Özgür-Der: Azadiya Welatın Sorularına (İftiralarına) Cevabımız
Özgür-Der, PKK`nin yayın organı Azadiya Welat`ın sorularına (iftiralarına) cevap verdi...
Öncelikle önyargılı ve adaletsiz tutum sahibi olduğu aşikar bir yayın organının sorularına cevap vermek durumunda olmadığımızın, zaten ne söylersek söyleyelim, muhatapların sözlerimizi kafalarında inşa ettikleri şablonla ters yüz edip o şekilde sunacaklarının farkında olduğumuzun bilinmesini isteriz. Kaldı ki gayet mütekebbir bir tutumla bizi “hesap vermeye” çağıran bir tutumun temel kaygısının gerçekler olmayıp, düzeysiz propaganda olduğu da ortadır. Bununla birlikte kamuoyunu kendi kurgu ve yalanlarıyla şekillendirmeye çalışan çevrelere hiçbir biçimde gerçeklerin ortaya konulmasına yönelik girişimlerden imtina etmediğimizi, tartışmaktan kaçmadığımızı, aleyhimizde oluşturulmak istenen kirli kanaat ve iddiaların temelsizliğini her vesileyle ortaya koyacağımızı göstermek için bu açıklamayı yaptığımızın bilinmesini isteriz.
Ve yine Rojava meselesi çerçevesinde son günlerde gelişen gündeme ilişkin olarak Azadiya Welat gazetesinin bizlere yönelttiği sorulara geçmeden önce, PKK’ye yakınlığıyla bilinen bu gazetenin gerek üslubunun, gerekse konuya ilişkin aktardığı bilgilerin son derece sorunlu, sorumsuz ve de tutarsız olduğunun altını çizmekte de yarar var.
Gazetenin sözde haber-yorumu açıkça saldırgan bir dil ve içerik taşımaktadır. Günlerdir hedef gösterilen, hakkında ağır ithamlarda bulunulan, hakaretlere ve en son olarak da molotoflu, silahlı saldırılara uğrayan Özgür-Der’in hedef göstermekle suçlanmasının kabul edilemezliği açıktır. Özgür-Der’i hesap vermeye ve Kürdistan halkından özür dilemeye çağıranlar ilk günden beri gelişmeleri nesnel bir tarzda değerlendirme ve sunma çabasından alabildiğine uzak bir tutumla kurguladıkları basit yalanların esiri olmuşlardır.
Rojava’da katliam iddialarının doğru olmadığını, bu tezi desteklemek için ileri sürülen verilerin sahte olduğunu ifade eden bizler hakkında akılalmaz bir çarpıtmayla “katliamı savundular” şeklinde karalamalarda bulunabilmişlerdir. Öyle ki, bu çarpıtma maruz kaldığımız saldırıyı protesto eylemi sonrasında da sürmüş ve Van Şubemize yönelik alçakça saldırıyı kınama amaçlı basın açıklaması “Özgür-Der çeteleri savunmayı sürdürüyor” şeklinde sunulabilmiştir. Gerek Van’da, gerek Diyarbakır’da Özgür-Der ile dayanışma amacıyla bir araya gelen İslami kuruluşlar “çetecilerin destekçileri” ifadeleriyle karalanmaya çalışılmıştır.
Bir kere daha şu basit gerçeğin altını çiziyoruz. Demagojiye başvurmadan, saptırma çabalarına gitmeden cevabı verilmesi ve açıklığa kavuşturulması gereken gerçek şudur: Tezinizi, iddianızı ispatlamakla mükellefsiniz!
Rojava’da katliam yapıldığını iddia ediyor fakat katliam görüntüleri diye arka arkaya yalanlanan görüntüler, fotoğraflar yayınlıyorsunuz. Bu bölgede PYD ile çatışan Suriyeli rejime muhalif gruplara ideolojik/siyasi düzeyde karşı çıkabilir, onlara karşı tavır alabilirsiniz ama masum sivillere yönelik katliam yapıldığı, kadınlara tecavüz edildiği, cami hoparlörlerinden Kürtlerin canlarının, mallarının helal olduğuna dair fetvalar yayınlandığı türünden yalanlarla propaganda yapamazsınız. Çünkü bu tür iddialar açıkça iftiradır ve bu tür iftiralarla kamuoyu oluşturmak, gündem belirlemek, tabanı hareketlendirmeye kalkışmak ideolojik/siyasi kimlik sahibi hiçbir oluşuma yakışmayacak bir tavırdır.
Baas rejimine karşı olduğunuzu, ırkçı-şoven diktatörlüğe karşı mücadele edenlerin yanında olduğunuzu söyleyen sizler, sistematik bir yalan mekanizmasına dönüşmüş Baas rejiminin iki buçuk yıldır dillendirdiği ve Suriyeli muhalifler hakkında uluslararası bir karalama kampanyasının malzemelerine dönüşen bu tür iddiaları tekrarlamakla Baas rejiminin politikasına alet olduğunuzu görmüyor musunuz?
Gelelim sorularınıza, daha doğrusu itham ve iftiralarınıza:
1- Özgür-Der özelde şu veya bu gruba değil, Suriye halkının katil Baas rejimine karşı haklı ve meşru direnişine destek vermektedir. Baas rejimine karşı mücadele eden ve Suriye halkının meşru haklarını savunan her gruba eşit yakınlıktayız; İslami sorumluluğun ve erdemli tutumun da bunu gerektirdiğine inanıyoruz.
Bu vesileyle Özgür-Der hakkında çok uzun bir süredir dillendirilen ve defalarca doğru olmadığını ifade ettiğimiz bir iddiaya, Özgür-Der’in Suriye’ye savaşçı gönderdiği iddiasına da bir kere daha değinmekte yarar var. Bizler İslami ve insani sorumluluk duygusuyla, Baas rejimiyle mücadele eden Suriye halkına destek vermek için Suriye’ye giden mücahitlerin eylemini onurlu ve takdir edilmesi gereken bir tavır olarak görmekle birlikte, bugüne kadar ısrarla Suriye halkının dışarıdan savaşçı desteğine ihtiyacının olmadığının altını çizdik. İslam dünyasından ve uluslar arası camiadan Suriye direnişine destek vermek isteyenlerin, bulundukları ülkelerde gerek siyasi planda, gerekse de maddi yardımlarla Suriye halkının direnişine destek vermelerinin daha faydalı ve gerekli olduğunu hep söyledik ve halen de söylemeye devam ediyoruz. Dolayısıyla çok uzun bir süredir Türkiye’de Baas savunuculuğunu yapan çevrelerin Özgür-Der hakkında ileri sürdükleri “Suriye’ye savaşçı gönderme” yalanının, şimdilerde Kürt milliyetçi çevreleri ve yayın organlarınca da tekrardan dolaşıma sokulmasının ciddiyetsizliğini bir kere daha vurguluyoruz.
Suriyeli direnişçilerce “diri diri yakılan 3 sivil Kürt” iddiası yalan olduğu ispatlanmış, bayatlamış, hatta sahibini zehirleyebilecek kadar kokuşmuş bir iftiradır. Bilindiği üzere 7 Ağustos tarihinde İran’ın Press Tv’sine dayandırılarak Doğan Haber Ajansınca servis edilen görüntüler üzerinden dillendirilen bu iddianın ne Suriye’yle, ne de Kürtlerle ya da PYD’lilerle bir ilgisinin olmadığı ve hiçbir surette tasvip edilmesi mümkün olmayan bu fiilin, 2011 Nisan’ında Irak’ta gerçekleşen bir hadisenin görüntüleri olduğu ispatlanmış, zaten adı geçen ajans da haberini çekmiştir.
Buna rağmen bu iddianın hala doğruymuş gibi kabul edilmesi ve tarafımıza soru olarak yöneltilmesi, açıkçası gerçeklik algısı ne oranda deformasyona uğramış çevrelerle muhatap olduğumuzun bir göstergesidir. Aslında tek başına bu iddia ve yaslandığı temelsizlik dahi salim aklı ve sorumluluk sahibi herkese bu gündem üzerine bina edilen kanaatlerin, tezlerin “tutarlılığı ve inandırıcılığı” hakkında bir fikir vermelidir!
2- Özgür-Der Kürdistan’da da Türkiye’nin genelinde de Suriye’de mazlum ve mağdur duruma düşmüş kardeşleri için toplanan yardımlara aracılık etmiş, Baas rejiminin yoğun saldırı tehdidi altındaki bölgelerde hayati riskleri de göze alarak bu yardımları hak sahiplerine ulaştırma çabası içinde olmuştur.
Daha önce de ifade ettiğimiz gibi yardım yaptığımız Suriyeliler arasında örgüt, bölge ve etnik köken ayrımı yapmadan tüm mazlumlara elimizden geldiğince yardımları ulaştırmaya çalıştık. Elbette İslami kimlikli bir örgüt olarak aracılık ettiğimiz yardımların güvendiğimiz İslami kuruluşlar eliyle ulaştırılmasına gayret ettik. Topladığımız yardımların miktarı hakkında kimseye hesap vermek durumunda olmamakla beraber, bizzat yardımseverleri, infakta bulunanları bilgilendirmek için ilettiğimiz tüm yardımları medya aracılığıyla kamuoyuna duyurduğumuzun, bu konuda kamuoyundan gizli saklı bir faaliyet yürütmediğimizin altını çiziyoruz.
3- Yardım kamyonları önünde yayınlanmış fotoğraflardaki Suriyeli kardeşlerimize yöneltilen “çete” ifadesini aynen sahiplerine iade ediyoruz. Kendileri aracılığıyla Suriyeli mazlumlara yardım ilettiğimiz bu kardeşlerimizin tümü zalim Esed rejimine karşı direnen onurlu kardeşlerimizdir. Ayrıca Baas zulmü altında ekmeğe muhtaç hale düşürülmüş Suriyeli mazlumlara yapılan yardım faaliyetlerinde ve bu faaliyetlerle ilgili fotoğraflarda yer alan Özgür-Der mensuplarımıza şükranlarımızı sunuyor, Allahu Teala’dan kendilerinden razı olmasını diliyoruz!
4- Ebu Yahya Kürdi uzun yıllarını Baas zindanlarında geçirmiş Hasekili bir Kürt’tür. Suriye halkının direnişine öncülük eden gruplardan biri olan Ahrar’uş Şam’ın lojistik sorumlularındandır. Gerek bizler, gerekse de başka kuruluşların Suriye’ye gönderdiği yardımlar konusunda gece gündüz demeden çaba sarfeden, Arap, Kürt, Türkmen ayırmaksızın Suriyeli tüm mağdur ve mazlumlara insani yardımların ulaştırılmasına çalışan değerli bir insandı. Kendisini tanımış olmaktan ötürü onur duyuyor, çete ifadesini hak edecek bir çaba içerisinde olmadığını bir kere daha ifade ediyor ve kendisine Allah’tan rahmet diliyoruz.
5- Özgür-Der’e destek veren kuruluşların neye niçin destek verdiklerini öğrenmek için hafiyelik yapmaya lüzum yoktur. Normal zekaya sahip herhangi bir kişi söz konusu kuruluşların altına imza attıkları bildiriyi okuduğunda bunu rahatlıkla anlayabilir. Size de bunu yapmanızı tavsiye ediyoruz.
6- Ne yazık ki, mantıksızlık, adaletsizlik ve önyargı temelinde hiçbir doğru düşüncenin gelişimi söz konusu olamayacağı gibi, insani bir diyalog ya da asgari düzeyde mantıklı bir tartışmanın gelişiminin de mümkün olamayacağı net biçimde görülüyor. “Siz Kürtlerin canı, malı ve kadınları helaldir fetvasına ne diyorsunuz” şeklinde bize yöneltilen bir soru tek kelimeyle terbiyesizliktir, ölçüsüzlüktür.
Tartıştığımız, daha doğrusu tartışmaya, dikkat çekmeye, uyarmaya çalıştığımız şey de bizatihi bu ölçüsüzlüktür, vicdansızlıktır. Başından beri bu tür iddiaların Suriye İslami muhalefetini karlamaya yönelik yalan ve kurgulardan oluşan iftiralar dizisinden bir bölüm olduğunu söyledik. Ne var ki, sistematik bir dezenformasyon kampanyasıyla sözlerimiz çarpıtıldı ve sırf katliam iddiası yalan dediğimiz için “katliamı savundular” şeklinde yeni bir iftiraya maruz kaldık. Kürtlerin canı, malı, kadınları helaldir fetvası verildiği yalanı da aynı şekilde günlerdir tekrarlanan, üzerinde tepinilen kuyruklu bir yalan ve çok iğrenç bir propaganda malzemesidir. Ve muhtemelen şimdi de bu iddiayı reddettiğimizde “fetvayı sahiplendiler” şeklinde bir iftiraya maruz kalabileceğimizi tahmin edebiliyoruz!
Açıkçası bu çirkinliğe, düzeysizliğe cevap vermeyi bile zül addederiz. Mamafih alçakça propagandalarla Müslümanları karalayanların kirli sözleriyle zihinleri kirlenebilecek insanları uyarmak kaygısıyla bir kere daha şunun altını çiziyoruz: Bu tür bir sözün değil cami hoparlörlerinden ilan edilmesi ya da İslami iddia sahibi bir kuruluş ya da grup tarafından savunulması, herhangi bir Müslümanın ağzından çıkması dahi mümkün değildir; bunu asla bir Müslüman söylemez, bunu söyleyen de asla bir Müslüman olamaz!
Müslümanlar bir kere ne dillerinde, ne zihinlerinde “Kürtler” diye bir düşman kategorisi oluşturamazlar. Müslümanlar ırkçılık yapamaz, herhangi bir kavmi, etnik bir topluluğu karşıt konuma oturtamazlar. İnanç düzeyinde temel bir ilke, bağlayıcı bir çerçeve oluşturan bu husus ayrıca pratik düzeyde de mantıksal bir gerekliliktir. Şöyle ki, gerek Suriye’nin bütününde, gerekse de Kürdistan bölgesinde Baas rejimine karşı mücadele eden İslami gruplar içinde sayısız Kürt genci vardır. Dolayısıyla Kürtlerin de dahil olduğu yapıların Kürtlere karşı cephe açmaları, yani kendilerini düşmanlaştırmaları mantıksızdır, saçmadır. Hele hele “malı, canı, kadınları helaldir” şeklinde fetvalar verdiklerini düşünmek saçma ötesi bir durum, bütünüyle bir iftiradır.
Biz Suriye’deki güçlerin birbirleriyle çatışmalarının doğru olmadığına ve bu güçlerin Esed zulmüne karşı savaşmalarının gerekli olduğuna dair görüşlerimizi başından itibaren dillendirdik, dillendiriyoruz. Bu meyanda PYD’nin Esed güçleriyle değil de muhalif güçlerle çatışmasının, gerek Suriye’nin gerekse de Kürdistan’ın geleceği açısından olumlu bir sonuç doğurmayacağı aşikardır. Ancak geldiğimiz noktada tartışma konusu olan durum, bu çatışmaların ötesinde, Esed muhalifi güçlerin ve Suriye direnişine destek veren Özgür-Der’in yoğun bir iftira kampanyasıyla karalanmaya çalışılmasından kaynaklanmıştır.
Bizim için Suriye direnişi bir bütündür. Etnik kökenine ve inancına bakmaksızın, zalim Baas rejimine karşı direnen bütün unsurların insan olmanın gerektirdiği onurlu bir tavır sergilediğine inanıyoruz. Ve şayet PYD de pek çok Kürt örgütü gibi bu direniş içinde yer almış olsaydı şüphesiz ideolojik farklılığına rağmen PYD’nin de onurlu bir tutum içinde olduğunu düşünürdük.
Suriye direnişi en genelde şu veya bu örgütün değil, tüm Suriye halkının direnişidir. Elbette bünyesinde el-Kaide ile bağlantılı grupları da barındırabilir. Ancak PKK ve PYD medyası, direniş gruplarını özellikle el-Kaide etiketi ile sunmakta ve bu yolla direnişi marjinalleştirmeye çalışmaktadır. Aynı mantıktan hareketle direnişe destek verdiği ve ileri sürülen katliam iddialarının doğru olmadığını söylediğimiz için, hiçbir nesnel temeli bulunmamasına rağmen bizi el-Kaide ile irtibatlandırma çabasına girişmektedir.
Ne ilginçtir ki, katliama delil sayılabilecek bir tek gerçek görüntü yokken ve sunulan bütün görüntü ve fotoğrafların sahte olduğu ortaya çıkmışken, hatta katliamın yapıldığı öne sürülen köye haber yapmak üzere giden Rudaw gazetesi yetkililerinin köye girişi PYD güçlerince engellemişken, hala aynı çevrelerin katliam yalanları ve bizi de “muhayyel katliam”ı desteklemekle suçlamaları sürmektedir. Kaldı ki Suriye Kürdistan’ında hâlihazırda belgelenen bir katliam olmadığını sadece Özgür-Der değil, Irak Kürdistanı yetkilileri de dâhil olmak üzere birçok Kürt grup dillendirmektedir. Herkes bilsin ki yeryüzünde mazlumların uğradığı hiçbir katliama sessiz kalmayan Özgür-Der, Kürt halkına yönelik bir katliama da kim tarafından yapıldığına bakmaksızın asla sessiz kalmaz. Özgür-Der pratiği bunun sayısız örnekleriyle doludur.
Bu vesileyle Müslümanların bu tür bir vahşilikle, ölçüsüzlükle asla işinin olamayacağının altını çizerken, bu iftirayı Müslümanlara yakıştıran anlayışı da bir kere daha lanetliyoruz!
Özgür-Der