Anne bebek arasındaki ilişki başlangıçta nasıl olmalı?
Anne çocuk arasındaki ilişkide en önemli noktanın bağlanma olduğunu belirten uzmanlar bebeklikten itibaren bağlanmanın güçlü tutulması gerektiğine dikkat çekiyor.
Bağlanmanın duygusal yönü ağır bir durum olduğunu ifade eden Uzman Klinik Psikolog Aybeniz Urhan, oynanılan oyunlar, ses tonu, sevgi dolu yaklaşım gibi durumların bağlanmanın güçlenmesi adına önemli olduğunu vurguluyor.
Çalışan annelerin bağlanma konusunda biraz zorlandığını belirten Urhan, kısa süreliğine de olsa çocuğa zaman ayırmanın çocuğun kendini değerli hissetmesini sağladığının altını çiziyor.
Urhan, anne çocuk ilişkileri ve ilerleyen yaşlarda çocuklara karşı ebeveynlerin tutumlarının nasıl olması gerektiği hakkında açıklamalarda bulundu.
Bağlanılan kişinin varlığı çocuklara rahatlık veriyor
Anne çocuk ilişkisinde vurgulanan noktalardan birinin bağlanma olduğunu belirten Urhan, "Bağlanma, duygusal yönü ağır olan, olması gereken bir durum. Bebeklikteki bağlanmanın biraz daha belirli bir kişiye karşı olumlu tepkilerin verilmesi, zamanın büyük bir kısmının o kişiyle birlikte geçirmek istenmesi diyebiliriz. Burada herhangi bir korku yaratan bir durum ya da bir obje karşısında da o kişi aranabiliyor. Aslında burada bağlanılan kişinin varlığının fark edilmesi, bebeklere ve çocuklara eş zamanlı olarak da bir rahatlama veriyor. Bu bağlanma bir şekilde devam ediyor. Biz bunu farklı noktalarda da gözlemleyebiliyoruz. Çocukluk döneminde çocuk bireysel bir adım atmak istiyor, bir iki adım ileri gidiyor ama sonrasında hemen geriye dönüp bakıyor bağlanma kişisi orada mı diye. Kontrol etme ihtiyacı duyuyor. Bağlanmayı aslında bireyin bir psikolojik doğumu olarak da nitelendirebiliriz." dedi.
Anne bebek arasındaki ilişki başlangıçtan güçlü tutulmalı
Anne bebek arasındaki ilişkinin ileriki yıllarda güçlendirilebilmesi için bağlanmanın baştan korunmasını her zaman temenni ettiklerini dile getiren Urhan, "Bazı noktalarda bu bağlanmayı sonradan gerçekleştirebiliyorlar ya da annelik haberinin alınmasıyla beraber bazen tam bir bağlanma kurulamayabiliyor. Burada önemli nokta, bağlanmanın güçlenmesi adına neler yapılabilir? Bebekle oynanılan oyunlar daha çok yoğunluğunu gösterebiliyor. Aslında bu ses tonu, sevgi dolu yaklaşım, oyunun arasında onun yanında olması, onun tercihlerine bizim de uyum göstermemiz gibi birçok şeyi kapsıyor. Bu bağlanma koşulsuz kabullenişin de bir noktası aslında. Çocuk bunu hissediyor. Bebek ve çocuklar bu yolla şekilleniyor. Her durumda annenin ya da bakım veren kişinin orada olduğunu fark etmesiyle bu süreç daha kıymetli bir noktaya gidiyor." açıklamasını yaptı.
Seçenekleri ebeveynler sunuyor ama çocuğun hakkının olduğunu bilmesi, çocuğa iyi geliyor
Anne çocuk ilişkisindeki yanlış davranışlara da değinen Urhan, "Bu konuda tutumlardan bahsedebiliriz. Şöyle bir söylem vardır: ‘Biz anne babamıza bırakın bir laf söylemeyi, hiçbir zaman kendi düşüncemizi aktaramazdık.’ Bizdeki tutum artık biraz daha evrilmeye başladı. Çocuğun da görüşünü aldığımız ya da isteklerini dikkate aldığımız bir tutumdan bahsedebiliriz. Şimdiki tutumlar biraz daha çocuk merkezli tutumlar. Ortaklaşa alınan kararlardan devam ediyor diyebilirim. Klinikteki adıyla ‘Demokratik Tutum’. Seçenekleri sunan kişiler anne babalar oluyor ama çocuğun da burada bir hakkının olduğunu bilmesi çocuğa da iyi geliyor." şeklinde konuştu.
Kısa süreliğine de olsa çocuğa zaman ayırmak kendini değerli hissettirir
Çalışan annelerin, hem duygusal bağlanma hem de yeterince bir arada olma ve nitelikli zaman geçirme noktalarında biraz güçlük çektiğinin altını çizen Urhan, "Zamandan daha önemli olan şey gerçekten orada olarak bir şeyler paylaşıyor olmaktır. Elimizde telefonla başka bir işle uğraşarak değil de, günlük 15-20 dakika da olsa gerçekten ona zaman ayırarak birliktelikle bir şeyler yapıyor olmak çocuğa da kendini değerli hissettirebiliyor." dedi.
Okul ile ilgili sorumluluklar küçük yaşlardan itibaren çocuğa verilmeli
Anne ya da babaların, özellikle ilerleyen yaş gruplarında ‘Ödevin var mı, ödevini yaptın mı, dersini çalıştın mı?’ gibi sözlerle tartışma çıkardıklarını da sözlerine ekleyen Urhan, "Aslında çok küçük yaşlardan itibaren bu sorumluluğun çocuğa verilmesinin çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Ortaokul, lise çağına gelmiş bir çocuğa ‘Ders çalış, dersin var mı, sınavına çalış’ gibi cümleleri kurmamak gerekiyor. Burada iş daha da zorlaşabiliyor. Burada en önemli nokta, çocuğa bu sorumlulukların verilmiş olmasıdır." diye konuştu.
Ebeveynler çocuğa karşı aynı şeylere evet veya hayır diyebilmeli
Anne ve baba farklı düşüncelerde olduğunda çelişkili bir dinamiğin ortaya çıktığına vurgu yapan Urhan, "Çocuk aslında, annenin nelere evet nelere hayır diyeceğini ya da çocuktan neyi talep edeceğinin farkında oluyor. ‘Ben bunu anneme dersem hayır ama babama dersem evet diyeceğini biliyorum.’ ya da ‘Ben bunu babamdan daha kolay talep edebilirim.’ diye düşünüyorlar. Şunu önerebilirim ki aynı şeylere evet veya hayır diyebilmemiz lazım. Çok basit gibi geliyor ama uygulamada zorlanılan bir nokta. Böylece çocukta sağlıklı gelişim noktalarını gözlemleyebiliyoruz, yoksa çocuk da daha çatışmalı bir iletişim noktasında kalabiliyor." uyarısında bulundu.
Her ailenin kurallarının farklı olabileceği küçük yaşlardan itibaren vurgulanmalı
Çocukların, anne babalarını manipüle etmesini en aza indirmek için ailelerin zayıf noktaları kendi aralarında netleştirmesi gerektiğini ifade eden Urhan sözlerini şöyle tamamladı:
"Çocuklar sık sık ‘Ama arkadaşımın annesi/babası izin veriyor, ama arkadaşım yapıyor.’ gibi söylemlerle gelecekler karşımıza. Burada vurgulanacak en önemli nokta şu; ‘Evet arkadaşın bunu yapıyor olabilir ama bizim aile kurallarımız gereği biz buna hayır diyoruz, bizim için doğru değil.’ Yani her ailenin kurallarının farklı olabileceğini küçük yaşlardan itibaren vurgulanması çocuk için önemlidir." (İLKHA)