Türk/Kürt Ulusalcılar Faka Bastı!...
Rojava`da katliam var yalanlarıyla halkı dezenformasyon haberlerle kışkırtan PYD`nin yalanlarını ve işin gerçek boyutunu ele alan Abdullah Güneş`in makalesini sizlerle paylaşıyoruz...
İşte Abdullah Güneş`in yazısı
Türk/Kürt Ulusalcılar Faka Bastı!...
Bir ressamın boya kullanmaması, onun ancak karakalem uzmanı olması ile izah edilebilir.
Fakat bir Hindu’nun inek etini çok seviyor olması neyle değerlendirilebilir?
Ya da bir vampirin “beni kan tutar” ifadesi ne kadar inandırıcı olabilir.
Vampirin “kan tutar” sözüne inanmak, akıl tutulmasını gerektirir.
Mevzumuz, kurulduğu günden beri sayısız katliama imza atan soldan çarklı, yeni faşo bir güruhun manipüle haberler üreterek dini değerlere saldırısı ve genç beyinlere enjekte ettiği zehrin deşifre edilmesidir.
Malumunuz, bir iki hafta önce Kürt ve Türk yurtseverlerin(!) paylaşımlarında “Rojava” geniş bir yer buldu.
İki köyle ilgili saldırılar dillendirildi.
Yalnız katliamdan söz eden birtakım insanlar, ya hiç aynaya bakmıyor ya da toplumun, alınlarındaki “Katil!” etiketini unuttuğunu düşünüyorlar.
Katliamı yapanı kendinize yakın bulduğunuzdan dolayı görmezlikten geliyorsanız, bir paradoksun içindesiniz demektir. Bu; sosyolojide ahlaksızlık, psikolojide tedavi gerektiren durum olarak tanımlanır.
Katliam yaptığı söylenen kim? Sözde El Nusra adlı din referanslı bir örgüt.
Katliamı kınayan ve duyuran kim? Kürt ve Türk ulusalcılar.
Bu ulusalcılar kimler?
Yoldaş Lenin’in heykeli ve sol teorisi tarihin çöplüğüne atılınca, solculuktan ulusalcılık veya yurtseverlik boyasına boyanan eski tüfek Komünistler.
Yani batıda DHKP-C, İP, TKP, EMEP; doğuda PKK, KCK, PYD, BDP.
Gezi’de bir kalkışma içinde olan, ancak emeller gerçekleşmeyince yeni arayışlara koyulan Türk yurtsever veya ulusalcı zevat, 100 bin Suriyeli ölürken “onların iç işlerine karışmayalım” deyip iki Kürt köyünün taranmasıyla “Rojava’da Katliam Var!” twitiyle acaba hangi hüsnü niyeti taşıyor?
Sisi ve Baltacılar, Adeviyye Meydanı’nda canlı yayında katliam filmleri için malzeme üretirken bir twit atmayan, Esed’e sadece dinsiz olduğu için sahip çıkan ulusalcı kalem Ece`ye Kürtlerin inanması için aptal olmaları gerekir.
Gezi’ye Kürtleri çekemeyen ve çekemeyince de bir halt edemeyeceğini anlayan Türk solu, Kürtleri kullanmak için Rojava’yı bir malzeme olarak kullanma gayretine girdi.
Zira teorileri “Davaya ulaşmak için her yol meşrudur” mantığı üzerine kurulu.
Gelelim Kürt ulusalcıların “Rojava” tutarsızlığına.
Nagazaki, Hiroşima ve Felluce bir kara leke gibi dururken Conilerin alınlarında, ABD’nin hangi özgürlük veya hümanist şarkısının nakaratını dillendireceğiz.
Halepçe’de eline kan bulaşmış Saddam’ın trajik ölümü hiçbirimizi üzmedi.
Zira Allah bir zalimin sonunu başka bir zalimin eliyle gerçekleştirdi.
Hama katili Baba Esed toprağa verilirken, Ortadoğu halkları toprak yerine lanet yağdırmadaydı. Ve aynı halklar, oğul Esed’in ölüm muştusunu beklemekte.
Fikri altyapıları zayıf, eylemden ve kandan beslenen oluşumların - devinim veya kandan uzak durdular mı - eleman kaybetmeleri hepimizin malûmu.
Kürt ulusalcılarını da “barış süreci”yle birlikte eleman kaybetme telaşı sardı.
Kendini çoban addeden birileri, sürü olarak gördükleri insanların dağılmasından korkmaya başladı.
Yurtseverlik zırhına bürünerek her türlü ahlaksızlığı yapan bu kişiliksiz insanlar, altlarındaki koltukların çekilmesinden endişelenerek ortamı sürekli gergin tutma gayretinde.
Gayretleri de telaşları da kendi egolarından başka bir şey değildir.
Gün geldi gençleri asayiş birimleri adı altında maceraya koşturdular, gün geldi Gezi’ye selam gösterileri düzenlediler. Tam bu sırada “Rojava” balonu bir can simidi gibi imdatlarına yetişti.
Balon onlar için bir şenlikti. Gezi olaylarında Türk ulusalcılardan bir sunucunun mikrofonu açık unutup “birkaç kişi ölseydi” dediğini yetmiş beş milyon insan bilir. Aynı kaynaktan beslenen Kürt ulusalcılar için de Roboski daha önce bir can simidi olmuştu, sosyal paylaşım sitelerinde acemice hazırlanan Rojava balonu da ab-ı hayat oldu.
Katliam diye oturup kalkan ahlaksızlar önce “El Nusra Kürt köylerinde katliam yaptı” dediler ve sosyal medyada görüntüler verdiler. Verilen görüntüler, PYD’nin kankisi Esed’in üç ay önceki bir Kürt köyünü bombalama görüntüleriydi.
Köy havadan bombalanıyordu ve Gezi’de müşahede ettiğimiz ahlaki değerden yoksun deha bu defa fena faka basmıştı. Çünkü Özgür Suriye Ordusu dahil Suriye`deki hiçbir örgüt şimdiye kadar helikopter veya uçak kullanmamıştı.
Ardından üç gencin yakılma görüntüleri, “Dinci El Nusra Kürtleri yakıyor” diye dolaşmaya başladı.
Görüntüler 2008’de Irak’ta bir örgütün iç infaz görüntüleriydi.
Son salvo canhıraş bir biçimde verildi. Yan yana dizilmiş birçok çocuk cesedi görüntüsünün "dinciler Kürtleri öldürüyor" spotuyla verilmesinden iki saat sonra Erzurum depremindeki görüntülere ait olduğu ortaya çıktı.
Her türlü ahlaksızlığı meşru gören bu çakma solcu zihniyet, Türkiye’de Kürt = PKK, Rojava’da da PYD = Kürt algısını empoze etmeye çalışarak bütün Kürtleri ahlaksız emellerinden dolayı töhmet altında bırakmaktadır.
Bir ay önce Amûdê’de Kürt göstericilerin üzerine Adeviyye’de Sisi ve Baltacıların yaptığı gibi PYD kudurganları ateş açtı ve birçok Kürt genci orada yaşamını yitirdi. Yaralıların Rojava’da tedavilerine izin vermedi egemen (PYD) güçler. Yaralıların bazıları gizlice sınırdan geçirildi. Katliamdan yaralı kurtulan Kürdistanlı genç 17 yaşındaki Berzanî Qerno’nun cenazesi için bir ambulans gerekiyordu. Yıllardır İnsan Hakları ve Kadın Mücadelesi verdiğini iddia eden Nusaybin’in BDP’li belediye başkanı Ayşe Gökkan ambulans vermedi. Çünkü ölen, tanrıların ölmesini istediği bir sunaktı. PYD ve PKK’ye biat etmemişti.
Gerekçe açıktı: Kürtler PKK ve PYD’nin emirleri doğrultusunda hareket ettikleri müddetçe yaşama hakkına sahipti.
İğrenç bir oyun oynanıyordu. Ahlaksızlar ellerindeki taşla kuş sürüsü avlama peşindeydi. Zira din referanslı bütün yapılara saldırı amaçlı planlanan bu sinsi tezgâhın oyununa ne yazık ki inançlı bazı insanlar da alet oldular.
Binlerce genci Derbesiye sınırında toplayan BDP’nin, “Rojava’da Kürt Katliamı” “Diren Rojava”, “Rojava Kürdlerin Namusudur” derken hiç aynaya bakıp bakmadığını, baktıysa yüzünün kızarıp kızarmadığını merak etmemek mümkün değildir.
Derbesiye’de toplanan 90’lı tıfıllar, Gezi’deki 90’lılar gibi sanal bir dünyada atari ve bilgisayarlardaki savaş oyunlarıyla büyümüşlerdi.
Bu gençlerin ne PKK’nin ne de dünya tarihinden haberleri vardı.
40’lık tilkiler ve 50-60’lık eski tüfek Komünistler trende makinist görevi görmekte ve gençlerin şarjörlerine twit doldurmaktaydı. Zira gençlerin düşünce dünyasında Hiroşima, Nagazaki, Felluce, Zilan, Dersim tarihsel bir anı, Halepçe ağıt yakılan bir olay, Adeviyye yanlı davranan birinin belasını bulmasından sonra taraftarlarının kaşınmasıydı.
Lider olarak gördükleri İmralı’daki zatın, “Öldürelim, otorite olalım” açıklamasını Kürt gençlerine anlatmadılar. Beka vadisindeki toplu mezarlardan yeni yetmelerin haberi olmadı/olmamalıydı.
En acısı da atılan twitleri retweet yapan gençlerin; Pınarcık, Ortabağ, Taşdelen, Kılıçkaya, Meşeiçi, Yolaç, Cevizdalı, Hazarşah, Dedebağ, Yenidoğan, Kavakbaşı, Derince, Ormancık, Hamzalı, Konaklı, Dereler, İkiyaka, Yavi, Deltepe, Başhut, Taraklı, Derince, Başbağlar, Çevrimli, Yuvalı, Pençenek gibi köylerin her birinde onlarca Kürt’ün, Kürtlere özgürlük vaadiyle katledildiğinden haberleri yoktur.
Bu köylerin tamamında Kürt kanının kedi köpek kanıyla karıştığını göre göre PKK’yi lanetlemeyen birilerinin, “Mısır’a duyarlı Müslümanlar neredesiniz, gerçek Müslüman değilsiniz” sözüne karşı yapılacak tek şey, insan olmadıklarını yüzlerine haykırmaktır.
Bir hayat kadınının ahlak dersi vermeye kalkışması ne kadar gayri ahlaki ve mantığa ters ise, vücudunun her zerresinde masum insanların kanı bulunan bir örgütün savunucularının da katliamdan bahsetmesi o kadar gayri ahlakidir.
Okuyucular, hayat kadınının durumunu yaşamsal nedenlerden dolayı mazur görebilir ama Peçenek’te divanın altına saklanan anne ve çocuğunun kafasına kurşun sıkan vahşi zihniyeti hiçbir yasa meşru göremez, görmemelidir.
Bunca katliamı yapan bir yapıyı kutsamak, Ortaçağ Haçlı zihniyetindeki Engizisyon korkusundan başka bir şey değildir.
Kan içiciler, tıpkı her cellat ve diktatörün vicdanını rahatlatmak için bir psikolojiye büründüğü gibi “onlar korucu çocuklarıdır” diyeceklerdir.
Ancak bir bölgeyi topluca dinden çıkarmak olarak tanımlanan “Enterdi”, Ortaçağ Engizisyon Mahkemesi’nin bir uygulamasıydı.
Çağdaş Dahhaklara kan gerekiyordu ve Kürt kanı oldukça ucuzdu bu topraklarda.
Özgür-der üzerinden dine saldırma gayretindeki yurtseverlik zırhına bürünen dönme solcu ve ulusalcı zevata önerim şudur:
İnsan olduğunuzu söylüyor ve inandırıcı olmak istiyorsanız, önce Dersim, Halepçe, Zilan, Nagazaki, Hiroşima, Felluce, Sabra- Şatilla, Srebrenica, Grozni katliamının faillerini; ardından Pınarcık, Hamzalı, Konaklı, Dereler, Derince, Çevrimli, Pençenek… katliamlarını yapanları insani sorumluluk gereği lanetleyelim.
Bunlara Tel Abyad, Banyas ve Lazkiye`yi ekleyelim.
Amude`de silahsız ve savunmasız halka kurşun sıkan PYD çakallarını ve Berzanî Qerno`ya ambulans vermeyen BDP`li Ayşe Gökkan`ı bu lanetlemeden mahrum bırakmayalım.
Ama yapamazsınız, çünkü kutsadığınız liderler sözünü ettiğim köyleri sunak olarak seçmişlerdi. Zira bu kadim toprakların efsanesidir Dahhak’ın insan beyniyle yaşamını idame etmesi.
Dürüst değilsiniz. Bir olaydan vazife çıkarma peşindesiniz. Zihni yapınız dine savaş açmayı öncelik saymada. Size öyle belletmiş/ezberletmişler.
Bir şarkının nakaratını dillendirmektir sizin göreviniz. Çünkü siz assolist değil, bir oyunun örgüt izin verdiği müddetçe oynayabilecek basit figüranlarısınız.
Onurlu, duyarlı ve samimi iseniz, günlük politikaların esiri olan ve gerçeği görmemek için özel bir çaba sarf ederek egemen anlayışın politikalarına alet olanları gerçekle yüzleştirme sorumluluğuyla deşifre edilen bu yalanı, afişe edin.
"Kahrolsun kan içiciler!" deyin ve sesiniz dalga dalga yayılsın. Hiç değilse özgürlük şarkısının korosunda bulunma şerefini edinmiş olursunuz.
NOT: Görüntüleri paylaşan gençler gerçeği görmek istiyorsa “Google”de adını andığım köylerin yanına boşluk bıraksın, “katliam” yazsın, gerisi çorap söküğü... İnandırıcı değilse sözü edilen yerleşim yerlerine uzaklık 100, bilemediniz 200 km. Ulaşım kolay, yollar duble... Yeter ki hakikat yolcusu olalım. Bu da zor geliyorsa linki tıkla https://www.facebook.com/photo.php?fbid=635009583185108&set=a.613844701968263.1073741825.100000282157580&type=1&theater