HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz: Bizim üzerimizden bir provokasyon geliştirmesinler diye sabrediyoruz
Son günlerde partilerine yönelik artan saldırıların arkasında Batılı güçlerin olduğunu belirten HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Hüseyin Yılmaz, "Bizim üzerimizden bir provokasyon geliştirmesinler diye sabrediyoruz" dedi.
HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Hüseyin Yılmaz, Hadi Aydemir'in sunduğu "Rehber'de Gündem" programının canlı yayın konuğu oldu.
Rehber TV programında gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Yılmaz, ülke genelinde Zafer Partililer başta olmak üzere İYİ Parti ve HDP'lilerin partilerine yönelik düzenlediği saldırılara değindi.
Her seçim döneminde Türkiye'de bir gerginliğin oluştuğunu, genelde Türkiye'de siyaset yapılırken bunların da hesaba katılması gerektiğini belirten Yılmaz, siyasi rekabet kültürünün oluşmadığını söyledi.
Partilerin ya da siyasilerin seçimleri bir savaş medyanı gibi gördüklerini ifade eden Yılmaz, bu nedenle bu siyasilerin, ilke, kural, kaide tanımadıklarını dile getirdi.
"Erdoğan'ı desteklediğimiz için HÜDA PAR'a saldırıyorlar"
İlkeli bir siyasetin yapılmadığına işaret eden Yılmaz, "Seçimi savaş gibi gören zihniyetlerde genelde zorbalıkla kendi düşüncelerini, fikirlerini diğer tarafa empoze ettirme veya rakip cenahı sindirerek sahadan uzaklaştırma ya da seçmeni bu konuda yıldırma gibi faaliyetleri içerisine giriyorlar. Bu seçimde de hedef alınan HÜDA PAR oldu. Bu seçimde HÜDA PAR'a saldırmalarının sebebi açık ve nettir. HÜDA PAR'ın Cumhurbaşkanı adayları içerisinde Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı desteklemiş olması, AK Parti ile birlikte seçim ittifakı yaparak Meclis'e girme ihtimalinin belirmiş olması onları kudurtan, çetelerini üzerimize salmalarına neden olan gerekçeler bunlardır." dedi.
"Sadece kendilerine demokratlar"
Konuşmasının devamında Yılmaz, "Ondan önce bölgede hakimiyeti tek başına kendi elinde tutmaya çalışan, muhalif ses istemeyen, hele hele bu muhalif ses dindarsa daha çok rahatsızlık duyan, yok etmeye çalışan bir PKK zihniyeti vardı ve o kulvarda siyaset yapan vardı. Hepsi de kendine demokrat. Bunların kendilerine demokrat demelerine inanmıyorum. Bunlar kendi şiddetlerini demokrasi kavramıyla kamufle etmeye çalışan zihniyettir. Bunlar daha iktidar olmadan, sadece iktidar olma olasılıklıları yükseldiği için onu kaybetme endişesi ve riski taşıyınca 'Acaba HÜDA PAR yüzünden kaybedersek' deyip bu kadar despotik bir şekilde saldırganlaşabiliyorlarsa bu zihniyet iktidar olduğunda varın siz düşünün." ifadelerini kullandı.
"HÜDA PAR kendisine düşmanlık yapan kesime dahi ilkeli tavrından vazgeçmiyor"
İslam düşmanı olan bilumum kesimlerin, HÜDA PAR'ın İslami anlayışından, İslam'ı hayatlarında ölçü almalarından ve bunu toplumda görünür kılmalarından rahatsızlık duyduğunu vurgulayan Yılmaz, şöyle devam etti:
"Adalet anlayışında bizim ortaya koyduğumuz ölçü ile onların ölçüsü uyuşmuyor. Bizim ilkeli duruşumuzla yarışamıyorlar. Çünkü onların kişisel ve örgütsel menfaate dayalı siyaset anlayışı güdüyorlar. HÜDA PAR'ın ise bir davası var ve davasının siyasetini yapıyor. İlkeli davranıyor, davasının kriterlerini ihlal etmiyor. Kendisine düşmanlık yapan kesime dahi ilkeli tavrından vazgeçmiyor. Bu onların sahteliğini, düşüncelerinin, ideolojilerinin vaat ve taleplerinin boş olduğunu ortaya çıkarıyor. Birçoğu göçmen olan, aslında Türk olmayan devşirmeler, genelde bunlar Türkçülük adına ırkçılık yapıyor ve HÜDA PAR'ın Kürtlüğüne saldırıyor, seküler ideolojik anlamda olanlar ise hem Kürt hem de Müslüman oluşundan dolayı katmerli bir şekilde saldırıyorlar."
"Provokatörlerin tasmasının kimin elinde olduğu belli"
Partilerine yönelik saldırıların arkasında Batılı güçler olduğuna dikkat çeken Yılmaz, şunları söyledi:
"Görüntülerde gördüğümüz kalabalığın içinde provoke eden en fazla 20 kişi vardı. Birçoğunu arkadaşlar tespit etmiş. Ya Zafer Partisi'nin ya İYİ Parti'nin ya da CHP'nin üye ve rozetli yöneticileriydi. Standımıza saldıranların kimler olduğu belli. Provokatörlük yapanlar belli, provokatörleri oraya gönderenler, provokatörlerin tasmasının kimin elinde olduğu belli. Bunun daha ilerisini de söyleyeyim, o tasmayı ellerinde tutanların da iplerinin kimin elinde olduğu belli. PKK'yle, DHKP-C'yle, TİKKO'yla, FETÖ'yle, KCK'sıyla bütün bu yapıları buluşturan hepsinin desteğini sağlayan, sağlattıran aynı masada buluşturan emperyalist ülkelerdir. Bunlar kimdir? Amerika'dır, Fransa'dır, Almanya'dır. Yani Türkiye'nin gelişmesini ve Erdoğan iktidarını kendileri için engel gören, Türkiye'yi pazar olarak kullanamayan o devletler ve o devletlere sığınan, o devletlere sırtını dayayan gidip onlardan medet umanlardır. FETÖ'dür, elbaşları orada. PKK'dir, PKK'nin elebaşları belli, göbekten bağlı oldukları Avrupa ülkeleri ve Amerika belli."
"Bizim üzerimizden bir provokasyon geliştirmesinler diye sabrediyoruz"
Özellikle Trabzon'daki ırkçı saldırılarda emniyetin, Valiliğin tutumunu da eleştiren Yılmaz, konuşmasına şöyle devam etti:
"Orada emniyet kısmen görevini yaptı ama görevinin ikinci kısmını yapmadı. Siyasi partilerin çalışmasını engellemek büyük bir suçtur. Emniyetin orada yapması gereken onlara 'dağılın' uyarısı yapmaktı, konuşmaktı, ikna olmadılarsa gözaltı işlemi yapıp hepsini savcılığa sevk etmekti. Belli ki 20 kişilik bir grup vardı provoke eden, diğerleri seyirci kitleydi, merakından orada bulunuyordu.
Gerginlik oluşmasın, ittifaka bir zarar gelmesin, bizim üzerimizden Cumhurbaşkanı adayımız zarar görmesin ve onun aleyhine bir şey kullanılmasın diye fedakârlık yaptık, provokasyonu bu şekilde önledik. Olması gereken bu değil. Aynı olay başka bir yerde olmuş olsaydı, HÜDA PAR'a değil de CHP'ye yapılmış olsaydı oradaki kalabalığı hemen dağıtırlardı ve şu an belki o provokatörler tutuklanıp cezaevine gönderilmişti. Bunun farkındayız. Yani sesimizi etmiyorsak saflığımızdan değil, selametle bu seçim dönemini atlatalım diyedir. Büyük provokasyonlar bekleniyor, provokatif şeyler yapmaya çalışacaklar bunun farkındayız. Bizim üzerimizden bir provokasyon geliştirmesinler, bunu istemediğimiz için sabrediyoruz."
"Kasetle gelenin kasetle gitmesi durumu söz konusu olabilir"
Programda muhalefetin kaset meselesine de değinen Yılmaz, "Kasetin içeriği ne olursa olsun, bu paniğe bakıldığında siyasi ve hukuki anlamda gayri ahlaki diyebileceğimiz bir durum söz konusu. Bugüne kadar konuştuklarının zıddını ortaya koyan, zorda bırakabilecek bir durum olmazsa bu kadar panik olmaz. Bu kaset olayında şu an vatandaşı hazırlama aşaması var. Bir şeyler var, duymuşlar, birileri bunlara işin mahiyetini anlatmış. Bakıyorsunuz cezaevindeki Demirtaş'a bu nasıl gitti. Niye bu kadar canhıraş kendini savunur gibi açıklamalarda bulundu. Hatta kendini bu kadar savunmadı. Kılıçdaroğlu'nu bu kadar savunmaya geçiyorsa 'kim ne derse desin, inanmayın, kanmayın' diyorsa ciddi bir şey var. Vahim bir şey var.
Belki kasetle gelenin kasetle gitmesi durumu dahi söz konusu olabilir. Nihayetinde kaset birilerinin tahtını sallayacak, birilerinin iktidar olma rüyasını sonlandıracak. 8 saatlik kayıp zaman diliminde çok şeyler olmuş olabilir. Şu an Kılıçdaroğlu'na verilen desteğe bakıldığında ve destek verenlere baktığımızda fiili bazı pazarlıkların olduğu görülüyor. Bütün Amerika her şeyiyle arkasında. Almanya bütün istihbaratıyla arkasında. İngiltere hakeza. Bilumum terör örgütleri Kılıçdaroğlu'nu destekliyor. Bu kadar geniş yelpazeye baktığınızda ciddi manada birileriyle bir söz verme, vaatte bulunma söz konusu. Örgütlerle gizli pazarlıklar söz konusu. Örgütler açık açık çıkıp Kılıçdaroğlu'nu desteklediler. Örgütlerin en fazla Türkiye'ye zarar vereni PKK'dir ve PKK'nin bütün şefleri, elebaşları ayrı ayrı açıklama yaptılar. Açık açık 'Erdoğan iktidarının gitmesi lazım, Erdoğan iktidarına verilen her oy bize kurşundur. Erdoğan tekrar iktidara gelirse biz yok olacağız' dediler. Peki PKK'nin bitmesini kim istemiyor. Onun bitmesini istemeyenler bu buluşmayı sağlayan, bu kirli pazarlığı sağlayan, yapan ya da o kasetteki konuların bu olma ihtimali var."
"Sandığa gitmeyenlerin yüzde 80'i AK Parti seçmenidir"
Avrupa ziyaretleri hakkında da konuşan Yılmaz, orada farklı illerden farklı kesimden insanlarla görüştüklerini, 10 günlük bir programlarının olduğunu söyledi.
Avrupa'da sandığa gitme oranının yüzde 47 civarında olduğunu ve bunun nedenlerini sıralayan Yılmaz, "İdeolojik düşünenlerin hepsi kendi yatalak hastasını da götürüp oyunu kullanıyor. Sandığa gitmeyenlerin yüzde 80'i AK Parti seçmenidir. Farklı sebeplerden dolayı sandığa gitmiyor; işte çalışıyor giderse yevmiyesinden olacak, ekonomik sebeplerden dolayı gitmiyor. Bir diğer sebep ise, her ilde sandık kurulmuyor. Belli bazı bölgelerde sandık kuruluyor ve vatandaşın oraya gitmesi lazım. Düşünün siz Diyarbakır'dasınız oyunuzu kullanmanız için Antep'e ya da Malatya'ya gitmeniz gerekecek. O kadar git gel sandıklar akşam 9'da kapanıyor. 9'dan sonra giden o gece orada kalacak. Böyle olunca birçok seçmen oy kullanmaya gitmiyor. 3-5 arkadaş bir araya geliyor bir araca biniyor, gidip oylarını kullanıyor ama aile bireylerini götürmüyor. Orada organize edilen belli minibüs seferleri yetersiz kalıyor." diye konuştu. (İLKHA)