Hedef, Edebi Eserin Kıblesidir
Edebiyat, kendi etrafında dönüp beni anlayan birileri çıkar deme etkinliği değildir. Yazdığını bir okuyucu kitlesine okutmak, her kalem sahibinin bir hedefidir. Ama “okutmak” tek hedef olur mu? Ya da tam aksine “Ben, yazayım da isteyen okur istemeyen okumaz” demek yerinde bir tutum mu?
Ebediyatta konu ve uslüp çatışması hep vardır. Konuyu eksiksiz aktarma derdine düşerken üslübu ihmal etmek… Ya da üslübu nakış gibi işlerken konuyu ortaya koyamamak…
Kimi yazarların bir yıl boyunca yazdıklarında işine yarar bir bilgi arayın, o bilgiyi bulamazsınız. Ama onlar, çok okunurlar.
Kimi yazarların ise her satırı, sizin için ışık kaynağıdır. Ama onlar, çok az okunurlar.
Birincisi güzel söylüyordur. Güzel söyleyişin müşterisi hep vardır. İkincisi, doğru ama ağır söylüyordur. Birincisi eğlendirirken ikincisi düşündürüyordur. Düşüncenin yükü ağırdır. Onu yüklenenlerin sayısı hiçbir zaman çok olmaz.
Hem güzel söylemek hem düşündürüp doğruya yöneltmek mümkün değil mi?
Müslüman bir kalem için hedef, ilahi rızayı elde etmektir. Bu, büyük bir hedeftir. Yapılacak olan, büyük bir hedefe büyük bir uslüpla gitmektir, üslübun bu hedefe yakışmasıdır.
Edebiyatta en büyük maharet, eserdeki her paragraf her satır her kelime bir yana, her harfin kalem sahibinin hedefine hizmet etmesidir. Edebiyatçının başarısı bunu başarmasıyla ölçülür.
Şairin, yazarın gayesine hizmet etmeyen her ayrıntı ne kadar güzel olursa olsun çirkindir; eserin mimarisini, dengesini bozar. Ünlü Rus öykücüsü Çehov’un ünlü bir sözü vardır: “Bir hikayenin başında duvara bir tüfek asılıysa o hikayenin sonunda o tüfek patlamalıdır.”
Çehov’un bununla anlatmak istediği, eserde hedefe hizmet etmeyen hiçbir ayrıntının bulunmamasıdır. Buna “yalınlık” denir. Yalınlığın ölçüsünü belirleyen hedeftir. Hedefe hizmet eden ayrıntı gereklidir, yalınlığa hizmet eder; hedefe hizmet etmeyen ayrıntı gereksizdir.
Hedef (güzel), eserinizin kıblesidir; eserinizin nereye doğru yol aldığını gösterir. Kendisiyle söyleşmek edebi eser peşinde olan için yararlıdır.
Edebi eser peşinde olan bir Müslüman gencin hedefi berrak olmalıdır, hedefinde hiçbir karanlık nokta kalmamalıdır. Zira her karanlık nokta esere şaşkınlık olarak yansır. Kalemi elimize aldık ve kendimizle söyleşiyoruz.
- Sen kalemi eline alan genç Müslüman, nedir senin gayen?
- Bu kalemle ne pişendesin?
- Aradığın, sözcüklerden bir güzellik inşa etmek midir?
- “Güzel yazmış” iltifatını aldığın an hedefine ulaşmış sayılır mısın?
- Yoksa bundan çok daha öte bir hedefin mi var?
- Sen, bir şey yapmaya mı çalışıyorsun yoksa bir şey olmaya mı?
- Varmak istediğin yer neresidir?
Hedefimiz netlenşinceye kadar bu söyleşi devam etmeli. Kendimizi zorlamaktan çekinmemiz için bir neden yok. Bu; hedefi arayan, hedefi netleştiren, hedefi açığa çıkaran bir sondajlama çalışmasıdır.
Hedef belli onca eserin kıblesi belli olmuştur. Artık gideceği yer bellidir. Her şey seni oraya götürmeli. Diyelim ki hedefimiz, bir gencin İslam’ı sevmesini sağlamaktır. Artık bütün ayrıntılar oraya hizmet edecektir. Siz, onunla ilahi rızayı kazanacağınıza inanmışsınız. Dilediğinizi elde etmek için bütün malzemenizi en güzel, en doğru ve en verimli biçimde kullanma gayretindesiniz. Allah (CC) yardımcınız olsun.
Abdulkadir Turan / Doğruhaber/rehberlik