Astım hakkında doğru sanılan 10 yanlış!
Uzmanlar, kronik bir hastalık olan astımda ataklarla görülen hırıltı, nefes darlığı, göğüste sıkışıklık ile öksürük gibi sorunlar kontrol altına alınamazsa hastanın yaşam kalitesini ciddi boyutlarda düşürebildiğine dikkat çekiyor.
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Nilüfer Aykaç, astım hastalığında oluşan atakların aslında uygun ve düzenli tedaviyle kontrol altında tutulabildiğine dikkat çekti.
Aykaç, "Ancak toplumda astım hakkında doğru sanılan hatalı bilgiler hastaların tedavilerini aksatmalarına neden olabilirken günlük yaşamlarını da olumsuz etkileyebiliyor. Dolayısıyla tedavide sorun yaşanmaması ve kaliteli bir yaşam için hastaların astım konusunda bilgi sahibi olmaları ve bu doğrultuda hareket etmeleri büyük önem taşıyor" dedi.
Peki hangi hatalı bilgiler astım hastalarının yaşamlarını olumsuz yönde etkiliyor? Aykaç, toplumda astım hakkında doğru sanılan hatalı bilgileri anlattı, önemli öneriler ve uyarılarda bulundu.
Astım genetik geçişli bir hastalık değildir. YANLIŞ!
DOĞRUSU: Astım, hem genetiğin hem de çevrenin etkilediği çok faktörlü bir hastalıktır. Öyle ki anne- babadan birinin astımlı olması durumunda çocukta astım görülme riski yüzde 25 oluyor. Anne ve babanın her ikisinde de astım varsa bu risk yüzde 50’ye yükseliyor.
Astım ilaçları şikayetler geçtiği zaman bırakılmalıdır. YANLIŞ!
DOĞRUSU: Astım tedavisinde tek amaç yakınmaları ortadan kaldırmak değildir. Bu nedenle astımlı hastaların şikayetleri geçtiğinde ilaçlarını asla kendiliğinden bırakmamaları ve tedavinin hekim gözetiminde sürdürülmesi önem taşıyor. Tedavi süresi genellikle 3 – 12 ay arasında değişiyor. Ancak bazı hastalarda tedavinin yaşam boyu devam etmesi gerekiyor.
Her astım hastasında mutlaka hırıltı ve nefes darlığı olur. YANLIŞ!
DOĞRUSU: Astımlı hastalarda en sık hırıltı, nefes darlığı, göğüste sıkışıklık ve öksürük görülüyor. Ancak hastalarda bu yakınmaların hepsi aynı anda ortaya çıkmıyor. Astım doğası gereği kendiliğinden ya da tedaviyle düzelip tekrarlayan bir hastalık olduğu için yakınmaların tümü ya da bir kısmı zaman içerisinde gözlenip kaybolabiliyor ve sonra tekrarlayabiliyor.
Astım sadece alerjik bünyeli kişilerde oluşur. YANLIŞ!
DOĞRUSU: Yaygın inanışın aksine, astım hastalarının tümü alerjik bünyeye sahip değiller. Öyle ki hastaların yüzde 30-40’ında alerji dışı etkenlere bağlı astım görülüyor. Hastaların tamamında kronik ve mikrobik olmayan hava yolu inflamasyonu ile hava yolunda aşırı duyarlılık oluyor. Bu nedenle hastalar, alerjileri olmasa dahi astımlı olmayan kişilere kıyasla hava kirliliği, tütün dumanı, kokular ve irritan gibi çevresel faktörlerden çok daha fazla etkileniyor.
Kortizon içeren spreyler çok fazla yan etkiye sahipler. YANLIŞ!
DOĞRUSU: Astım hastaları, astım ilaçları olarak kullanılan spreylerin kortizon içermeleri nedeniyle çok fazla yan etkiye sahip olduklarını düşünerek tedaviden kaçınabiliyorlar. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Nilüfer Aykaç, astımın en etkin tedavisinin kortizon içeren spreyler olduğuna dikkat çekerek, "Bu ilaçlar bağımlılık yapmıyor ve sprey biçiminde kullanıldıklarında ‘ses kısıklığı’ dışında ciddi bir yan etki göstermiyor. Üstelik sprey ilacını kullandıktan sonra boğazı bir bardak suyla çalkalayıp gargara yapmak ses kısıklığı gelişimini önlüyor" diyor.
Hamilelik döneminde astım ilaçlarını kullanmak sakıncalıdır. YANLIŞ!
DOĞRUSU: Toplumdaki yaygın inanışın aksine, astım hastası hamilelerin astım ilaçlarını mutlaka kullanmaları gerekiyor. Zira, ilaç tedavilerini bıraktıkları için astımı yeterince kontrol altına alınamayan hamilelerin hem kendilerinin hem de bebeklerinin sağlıkları olumsuz etkileniyor. Anne adayının riskli doğum yapması, hayatını kaybetmesi, bebeğin düşük kiloyla ya da erken doğması, astım ilaçları bırakıldığında en sık karşılaşılan sorunlar arasında yer alıyor. Dolayısıyla astım hastası olan tüm hamilelerin bu dönemde göğüs hastalıkları uzmanının takibinde olmaları yaşamsal önem taşıyor.
Astımın meslek ile ilişkisi yoktur. YANLIŞ!
DOĞRUSU: Son yıllarda özellikle sanayileşmenin etkisiyle mesleğe bağlı astımın görülme sıklığı giderek artıyor. Erişkin dönemde görülen her beş hastadan birinin mesleki astımı olduğu araştırmalarla saptanmış. Doç. Dr. Nilüfer Aykaç, bu nedenle erişkin yaşlarda tanı alan her astım hastasının mesleğinin ve hobilerinin dikkate alınması gerektiğini vurgulayarak, "Özellikle uygun tedaviye rağmen hastalığın yeterince kontrol edilemediği hastalar meslek ortamında kaldıkları maruziyetler açısından gözden geçiriliyor. Eğer hastaların yakınmaları hafta sonu ya da tatil gibi dönemlerde azalıyor ve işe başladıklarında artıyorsa, astımlarının meslekle ilişkili olma ihtimali çok yüksek oluyor" diye konuşuyor.
Astım hastaları spor yapamaz. YANLIŞ!
DOĞRUSU: Astım hastalarında spor, fiziksel ve ruhsal olarak olumlu etkiler oluşturuyor. Özellikle çocuklarda düzenli yapılan egzersizlerin solunum kapasitesinin artmasını sağlıyor. Spor olarak, yüzme, jogging ve pilates gibi spor aktivitelerini özellikle öneriyoruz. Yüzme sporu yapacaklar için klorla dezenfekte edilen havuzlar klorun hava yolları için irritan olması nedeniyle astımı alevlendirebiliyor. Böyle durumlarda denizde yüzmek daha iyi bir seçenektir. Çayır çimen alerjisi olanlarda, ilkbaharda açık havada spor yapmaktan kaçınılması yerinde olur. Ayrıca hava kirliliğinin ciddi bir sorun olarak karşımıza çıktığını düşünürsek, astımlı hastaların yaşadıkları yerdeki hava kalitesini izlemeleri, kirliliğin yoğun olduğu dönemlerde de açık havada spor yapmaktan kaçınmaları önemlidir.
Kilo ile astım arasında bir ilişki yoktur. YANLIŞ!
DOĞRUSU: Yapılan çok sayıda araştırmada, fazla kilonun astım hastalığının kontrolünü zorlaştırdığı ve atak oranını arttırdığı kanıtlanmış. Ayrıca, özellikle erişkinlerde fazla kilo, astımla birlikte sık görülen uyku apne hastalığı açısından da ek bir risk faktörünü oluşturuyor. Bu nedenle astım hastalığını kontrol etmek için ideal kiloya ulaşmak büyük önem taşıyor.
İlaç kullandıkları için astım hastalarına aşı yapılması gerekmiyor. YANLIŞ!
DOĞRUSU: Yumurta alerjisi olmayan tüm astım hastalarının her yıl grip (influenza) aşısı olmaları gerekiyor. (İLKHA)