• DOLAR 34.592
  • EURO 36.422
  • ALTIN 2980.802
  • ...
HÜDA PAR lideri Yapıcıoğlu'ndan emeklilere zam talebi: 7.500 lirayla geçinilmez!
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

HÜDA PAR Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Zekeriya Yapıcıoğlu partisinin Pendik ilçe kongresinde yaptığı konuşmada ülkenin zor bir dönemden geçtiğini belirterek ''Sert tartışmaların yaşandığı bir seçim dönemini geride bıraktık. Bizler HÜDA PAR olarak ehli vicdan  herkesin takdir edeceği bir başarı ve duruş ortaya koyduk. 14 Mayıs seçimlerinde 3 ana hedefimiz vardı. Birincisi destek verdiğimiz cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan'ın bir kez daha seçilmesi, ikinci hedefimiz HÜDA PAR'ın mecliste temsil kabiliyeti elde etmesi, üçüncü hedefimiz de mecliste cumhur ittifakının toplamda çoğunluğu elde etmesi. 3 hedefin 3'ü de gerçekleşti. Rabbimize hamdolsun. Seçimler değerlendirildiğinde önemli bir sonuç aldığımızı özellikle ülkemize dışarıdan yapılmak istenen müdahalelere geçit vermediğimizi, bundan sonrada benzer dış müdahalelere müsaade etmeyeceğimizi buradan bir kez daha dost düşman herkese ilan ediyoruz'' dedi. 

Mart ayında yapılacak yerel seçimler için hazırlıkların başladığını ifade eden Zekeriya Yapıcıoğlu, ''Bir taraftan kongrelerimizi yürütürken bir taraftan da yerel seçimlere hazırlık yaparak aday belirleme çalışmalarımızı başlattık. Yeni bir merhaledeyiz. 2012 yılının Aralık ayında kurmuş olduğumuz HÜDA PAR'ımız 11. yılında mecliste temsil edilme şansı yakaladı. Daha önce ısrarlı kara propaganda çalışmalarının etkisiyle memleketin büyük bir bölümünde belki HÜDA PAR'ın ismi duyulmamıştı. Duyanlar da olduğumuz gibi değil iftiracıların cümleleriyle tanıyordu. Ama son seçim sürecinde gittiğimiz yerlerde şunu gördük ki artık HÜDA PAR'ın ismini neredeyse duymayan kalmamış ve iftiralarla bizi durdurmaya çalışanların çabalarının boşa gittiği, kendi seslerinin sadece kendi kitlelerine duyurabildiklerini aslında onların yapmaya çalıştığı karartma çalışmalarının ters teptiğini müşahade ettik. Geçen dönemde de memleketin HÜDA PAR'a ihtiyacı var dedik, şimdi aynı sloganla devam ediyoruz. Memleketin HÜDA PAR'a ihtiyacı olduğunu yakınen müşahade ettik.'' ifadelerini kullandı. 

Covid-19 salgın süreci ve Rusya-Ukrayna savaşı ve 6 Şubatta meydana gelen depremlerin  neden olduğu ekonomik  olumsuzluklara değinen Yapıcıoğlu, ''Peş peşe gelen bu sıkıntıların elbette bir faturası olacaktı. Şuanda da milletçe  bu faturayı ödüyoruz. Biz daha önce de şunu vurguladık; Biz kimden gelirse gelsin doğruyu destekleriz yanlışı da içimizden birisi de yapsa doğrusuyla birlikte söyleriz, hiç kimsenin yanlışını alkışlamayız. Biz hala aynı çizgideyiz. Memleketin menfaati ile partimizin menfaati çakıştığında memleketin menfaatini önde tuttuk inşallah bundan sonra da böyle yapmaya devam edeceğiz.'' dedi. 

6 Şubat depremlerinin ardından milletin yaptığı fedakarlıklardan örnekler veren Yapıcıoğlu, ''Seçimlerden sonra ekonomi politikasında bir değişiklik oldu. Daha önce kademe kademe indirilen faizler birden bire artırıldı. Ek bütçe gerekti çünkü deprem nedeniyle 1 trilyon lira deprem bölgelerine harcama yapılacak. Bunun bir yerden karşılanması gerekiyor. Elbette karşılanacak. Ama bunu karşılarken bütçede buna karşılık oluştururken fakire fukaraya, zaten zar zor geçinene yüklenmek doğru değildir. Şuan yapılan odur. Siz KDV'yi artırırsanız, siz ÖTV'yi artırırsanız, siz MTV'yi 2 defa alacağız derseniz bu faturayı dar gelirliye kesmektir. Herkesin maaşını artırırken emekliye sen 7.500 lirayla geçinebilirsin demek faturayı onlara kesmektir. 7.500 lirayla geçinilmez.'' diyerek emeklilere seyyanen zam yapılmamasını eleştirdi. 

VERGİ VE YÜKSEK ENFLASYON

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın vergi düzenlemesine ilişkin açıklamasını hatırlatan Yapıcıoğlu,  ''Biz 11 yıldır  söylüyoruz, parti programımıza yazdık, çok uzun bir süredir toplanan vergilerin 3 lirasının 2 lirası dolaylı vergilerden. Daha önce, dolaylı vergilerin bu kadar revaçta olmadığı zamanlarda vergiler iki türlüydü. Ya gelirden vergi alınırdı ya da servetten. Fakat bu dolaylı vergiler şöyle bir kolaylık sağladı. Şimdi harcamalardan vergi alınıyor. Siz bir para kazanıyorsunuz, ihtiyacınızı alıyorsunuz. Siz onu alırken fiyatının yanında bir de fiyatına yüklenmiş olan bir vergi ödüyorsunuz. Yada telefonla konuşuyorsunuz. Telefon faturası geliyor. Telefonla konuşma bedelinin üstüne bir de iletişim vergisi veriyorsunuz. Yada akaryakıt alıyorsunuz. Akaryakıtla birlikte bir de ÖTV veriyorsunuz. Ve zannediyorsunuz ki sizin ödediğiniz şey aldığınız akaryakıtın ya da temizlik ürününün fiyatıdır. O değil aslında. Vergi. Dolaylı vergiler niçin kolay. Çünkü tahsil kolay. Çünkü o malı satan kişi maliye adına o vergiyi vatandaştan alıyor ve onu gidip maliyeye yatırıyor. Vatandaş da vergi verdiğinin farkında olmadığı için itiraz da etmiyor. Ya da edemiyor. Biz burada vatandaş adına hep itiraz ettik bundan sonra da itiraz edeceğiz. Dolaylı vergilerin toplam vergiler içindeki payını düşürmezseniz vergi adaletini sağlayamazsınız. Siz vergi politikalarınızla gelir dağılımındaki adaletsizliği artırabileceğiniz gibi aşağıya da çekebilirsiniz. Eğer siz çok kazanandan çok  vergi alırsanız, az kazanandan az vergi alırsanız gelir dağılımındaki adaleti iyileştirmiş, uçurumu iyileştirmiş olursunuz. Ama siz vergiyi dar gelirliye yüklerseniz, hiç birşey yapmadan paradan para kazanan, ter dökmeden, üretime katılmadan değil de alın teriyle çalışan üreterek kazanan insanlardan  vergi alırsanız siz gelir dağılımındaki adaletsizliği büyütürsünüz. Şuan da olan budur. 1983'ten beri Katma Değer Vergisi'nin yürürlüğe girmesinden bu yana dolaylı vergilerin payı istikrarını koruyor. 

Biz diyoruz ki gelin bu sistemi değiştirin. Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alın. Kazancı kendisine yetmeyenden hiç vergi almayın. Asgari ücret tamamen vergi dışı kalmalı dedik. Bir buçuk yıl önce gerçekleşti ama sadece bir yönüyle. Asgari ücreti kazanırken vergi vermiyor ama harcarken yine vergi veriyor. Kazancı kendisine yetmeyen emekli için de bu böyle. Hatta daha ilginci hiç parası olmayan bir kişi zaruri ihtiyaçlarını karşılamak için gidip birinden borç alsa o parayı harcarken bir vergi veriyor. Türkiye bu ayıptan bir an önce kurtulmalıdır. Vergi politikaları yeniden gözden geçirilmelidir. Vergi mevzuatı basitleştirilmeli, vergi sayısı azaltılmalı ve vergiyi çok kazanan vermelidir. 

Deprem gibi afetleri yaşadığımızda da bu memleketin kaymağını yiyen, havasını suyunu iş gücünü toprağını kullanarak çok büyük paralar kazanan insanlar elini taşın altına koymalı gerekirse servetten vergi alma yoluna gidilmeli vergiler ve bu işin yükü dar gelirli insanlara bindirilmekten vazgeçilmelidir. Yeni maliye politikalarıyla ilgili olarak birinci hedefimiz enflasyonu düşürmek diyorlar. İnşallah önümüzdeki 2 yıl içinde tek haneli rakamları göreceğiz diyorlar. Bununla ilgili yapılan şeylerden bir tanesi de sıkı para politikası. Piyasada fazla para olmasın. Maaşlar artarsa tüketim azalmaz, tüketim azalmazsa enflasyon düşmez. Evet tüketimi kısmak arz-talep dengesi üzerinden enflasyonu dizginlemenin bir yoludur ama enflasyonunuzun sebebi talep fazlasıysa bu doğru. Şuanda Türkiye'deki enflasyonun sebebi maliyet enflasyonu. Bir de işin psikolojik  boyutu var. Maliyet yükseldiği için fiyatlar yükseliyorsa siz talebi kısarak enflasyonu düşüremezsiniz. Düşürürseniz üretici zarar eder. Bunun başka yan etkilerini görürsünüz. İşsizlik artar, işletmeler kapanır. Ekonomi  daha büyük bir zarar görür. Öyleyse şunu yapmanız lazım. Yapılması gereken şey maliyetleri aşağıya çekmek. Siz eğer tüketimi kısmak yönüyle yaparsanız zarar edersiniz ama siz üretim maliyetlerini düşürürseniz, üretim artarsa bu da enflasyonu düşürücü bir  etki oluşturur ama aynı zamanda işsizlik de aşağıya düşer  vatandaş gelirini harcadığı zaman eğer üretim artmışsa sadece  talepten dolayı fiyatlar yukarıya çıkmaz. '' dedi. 

EMEKLİLERE ZAM TALEBİ

Emeklilere yönelik seyyanen zam talebinde bulunan Yapıcıoğlu, ''Mecliste torba kanun geçerken de bunu dile getirdik. Memurlara yapılan bir seyyanen zam var. Geçim şartları çok zor. Emeklilere de seyyanen zam yapılmalı dedik ama hükümet cenahından yapılan açıklamalarda yılbaşına kadar sabredin diyorlar. Buradan söylüyorum. Emeklilerin sabredecek mecali kalmamıştır.  Yılbaşı beklenmeden emeklilere mutlaka seyyanen zam yapılmalı ve bu zam 5 bin TL'nin altında olmamalıdır.'' ifadelerini kullandı. 

FAHİŞ KİRA FİYATLARI

Fahiş kira fiyatlarına da değinen Yapıcıoğlu, ''kirayla ilgili çok ciddi sıkıntılar var. İstanbullular bunu belki diğer şehirlere göre daha fazla hissediyor. Kiralar astronomik rakamlara çıktı. Özellikle dar gelirliler için karşılanması mümkün olmayacak bir seviyede. En basit, böyle insanların yaşayabileceği bir evin kirası asgari ücret düzeyinde. Onun altında kira kalmadı. Yani evde 2 kişi çalışıyorsa  birisi sadece kiraya çalışacak öbürü hem elektriğe hem suya hem giyime hem gıdaya hem ulaşıma hem sağlığa hem eğitime yetişecek. Bu nasıl mümkün olacak? Eğer önü açılırsa tayin talebinin İstanbul gibi büyükşehirlerde kira fiyatlarından dolayı memur kalmayacak. Peki kira artışlarını yüzde 25 ile sınırlandırmak çözüm mü? Elbette çözümlerden bir tanesi ama yetmiyor. İşte size birkaç tane çözüm önerisi;

Türkiye'de konut fiyatlarının bu kadar artmasının buna bağlı olarak kiraların bu kadar artmasının sebebi arsaların pahalı olması. Hükümete önerimiz, siz hazine arazilerini para karşılığı birilerine satıp onların da birkaç saat, birkaç gün sonra iki katı fiyatla başkalarına satmasındansa gelin siz oraları kat karşılığı oralara bina dikecek birilerine verin. Yapın sözleşmenizi. Şu kadar sürede bina bitecek. Arsanın bulunduğu yere göre yüzde 55'ini mi 60'ını mı ne kadarını alıyorsanız. Siz alın onları yine hazineye milli emlaka ya da TOKİ eliyle insanlara ister satın düşük taksitlerle isterseniz de kiraya verin. Kamunun elinde ciddi bir konut stoku olursa ve oraya mesela siz dar gelirlinin sabit gelirlinin ödeyebileceği bir kira tespit edebilirseniz ve o kira artışını da memur maaşı kat sayısına bağlarsanız kiralar düzene girer. 

Buradan ev sahiplerine de şu çağrıyı yapmak istiyorum. Bazıları şu hesabı yapıyor. Mesela diyorlar ki biz şu kadar milyon TL'yi bu daireye bağladık. Bununla ben bir iş ticaret yaparsam şu kadar para kazanırım. O paranın ben yarısını kira olarak almalıyım ki bir manası olsun. Bu doğru bir hesap değil. Türkiye gibi enflasyonun yüksek olduğu yerlerde bu hesap adil bir hesap değil. Ev sahiplerine çağrım şudur biraz insaflı olun. Allah korusun o 6 Şubat'ta yaşadığımız depremlerde aynı binada oturan ev sahibi ile kiracının bir farkı kalmadı. Binanın komplesinin sahibi olan kişiler kiralık ev aradı, bulamadı. Mutlaka ne yapılıp edilip konut fiyatlarının, inşaat maliyetlerinin, kiraların aşağıya çekilmesi için bir formül bulunmalı.'' ifadelerini kullandı. 

SAPIKLIK ÖZGÜRLÜK DEĞİLDİR

''Manevi sıkıntılarımız da var'' diyen Yapıcıoğlu, ''Uzun süredir söylüyoruz, aile kurumu saldırı altında. Değerlerimiz saldırı altında. Toplumsal ahlak bozulmaya yüz tutmuş. İnsanlar cinnet getiriyor. Bugün bir haber okuduk. Tüylerimiz diken diken oldu. Nereye gidiyoruz? Bir anne nasıl bebeğini ölüme terk edebiliyor? Ya da öldürebiliyor? Bir baba evlasına nasıl kıyabiliyor? Bir evlat nasıl annesini babasını gözünü kırpmadan öldürebiliyor? Ne ara bu hale geldik? Hiç mi birbirimize merhametimiz kalmadı. Bütün bunları önümüze koyup, ciddi ciddi düşünmemiz ve çıkış yolunu bulmamız gerekiyor. 

Aile kurumunu korumak için mutlaka çok ciddi şekilde adımlar atılmalı. Her türlü sapkınlık Türkiye'de serbest. Sapıklık özgürlük değildir. Sapıklıklar önlenmelidir. Yasaklanmalıdır. Cezalandırılmalıdır. Toplum bunlardan temizlenmelidir. 

Zina yeniden suç sayılmalı ve ciddi bir yaptırım getirilmelidir. Aile kurumumuzu bozan televizyon dizilerine ve programlara acil çözüm bulunmalı, RTÜK devreye girmeli, bizleri zehirlemesi engellenmelidir. 

Zarar eden bazı şirketlere ciddi hibeler verilebiliyor, spor kulüplerinin vergi borçlarına bir kalemde çizgi çekilebiliyor. Ama gençlerin evlenmesinde kullanılacak fon niçin gençlere kredi olarak verilecek? Bizim teklifimiz şudur, gelin kredi olarak değil düğün hediyesi olarak verin onlardan geri almayın. '' dedi. 

Maaş nedeniyle kağıt üzerindeki boşanmaların engellenmesi için evli kadınlara da pozitif ayrımcılık yapılmasını talep ettiklerini belirten Yapıcıoğlu, 25 yıl evli kalan ev hanımlarına emeklilik hakkı istediklerini de hatırlatarak ''Evliliğinin üzerinden 25 yıl geçen kadından  prim almaksızın emeklilik hakkı getirilsin dedik bu sözümüz de duyuldu ama yanlış mı anlaşıldı ya da kaynak mı bulunamadı kendi primlerini ödeyebilirlerse emekli olabilirler denildi. E zaten isteğe bağlı sigorta olayı. Biz diyoruz ki onun primini kadından almayın. Çalışan bir kadın çocuğa bakıcı tutuyorsa o kadının sigorta primini devlet karşılıyor. Peki başkasının çocuğuna bakan kadının sigorta primini karşılıyorsunuz, kendi çocuğuna bakan kadının sigorta primini niye karşılamıyorsunuz? Dünyanın en zor mesleği anneliktir. Bu zorlu işi yaptıklarında memlekete de evlat yetiştiriyor. Siz sağlam nesil yetiştiren annelerden mahrum kalırsanız siz işlerinizi kime teslim edeceksiniz? Kim yürütecek bu işi?'' ifadelerini kullandı. 

KUR'AN-I KERİM'E YÖNELİK SALDIRILAR

Avrupa'da son aylarda İslam'a ve İslami değerlere yönelik saldırılara değinen Yapıcıoğlu, ''Kutsala hakaret özgürlük değildir. Batı ülkelerinde sistematik bir şekilde kutsallarımıza saldırı oluyor. Müslüman halklar dünyanın dört bir yanında buna tepki gösteriyor. Bu işi yapanlar Kur'an-ı Kerim'in kutsiyetine akıllarınca bir zarar verebileceklerini düşünüyorlar fakat Allah'ın izniyle onların yaptığı şey Müslümanların kutsallarına sahip çıkmak için daha bir kenetlenmelerine yol açıyor, gayrimüslimlere de Kur'an-ı Kerim'in mesajının ulaşmasını sağlıyor. Bizler sivil insanlar, Müslüman bireyler olarak bunlara tepki gösteriyoruz fakat Müslüman idarecilerin sorumluluğu bir kınama mesajı yayınlamaktan ibaret değildir. Milletin onlardan beklentileri vardır. Çok daha ciddi yaptırımlar üzerinde çalışmaları gerekir. Avrupa'da yapılan şey bireysel bir şey değildir. Polis korumasında, devlet destekli, özel izinli olarak yapılıyor. İsveç gibi bu hakaretlere çanak tutan bir ülke NATO'ya üye olmak istiyorsa ve bu kararın meclisten geçmesi gerekiyorsa o kararın meclisten geçmemesi için elimizden geleni yapacağız. Bütün İslam ülkelerine çağrımız şudur; ciddi tedbirler alın, elçilerini çağırın, nota verin ya da kovun. Ama sadece kınama mesajı yayınlamakla kalırsanız onlar bu hakaretleri yapmaya devam edecekler ve bunu da özgürlük diye yutturmaya çalışacaklar.'' dedi. 

BAŞIBOŞ KÖPEK SORUNU

Başıboş köpek sorununa değinen Yapıcıoğlu şöyle konuştu; ''Biz hiçbir şey insanın hayatından daha değerli değildir. Bu köpek terörü önlenmelidir dediğimizde birileri bize hayvan düşmanı ismini takıyor. Biz hayvana düşman değiliz. Köpekler masum masum sokaklarda dolaşmıyor. Sürüler halinde dolaşıp kendilerini savunamayacak durumda olan insanlara saldırıyorlar. Biz köpek düşmanı değiliz ama biz köpekperestleri de sevmiyoruz. İnsan hayatı değerlidir. Yöneticilerin birinci vazifesi insanları hayatta tutmaktır. İnsanların hayat hakkını muhafaza ve müdafaa etmektir. Bu hakka tehlike arz eden neyse o bertaraf edilmelidir. Bertaraf edilmesi için ne yapılması gerekiyor? Bu köpeklerin bir yerde toplanıp bir yerde muhafaza altına alınması mı, kısırlaştırılması mı, ne gerekiyorsa o. Ama insan hayatı korunmalıdır. ''

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir