• DOLAR 34.402
  • EURO 37.545
  • ALTIN 2928.24
  • ...
Şarlatan Basın ve İkiyüzlü Batı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Mısır’da insanlar oruçlarını kan ve gözyaşıyla açarken, dünya basını her türlü ahlaki değeri ayağının altına alarak Firavun’un sihirbazlığına soyundu. Basının olayları sunuşu Aristophanes’in ruhuna rahmet okuttu.

BBC, katliamı: “Kahire’de Mursi taraftarlarının düzenlediği protesto gösterilerinde çıkan çatışmalarda 100`den fazla kişi hayatını kaybetti.” diye duyururken “çıkan çatışma” sözünü hayâsızca kullandı.

Guardian gazetesi ise darbeyi ‘Mısır’ın ikinci devrimi’ olarak duyurdu.

Berlin’de yayımlanan Der Tagesspiegel gazetesi: “Mısır’da her iki tarafın hiçbir biçimde uzlaşmaya açık olmaması, generallerin kaçınılmaz olarak harekete geçmesine yol açtı.” diyerek “kaçınılmazlık” ifadesiyle darbeyi meşru göstermeye çalıştı.

Taksim’de on saat canlı yayın yapan, Kazlıçeşme mitingini AK Parti karşıtı miting diye veren ABD merkezli CNN ise "polisle çatışan 75 gösterici öldü, 1000 kişi de yaralandı." ifadelerini kullandı. Ölülerin 226 yaralıların 5000 olduğu bir olayda CNN’in böyle bir sayı vermesi ve “çatışma” sözcüğünü kullanması insanımız için pek yadırganacak bir durum değildi.
 
Ölenlerin tamamının tek taraftan olması basın soytarılarının orantısız zekâlarını ifşa ediyordu.

İngiliz The Guardian gazetesi, Mısır`daki ölümleri: "Kahire`deki çatışmalarda çok sayıda Mursi taraftarı öldürüldü.” diye duyurdu. Yine bir “çatışma” sözcüğü ve İngiliz kurnazlığının gizlediği darbeye destek çabaları.

Hollanda`dan Volkskrant gazetesi olayları şöyle ele alıyor: “Mursi tartışmalı bir anayasayı zorla kabul ettirdi, bu anayasa sayesinde birçok yetkiyi kendisine aktardı, Müslüman Kardeşlerle birlikte devletin bütün kademelerini işgal etti ve muhalefeti ülke yönetimine dâhil etmek için hiçbir girişimde bulunmadı."

İhvan’a darbe yapan Sisi’nin Mursi tarafından atandığını bile bile “Mursi, yandaşlarını atadı” safsatasını dile getirmek aymazlık, pişkinlik veya ahlaksızlık olarak değerlendirilebilir.

Bazı olaylar, insanları birbirinden; bazı olaylar ise insanları diğer canlılardan ayırır. Mısır darbesi ve ardından yapılan katliam, ikinci olaylar grubuna girer. Zira insanlar saf belirlemedi, insanlar ve insan olmayanlar ayrıldı/ayrıştı. Katliamı çatışma, darbeyi müdahale olarak tanımlayan Batı’nın siyasetçi, akademisyen ve yazar – çizer takımının bundan sonra insanlıktan dem vurması bir masaldan öteye gidemeyecektir.

Yarım okuduğu ayetle iman getirdiğine inanılan Obama’nın “ben buna darbe diyemem” sözü ABD’nin çıkarları ve İsrail’in güvenliği için her türlü cambazlığı yapacağının göstergesidir.

Demokrasiyi insanlığa kurtuluş reçetesi olarak sunanlar, demokrasi için şapkadan tavşan çıkmasını beklediler. Ancak büyü bu defa bozulmuş ve dünyanın birçok ülkesinden şapka yerine başlarına geçirdikleri takke düşmüştü. Demokrat geçinen Vandallar GEZİ’de demokrasiye tecavüze kalkıştı. Ancak sarhoşların bu kalkışması ayık insanların duyarlılığıyla savuşturuldu. Bu tecavüz girişiminin ardından bu defa Tahrir Meydanı’nda dünyanın gözü önünde demokrasinin ırzına geçildi.

Tecavüz dünya televizyonlarında canlı yayında gerçekleşti. Elektra psikolojisindeki yaratıklardan kiminin ağzının suyu akarken kimi olayı köşesinde dillendirmekten çekinmedi. Mısırlı laik bir kadınsı gazeteci Gada Şerif, El Masr El Yavm gazetesindeki “Ey Sisi, bir göz kırp yeter” başlıklı yazısında: “Mısırlılar bu adamı delicesine seviyor. Dördüncü eş olarak bizi almak isterse emrindeyiz.
 
Cariye olarak alsa vallahi itiraz etmeyiz. Sisi, 56 yıl önce Nasır’ın yaptığını başardı. Nasır, Sisi’nin bedeninde yeniden doğdu.” derken aynı sapkınlıktaki bizim 90’lı zekâlar geri durur mu: “Ey atam keşke seninle evlenseydim, bir sürü çocuklarımız olsaydı.” diye twit atarak Oeidipus ve Elektraların zaman ve zemin tanımayacağını göstererek Sophokles ve Euripides’e bir selam gönderdi.

Amon tapınağının Mısır ayağında Baltacılar, Yusuf’un çocuklarını İskenderiye’de camide sıkıştırırken tapınağın Türkiye ayağında GEZİnenler “Ama onlar da halktır!” ifadesinin kullanmaktan utanmadılar. “Öldürülen şeriatçı ise sorun yok” diye twit atarken bir gevişgen, El Fetih soytarıları Batı Şeria’da Sisi’ye destek gösterileri yapmakla meşguldüler. Üstelik Mursi’nin tek suçu Filistin’e yardım olarak gösterilirken. Ulusalcı takımı, El Fetih ve Baltacıların ifadelerini yan yana getirdiğimizde dilin ayrı, düşüncenin aynı olduğunu görürüz.

Mursi ve etrafındaki insanlar asla demokrasiye inanmadılar, inanmaktan Allah’a sığındılar. Çünkü beşerin kurtuluş reçetesinin yaratıcısı tarafından gönderilen katalog olduğunun şuurundaydılar. Buna rağmen yırtılan gömleğin önden mi arkadan mı yırtıldığını göstererek dünya hukuk tarihine bir parantez açan “Yusuf’un çocukları” çağdaş Amon Tapınağının kirli oyunlarını kanlarıyla bozdular.

Amon Tapınağına inanan Baltacılar ve Taksim sünepelerinin farklı zaman ve zeminlerde aynı tavrı göstermesi bin beş yüz yıl öncesinde ‘göklerin öğrencisi, yerlerin öğretmeninin’ “ Küfür tek millettir” sözünün güzel bir tezahürüdür.

Mısır darbesi ve kıyamı dünyada büyük bir kırılmaya gebe olacak. Firavun’a karşı olanların Musa’nın etrafında toplanacağı bir kırılma… Bu kırılma, hak ve adalete inanan toplumlar ve iktidarı tek güç olarak gören “RA dininin müritlerini” ayrıştıracak bir turnusol görevi görecek. Dünyevi iktidarı ele geçirmek için Adeviyye’yi sunak olarak kullanan RA dinin mensupları ve yalın ayaklıların mücadelesi önümüzdeki günlerde Nil’e dayanacak ve Firavun’un son anda Musa’nın rabbine inanması ona bir fayda sağlamayacaktır.
 
Kalın sağlıcakla!...
 
Abdullah Güneş

http://yildizedebiyat.com/

Bu haberler de ilginizi çekebilir