Tarihte iki büyük İslam zaferi, ümmetin vahdetiyle gelmiştir
Müslümanlar arası vahdeti ele aldığımız bu ayki konumuzda Mısırda Kudüs Müessesesi Genel Başkanı Muhammed Ebu Ubeyd ile konuştuk.
Müslümanlar arası vahdeti ele aldığımız bu ayki konumuzda Mısır’da Kudüs Müessesesi Genel Başkanı Muhammed Ebu Ubeyd ile konuştuk. Tarih boyunca ihtilafların İslam ümmetine sürekli felaketler getirdiğini söyleyen Muhammed Hoca, “Haçlı seferleri, Nureddin Zengi ve Selahaddin’in birliği sağlamasıyla ancak bertaraf edilmiştir ve Seyfettin Kutus’un Mısır’da etkili olmasıyla doğudan gelen Tatar tehlikesi önlenmiştir. Yani Ümmet, ne zaman birirbirine düşmüşse, ne zaman ki yapay sınırlarla biribirnden ayrılmışsa çok kötü bedeller ödemiştir. Öte yandan ne zaman ki birlik sağlamışsa, nisbi birlik dahi sağlanmışsa bu konuda ciddi başarılar elde etmiştir” şeklinde konuştu.
Sizleri Muhammed Hoca’ın sorularımıza verdiği yanıtlarla başbaşa bırakıyoruz.
ALLAH BİRLİK OLMAMIZI EMREDİYOR
Şu anda Müslümanlar arası ihtilafa neden olan unsurlar nelerdir? Bunların ihtilaf unsuru olmaktan çıkarılması için yapılması gerekenler nelerdir?
Öncelikle şunu söylemek gerekir ki İslam ümmeti için vahdeti gerektiren sebepler, ihtilaf edilmesini gerektiren sebeplerden çok daha fazladır. Çünkü bizim ümmet olarak kitabımız bir, peygamberimiz bir, kıblemiz bir, metodumuz bir, kısacası ümmetin birliği noktasında temel dinamiklerin hepsi aynıdır. Bu nedenle üğmmetin ihtilaf etmesini gerektirecek bir şey yok. Ama maalesef bu, ümmet arasındaki bir vakıadır. Ümmet arasında bir tefrika vardır. Allah (CC) bizi özellikle tefrikadan nehyediyor ve bizi önceki topluluklar gibi ayrılığa düşmememiz konusunda uyarıyor. Müslümanların kesinlikle bu tür durumlardan kaçınmaları gerekir. Nitekim Hazreti Ali (RA) der ki: “Biz öyle bir ümmetiz ki ihtilaf ettiğimiz zaman dahi birbirimize nasihat ederiz.” Yani nasihat ettiğimiz zaman ihtilafın pratik bir değeri olmaz. Bu da İslam ümmeti açısından birliği gerektiren hususların ne kadar çok olduğunu ifade eder.
Vahdetin önündeki engellerden birini söylemek gerekirse bu insanların heva ve heveslerine uyarak kendilerine bazı yapılar oluşturmalarıdır. Oysa Allah (CC) “Sakın ola ki hevanıza uymayın” buyurur. Buna rağmen insanlar, özellikle de belli konumda olan bazı kimseler nefislerine ve hevalarına uyarak maalesef vahdete engel olabiliyorlar. Yani eğer insanlar nefislerini ön planda tutmazlarsa vahdetin önündeki en büyük engellerden bir tanesi kalkmış olacak.
İkincisi bir nokta ise insanların kendi şahsi çıkarlarını ümmetin çıkarlarının önünde tutmalarıdır. Bunu vurgulamak gerekir ki ümmet arasında vahdet, aynı görüşü paylaşmak anlamına gelmiyor. Siyasette, duruşta, metodda birlik olmayı ifade ediyor. O bakımdan Müslümanlar eğer hevalarını ve kişisel çıkarlarını bir tarafa bırakacak olurlarsa göreceklerdir ki birliği gerektiren, vahdeti gerektiren yeterli derecede argüman vardır.
Eğer Peygamber Efendimiz (SAV)’in buyurduğu gibi topraktan yaratıldığımızı ve hepimizin birer adem olduğunu kalben bilirsek ihtilafa düşmeyiz. Ayrıca Allah, Kur’an-ı Kerim’de kabilelere ve kavimlere ayrılmamızın birbirimizi tanımamız için olduğunu ifade ediyor. Demek ki bu tür farklılıklar bizim açımızdan bir ayrışma ve ihtilaf sebebi değildir. Biz eğer aslımızı bilirsek birleşiriz ve teferruatlara hapsolmayız. Asıl olan, bir olmaktır. Vahdet gerçekleştiği takdirde ümmet güçünü elde edecek, daha fazla imkana sahip olacak, sevetlerinin heba olmasını önleyecek, dünyevi manada da bir çok imkana kavuşarak fakirlikten ve sıkıntılardan kurtulacaktır.
Tarihi süreç içerisinde ihtilafın İslam ümmeti içerisinde oluşturduğu tahribatlar nelerdir? Bu ihtilaflar Müslümanları hangi büyük kazanımlardan alıkoymuştur?
RÖPORTAJIN TÜMÜNÜ OKUMAK İÇİN TIKLATIN!