Uzman Psikolog Işık: Depremin etkisi kısa sürede geçmez
Depremin toplum üzerindeki etkisinin çok uzun sürede yan etkiler denilen çok farklı ve beklenmedik riskler barındırabileceğine dikkat çeken Uzman Psikolog Abdulkerim Işık bunlara hazırlıklı olunması gerektiğini vurguladı.
Işık, depremin insanda oluşturduğu psikolojik etkinin bireyin güçlü bir irade ve inanç dünyasına sahip olup olmamasıyla da ciddi oranda bağlı olduğunu kaydetti.
Işık, travmanın farklılıklar arz edeceğine değinerek, "6 Şubat depreminin toplumda oluşturduğu etki ve tahribat ciddi anlamda yansımalar vermeye başladı. Özellikle depremin etkisiyle oluşan travma toplumda önce bir şok sonra bir öfke daha sonra bir pazarlık kabullenme düzeyi dediğimiz beş farklı aşamadan geçiyor. Ve insanlarımız geçirdiği travmanın değişik aşamalarında psikolojik tepkiler içinde olabiliyorlar." dedi.
"Travmaya ve probleme karşı dayanıklık durumuna göre insanlar tepki vermeye başladılar"
Depremin olumsuz etkilerinin kişide farklılık gösterdiğini dile getiren Işık, "Biz depremi değerlendirirken can kaybı, mal kaybı ve hayatta değer verdiği şeylerden mahrum olma duygusuyla baş başa kalan insanların normal davranışlar içeresinde olmasını bekleyemeyiz. Bu bizim üzerinde ciddi ciddi düşünmemiz gereken bir haldir. Özellikle duygusal hassasiyetler artıyor çünkü kayıplar ciddi ve önemli. İnsanlardaki kırılganlık artıyor. Çünkü geleceğe dair umutla ilgili ciddi sendeleme geçirdiler. Bütün bunları değerlendirdiğimizde psikolojik sağlamlık dediğimiz zorluğa, sıkıntıya, travmaya ve probleme karşı dayanıklılık durumuna göre insanlar tepki vermeye başladılar. Bazıları depremin ilk anında etrafına bakıp ayağı kalkarak yadım faaliyetlerine koşarken bazıları acısıyla baş başa adeta kendini öne eğip yere çöktüler. Hata bazıları yaşadığı depremin şokunda ne yaşadığının farkında olmadan bile hayata devam ediyor. Bu yönüyle değerlendirdiğimizde psikolojik sağlamlılık ve dayanıklılık dediğimiz husus çok önem arz ediyor. İnsanların yaşadığı kayıplar, uğradığı zararlar ve geleceğe dair beslediği umutların kaybolması ve zayıflamasıyla beraber ayakta kalma çabası vermeye başladılar." ifadelerini kullandı.
"Hayaıta küskünlükleriyle, içine kapanmalarıyla karşılaşıyoruz"
Uzman Psikolog Abdulkerim Işık
Işık kişilerin hayata küskün hale gelebileceğini belirterek, "Burada da karşımıza depresyona giren, şok, devamında gelen öfke sonra gelen pazarlık ve depresyon sürecini geçince artık durumu değerlendirmeye, mevcut durumu anlamlandırmaya başlıyorlar ki süreci kabullenip ve yeni hayata başlayabilsinler. Bu depresyon sürecinde psikolojik sağlamlılık ve süreklilik düzeyi düşük olan insanların (Allah korusun) intiharlarıyla, hayata küskünlükleriyle, içine kapanmalarıyla karşılaşıyoruz. Tam da burada insanların sosyal destek mekanizmalarının zayıflığı ya da varlığı ciddi anlamda etkili oluyor. Yani arkadaş, akraba, çevre ilişkileri ya da iletişim ilişkileri güçlü olan, hızla kendi kendine psikolojik destek verebiliyor. Sosyal destek mekanizmalarını harekete geçirebiliyor. Sadece kendisine değil çevresine de yararlı bir birey olabiliyor. Burada bizim gözden kaçırmamamız gereken belki uzun vadede değerlendirmemiz gereken en önemli şey insanların geleceğe dair sosyal ve psikolojik sağlığını koruyabilme çabasıdır. Toplum olarak öncelik verdiğimiz koruma, kurtarma, beslenme ihtiyaçlarının artık devamında bugün sosyal ve psikolojik mekanizmalarını hızla devreye sokmamız gerekmektedir. Niye? İnsanlar hayata devam edecekler, yeni şeyler için motive olacaklar ve etrafına yararlı bir birey olmanın çabası içerisine girecekler. Bunun içinde insanların psikolojik sağlığının güçlü olması ve kendileri farkında olmaları vazgeçilme bir özellik olarak karşımız da duruyor." şeklinde konuştu.
"Birer risk unsuru olmaya devam edeler"
İnsanların hayata, kendine ve geleceğe dair inanç mekanizmalarının güçlü olması durumunda kaybettikleri ne olursa olsun yeniden ayakta durabilme gücünü kendinde bulabileceğini dile getiren Işık, "Toplumun belki de ihmal ettiği, göremediği zaman zaman gözden kaçırdığı temel nokta burasıdır. Bundan sonra altını çizerek söylüyorum. İnsanlar geleceğe dair umutlarını besleyemezlerse, kayıplarıyla ilgili anlamlandırma sürecini sağlıklı geçiremezlerse kendi canlarına kastetmek, intihar etmek, başkalarına zarar vermek artık yaşama anlamlandırma konusundaki zayıflıktan kaynaklı olarak etrafına zarar vermeye başlarlar. İşte bizim bu noktada sosyal destek mekanizmalarını özellikle manevi destek mekanizmalarını hızla devreye sokmamız gerekiyor. Biz biliyoruz ki insanların hayata, kendine ve geleceğe dair inanç mekanizmaları güçlü olursa kaybettikleri ne olursa olsun yeniden ayakta durabilme gücünü kendinde bulabilirler. Ancak bunlar zayıf olduğunda ve hiçbir şeye anlam yükleyemediklerinde işte o zaman kendileri ve çevreleri için birer risk unsuru olmaya devam edeler." dedi.
"inanç destek sistemleri mekanizmalarına güvenelim"
"Lütfen çevremizde bütün bu olup bitenleri anlamlandırma konusunda inanç destek sistemleri mekanizmalarına güvenelim. Onları aktif olarak işler halde tutalım." diyen Işık şöyle devam etti:
"Sosyal ilişkileri ve sosyal destek mekanizmalarını tekrar var etmek konusunda çabalarımızı sergileyelim. Bireysel psikolojik sağlığımız dediğimiz dayanıklılık ve güçlülük noktasında insanları güçlendirecek yaklaşımla ve çaba içinde olduğumuzu unutmayalım. Depremin etkisi kısa zamanda geçmez. Depremin toplum üzerindeki etkisi çok uzun sürede yan etkiler dediğimiz çok farklı ve beklenmedik riskler barındırabilir ki bunlara hazırlıklı olmalıyız. Şu an hepimiz biliyoruz ki toplumda ciddi anlamda bir sosyal dejenerasyondan, ahlaki zafiyetten ve vicdani rahatsızlıktan herkes huzursuz ve herkes bu problemi şiddetle dile getirmeye başladı. Ne oldu ne değişti? İşte burada bizim bahsetmeye çalıştığımız inanç mekanizması, bireysel psikolojik sağlığı güçlü olması ve sosyal destek mekanizmalarının işler halde tutulamamasının bir yansıması. Toplumda sert kırılmalar, ciddi ayrışmalar; güven, adalet, bireysel güçlü sağlığın korunamaması ve sosyal desteğin tutunmamasından kaynaklı ciddi anlamda zedelenirler."
Işık son olarak, "Bizim bunları önümüze getirerek ilgilenmemiz vazgeçilmez elzem bir husustur. Bütün toplumu ve sorumluluğu bulunanları öncelikle uyarmak istiyoruz. Bireylerin bu konuda kendilerini gözden geçirmeleri gerekli ve önemli ama özellikle kurumların, sahip çıkması gereken mekanizmaların bunu öncelemesi çok daha önemlidir diye düşünüyoruz." ifadelerini kullandı. (İLKHA)