Korkut: Arz talep dengesini yerli ve milli anlamda gerçekleştirmek zorundayız
Adana Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Feyzullah Korkut, Kahramanmaraş merkezli 11 ilde yaşanan depremin ziraat ve hayvancılığa verdiği zararın hafifletilmesi için, piyasada arz talep dengesinin yerli ve milli anlamda karşılanması gerektiğini belirtti.
Kahramanmaraş merkezli ve 11 ili etkileyen depremler tarım ve hayvancılıkta da büyük yıkıma ve zarar neden oldu.
Meydana gelen zararın ve etkilerinin büyümemesi için biran önce tedbir alınması gerektiğini söyleyen Adana Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Feyzullah Korkut, İLKHA muhabirine önemli değerlendirmelerde bulundu.
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından açıklanan resmi rakamlarda deprem nedeniyle tarım sektöründe 24,2 milyar liralık zarar meydana geldiğini belirten Korkut, ciddi tedbirlerin alınması ve çiftçinin desteklenerek yeniden faaliyete başlanmasının hızlandırılması gerektiğini söyledi.
Korkut, "24,2 milyarlık hasarın hangi kalemlerde olduğuna içerik olarak bakacak olursak, , en başta 11,1 milyarlık kısmı sulama tesisleri ki bu bütünün neredeyse yarıya yakınıdır. Sulama tesislerinde ise barajlar ve göletler, yine aynı şekilde sulama sistemleri ile bağlantılı 4,1 milyar zarar var ki bunun ikisini topladığımızda 15,2 milyar yapıyor. Bu rakamlar gösteriyor ki zararın neredeyse üçte ikilik kısmı barajlar, göletler ve sulama tesislerinde oluşmuştur." diye konuştu.
"Kişinin traktörü, ekipmanı, pulluğu göçük altında kalmış"
Yaşanan depremin ve yıkımın hayatların yitirilmesine sebep olduğunu fakat hayatta kalanlarında başka sorunlarla karşı karşıya kaldığını vurgulayan Korkut, "Cemreler düştü. Yağışların arkasından hızlı bir şekilde ekimler yapılacak. Baktığımızda kişinin traktörü, ekipmanı, pulluğu göçük altında kalmış ve çok ciddi kayıplar var. Üretici bu anlamda ne yapacağını bilemez durumda. Hayvanları öldüyse yerine hayvan koyması, hayvancılıkla geçimini sağlıyorsa, tarlası malzemesi varsa, icar edip yerler ekiyorsa traktörünü çalıştırması lazım. Çiftçi bunları yapabilecek yetenekten mahrum kaldı. Şu anda üretici burada devletin şefkatli ve sıcak ellerini bekliyor. İcra makamlarının harekete geçip, hızlı bir şekilde üzerine düşeni yapması gerekmektedir." dedi.
"Arz talep dengesini yerli ve milli anlamda gerçekleştirmek zorundayız"
Deprem dolayısıyla oluşan ziraat ve hayvancılık sektör zararının ithalatla kapatılmaya çalışılmasına karşı olduklarını, bunun bir çözüme değil kısır döngüye sebep olacağını ifade eden Korkut, şunları kaydetti:
"Ne yapmak lazım? Şu bir çözüm değil: 'Örneğin et fiyatları artıyor ya da süt fiyatları artıyor, öyleyse biz dışarıdan karkas veya canlı hayvan ithal edelim.' Bunlar çözüm değil. Biz kendimiz üretmek zorundayız. Kendimiz üretip, piyasanın arz talep dengesini yerli ve milli dediğimiz anlamda gerçekleştirmek zorundayız. Tedbirler aslında çok basit. Sütte ve ette dünyanın kabul ettiği pariteler var. 1 kilogram yem harcayıp, bir buçuk litre süt elde etmeliyim. Birim olarak bir birim yem harcıyorsam, bir buçuk birim süt elde etmek lazım. Ette de benzer parite var. Süt almak için hayvanı besliyoruz, bir buçuk masraf edip bir alıyoruz, yani tersini alıyoruz. Aldığınız 0,80 geliyor neredeyse. Böyle bir konumda üretici üretmeye devam edebilir mi? Kırsaldan insanları uzaklaştırıyoruz. Bunların çarelerini düşünmek lazım! Bunların çarelerini düşünmek için de çok büyük yeteneğe sahip olmaya gerek yok. Ne yapacaksınız? Dünyanın kabul ettiği bir parite var, bunu sağlayacaksınız. Her şey ithalata dayalı olmuş, yem maddesinin bile %65'ini yurt dışından getiriyor, ithal ediyoruz. Bunların yerli üretimlerine dönmek, yem fabrikalarını çoğaltmak, yem ham maddesini kendi içimizde üretmek ve devlet'in belli sübvansiyonları devreye sokması gerekiyor."
"Üreticinin para kazanmasını sağlamamız gerekir"
Hayvancılık ve buna bağlı bileşenlerinde oluşan zararın ve etkilerinin azaltılması yönünde üretici desteklerinin arttırılması gerektiğine vurgu yapan Korkut, "Üreticinin desteklenmesi için süt hayvanını besleyecek şekle getirilmesi lazım. Eğer eti için yetiştirilen hayvanlarsa, bunlarla ilgili et, süt, yem kalitelerine dikkat edip, üreticinin para kazanmasını sağlamamız gerekir. Üretici para kazanacak ki aşkla, şevkle, dört elle sarılsın ve işine devam etsin. Maalesef, şu anda geçici çözümler buluyoruz. Bizim yakınımıza yaklaşamayacak yerlerden et ithalatı yapıyoruz. Üreticinin tabii ki kârlı bir şekilde üretim yapıp, piyasaya arz edebileceği, tüketicinin de alım gücüyle birlikte rahat alabileceği bir politikayı destekliyoruz. Fakat hükümet şöyle bir şey yapıyor: 'Sadece Et Süt Kurumu ya da Tarım Kredi Kooperatif Marketler de eti, sütü ve temel gıda maddelerini ucuzlatıyor ama bu yeterli değil. Burada çözüm oluşturmak lazım. Yani sadece Et Süt Kurumu'nu ya da Tarım Kredi Kooperatifleri'ni sübvanse ederek, orada zararına satış yapıp, görev zararı yazmaktansa piyasa ve arz talep dengesini düzgün oluşturmak gerekiyor. Ziraat Mühendisleri Odası olarak böyle düşünüyoruz." şeklinde konuştu.
"Plan, program ve sübvansiyonlarla üreticiyi desteklenmeli"
Tarım Kanunu'nda çiftçiye verilecek desteğin belirlendiği fakat hayata geçirilemediğine dikkat çeken Korkut, sözlerine şöyle devam etti:
"Tarım Kanunu'nda şöyle bir madde var: 'Üretici ve çiftçiye verilecek olan destek, Türkiye'nin Gayri Milli Safi Milli Hasılası'nın yüzde 1'inden az olamaz.' Bu bir kanun ama bu kanun hiç uygulanmadı. Ne uygulanıyor? Üreticiye geçen sene verilen destek yüzde 0,4. Yüzde 1'den az olamaz dediğimiz şey 0,4'e denk geliyor. Bu yılki destek de elli küsur milyar olarak açıklandı. Bu yılki bütçede ayrılan payın karşılığı Gayri Safi Milli Hasılaya baktığımızda 0,4.Bir kere burada ilk önce Gayri Safi Milli Hasıla'nın yüzde 1'den az olamaz kanunun uygulanması, desteklerin zamanında ödenmesi gerekiyor. Üretici ne ekeceğine karar verirken, hangi ürüne ne kadar destek verilecek, nasıl verilecek, ne zaman verilecek? Bunların belli olması lazım ki hatta bir adım ilerisi ürünün taban fiyatının bile önceden belirlenmesi gerekiyor. Maalesef, yurt dışında bu iş böyle işliyor. Üretici soya, pamuk, mısır ekiyor, biliyor ki ürününü üretip götürdüğünde Toprak Mahsulleri Ofisi'ne şu fiyattan satacak. Ona göre üretim yapıyor. Bizde böyle değil. Toprak Mahsulleri Ofisi ne kadar mal, ne kadar buğday, ne kadar mısır alacak, kaça alacak, alacak mı, almayacak mı, destek ne, nasıl, ne zaman ödenecek? Bunların hiçbirisi belli değil. İcra makamlarını belli tedbirleri baştan alıp, planlı programlı bir şekilde üreticiye yansıtması lazım. Üretici de ona göre ne ekecek ne biçecekse bunlara karar verecek. Bu iş plan, program ve teşvikler ile yönlendirme, sübvansiyonlarla üreticiyi destekleme şeklinde olmalıdır. Üretici mutlu olmalı. Üretmek, mutlu olmak için de üç beş kuruş kazanması lazım. Çoluğunu çocuğunu beslemesi, hayvanını kesime göndermemesi ve ürününü çöpe dökmemesi lazım."
"Buharlaşma, kanalların ve kanaletlerin düzgün olmaması büyük su kaybına neden oluyor"
Yağışların az olması sebebiyle mevsimsel bir iklim krizi yaşanabileceğini kaydeden Korkut, "Birçok baraj seviyeleri yüzde yirmi'lerin hatta onların altına düşmüş. Kış çok ılık geçti. Kar yağışları, yani rezerv dediğimiz ki barajları, göletleri ve yeraltı sularını besleyen kar yağışlarıdır, bunların da yeterli olmadığını düşünüyorum. Kuraklık ile yaşayacağımız felaket artık kapımızda falan değil, kuraklık başköşeye gelmiş oturmuş durumda. Bu sorun sadece Türkiye'nin sorunu değil. Belki de dünyanın sorunudur ama dünya bu konuda yıllardır bir takım tedbirler alıyor. Yer altı sularının kullanımını sınırlamak ya da ya da tasarruflu kullanılması, yer üstü kaynaklarının yine basınçlı sulama sistemlerine geçilmesi gibi birçok sayıda yatırımlar yapıp, kuraklığa karşı ciddi tedbirler alınıyor. Adana bunun en açık örneğidir, hala Çukurova'da basınçlı sulama sistemleri hayata geçmiş değildir. Şehrimizin içinden geçip, ovaya ulaşan sulama kanalları var. Barajdan sulama kanalına giden belli orandaki suyumuz son noktaya ulaştığında yüzde yetmiş'lere varan su kaybı söz konusu oluyor. Buharlaşma, kanalların ve kanaletlerin düzgün olmamasından dolayı kaçaklar da eklendiğinde, bu çok büyük bir kayıp. Basınçlı su sistemlerine yatırım yapılması, öncelik ve teşvikler verilmesi gerekiyor ki devlet bunu büyük oranda yapıyor. Tarım Bakanlığı'nın, eğer üreticilerin projeleri onaylanırsa damlama sulama sistemleri ile ilgili yüzde elli hibe desteği var." ifadelerini kullandı.
"Beş meslektaşımızı depremde, Adana'da yıkılan binalarda kaybettik"
'Ziraat Mühendisleri Odası Adana şube olarak sahadayız' diyen Korkut, şunları söyledi:
"Deprem bölgesinde olmamız nedeniyle, belki biraz diğer illere göre hafif atmış olmamıza rağmen, sonuçta bizim de kayıplarımız var. Beş meslektaşımızı depremde Adana'da yıkılan binalarda kaybettik. Onları rahmetle anıyorum. Biz, Ziraat Mühendisleri olarak tarımın sürdürülebilirliği açısından ovada yönlendirmeye devam ediyoruz ve kesintiye uğramasını istemiyoruz. Krizlerin aşılması için canla başla çalışıyoruz. Bilim ve teknolojinin önderliğinde adımlar atıyoruz. Lütfen, sesimizi yetkililerin duymasını istiyoruz. Bilim ve teknolojiyi ön plana çıkarıp, halkın yararına, hep birlikte el ele bir şeyler yapalım. Bize düşen bir şey varsa, Tarım Bakanlığı ile ortak hareket ederek, biz buna da her zaman hazırız. Ne yapacaksak, halkın yararına yapalım. Ziraat Mühendislerimize de güvenelim. Onların daha fazla devlet kadrolarında istihdam edilmelerine önem verip, sağlayalım çünkü 6-7 yıldır neredeyse devlet kadrolarına Ziraat Mühendisi alımı yok. Şu anda Ziraat Mühendisleri'nde yaklaşık 40 binlere dayanmış bir işsizlik var. Ziraat mühendislerinin de en fazla çalışma alanı, en yoğun çalışabilecekleri alan devlet kadroları, bakanlıklar ki sahada daha etkili olmak için, buralarda çok fazla ihtiyaç olduğunu düşünüyorum." (İLKHA)