STK'lardan Dünya Mülteci Günü'nde Türkmenistanlılar için çözüm çağrısı
20 Haziran Dünya Mülteci Günü münasebetiyle Türkmenistanlıların yaşadıkları sorunları masaya yatıran STK'lar, "gidemeyen ve kalamayan Türkmenistanlılar için bir kez daha çözüm çağrısı" başlığıyla ortak bir basın açıklaması düzenledi.
Özgür-Der Genel Merkezi'nde düzenlenen basın toplantısına, MAZLUMDER, Uluslararası Mülteci Hakları Derneği, Hukuki Araştırmalar Derneği ve Türkmenistanlıların kurduğu Hak Hukuka Dayanç Derneği destek verdi.
Rıdvan Kaya
Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya'nın açılış konuşmasıyla başlayan toplantıda STK'lar adına basın açıklamasını okuyan MAZLUMDER Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali Öner, "Bugün 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü. Dünya üzerinde bildiğimiz kadarıyla 90 milyondan fazla mülteci, doğduğu topraklardan ayrılmış, yabancı topraklarda geçici koruma statüsünde ya da sığınmacı, mülteci, gibi çeşitli etiketlerle yaşamaya çalışıyor.
Dünya üzerinde her milletten, her ırktan birçok mülteci mazlum durumuna düşerken, bu zulmü bitirmeye kudretli devletler ise bırakın engellemeyi kendi çıkarları için zulmü körüklüyorlar. Daha bu hafta mazlum coğrafyalardan yüzlerce mültecinin bulunduğu bir tekne Avrupa'ya geçmeye çalışırken Yunanistan açıklarında battı. Bugüne kadar açıklanan ölü sayısı 79. Ancak yüzlerce mülteci kayıp. Ya Akdeniz'in sularına gömüldüler ya bir geminin ambarında boğulmuş haldeler ya da en iyi ihtimalle 'modern' Avrupa'nın kendisini kurtarmasını bekliyor. Ne yazık ki başta Yunanistan olmak üzere devletler bu trajediye kayıtsız kaldılar." dedi.
MAZLUMDER Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali Öner
"Çözüme katkı sunan karalı adımlar atılmalı"
Dünyada mültecilik krizi yaşanırken maalesef muasır devletlerin kendi aralarında mültecileri nasıl paylaşacaklarının hesabının yapıldığını, ülkelerine gelmesin diye geçiş ülkelerine verilecek rüşvetlerin miktarının konuşulduğunu belirten Öner, "Rüşveti alanlar ise o meblağı hak etmek için Akdeniz'de ve Ege'de insan avına çıkıyor. Şayet bu soruna bir çözüm bulunamazsa gelecek nesiller 21'inci yüzyılı 'insanlığın kara yüzyılı', hatta iki dünya savaşı yaşanmış olmasına rağmen '20'nci yüzyıldan daha acı ve kanlı bir yüzyıl' olarak anacaklar. Mülteci krizi artık geçici çözümlerle, insanlığı düşünüyormuş gibi yapıp çıkarlarını gözetmekle çözülebilecek bir mesele olmaktan çıkmıştır. Bütün devletlerin, uluslararası kuruluşların, sivil toplum kuruluşlarının ve bu konuda çözüme katkı verebilecek herkesin insancıl çözümler konusunda kararlı adımlar atması gerekiyor." diye konuştu.
"Türkmenistan'dan 15 yılda 2 milyona yakın kişinin ayrıldığı tahmin edilmekte"
Pakistanlı, Suriyeli, Sudanlı, Myanmarlı, Bangladeşli, Venezuelalı, Nikaragualı, Haitili, Türkmen ve daha nice toplulukların göçmenliğinin standart hale geldiğini vurgulayan Öner, "Türkmenistanlıların yaşadığı kriz de mülteci ve göçmenlerin yaşadığı en dramatik insani krizlerden birisi konumunda. Otuz yıllık genç bir devlet olan Türkmenistan en baskıcı ve en kapalı ülkelerden biri olarak tarif ediliyor. Ülke çeşitli uluslararası gözlemcilere fiilen kapalı. Medya sıkı devlet kontrolü altında ve yaşam standardı her geçen gün düşüyor. 2020 yılında başlayan pandemi ise bu baskıcı ve kapalı devlet için adeta bir fırsat oluşturdu. Hükümet baskıcı politikaları için pandemiyi bahane etti. Bu dönemde ülkesine dönmek istediği halde dönemeyenler, bugün de pasaport süre sorunları sebebiyle Türkiye'de barınamamakta, geri gönderme merkezlerinde tutukluluğu veya geri gönderilme tehdidi altında yaşamaktadırlar. Türkmenistan'dan 15 yılda 2 milyona yakın kişinin ayrıldığı tahmin edilmektedir. Türkmenlerin en çok gittiği ülke ise Türkiye’dir. Geçtiğimiz senelerde duyurduğumuz ve çözüm için çağrıda bulunduğumuz üzere Türkmenler yaşadıkları ülkede pasaportlarının süresinin dolmasına rağmen konsolosluk randevusu alamamakta. Bu nedenle kaçak konumuna düşmektedirler. Pasaportlarını yenileyemedikleri için onlarca Türkmen geri gönderme merkezlerinde beklemektedir." şeklinde konuştu.
"Türkmenistan'da kriz son bulmalı, Türkiye'de geri gönderme merkezlerinde daha fazla mağduriyetler yaşanmamalı"
Türkiye ve Türkmenistan ilişkilerinde siyasi ve diplomatik tüm kanallar kullanılarak Türkmenlerin yaşadığı sorunlara çözüm bulunması gerektiğini söyleyen Öner, son olarak şu ifadeleri kullandı:
"Her iki toplumun siyasi, sosyal ve kültürel kaynağı olan adalet, hakka riayet ve özgürlük değerlerine dayalı bir çözüm mümkündür. Türkmenistan’daki hak ihlallerinin son bulması için gerekli adımlar atılarak ifade, düşünce ve din özgürlüğünün ikamesi, adalete erişimin garanti altına alınması, Türkiye’de bulunan Türkmenistanlıların en doğal hakları olan pasaport işlemlerinin güven içerisinde ve sağlıklı bir şekilde yapılması, parçalanmış ailelerin uygun olan tarafta birleştirilmesi sağlanmalıdır. Türkmenistan yönetiminden kaynaklı evrak ve prosedür sorunları giderilinceye kadar Türkiye’deki Türkmenlerin işlemlerine insani ve istisnai perspektifle muamele edilmesi ve geçici çözüm üretilmesi çağrımızdır. Öte yandan özellikle fikirlerini ve eleştirilerini ifade ettiği gerekçesiyle uydurma suçlamalar gösterilerek listelenmiş ve ülkeleri tarafından iadesi istenen Türkmenlerin iadesi durdurulmalıdır. Her insanın vatanında özgürce ve onurlu yaşama ve kendi toprağında defnedilme hakkı birbirimize sorumluluğumuzdur. Bizler bu bildiriye imza atan kuruluşlar olarak; Türkmenistan'ın kendi siyasi iradesiyle insan haklarının iyileşmesi ve insani krizin son bulması için gereğini yapması çağrısında bulunuyoruz. Türkiye Cumhuriyeti makamlarını ise zaten mağdur olan insanları geri gönderme merkezlerinde tutukluluğu ve geri göndermeler marifetiyle daha fazla mağdur etmemeye davet ediyoruz."
Hukuki Araştırmalar Derneği İstanbul Şube Başkanı Av. Mustafa Yaman
"Kaynaklar adilce dağıtılsaydı Türkmenistan halkı saraylarda yaşardı"
Basın açıklamasının ardından söz alan Hukuki Araştırmalar Derneği İstanbul Şube Başkanı Av. Mustafa Yaman, "Acaba bu zulümlere karşı ses yükseltmekten başka yapabileceğimiz başka bir şey yok mu? Kahrolsunlar ile protestolar ile bayrak sallamalar ile nereye kadar varabiliriz? Bir tarafta eylem yapıyor, bir taraftan memnuniyetsizliğimizi dile getiren sözler sarf ediyoruz. Elbette bu silahların eşitsizliği gibi bir şey oluyor. Mazlumlar korunmasız, savunmasız, mukavemetsiz. Sadece sözlerle korunmaya çalışıyorlar. Zalimlerin ise ellerinde her türlü imkân var. Türkmenistan örneğinde bunu bariz bir şekilde görüyoruz. Paralarını silahtan daha etkili kullanıyorlar. Kullandıkları paraları ile adaleti de emniyeti de yerle bir ediyorlar. Dünyanın dördüncü büyük doğalgaz üreticisi bir ülke ama kendi halkı Türkiye'de ve başka ülkelerde evlere temizliğe gidiyor. Hâlbuki toplamda 5 milyon nüfusu olan bir ülke. Eğer adilce dağıtılsa halk saraylarda yaşardı." dedi.
Yaşadıkları sıkıntılarla ilgili bilgi veren Türkmenistan Alişer Sahatov, yurt dışındaki Türkmenistanlıların en çok pasaport ve seyahat sorunu yaşadığını, ülkelerine geri dönemediklerini ifade etti.
Hak Hukuka Dayanç Derneği Başkanı Dorsoltan Taganova
"Türkmenistanlıların sesini duyun"
En temel problemlerinin pasaportlarının yenilenmemesi olduğunu vurgulayan Hak Hukuka Dayanç Derneği Başkanı Dorsoltan Taganova, "Türkmenistan vatandaşları sağlıktan faydalanamıyor. Binlerce çocuk eğitim hakkından mahrum. Binlerce Türkmenistan vatandaşı geri gönderme merkezlerinde aylardır tutuluyor. Ne deport olabiliyor ne de serbest kalabiliyorlar. Geçen sene 20 Haziran Mülteciler Günü'nde aynı şekilde basın açıklaması yapmıştık. Türkmenistan'a gidemediği için burada defnedilenlerden bahsetmiştik. O problemler aynen devam ediyor. Çözüm için bir girişimde bulunulmadı. Türkiye hükümetinden ricamız Türkmenistanlıların sesini duymalarıdır." dedi. (İLKHA)