Eğitimci Yazar Daban: "Çocukları yaşanan acıyla baş başa bırakmamalıyız"
Kahramanmaraş merkezli yaşanan deprem sonrası aile içi yaşanan kayıpların çocuklarda travmatik sonuçlar doğurabileceğini söyleyen Eğitimci Yazar Korkut Daban, çocukların yaşanan acıyla baş başa bırakılmaması gerektiğini belirtti.
Kahramanmaraş depremiyle yaşanan ve bir çok ilde yıkıma neden olan felaketten dolayı yakınlarını kaybeden yüz binlerce çocuk ciddi travmalara maruz kaldı.
Depremzede çocuklara karşı nasıl davranılması gerektiği ile ilgili açıklamalarda bulunan Eğitimci Yazar Korkut Daban, konuyla ilgili İLKHA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Deprem sonrası yaşanan travma dolayısıyla öncelikle anne babaların inisiyatif alması gerektiğini söyleyen Daban, "Bizim burada en çok ilgilendiğimiz kitle genç kardeşlerimiz, ergen diye tanımladığımız kitle. Depremin bu kitlenin gelişim çağına denk gelmesi ayrı bir etkide bulundu. Şu an yaralarımızı sarma aşamasındayız. Dolayısıyla ilk günlerdeki şiddetli travmanın yerini biraz daha ılımlı duygulara bıraktığına inanıyorum." dedi.
"Hoşgörülü olmayı tavsiye ediyorum"
Birinci dereceden yakınlarını kaybetmiş insanlara karşı hassas davranılması gerektiğine vurgu yapan Daban, "Empatide bulduğumuz takdirde, ne kadar acı hissettiklerini bizler de hissedebiliriz. İnancımız gereği de bu noktada hassasiyetlerimize dikkat etmemiz gerekiyor. Keza giden binlerce can ve bu canların bir daha gelmeyecek olduğunu bilmek, fani olarak tanımladığımız bu dünyada dahi insanı etkileyecektir. Efendimizin (Sallallahu Aleyhi Veselem) çocuğunu kaybettiğindeki üzüntüden yola çıkarak, bu noktada biraz daha anlayışlı, hoşgörülü olmayı tavsiye ediyorum." dedi.
"Bir yere gitti, gezmeye gitti, şuraya gitti dememeliyiz"
"Normal zamanlarda da bir ergen veya bir çocuk yakınını kaybettiği zaman duygusal anlamda ciddi çöküntüler yaşayabiliyor" diyen Daban, şunları kaydetti:
"Özellikle '0-6 yaş grubu' dediğimiz çocuklarımızın duygusal olarak yaşadıkları en büyük sıkıntı şu: 'Bir annenin babanın kaybolması veya yok olması. Bu nedenle çocuklarımıza ölümü anlatırken, özellikle küçüklerden başlıyorum. 'Bir yere gitti, gezmeye gitti, şuraya gitti dememeliyiz. Neden? Ölüm kavramını onların anladığı dilde en basit haliyle anlatmamız gerekiyor ki çocuğun ileriye dönük bir beklentisi olmasın. Çocukların acıyı ve üzüntüyü yaşaması gerekiyor. Ancak bunu yaparken de çocukları tamamıyla o acıyla baş başa bırakmamalı. Hayatın, normal yaşamın devam ettiğini unutmayacağız. Dolayısıyla bir taraftan acımızı yaşayacağız bir taraftan yasımızı tutacağız, kabir ziyareti yapılması gerekiyorsa kabir ziyareti yapılacak ama normal hayatta yapılması gereken şeyler de yapılacak. Bu nedenle çocukların, gençlerin ve ergenlerin ilgi alanlarıyla alakalı faaliyetlerde bulunulması lazım."
"Normal hayatın devam ettiğini onlara hissettirebilmeli"
Çocuklarla ve ergenlerle yapılan sohbetlerin büyük bir kısmının deprem içerikli olmaması gerektiği uyarısında bulunan Daban, "Bizler inanmış insanlar, teslim olmuş insanlar olarak şunu biliyoruz: 'Hak ve emanet sahibi verdi, emanet sahibi aldı.' Dolayısıyla ağırlıklı olarak ölümle ilgili sohbetlere devam ederseniz, farkında olmadan bu genç ebeveynlerin bilinçaltını bu anlamda çökertirsiniz ve duygusal anlamdaki travmatik durumlar, kısa vadede bunun farkına varamazsınız, ilerleyen zamanlarda ortaya çıkar. Özellikle normal hayatın devam ettiğini onlara hissettirebilmeliyiz. Oyun çocuklarına da; 'Biz acımızı yaşarken, şimdi oyun zamanı mı?' dememek gerekiyor. Yani o çocuğun parka çıkması gerekiyor. Bu noktada yetişkinlerin, gençlerin, ergenlerin de kapalı mekanlardan dış mekanlara çıkmasının, mekan değiştirmede mutlaka ferahlık vardır, nefes alma ve normal hayata dönmesine katkı sağlayacağına inanıyorum. Normalleşme sürecini onlara sağlıklı şekilde aktarırsak, emin olun bu travmatik durumu biraz daha hafif atlatacak duruma getiririz." ifadelerini kullandı.
"Yaşanan afeti yavaş yavaş bilinçaltlarında unutturmamız gerekiyor"
Depremde başka illere göç etmiş insanlarla ilişkilere de dikkat edilmesi gerektiğini ifade eden Daban, "Özellikle evlerimizde misafir ettiğimiz, depremimizede vatandaşların konuk olduğu illerden bahsediyoruz, 71 vilayetimizden bahsediyoruz. Evinizde, misafirhanenizde veya ikinci bir evinizde konuk etmiş olduğunuz depremzedelere karşı tutum şu olmamalı: Merhamet duygusu mutlaka olmalı ama merhamet duygusunu çok ileri taşıyıp, acıma duygusuna getirirseniz hem bu bireyin duygusal anlamda çökmesine hem de orta vadede iyileşmesine katkıda bulunmazsınız. Eğer ki insanların iyileşmesine, normalleşmesine katkıda bulunmak istiyorsak, bu yaşanan afeti yavaş yavaş bilinçaltlarında unutturmamız gerekiyor. Yani normal zamanda bir misafirimiz bir arkadaşımız bir akrabamız evimize geldiğinde nasıl bir sohbet konusu, içeriği oluşturuyorsak aynı içerikle devam etmeliyiz. Onlara ne kadar normal davranışlar sergilersek, bu sürecin, normalleşme yönünde o kadar hızlanacağına inşallah tanık olacağız." şeklinde konuştu.
"Sevdiklerimizle, ailemizle, yakınlarımızla daha fazla zaman geçirmeliyiz"
Depremin en ağır etkilerinden bir tanesini can kayıpları olduğuna dikkat çeken Daban, "Maddi kayıplar inanıyoruz ki bir şekilde yerine gelecek, bu noktada gerek kamu kurumları gerekse özel kurum ve kuruluşlara; özellikle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'na ve Milli Eğitim Bakanlığı'na önemli görevler düşüyor. Bu noktada yapılması gereken şudur: 'Birebir markaj.' Yani hepimizin, üstümüze bir sorumluluk alması lazım. Bu depremzedeler bizim insanımız bizim kardeşimiz. Kardeşlik hukukundan hareketle, karşılaştığımız her türlü olumsuz duruma sahip çıkmamız gerekiyor. Hepimiz aslında psikolojik danışmanız çünkü biz terapiyi hep uzmanlardan alınan bir uygulama olarak görüyoruz. Aslında terapi dediğimiz olay dost meclisi, sıla-i rahimlerde yapmış olduğumuz duygusal alışverişlerdir. Bu noktada en çok dikkat etmemiz gereken husus da bu olmalı. Daha fazla gidip gelmeliyiz, sevdiklerimizle, ailemizle, yakınlarımızla daha fazla zaman geçirmeliyiz. Geriye dönük tüm olumsuzlukları unutacağız inşallah. Tıpkı cenazelerimizi gömdüğümüz gibi bu olumsuz duygu ve düşünceleri de gömmemiz gerekiyor. Keza bu duyguları yaşattığımız takdirde travmatik olayı atlatmamız uzayacaktır." ifadelerini kullandı. (İLKHA)