayretli bir yapıya sahip olduğunu, o gayretinin kendisini tavizsiz yaptığını sözlerine ekleyen Molla Yalçın, bu özellikleriyle beraber Seyda'nın aynı zamanda şakacı bir yapıya sahip olduğunu söyledi.
Molla Yalçın, "Seyda çok şakacıydı. Kendi çocuklarını kaybettiği için bir iş çıksaydı hemen 'ben varım' diyordu. Kürtçe bir tabir kullanıyordu. 'jı me yeki hebu ez mame farıs ha mal ha ber garıs' (ha evde ha görevde, zaten benim evim yok. Ne görev varsa ben yaparım). Seyda Kur'an'ı Kerim'e çok düşkündü. Özellikle tecvidi çok iyi biliyordu ve sesi de güzeldi. Çocuklara Kur'an dersi verirdi. Sonradan evi oluştuğunda cami cemaatine Kur'an dersi verip birçok kişiyle ciddi, samimi dostluklar kurdu." dedi.
Aktarımında medrese sürecine de yer veren Molla Yalçın, "Elhamdülillah medreseler açıldı. Medreseler açılınca elinden geldiğince kendini derse verdi. O dönemlerde bile seyda mutlaka okurdu. İhtiyaçlarımız için dışarıya çıkıp dolaştığımızda kendine 4 ciltlik Arapça tefsir kitabını almış ve bitirmeye çalışıyordu. Ayriyeten Hanefi ve Şafii fıkhını ve diğer Arapça kitaplarını evde onunla beraber müzakere yapıyorduk. Bunlarla beraber hastaydı; şeker, prostat, kalp hastalığı vardı ve sık sık doktora giderdi. Buna rağmen bir genç gibiydi. Biz ondan razıydık ve kendisinden de çok istifade ettik. Hakikaten bir kültür, bir mektep ve bir medreseydi. Rabbim (Celle Celaluhu) ona gani gani rahmet eylesin. Bizi onun ecrinden mahrum etmesin. Bizleri ve onu da şehid ve salihlerle haşereylesin." temennisinde bulundu.
Tevfik Şanlı
"'Ben zekât adamı değilim, rızkımı Allah veriyor' diyerek teklif edilen zekât paralarını reddederdi"
Son yıllarda Molla Durgun'la tanışan Bozek mahalle sakinlerinden Tevfik Şanlı, "Daha önceden Seyda'yı tanımıyordum. Son yıllarda mahallemize gelir Cuma namazlarını kıldırırdı. Her mahalleye geldiğinde bizleri bir araya getirir, İslam'dan ve Kur'an'dan bahsederdi. Kendisi bir İslam mücahidiydi, cesurdu. Kimseden çekinmez, korkmazdı. Değerli bir alimdi. Kendisiyle tanıştıktan sonra mahalleli olarak gerçekten onu çok sevdik." ifadelerini kullandı.
Molla Durgun'un dünya malına tamah etmediğinin altını çizen Şanlı, çocuklara olan ilgi ve alakasını şu ifadeler ile dile getirdi:
"Evi Ergani ilçesindeydi. Mahallemize geldiğinde ceplerini şekerle doldurur, kendisini mahalle girişinde karşılayan çocuklara dağıtırdı. Öyle ki Cuma günü sabahı mahallenin tüm çocukları 'bugün Cuma, seyda gelecek, şeker dağıtacak' sevinciyle kendisini karşılamaya giderdi. Hiçbir zaman kimseye minnet etmez, halkın teklif ettiği zekât paralarını kabul etmezdi. 'Ben zekât adamı değilim, rızkımı Allah veriyor' diyerek teklif edilen zekât paralarını reddederdi. Ergani'nin yukarı caminde görev yaparken biri ona zekâtını verdi. O, zekâtı almadı ve 'zekât bana düşmüyor, fakirlere verin' dedi. Sonra zekâtı veren kişi 'seydanın imanı Ergani kadardır' dedi."
Şanlı, "Seyda, gece gündüz Allah'ın davası için çalıyordu. Hep evime gelirdi ve bende bir kardeşim gibi onu çok seviyordum, kendisi de beni severdi. Allah, onun bereketinden ve ilminden mahrum etmesin. Seyda ruhunu, Allah'ın davasına ve Kur'an'a feda etmişti. Malı da yoktu, zekâtı alsaydı şimdi zengin biriydi. Sadece kendisi vardı, evi bile yoktu. Bir sahabe gibi 2 yorganı ya var ya da yoktu. Sadece Allah'ın davası için köy köy gezip İslam'ı anlatırdı. Son nefesine kadar da ruhunu Allah'ın ve Resulün davasına verdi. Rabbim onun hayır ve bereketinden mahrum etmesin inşallah." dedi. (İLKHA)