Görmez: İnsanlık vicdanını kaybediyor
"İnsanlığa karşı işlenen cinayetleri önleyemeyenler kadına şiddeti önleyemezler..."Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, ""İnsanlığa karşı işlenen cinayetleri önleyemeyenler kadına şiddeti önleyemezler." dedi.
Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi imza töreni Diyanet İşleriBaşkanlığı Konferans Salonu`nda gerçekleştirildi. Törene Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez`in yanı sıra Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ve Aileve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin de katıldı.
Diyanet İşleri Başkanı Görmez törende yaptığı konuşmada Suriye`de yaşananlar karşısında uluslararası kuruluşların tepkisiz kalmasını eleştirerek "BM başta olmak üzere bütün uluslararası kuruluşlar, bütün insani kuruluşlar, toplumlara din ve ahlak öğretmekle yükümlü olan kuruluşlar bugün meşruiyet krizi yaşıyor" dedi.
"Öyle bir zor zaman dilimlerinden geçiyoruz ki sözün tükendiği zamanlardayız.Gerçekten kadın haklarından kadına karşı şiddetten insan haklarından söz etmenin bunların lafını etmenin gittikçe zorlaştığı dönemlerden geçiyoruz" diyen Diyanet İşleri Başkanı Görmez şunları söyledi:
"Çünkü insanlık vicdanını kaybediyor. Birkaç gündür hepimiz evlerimizde televizyonlarımızın karşısına kilitlendik ve bütün insanlığın nasıl vicdanını kaybetmeye başladığına hepimiz şahit oluyoruz. Aslında insanoğlunun öldürme macerası Kabil ile başlanmıştır. Kabil Habil`i öldürerek başlatmıştır.İnsanoğlunun bu en büyük cinayetini, bizim elimizdeki kitaplardaki rivayetlere göre, bu cinayet Kasyun Tepesi`nde Şam`daki Kasyun Tepesi`nde işlenmiş ve biz dünden bugüne Kasyun Tepesi`nde büyük bir insanlık suçunun yeniden işlendiğine şahit oluyoruz. Öncelikle bunu bir vicdan sahibi insan olarak, iman sahibi bir mümin olarak telin etmek her birimizin vazifesi ama telin etmek yetiyor mu,yetmez asıl üzücü olan bir husus daha var asıl üzücü olan birinci hususinsanlık vicdanını kaybediyor.
"Bütün Müslümanları yeniden vicdan üretecek bir dindarlık üretmeye davet ediyorum..."
İkinci husus Müslümanlığımız vicdan üretmemeye başladı. Çünkü bu cinayetler İslam topraklarında Darussalam olarak bilinen barışın ve esenliğin yurdu olarak bilinen topraklarda ve coğrafyalarda meydana geliyor. Bu büyük cinayetlerle insanlığa karşı işlenen büyük cinayetlerde hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah`tan rahmet diliyorum. Bütün insanlığı yeniden kendi vicdanına yaratıcının yüreklerine yerleştirdiği, fıtratlarına yerleştirdiği o vicdanlarına sahip çıkmaya davet ediyorum. Bütün Müslümanları da yeniden vicdan üretecek bir dindarlık üretmeye davet ediyorum.
"Müslümanlar kendi Müslümanlıklarını kendi dindarlıklarını yeniden sorgulamak durumundadır..."
Neden Müslümanlığımız vicdan üretmiyor. Aslında bugün bir araya gelmemize vesile olanve iki bakanımızı da başkanlıkta buluşturan proje bir Birleşmiş Milletler projesidir ve değerli temsilcisi Zahid-ül Hak dostumuz da burada aramızdadır. Ama o kusura bakmasın BM başta olmak üzere bütün uluslararası kuruluşlar, bütün insani kuruluşlar, toplumlara din ve ahlak öğretmekle yükümlü olan kuruluşlar bugün meşruiyet krizi yaşıyor.
"İnsanlığa karşı işlenen cinayetleri önleyemeyenler kadına şiddeti önleyemezler..."
Ben öncelikle BM Temsilcimiz marifetiyle buradan onlara sesleniyorum. Kadına karşı şiddetle uğraşacağınıza önce insanlığa karşı cinayetleri önleyin. İnsanlığa karşıcinayeti önleyemeyen kurumlar, kuruluşlar toplumların kadına karşı şiddeti,insan hakkını, aile içi şiddeti ve benzeri konuları nasıl önleyebilirler.
"BM`nin bir kuruşunu dahi istemiyoruz..."
Dostumuz yine kusura bakmasın sayın bakanlarımızın huzurunda biz 2010 yılından itibaren bu projeye destek veriyoruz. Başta da ifade ettim şahsen bizzat kendim büyük bir özveriyle zaman zaman toplantılarına da katılarak yönlendirici oldum. Ama şimdi bundan sonraki kısmında en azından Diyanet İşleri Başkanlığı`nı ilgilendiren kısmında BM`nin bir kuruşunu harcamayacağım, kabul etmiyorum o parayı. O parayı insanlığa karşı işlenen büyük suçları ve cinayetleri önlemede kullansın. Bizim kadına karşı şiddeti, insana karşı şefkati ve merhameti toplumumuza, milletlerimize anlatacak kadar hem imanımız var, hem maneviyatımız var, hem de maddiyatımız var Allah`a hamd olsun.
"Şiddetin en küçük unsurunu dahi toplumlardan, insanlardan arındırmak için her türlü çaba içerisinde olmak durumundayız…"
Bu gün aslında bütün kadın hakları savunucuları ve onların aktivistleri ve onların dernekleri de doğrusu bir meşruiyet krizi içerisine girmişlerdir. Çünkü Rabia meydanında 17 yaşında bir genç kızın Esma`nın nişancıların hedefi haline getirildiği bir dünyada eğer kadınlardan, Hıristiyanıyla Müslümanıyla herkesten insanlığın vicdanı burada harekete geçmiyorsa bizim salonlarda oturup öyle sadece kadın haklarından söz etmemizin hiçbir anlamı kalmıyor. Bunlar elbette üzüntünün bana söylettiği cümleler, sözler. Bütün bunlara rağmen bütün kuruluşlarımız,bütün Bakanlıklarımız, bütün müesselerimiz. Şiddetin en küçük unsurunu dahi toplumlardan, insanlardan arındırmak için her türlü çaba içerisinde olmak durumundayız. Ve nitekim belki biz ailede, aile içi şiddeti, kadına karşı şiddeti, düşünce planında şiddet mevhumunun ortadan kalkması için büyük çabalar gösterseydik belki de insanlığa karşı bu büyük cinayetler işlenmeyecekti.Dolayısıyla eğitim müesseselerimizi, aile yapılarımızı, yeniden gözden geçirmek zorundayız." (İLKHA)