Diyarbakır'da "Aile-Mahremiyet ve Tesettür" temalı panel düzenlendi
TESSEP Diyarbakır Temsilciliği tarafından "Aile-Mahremiyet ve Tesettür" temalı panel gerçekleştirildi.
Diyarbakır merkez Yenişehir ilçesi Sezai Karakoç Kültür ve Kongre Merkezi'nde Tesettür Seferberliği ve Erdemli Kadınlar Derneği (TESSEP) Diyarbakır İl Temsilciliğince düzenlenen "Aile-Mahremiyet ve Tesettür" temalı program Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
Tesettüre ilişkin hazırlanan sinevizyon gösteriminin ardından ilahi ve ezgilerle devam eden programda konuşan TESSEP Genel Başkanı Bildane Kurtaran, asrı-ı saadetten kesitler sunarak aile, mahremiyet ve tesettür kavramlarını ele aldı.
Hazreti Peygamber Sallallahu Aleyhi Vesellem'in "Öyle bir zaman gelecek ki, aç insanların yemek kabına üşüştüğü gibi, kâfirler sizin üzerinize üşüşecekler." hadisini hatırlatarak Resulullah ile sahabe arasında cereyan eden diyalogu aktaran Kurtaran, "Sahabe, 'Ya Rasulallah, o zaman sayımız az mı olacak?' derler. Efendimiz, 'Hayır, çok olacaksınız ama sizin çokluğunuz su üzerindeki saman çöpünün çokluğu gibi olacak, ağırlığınız olmayacak. Bir de vehm hastalığına yakalanacaksınız.' diye buyurur. Sahabeler, vehm hastalığı nedir? diye sorduğunda Efendimiz, 'Dünyayı çok seveceksiniz, ahireti unutacaksınız.' yanıtını verir." dedi.
"Mahremiyetin ilk terbiyesi ailede verilir"
Hadiste belirtilen dünya sevgisine atıfta bulunan Kurtaran, "Şu an oturduğumuz yerde dahi ruhumuzda dünyevi bir istilanın mağduruyuz. Ruhlarımız ve beyinlerimiz işgal altında. Belki dün akşam aile içerisinde yaptığımız diyaloglardan, belki sabah izlediğimiz bir programdan veya yolda gelirken billboardlarda gördüğümüz resimlerle dünyaya çağırıldık ve şu an üzerimizde dünyanın kirini taşıyoruz. Sürekli mahremiyet konusu anlatılmasının sebebi de budur." dedi.
Kurtaran, "Bugün dünyanın istilası altındayız ve ailece bu istilanın mağduru olduk. Haremlerimiz ve evlerimiz işgal altında. Evlerimizi tefekkür ettiğimizde, evimizin en birinci gündem maddesi ne ise veya öncelikli olarak ne değer verdiğimizi düşündüğümüzde daha çok dünyevi sebepler karşımıza çıkıyor. Bizler bununla meşgulken benzeri düşünceler bizleri gaflete, gaflet atalete, atalet rehavete, rehavet de maalesef delalete götürür." ifadelerini kullandı.
"Haremlerimiz işgal altında" ifadesine açıklık getiren Kurtaran, "En çok mahremiyetlerimiz işgal altındadır. Mahremiyetlerimiz aşına aşına hassasiyetlerimiz eridi. Hassas olduğumuz konulara özen göstermez hale geldik. Oysa mahremiyet bizim için özel ve sosyal alanı ayıran sosyo-kültürel otokontrol mekanizmasıdır. Mahremiyet dediğimizde aklımıza bazı ezber kavramlar gelse de aslında çok geniş bir yelpaze karşımıza çıkıyor. Mahremiyetin ilk terbiyesi ailede verilir. Ailede verilmeyen mahremiyet bilinci sonraki yıllarda maalesef sağlıklı bir gelişme gösterememektedir." diye belirtti.
"İçten denetimli insan modeli takva üzerine gelişen insan modelidir"
Mahremiyet konusunu farklı yönleriyle ele alan Kurtaran, "Mahremiyet; Allah'ın helalden uzak haram kıldığı, kişinin özel alanı, korunması gereken, korunmaması durumunda da Allah'ın gazabını gerektiren bir alandır. Bunu beden, duygu, düşünce, dil, göz, zaman ve mekân mahremiyeti şeklinde genişletebiliriz. Mahremiyet bilincinin esasında özel ile genel alan vardır ve bunlar birbirinden çok farklıdır. Kamusal alanlarda mahremiyetin muhafazası ayrı, ev içerisindeki muhafazası çok daha farklıdır." şeklinde konuştu.
Bazen mahremiyetten mahrum kalmanın söz konusu olabildiğini söyleyen Kurtaran, "Sebebi yanlış bilinç verilerek oluyor. Bunu da ailelerimiz sıkça yapabiliyor. Koruma güdüsüyle disiplinin dozunu kaçırarak sadece dışsal telkinlerle küçük yaştan itibaren verilen mahremiyet bilinci mahrumiyete neden olabiliyor. Mahremiyet bilinci aslında kişinin özüyle bütünleşmesi lazım. Psikolojide dıştan denetimli ve içten denetimli insan modeli vardır. İçten denetimli insan modeli takva üzerine gelişen insan modelidir. Bu küçük yaşta ailenin verebileceği bir şeydir ve bu verilmez yerine dıştan telkinlerle verilirse o çocuktaki mahremiyet bilinci bir robota yüklenen koordinatlardan öteye geçmez. Bu da maalesef mahremiyetten öte mahrumiyete dönüşür." diye kaydetti.
Program yapılan dua ile sona erdi. (İLKHA)