İlahiyatçı Yıldırım: Örtünmek canlılar arasında sadece insana ait bir özelliktir
Müslüman erkek ve kadının giyinme adabı üzerine İLKHA mikrofonlarına konuşan İlahiyatçı Meryem Yıldırım, örtünmenin diğer bütün canlılar arasında sadece insana ait bir özellik olduğunu söyledi.
İslam Hukuku, Müslüman’ın güzel giyinmesini, iyi ve temiz görünmesini istediğini ifade eden İlahiyatçı Yıldırım, kılık ve kıyafette esas olan tesettürün sağlanması olduğunu ifade etti.
İslam’a göre giyinmenin 3 gayesinin olduğunu söyleyen Yıldırım, “Örtülmesi gereken yerleri örtmek, sıcak ve soğuğa karşı korunmak ve süslenmektir. İnsan ile diğer canlıları birbirinden ayıran en önemli özelliklerden biri de örtünmedir. İnsanın yaratılış gereği kendini örtünmek suretiyle koruma altına alma ihtiyacını içinde duyar. Bunun için İslâm hukuku hem erkekler hem de kadınlar için vücudun belli yerlerini örtecek elbiseyi giymeyi zorunlu kılmıştır. Ancak kadınlarda örtülmesi gereken uzuvların sınırı erkeklere göre daha geniş tutulmuştur. İslâm hukuku, kadınların şeref, mertebe ve haysiyetlerini korumak için onu örtü ile süslemiş, kötü bakış ve davranışlardan korumuştur. Örtünmek diğer bütün canlılar arasında sadece insana ait bir özelliktir.” dedi.
“Müslüman bir kadının öncelikle fıtratında var olan bu özelliğin farkında olması gerekmektedir”
İlahiyatçı Meryem Yıldırım
Kılık kıyafette esas olan tesettürün sağlanması gerektiğini belirten Yıldırım, “Tesettür, Arapça ‘se-te-re’ kökünden bir mastar olup, sözlükte; örtünmek, gizlenmek, bir şeyin içinde veya arkasında saklanmak anlamlarına gelir. Bilindiği üzere insanların fıtratında; çekicilik, beğenilme, bakışları üzerinde toplama duygusu vardır. Bu duygu, kadınlarda daha fazladır. Bu nedenle Müslüman bir kadının öncelikle fıtratında var olan bu özelliğin farkında olması gerekmektedir. İslam’ın kadın ve erkeklerin kıyafetleri hakkında belirlemiş olduğu bir takım temel prensipler vardır. İslam’da kadınların kıyafetlerinin şu şartlara haiz olması gerekmektedir: Müslüman kadının elbisesi, sık dokunmuş ve altını belli etmeyen kalınlıkta olmalıdır. Cildin rengini gösterecek derecede ince olan elbiseler, kesinlikle İslam’ın öngördüğü ve tasvip ettiği elbiseler değildir. İslam nazarında kıyafetlerin şeffaf ve dar olmaması gerektiği gibi aynı zamanda erkeklerin dikkatini çekecek tarzda da olmaması gerekmektedir. Bilindiği üzere tesettürdeki asıl gaye, kadının yabancı erkeklere karşı cinsî cazibesini gizlemek ve onda var olan etkileyiciliği, güzelliği karşı cinse karşı örtmektir.” ifadelerini kullandı.
“Peygamberimiz Müslümanların temiz ve şık giyinmesini teşvik etmiştir”
Konuşmanın devamında Yıldırım, şu ifadelere yer verdi:
“Ayrıca kadının elbisesi erkeklerin giymiş olduğu kıyafetlere benzememelidir. Dar, şeffaf ve dikkat çekici giyinmeyen kadınlar, aynı zamanda erkeklerin giyim tarzına benzeyen kıyafetleri de giymemelidirler. Peygamberimizin (Sallallahu Aleyhi Vesellem) iki cinsin birbirine benzemelerini ve birbirlerinin, kendi cinsine özgü kıyafetlerini giymelerini yasaklamıştır. Hazreti Peygamber özellikle Cuma ve bayram günlerinde Müslümanların temiz ve şık giyinmesini teşvik etmiştir. Ancak giyinme hususunda gösterişe kaçan ve kibirle elbisesini sürüyeni uyararak ‘kıyamet gününde yüce Allah, kendini beğenerek ve büyüklük taslayarak eteğini kibirle sürüyen kimsenin yüzüne bakmaz’ buyurmuştur.”
“Müslüman bir birey, hayatının hiçbir ânında ve hiçbir alanında kibirli olamaz”
Son olarak Yıldırım, “Şunu ifade etmek gerekir ki İslâm hukukuna göre erkek ve kadın kıyafetinde bazı ayırıcı özellikler vardır. Kadınların altın yüzük takmaları ve ipek elbise giymelerinde bir sakınca bulunmazken erkeklerin sağlık gibi önemli mazeretleri olmaksızın ipek elbise giymeleri ve altın yüzük takmaları Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) tarafından yasaklanmıştır. Ayrıca Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) giyim, beden veya davranışları ile erkeğe benzemeye çalışan kadına ve kadına benzemeye çalışan erkeğe lânet etmiştir. Müslüman kadının elbisesinin, yukarıda saydığımız hususların yanı sıra bir de kibir ve şöhretten uzak olması gerekmektedir. Müslüman bir birey, hayatının hiçbir ânında ve hiçbir alanında kibirli olamaz, kibre kapılamaz. Ne kıyafetinde ne yürüyüşünde ne de konuşmasında kibir ihsas eden bir davranışta bulunamaz.” şeklinde konuştu. (İLKHA)