• DOLAR 34.662
  • EURO 36.404
  • ALTIN 2932.75
  • ...
Filistin Ankara Büyükelçisi Mustafa: Başkenti Kudüs olan özgür Filistin devleti için mücadelemiz devam edecek
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Dünya Müslümanları tarafından 1979 yılından beri Ramazan ayının son Cuma günü, "Dünya Kudüs Günü" olarak idrak ediliyor.

Bugünde düzenlenen çeşitlik etkinlik ve programlarla "Kudüs" ile ilgili farkındalık oluşturularak, Kudüs'ün Müslümanlar için önemine dikkat çekiliyor.

Dünya Kudüs Günü münasebetiyle İlke Haber Ajansı (İLKHA) muhabirine özel değerlendirmede bulunan Filistin Ankara Büyükelçisi Dr. Faed Mustafa, normal olmayan işgalcilerle normalleşmek Müslümanların kutsallarına karşı zulümlerin artırdığına dikkat çekti. 

Siyonist işgalcilerin zulüm ve cinayetlerine rağmen direnişlerine bağımsız ve başkenti Kudüs olan Filistin devleti özgür olana kadar devam edeceklerini aktaran Mustafa, özellikle İslam İşbirliği Teşkilatı başta olmak üzere Filistin davasına sahip çıkanlar bilsin ki işgalciler kınama ve yazılı tepkilerden anlamadıklarını siyonistleri durdurup caydırmak için daha fazla somut adımlar atılması gerektiğini aktardı.

Herkesin Ramazanını tebrik ederek konuşmasına başlayan Mustafa, Ramazan ayının tüm İslam ümmetine hayır ve bereket getirmesi temennisinde bulundu.

"Kudüs ve Mescid-i Aksa bizim için önemlidir çünkü inancımızın bir parçasıdır"

Kudüs ve Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa'nın önemine değinen Mustafa, "Kudüs ve Mescid-i Aksa bizim için önemlidir çünkü inancımızın bir parçasıdır. Kudüs ve Mescid-i Aksa ile ilgili Kur'an-ı Kerimde geçen ayet var. Allah-u Teâlâ oranın kutsal olduğunu belirtiyor. Peygamber efendimizin miraca çıktığı yerdir. Peygamber Efendimiz bir Hadis-i Şerifte '(İbadet için) şu üç mescidden başkasına yolculuk edilmez: Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Aksa.' (Buhari, Enbiya 8; Müslim, Mesacid 2) buyurmuştur. Bu nedenle hem Kur'an-ı Kerimde hem de Peygamber Efendimiz tarafından kutsal olarak vurgulanan Kudüs ve Mescid-i Aksa bizim için kutsaldır. Sadece Filistinliler için değil tüm İslam ümmeti için kutsal ve önemli bir yerdir." dedi.

"Kudüs, Mescid-i Aksa ve tüm Filistin Müslümanların vazgeçilmez hakkıdır"

Kudüs ve Mescid-i Aksa'ya sadece "toprak, mülkiyet ve egemenlik meselesi" gözüyle bakılmaması gerektiğini aktaran Mustafa, "Müslümanlar olarak daha önce ifade ettiğimiz gibi Kudüs ve Mescid-i Aksa'yı dini inancımız gereği mübarek olduğunu Allah-u Teâlâ'nın 'Bir gece, kendisine bazı ayetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Haram'dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. O, gerçekten her şeyi işitmekte ve görmektedir.' (İsra Süresi-1) Ayeti kerimede belirttiği gibi Mescid-i Aksa'nın kutsallığına bakmamız gerekiyor. Diğer taraftan hukuk konusunda bakmamız gerekiyor. Kudüs, Mescid-i Aksa ve tüm Filistin Müslümanların vazgeçilmez hakkıdır. Bu nedenle Müslümanların vazgeçmemesi gerekiyor ve vazgeçmiyorlar. Ayrıca bir adalet konusudur. Adil olarak mazlum Filistin halkının bir hakkıdır ve asla bundan vazgeçmeyecektir. Tabi bunların yanında mülkiyet ve diğer konularda önemlidir fakat yeterli değildir. Tüm bunları göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Müslümanların aklında bu şekilde yer alması gerekiyor. Filistin konusu genel olarak Kudüs ve Mescid-i Aksa konusu da özel olarak yeri olması gerekir." şeklinde belirtti.

"İsrail Kudüs'ün İslam kimliğini değiştirmeye yönelik çok yoğun bir şekilde hareket ediyor"

Siyonist işgal rejiminin Kudüs ve Mescid-i Aksa ile ilgili birtakım emelleri olduğunu ve burayı Yahudileştirmeye çalıştıklarının herkesin malumu olduğunu söyleyen Mustafa, "Açıkçası israil Kudüs'ün İslam kimliğini değiştirmeye yönelik çok yoğun bir şekilde hareket ediyor. Yahudileştirme adımları atıyor. Yalan-yanlış hikayelerle Mescid-i Aksa'nın altında bir heykelden bahsediyorlar. 1967 yılında Kudüs işgalinden itibaren kazılar yapıyorlar. Fakat bugüne kadar herhangi bir kalıntıya ve kanıta rastlanmadılar. Bu da buranın sadece Müslümanların hakkı ve mirası olduğunu bize gösteriyor. Tabi Kudüs ve Mescid-i Aksa'nın önemi şuradan kaynaklanıyor. Mescid-i Aksa'da egemenliği elinde tutmak istiyor ki Kudüs'te de ben egemenim demek için. Çünkü Mescid-i Aksa'ya egemen olan Kudüs'e de egemen olur. Siyonistler de yalan-yanlış bilgilerle Mescid-i Aksa'ya dolayısıyla Kudüs'e egemenlik sağlamaya çalışıyorlar." ifadelerine yer verdi.

"İşgalciler Mescid-i Aksa'yı tamamen ortadan kaldırmayı hedefliyorlar"

Siyonist işgal rejiminin Kudüs'ü "Doğu ve Batı" şeklindeki ayrımı hakkında bilgi veren Mustafa, şunları aktardı:

"Doğu Batı ayrımı Kudüs'te 15 Mayıs 1948 yılında Filistin toprakları işgal edildiğinde Kudüs'ün bir bölümü israil denen oluşumun kurulmasıyla birlikte işgal edildi. Bunun adı daha sonra Batı Kudüs olarak belirttiler. Geri kalan kısımlar Ürdün egemenliği altındaydı. Orası da Doğu Kudüs olarak adlandırılıyor. Doğu Kudüs olarak adlandırılan bölgede tüm kutsal mekanlar, Mescid-i Aksa'yı ve surları içeren bölgedir. Önemi de buradan geliyor. Doğu Kudüs denilen bölgede 1967 yılında 3'ncü Arap israil savaşında israil tarafından işgal edilmişti. Batı ve doğu Kudüs konusuna gelince zaman açısından şunu yapmak istiyorlar. Belirli zamanlarda Yahudiler Mescid-i Aksa'da ibadetlerini yapsın ve belli zamanlarda Müslümanlar ibadetlerini yapsın. Bunların hepsini bir şeye dayandırmaya çalışıyorlar. Burak Duvarı için Yahudiler 'Ağlama Duvarı' olarak ibadet edecekleri bir yer olarak gösteriyorlar fakat tüm tarihi belgeler şunu gösteriyor onların söyledikleriyle hiçbir bağlantısı yoktur. Burak Duvarı tamamen Müslümanlara ve Mescid-i Aksa'ya ait bir yerdir. Bu şekilde başlamak istiyorlar. Tabi bunlara karşı Filistinliler kanlarıyla, mallarıyla, canlarıyla buna müsaade etmeyeceklerdir. Kudüs'ü savunup ve siyonistlere karşı çıkacaklardır. Belli saatlerde Müslümanlar ibadetlerini yapsın geri kalan saatlerde Yahudiler ibadet yapsın istiyorlar bu başlangıç bir sonraki adımları Mescid-i Aksa'da baskı yapılarak orada bir belli kısımlarına Müslümanalar gire bilecek belli kısımlarına da Yahudiler girebilecek. Daha sonraları daha büyük hedefleri var. Mescid-i Aksa'yı tamamen ortadan kaldırmayı hedefliyorlar. Aşırı radikal gruplar Kudüs kenti ile ilgili kuşbakışı bazı fotoğraflar ortaya atıyorlar o fotoğraflarda Mescid-i Aksa silmişler. Çünkü şunu yapmak istiyorlar. Ne kadar Yahudi bir kenttir deseler de Mescid-i Aksa orada durması bu iddialarını yalanlıyor. Bölgenin Müslüman bölgesi ve kenti olduğu gösteriyor. Bu nedenle bunların büyük hedefi Mescid-i Aksa'yı tamamen ortadan kaldırmak ve Müslüman kimliğini tamamen yok etmektir."

"Bir devleti bile olmayan bu işgal oluşumu İslam ve Arap kenti Kudüs'ü çalmak istiyor"

Siyonist işgal rejimi Mescid-i Aksa'nın altında tünel kazma faaliyetleriyle ne amaçladıklarını aktaran Mustafa, "Kazı çalışmaları 1967 yılından beri Kudüs'ün doğu kısmında başladı. Bunların hedefi Mescid-i Aksa'nın altındaki zeminlerde kendi yalan-yanlış söyledikleri bir heykel kalıntılarını bulmaya çalışıyorlar. Mescid-i Aksa heykelin üstüne kurulduğunu kanıtlamak istiyorlar. Burası bizim hakkımız mescid sonradan yapıldı demek için fakat 1967 yılından beri bununla ilgili hiçbir delil bulamadılar. Kendi uzmanları da uluslararası uzmanlar da bunu söylüyor. Bu faşist bir işgal oluşumu tarihi yoktur. Bir devleti bile olmayan bu işgal oluşumu İslam ve Arap kenti Kudüs'ü çalmak istiyor. Siyonist işgalciler hırsızdır. Tarih, toprak ve hayat hırsızıdır. Bu nedenle kendilerine bizim tarihimizden çalarak kendilerine tarih oluşturmaya çalışıyorlar. Bu gelişmeler karşısında endişe duymalıyız çünkü 1967 yılından beri başlayan kazılar nedeniyle Mescid-i Aksa'da çatlamalar meydana geldi. Zemini çok yumuşak hale geldi. Mescid-i Aksanın temeli zayıflanması nedeniyle herhangi bir deprem veya sarsıntıda zarar görebilir. Bu kazıları tüm uluslararası örgütler reddetti kınadı fakat biz biliyoruz israil işgal düşüncesiyle tüm tepkilere rağmen kazı çalışmalarına devam ediyor." dedi.

"Mazlum ve işgale uğrayan her halk gibi Filistin halkı da direniyor"

Filistin direnişi ve önemine değinen Mustafa, şunları aktardı:

"Filistin direnişiyle ilgili şunu söyleyelim. Filistin halkı 1948 yılında bir işgale maruz kaldı. Evleri yıkıldı, köyleri ve kentleri yerle bir edildi. Öldürülüp sürüldüler. Bir gün ve bir gecede Filistin halkının üçte ikisi mülteci durumuna düştü. Geri kalan Filistin toprakları da 1967 yılında işgal edildi. Bu işgalden de sonra bir kısım vatandaşlarımız çevre ülkelerde mülteci durumuna düştü bir kısım da Filistin içinde mülteci durumuna düştü. Bu kadar zulme maruz kalan bir halk doğal olarak direnecektir. Doğal olarak haklarını elde etmek için bir direniş gösterecektir. Bizim direnişimiz iki şekilde ortaya çıkıyor biri siyasi olarak uluslararası toplumu ve kamuoyunu adil davamızla ilgili bilgilendiriyoruz. Onların desteğini sağlamaya çalışıyoruz. İkincisi de işgale karşı halkımız sahada bir direniş gösteriyor. Buda çok doğal bir sonuçtur. Mazlum ve işgale uğrayan her halk gibi Filistin halkı da direniyor. Direnişimizin de önemi buradan geliyor. Halkımız herhangi birine saldırmadı. Hakkı olmayan bir şeyi istemedi. Kendi toprağını, evini, kutsallarını, camilerini ve mescidlerini korumak istiyor. Bu nedenle uluslararası kanunların da verdiği hakla bütün meşru yollarla direnişine devam edecektir. Çünkü halkımıza karşı şiddetini her gün artıran bir işkal var. Bu konuda da halkımızın direnişinin yanında dost ve kardeşlerin de Filistin direnişine destek vermesi çok önem arz ediyor."

"Biliyoruz israil kınamalardan yazılı ve sözlü tepkilerden anlamıyor"

Filistin ve Kudüs davasının bütün bir ümmetin sorumluluğunda olan bir dava olduğunu Kudüs ve Mescid-i Aksa'yı korumak ve kurtarmak için neler yapılabileceğine değinen Mustafa, "Kudüs ve Mescid-i Aksa'yı korumak için İslam ümmetin gösterilen gayretlerin daha fazlasını göstermelidir. İslam ülkeleri tarafından 1969 yılında İslam İşbirliği Teşkilatı kuruldu. Teşkilatın kurulma sebebi de Mescid-i Aksa'nın bir terörist siyonist tarafından yakılmasından sonra kuruldu. Temel meselesi Filistin, Kudüs ve Mescid-i Aksa'dır. Ümmetimizin bir teşkilatı oldu. Fakat ne yazık ki bu teşkilatın çağrılarına israil hiçbir zaman kulak asmadı. Biz biliyoruz İslam İşbirliği Teşkilatı 57 devletten oluşuyor. Buda Birleşmiş Milletlerden sonra ikinci en büyük oluşumdur. Fakat israil teşkilatın çağrılarına kulak vermiyor. İslam İşbirliği Teşkilatı da kendilerini mekanizmalarını geliştirmedi. Biz biliyoruz israil kınamalardan yazılı ve sözlü tepkilerden anlamıyor. Mescid-i Aksa'da namaz kılan insanlarımıza israil askerleri ve Yahudi yerleşimciler nasıl saldırı yaptılar. Halkımıza karşı nasıl kin ve şiddetle davrandılar. Fakat bunun karşısında gördük ki sadece kınama mesajları geldi. Bir israil askerinin postalıyla kutsal topraklarımıza basması ne demek hiçbir şekilde kabul etmememiz gerekiyor. Sadece bir kınamayla kalınmamalıdır. Bu kınamalar yetmez ama aynı zamanda takdirle karşılıyoruz. Tepki gösterenleri halkımızın yanında olduğunu bildirenler dayanışma içinde olduğunu bildirenler fakat her zaman bunların yeterli olmadığını israili durdurup caydırmak için daha fazla somut adımlar atılması gerekiyor." dile getirdi.  

"Filistin halkına yapılan bütün zulümler konusunda sadece kınamalar yapılıyor"

Uluslararası hukuka ve anlaşmalara rağmen Batı dünyası Filistin'deki işgal ve katliamlara sesiz kaldığını hatırlatan Mustafa, "Dünya sisteminin çifte standart uyguladıklarını biliyoruz. Dünyada en adaletli dava Filistin davasıdır. Mazlum halk Filistin halkıdır. Fakat dünya ülkelerinin çoğunu bizim yanımızda olduklarını söylemelerine rağmen somut adımlar atılmıyor. Filistin halkına yapılan bütün zulümler konusunda sadece kınamalar yapılıyor. Yazılı bildiriler yayınlanıyor. Fakat arkası gelmiyor. Caydırıcı güçle bazı adımlar atılmıyor. Halbuki bazı başka konularda başka ülkelerle ilgili görüyoruz ki güç kullanılıyor. Caydırıcılık var. Bu nedenle biz görüyoruz ki dünya ilkelerle haklarla değil çıkarlar doğrultusunda hareket ediyor. Bu nedenle de biz dünya ülkeleriyle ilişki kurarken şunu söylüyoruz; kınamanız yetmiyor. Somut adımlar atmanız gerekiyor. Çifte standart uygulamamanız gerekiyor. Herkese eşit davranmanız gerekiyor. Adalet herkes için gereklidir. Ayrım yapmadan adalet uygulamanız gerekiyor. Dünyadaki çifte standarttın bir örneğini de şöyle verebiliriz; Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden 90'nın üzerinde Filistin ile ilgili karar var fakat hiçbiri uygulanmadı. Genel kuruldan da 100'ün üzerinde Filistin halkın haklarıyla ilgili karar var onların da hiçbiri uygulanmadı. Bu da bize gösteriyor ki şu an mevcut dünya sistemi bir çifte standart uyguluyor. Kimine caydırıcı davranıyor kimin de sadece kınamayla kalıyor." dedi.

"İsrail cani bir oluşum ve cinayet işliyor onunla normalleşme yerine ceza verilmesi gerekiyor"

Bazı ülkelerinin "normalleşme" adı altında siyonist işgal rejimi ile anlaşmalar yaptıklarını bu anlaşmaların Filistin direnişi, Kudüs ve Mescid-i Aksa davasına "ihanet" olduğuna vurgu yapan Mustafa, şunları dile getirdi:

"Biz şunu söylüyoruz; israil cani bir oluşumdur. Cinayet işliyor. Bununla normalleşme yerine ceza verilmesi gerekiyor. Onunla normalleşme yaparsanız işgalcilere ödül vermiş olursunuz. 75 yıldır halkımız israilin cinayetlerinden çekiyor. Bu cinayetler devam ediyor. Böyle bir oluşumla normalleşme yapılırsa ona cesaret verilmiş olunur. İşgalci israil sadece Filistin'de değil birçok ülkeye zarar vermiştir. Arap devletlerine Lübnan, Suriye, Irak, Tunus'a … bunların hepsine saldırıları olmuştur. Bu nedenle bu işgalciler normalleşmeyi hak etmiyor. Tam tersine ceza verilmesi gerekiyor. Boykot edilmesi gerekiyor. Dolayısıyla bizim kanaatimiz bu normalleşmenin faydası yoktur. Aksine zararı vardır çünkü bu oluşum normalleşme adımlarından cesaret alıyor. Filistin halkına, toprağına ve kutsallarına yönelik saldırılarına daha fazla ağırlık veriyor. Bazı ülkeler normalleşme yaparken şunu düşündüler belki israilin politikasını ve hareketlerini değiştirebiliriz. Fakat başarılı olmadılar. Görüyoruz Mescid-i Aksa'da yaşlılarımız kadınlarımız sadece namaz kıldıkları için saldırıya uğruyorlar. Cuma namazına 45 yaş altı inşaların girmesine izin vermiyorlar. Normalleşme yapan ülkelere soruyoruz ne yaptınız bunları engelleyebiliyor musunuz? Bakın Müslümanlar Mescid-i Aksa'da ibadetlerini yapamıyor. Sonuç olarak şunu söylemek istiyoruz. Bu normalleşme faydalı değil, zararlı olacağı kanaatindeyiz çünkü normalleştiğiniz zaman israil cesaret alıyor ve daha fazla saldırıyor. Filistinlilere daha fazla baskı ve zulüm uyguluyor."

"Biz Filistinliler olarak cani bir israil zulmünün altındayız"

Son olarak Mustafa, "Biz Filistinliler olarak cani bir israil zulmünün altındayız. Zulüm ve cinayetlerine rağmen direnişimize devam edeceğiz. Siyasi haklarımızı elde edene ve tüm haklarımızı alana kadar mücadelemizde devam edeceğiz. Bu hakların başında bağımsız ve başkenti Kudüs'ü Şerif olan özgür Filistin devletidir. Bu devletin hem bölgeye hem de dünyaya önemli katkıları olan bilim merkezi olan barış merkezi olan bir devletimiz olsun istiyoruz. Halkımız özgürce bu devlette yaşayabilsin. Bu vesileyle son günlerde halkımıza karşı yapılan saldırılar nedeniyle Türkiye'deki kardeşlerimizin tepkilerini gördük takdirle karşılıyoruz. Resmi olarak başta Sayın Recep Tayip Erdoğan, Dışişleri Bakanı, Cumhurbaşkanı Yardımcısı, meclis, partiler, sivil toplum kuruluşları ve halkın tepkilerini gördük. Halk sokaklarda gösteriler yaptılar protesto ettiler. İşgalcilerin konsolosluklarının önünde basın açıklamaları yaptılar. Bunlar bizim ve halkımız için çok önemli mesajlardır. Davanızda ve direnişinizde yalnız değilsiniz diye halkımız bu mesajı aldı. Buna alışıyoruz. Siz her zaman yanımızdasınız. İnşallah bu günleri aşacağız ve bu işgal bitecektir. Gelecek bayram işgalin bittiği Kudüs'te Mescid-i Aksa'da hep birlikte namaz kılacağız." şeklinde konuştu. (İLKHA)





Bu haberler de ilginizi çekebilir