İmamoğlu'ndan Kılıçdaroğlu'na "korkak" iması: Liderlik için kendini tarif etti
Dün ilk kez CHP'de lider değişimi gerekliliği çağrısını açıktan yapan İBB Başkanı İmamoğlu, bugün yeni bir yazı kaleme aldı. İmamoğlu, değişimin "mahalli aktörlerle olabileceğini" savundu, "korkak" iması dikkati çekti.
Seçim yenilgisinden sonra CHP'de başlayan "değişim" tartışmaları büyüyerek devam ediyor.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, henüz açıkça söylemese de genel başkan olmak istiyor. Bu kapsamda, CHP'nin önemli isimlerini de yanına alarak gizli bir toplantı yapmış, toplantının görüntüleri deşifre edilmişti.
İBB Başkanı, toplantının afişe olmasının ardından dün açık çağrı yaptı, CHP'de lider değişimine ihtiyaç olduğunu savundu.
İmamoğlu bugün de Gazete Oksijen'de yazdı. CHP'de değişimin önemine vurgu yaptı ve ihtiyaç duyulan lideri tanımladı. İmamoğlu'nun tanımında "mahalli aktör" ve "cesur lider" vurgusu dikkati çekti. İmamoğlu ayrıca, "Demokratik liderin misyonunu yerine getiremediğinde görevi bırakmayı bildiğini" söyledi.
İmamoğlu'nun Gazete Oksijen'de yayımlanan yazısından öne çıkan başlıklar şöyle:
"YENİ BİR SİYASET İNŞA ETMEK ZORUNDAYIZ"
Önümüzdeki dönemde hatalarımızdan dersler çıkarıp milletimizin değişim arzusunu hayata geçirecek bir siyaset inşa etmek zorundayız. Bunun için yeni yaklaşımlar, yeni bir dil, yeni kadrolar, yeni bir örgütlenme, kısaca yeni bir siyaset gerekiyor. Ancak tazelenmiş, cesur ve dönüştürücü bir siyasetle bu karanlık tünelden çıkıp Cumhuriyetimizin kuruluş amacı olan medeniyet sıçramasını gerçekleştirebiliriz.
2019 yerel seçimlerinde milletimiz bize “haydi değişimi başlatın” mesajını somut olarak verdi. Biz bu mesajı aldık. Toplumla hareket ettik.
"KALKINMA MAHALLİ AKTÖRLERLE OLUR"
Kuşkusuz kalkınma meselesi milletimizin tüm sosyal ve maddi sermayesinin harekete geçirildiği bir ulusal stratejiyle ele alınmalıdır. Ayağı yere basmayan, kuvvetini yerelden almayan bir kalkınma başarısızlığa mahkumdur. Bu sebeple kalkınma yerel koşulların ışığında mahalli aktörlerle planlanarak yürütülmelidir.
Önümüzdeki dönemde yerel demokrasinin, hızlı ve etkin iletişim ağlarıyla farklı formatlarda hayatın birçok alanında güçlendirilmesi gerekmektedir. Güçlenen yerel yönetimler ve yerel demokrasi yönetimi toplumu bütünleştirir, sorunların keşfinden çözümüne süreçleri kısaltır, maliyetleri düşürür. Yerel sorunların yerel paydaşların katılımıyla çözümü toplumların zorluklarla baş etme kapasitesini artırır.
Partiler topluma kapalı, liderin şahsi tercihlerinin ve etrafındaki dar çevrelerin etkili olduğu, dışlayıcı yapılara dönüştü ve küçülüyorlar.
Yeni ve demokratik bir siyasi hayatın inşası bir kez daha Türkiye’nin kurucu partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin kendini köklü bir şekilde yenileyerek önümüzdeki dönemin ihtiyaçlarına cevap vermesiyle mümkündür. CHP’nin, kuruluş ilkeleri ışığında emeği önceleyerek toplumun gerek örgütlü gerek örgütsüz kesimleriyle güçlü bağlar kurduğu yeni bir teşkilat mimarisini oluşturacak tarihsel birikimi, ideolojik donanımı ve insan kaynağı mevcuttur. Buna yürekten inanıyorum.
'GÜÇLÜ LİDER' VURGUSU
İçinde yaşadığımız zor koşullar birlikte mücadele, ortak akıl ve katılım kadar güçlü liderliği de zorunlu kılıyor. Güçlü liderlik kararlılık, tutarlılık, samimiyet, toplumla duygudaşlık kurma becerisi, toplumun derdini dert edinme hassasiyeti, toplumdaki farklı fikirleri bir bütünlük içinde sentezleme kabiliyeti, toplumsal sorunlar ve farklı pozisyonlara yönelik yüksek duyarlılık gerektirir. Aynı zamanda demokratik lider hesap veren, şeffaf, toplum tarafından izlenebilen, denetlenebilen bir kişi olmalıdır. Demokratik lider partisinin ilkelerine bağlı olur ama partizanlık yapmaz. Demokratik liderin ülkesine, belediyesine ya da liderliğini yaptığı partiye kendi mülkü olarak bakma hakkı yoktur. Demokratik lider toplumla imzaladığı mukavele uyarınca ona verilen yetkiyi belli bir süre kullanır, ona verilen misyonu yerine getiremediğinde ve toplumsal beklentilerin gerisinde kaldığında görevi bırakmayı bilir.
Burada özellikle cesaretin altını çizmek istiyorum. Cesur demokrasi için cesur liderlik gerekmektedir. Türkiye’nin toplumsal barışını hakkıyla tesis etmemizi engelleyen, yüzyılı aşan büyük meseleleri vardır. Ülkemizin farklı düzeylerde yönetimine talip olan siyasal liderlerin öncelikle kendini dışlanmış hisseden vatandaşlarımızın ve toplum kesimlerinin sorunlarını çözmek için cesaretle hareket etmeleri bugün bir zorunluluktur. Demokratik liderlik başta Kürt ve Alevi sorunu olmak üzere ülkenin açık yaralarını iyileştirmek için gerekli zemini titizlikle inşa eder. Risk almaktan kaçınmaz. Ülkemizin birlikteliğini güçlendirecek çözümler için cesur ve kararlı bir irade ortaya koyar. Bu irade Türkiye’nin köklü dönüşümü için kaçınılmaz bir yükümlülüktür.