Tanıklar anlatıyor: Etrafımdaki herkes ölüyordu
Uluslararası Af Örgütü, sahada gerçekleştirdiği araştırmalara dayanarak yaptığı açıklamada, güvenlik güçlerinin yasal dayanağı olmayan ölümcül güç kullandığını, Kahire'deki oturma eyleminin şiddet kullanarak dağıtılması ile ilgili kapsamlı ve bağımsız bir araştırma yapılması gerektiğini dile getirdi.
HABER MRK - Uluslararası Af Örgütü yaptığı araştırmaları "Mısır: Etrafımdaki herkes ölüyordu" adlı brifingde topladı.
Mısır'da daha önce eşine rastlanmamış şiddet olayları 600'den fazla kişinin ölümüne yol açtı. İçişleri Bakanlığı güvenlik güçlerinden 43 kişinin ölümcül yaralanmaya maruz kaldığını açıkladı. Cesetler resmi hastanelere ve morglara sevk edildikçe ölü sayısının artması bekleniyor.
Uluslararası Af Örgütü Orta Doğu ve Kuzey Afrika Direktörü Philip Luther, "İlk tanıklıklara ve topladığımız diğer kanıtlara göre, güvenlik güçlerinin insan hayatına açıkça saygı duymadığı konusunda hiç şüphe yok. Hem kapsamlı hem de bağımsız soruşturmaların derhal yürütülmesine ihtiyaç duyuluyor. Bazı protestocular şiddete başvururken, yetkililerin cevabı ağır bir şekilde orantısız. Görünen o ki, şiddete başvuran ve başvurmayan protestocular arasında fark gözetilmiyor" diye konuştu.
Luther sözlerine şöyle devam etti: "Güvenlik güçleri ölümcül güce, insanların hayatını korumak ya da ağır yaralanmaları engellemek için kesinlikle ihtiyaç duyulmayan bir zamanda başvurmuştur - bu uluslararası hukuk ve standartları açıkça ihlal anlamına gelmektedir. Oturma eylemlerini dağıtırken kademeli güce başvurma, yeteri kadar uyarıda bulunma ve güvenli çıkış sağlama konusunda daha önceden verilen sözler hemen bozuldu."
14 ve 15 Ağustos'ta Uluslararası Af Örgütü araştırmacıları Kahire'deki sahra hastanelerini, Zeinhum morgunu ve geçici olarak düzinelerce cesedi barındıran bir camiyi ziyaret etti. Çok sayıda ölü ve yaralının kaçının vücutlarının üst kısmından vurulduğunu anlatan görgü tanığı tıbbi çalışanın ifadelerini belgelediler.
Bir doktor, Uluslararası Af Örgütü'ne "Düzinelerce ceset ve yüzlerce yaralı vardı. Gerçek mermi ile yara alanların çoğu vücutlarının üst kısmından vurulmuştu" dedi.
Bir tıp öğrencisi güvenlik güçlerinin ağır biber gazı dumanı altında binaya girmelerinin ardından Rabia'tül Adeviye hastanesinin nasıl boşaltılmak zorunda kaldıklarını ve birinci katın ateşe verildiğini anlattı: "Güvenlik güçleri hastaneye saldırıyordu. Doktorlar, biber gazından kaçınmak için perdeleri ve pencereleri kapamamızı istedi. Hastane yakınındaki binaların çatılarında keskin nişancılar gördüm; hepsi siyah giyinmişlerdi. Daha sonra başka bir doktor bize güvenlik güçlerinin ilk kata çıktıklarını ve insanlardan gitmelerini istediklerini söyledi... Güvenlik güçleri daha sonra insanları hastanenin dışına çıkardı. Güvenlik güçleri o zaman bize cesetleri ve hastaları almamızı söyledi. İlk kat yanıyordu."
Diğer görgü tanıkları, hastanenin dışındaki ağır çatışmanın yaralıların güvenli bir şekilde binadan çıkmasını engellediğini ve hastanenin güvenlik görevlisinin ölümüne yol açtığını söyledi.
Rabia'tül Adeviye'deki oturma eylemindeki bir sahra hastanesinde bulunan bir hemşire Uluslararası Af Örgütü'ne siyah üniformalı adamların silah zoruyla kendisini nasıl tehdit ettiğini anlattı: "Camın dışından bana doğrultulmuş bir silah vardı. İki tanesi siyah üniformalı ve bir tanesi sivil giyimli üç adam vardı... Sivil giyimli bana bağırarak kapıyı açmamı ve içeride silahımız olup olmadığını sordu... İçeride yalnızca yaralı ve ölüler olduğunu söyleyerek yalvardım ve onlar içeri girmediler."
Uluslararası Af Örgütü, BM uzmanlarına -özellikle hukuk dışı, yargısız ya da keyfi infazlar üzerine çalışan Özel Raportör- ülkeye giriş izni verilmesi, böylece "25 Ocak Devrimi"nden bu yana gerçekleşen şiddet olaylarının koşullarını ve Mısır yetkilileri tarafından aşırı, yasal dayanağı olmayan ölümcül güç kullanımına nasıl bir rutin halinde başvurulduğunu soruşturabilmeleri çağrısında bulunuyor. (İLKHA)