• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
İhya edilmeyi bekleyen sünnet: İtikaf
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Ramazan ayına has olmamakla beraber genel olarak Ramazan'ın son 10 günü akla gelen itikâf, Hazreti Peygamber'in hiçbir zaman terk etmediği sünnetlerindendir. Ayet, hadis ve icma ile de sabit olan itikâfın yeniden ihya edilmesi çağrısında bulunan İttihadul Ulema üyelerinden Molla Cemal Çınar ile Siyer Vakfı kurucularından Muhammed Emin Yıldırım, itikâfın hayrından mutlaka yararlanılması gerektiğini söylediler.

İtikafın, dünya hayatının debdebesinden sıyrılarak ruhu kemale erdirdiğini söyleyen Molla Cemal Çınar, Hazreti Muhammed'in, Ramazan'ın son on gününü bu ibadeti ihya etmekle geçirdiğini hatırlattı.

"İtikâfa giren herhangi bir mazeret olmaksızın camiyi terk edemez"

Kadınların kendi evlerinden itikâfa girebileceğini fakat erkeklerin mutlaka mescitlerde, beş vakit namazın cemaatle kılındığı camilerde itikâfa girmesi gerektiğini belirten Çınar, "Her ibadette olduğu gibi itikâfta da öncelikli niyet edilir. 'Niyet ettim Allah rızası için itikâfa girmeye' denilip itikâfa girilir. Eğer kişi itikâfa girecekse güneş batmadan evvel mescide girmesi ve kaç günü niyet ettiyse ondan sonraki günün güneşi doğana ve kuşluk namazı kılınana kadar mescitte kalması gerekir. Eğer son on güne niyet edilmişse bayram namazı kılınarak itikâftan çıkılır. İtikâfa giren herhangi bir mazeret olmaksızın camiyi terk edemez. Eğer durup dururken camiyi terk ederse itikâf bozulur. Bu durum bayanlar için de geçerlidir." dedi.

Çınar, "İtikâf, kişinin sadece Rabbiyle baş başa kalması olarak tarif edilemez. Toplumun merkezi camilerdir. Günde beş vakit hiç tanımadığın insanlarla buluşma yeridir. İtikâf, dünyalıklardan sıyrılarak yalnızlaşmak olduğu gibi, toplumdan sıyrılmadan, inzivaya çekilmeden, aksine toplumla iç içe yaşayarak toplumun merkezi olan camilerde insanlarla buluşma yeridir." ifadelerini kullandı.

"Eğer bir yerleşim yerinde hiç itikâfa girilmemişse oraya toplu bir belanın gelmesi çok yüksektir"

İtikafa giren kişinin her bir saatini çok iyi değerlendirmesi gerektiğini vurgulayan Çınar, "Eğer bir yerleşim yerinde hiç itikâfa girilmemişse oraya toplu bir belanın gelmesi çok yüksektir. Eğer o yerleşim yerinde bir kişi dahi itikâf girmişse o toplumun üzerine gelebilecek olan kaza bela ve afetleri önlemeye vesile olur. Hazreti Muhammed'in buyurduğuna göre, itikafa girmek insanı cehennem ateşinden uzaklaştırır. Mutlaka senenin bir vaktinde itikaf yapmak gerekiyor. Önemli olan ve Ramazan'ın son on gününde itikafa girmektir." diye konuştu.

Muhammed Emin Yıldırım ise itikafın, Allah Resulü'nün Müslümanlara emanet ettiği çok önemli bir sünnet olduğunun altını çizdi. Yıldırım, Hazreti Peygamberin hiçbir sünnetin kazasını yapmadığını ancak hicretin 8'inci yılında Ramazan ayında Mekke fethi için yola çıkıldığında, o günlerde Medine'de bulunamadığı için 9'uncu senede yapmadığı on günlük itikafın kazasını yaptığını hatırlattı.

"İtikâf İhya edilmesi ve diriltilmesi gereken bir sünnettir"

Dolayısıyla Hazreti Muhammed'in, ömrünün son Ramazan'ında 20 günlük itikaf yaptığını söyleyen Yıldırım, "Burada Peygamberimizin sonradan bu sünneti kaza etmesi aslında ümmete verdiği bir işarettir. Demek ki ihya edilmesi gereken bir sünnettir, diriltilmesi gereken bir sünnettir. Efendimiz son beyanlarında da bunu ortaya koymuştur." dedi.

"Ahir zamanda ölmüş bir sünneti ihya etmek şehit sevabına denktir"

Yıldırım, itikâf için son on günün sünnet olduğunu ancak imkan çerçevesinde yapılamazsa mutlaka bir miktar ihya edilebileceğini ifade ederek sözlerine şöyle devam etti:

"Ne yazık ki bu topraklarda bu sünnet şu anda ölü durumdadır. Eskiye nazaran biraz kıpırdanma var elhamdülillah! Özellikle gençlerimiz ellerinden geldiğince bunu yapıyorlar. Diyanet de şu anda merkezi yerlerde birkaç camii de itikâf yapılabilecek fiziki şartları da hazırlıyor ama buna rağmen bu sünnetin daha fazla ihya edilmesi gerekiyor. Allah Resulü aleyhisselatu vesselam, ahir zamanda ölmüş bir sünneti ihya etmenin şehit sevabına denk gelen bir iş olarak görmüştür. Hatta bir hadiste 100 şehit sevabı da beyan etmiştir. O halde burada bize bir sorumluluk düşüyor. Elimizden geldiğince hem kendimizin bu sünneti ihya etmesi için, etrafımızı da bu manada bu işten haberdar etmek için hem de etrafımızda bu işten hiç haberdar olmayanları haberdar etmek için bir şekliyle onların dünyasına ait gündem yapmak için seferber olmamız gerekiyor. Yapmaya çalışmak ve yapmayanların gündemine düşürmek. Bu iki temel sorumluluğumuz itikâf ile alakalıdır."

"İtikâf bir büyük nimettir"

Yıldırım, "Şu hızlı dünya hayatından biraz olsun kendimizi çekmek, biraz olsun ahirete yönelik hale getirmek, Allah'a tevekkül etmek, Allah'la yakınlaşmayı sağlamak, kalplerimizde yeniden Kur'an-ı anlayabilecek hale getirmek, elimizden geldiğince sırtımızdaki dünya kamburlarından kurtularak ahiret öncelikli yaşamak adına bir güzellik elde etme noktasında o itikâf bir büyük nimettir. Elimizden geldiğince bu sünneti hem diriltme hem de toplumda dirilmesi adına gayret içerisinde olma sorumluluğumuz var. Bunu hiçbir zaman unutmadan hareket etmeliyiz." ifadelerini kullandı.

İtikâfta yapılması gerekenler

İtikâfta dikkat edilmesi gereken hususları da değinen Yıldırım, şunları söyledi:

"İtikâfta öncelikle kişi dünya ile bağlantısını kesmeli! Ben itikâfa katılan kardeşlerime öncelikli olarak şunu söylüyorum: Bir kere telefonunuzu yanınızda barındırmayacaksınız. O anda bizi dua halinden alıkoyacak her şeyden sıyrılacağız. Camiye girip itikâfa niyetlendikten sonra artık o andan sonra yaptığımız her şey ibadet hükmünde olduğu için, o ibadete uygun bir şekilde adımlar atmamız lazım. Kur'an-ı Kerim'i okuyacağız, İslami anlamda kendimizi bilinçlendirecek bazı dersler yapacağız, namazlarımızı uzun uzun kalacağız. Özellikle teravih namazlarımızı itikâfta olduğumuz için daha uzunca eda edeceğiz, elimizden geldiğince gece namazlarımızı arttıracağız ve onların da vaktini uzatacağız. Sabahın ve akşamın zikirlerini yapmayı unutmayacağız. Bunlar peygamberimizin sürekli yaptığı şeyler. Etrafımızdaki arkadaşlarla ilgilenecek, onların dertlerini soracağız ama onların dünyevi anlamda sohbete girişmeyeceğiz. Kendimizi o maneviyattan alıkoyabilecek her türlü şeyi dışımızda tutarak bu işi devam ettirecek, elimizden geldiğince orada Allah'a has kıldığımız o günleri Allah'ın istediği şekilde geçireceğiz."  (Nizamettin Aşkın- İLKHA)

Bu haberler de ilginizi çekebilir