Deprem bölgesindeki kültür varlıklar ayağa kaldırılacak
Kültür ve Turizm Bakanlığı, deprem bölgesinde hasar gören kültür varlıklarının yeniden ihya çalışmalarını, konunun tüm paydaşları ile yürütecek.
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Yardımcısı Yahya Coşkun, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat'ta meydana gelen depremlerden etkilenen kentlerdeki kültür varlıkları, müzeler, ören yerlerinin durumu ve restorasyon çalışmalarına ilişkin açıklamalarda bulundu.
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün, Türkiye'nin en eski kurumlarından biri olduğuna ve Osmanlı dönemindeki Müzeyi Hümayun'dan başlayan tecrübesiyle neredeyse 2 asra yakın tarihi bulunduğuna işaret eden Coşkun, bu sürede Türk müzeciliğinin hem doğal afetlerle hem işgal ve savaşlarla birçok defa sınandığını, Birinci ve İkinci Dünya savaşlarında eserlerin müzelerden çıkarılarak, Türkiye'nin muhtelif yerlerindeki depolarda bombalardan saklandığını söyledi.
Coşkun, son 3 yılda ise Türk müzeciliğinin önce Kovid-19 salgınıyla daha sonra yangın ve depremle sınandığını belirterek, "Afetlere karşı önceden hazırlıklıydık. Son 20 yılda yüzlerce müzemizi yeniledik. Yeni yaptığımız müzeleri akıllı binalar halinde son teknolojiyle inşa ediyoruz. Yenilediğimiz müzelerin de başta depolarını sonra da sergilerini, vitrinlerini yeniliyoruz. Depolarımız akıllı sistemlerle yapıldığı için deprem esnasında neredeyse hiçbir sorun yaşanmıyor. Vitrinlerimizde de eserlerimiz sabitlendiği için çok büyük problem olmuyor" diye konuştu.
Kahramanmaraş merkezli depremlerde de genel müdürlüklerinin Afet Acil Durum Eylem Planı'nı başarıyla uyguladıklarını dile getiren Coşkun, depremlerin ardından ekiplerinin gün ağarmadan yola çıktığını, eylem planı çerçevesinde kimin nerede görevli olduğunun önceden belirlendiğini, bu kapsamda deprem bölgesine ulaşan ekiplerin güvenliğin tesisini sağladıklarını anlattı.
Depremlerin ilk gününün akşamı hasar tespitinin tamamlandığını, 2. gün UNESCO Dünya Miras Listesi'ndeki alanların ve ören yerlerinin kontrol edildiğini, daha sonra da tescilli kültür varlıklarına bakıldığını dile getiren Coşkun, "Deprem bölgesindeki 29 müzemizde tamamen yıkılan hiçbir müzemiz yok. Sadece fiziki hasar bulunan yer Hatay Müzemiz. Onun da bir bloğunda hasar var. Diğer müzelerimizde ciddi problemler yok" bilgisini paylaştı.
Coşkun, bazı müzelerdeki eserlerin güvenli depo müzelere nakledildiğini, Diyarbakır ve Hatay Necmi Asfuroğlu müzelerinde hasar gören eser bulunmadığını, Osmaniye, Kilis, Kahramanmaraş'ta birer, Şanlıurfa Müzesi'nde ise yaklaşık 15 eserin küçük zararlar gördüğünü söyledi.
Yerinden oynama sonucu çatlaklar oluşan bu eserlerin büyük çoğunluğunun restorasyonunu tamamladıklarını bildiren Coşkun, "Müzelerdeki mozaiklerde ünik diye değerlendirdiğimiz, bir eşi benzeri daha olmayan eserlerimizde herhangi bir zarar yok" dedi.
"Nemrut, Göbeklitepe gibi alanlarda neredeyse milim oynama yok"
Coşkun, UNESCO Dünya Miras Listesi'ndeki alanlardan sadece Malatya Aslantepe Höyüğü'nde hasar meydana geldiğini, höyüğün bazı kerpiç duvarlarında kayma ve üst çatı örtüsünde çökme yaşandığını, Diyarbakır surlarında küçük dökülmeler olduğunu anlatarak, "Onun haricinde Dünya Miras Listesi'ndeki alanlarımızda herhangi bir sorun yok. Hatta Nemrut, Göbeklitepe gibi alanlarda neredeyse milim oynama yok" diye konuştu.
Nemrut'ta ekiplerin 5-6 metreyi bulan kara rağmen depremlerin 2. günü dağa tırmanarak, durum tespiti yapmaya çalıştığını vurgulayan Coşkun, "İlk önce gözle yaptığımız tespitlerimizi, daha sonra Milli Savunma Bakanlığından destek alarak insansız keşif uçakları ve İHA'lardan aldığımız görüntülerle teyit ettik" bilgisini verdi.
Coşkun, Adıyaman'daki Karakuş Tümülüsü'nde bir sütunun devrildiğini, üstündeki tokalaşma sahnesinin ünik bir eser olduğunu, bu nedenle ilk günlerde Adıyaman Müzesi'nde koruma altına alındığını dile getirdi.
"Tescilli kültür varlıklarının restorasyonunda Bakanlığımız öncü rol üstlenecek"
Kültür ve Turizm Bakanlığı ile kamuya ait olmayan tescilli kültür varlıklarındaki hasarın tespiti için genel müdürlüklerinden 502 çalışan ile Vakıflar Genel Müdürlüğü uzmanlarının alana çıktığını, ilk hasar tespitlerinin yapıldığını, detaylı tespitler için de çalışmaların sürdüğünü bildiren Coşkun, şöyle devam etti:
"Her kimin mülkiyetinde ve tasarrufunda olursa olsun tescilli kültür varlıklarının restorasyonunda yeniden yapımında, ihyasında Kültür ve Turizm Bakanlığımız öncü bir rol üstlenecek. Maddi destek isteyenlere, maddi destek temin edecek, teknik destek isteyenlere, teknik destek verecek. 'Biz yapamıyoruz diyenler olursa da onların yerine onların mülkiyetinde bulunan tescilli kültür varlıklarını yapacak. Çünkü kimin mülkiyetinde olursa olsun bir şehre, asli sesini, asli kimliğini kazandıran şeyler en çok tescilli kültür varlıklarıdır. İster sivil mimarlık örnekleri olsun, ister vakıf eserleri olsun, ister dini eserler olsun Antakya özelinden başlayarak bu eserlerin her birinin çalışmasını paydaşlarımızla birlikte yapacağız."
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un Hatay'a tüm renklerini veren gerek azınlık gerek İslami vakıflarla bir araya gelerek, izlenecek yolu müzakere ettiğini anlatan Coşkun, ayrıca Ani Ören Yeri Kazı Başkanı Doç. Dr. Muhammet Arslan başkanlığında afet bölgesinde enkaz altında kalan eserlerin bulunması, belgelenmesi ve korunması için bir ekip oluşturulduğunu söyledi.
"Tek bir taşı bile zayi edilmez"
Coşkun, Antakya'daki yaklaşık 800 tescilli kültür varlığının üçte birinin yıkık ya da ağır hasarlı, önemli bir kısmının ise orta hasarlı olduğunu, hiç yıkım olmayanların da bulunduğunu belirterek, "Ama her depremle listemiz yeniden düzenleniyor. Arkadaşlarımız da yeni baştan başlayıp bir değişiklik var mı diye kontrol ediyor. Az az da olsa listemizde değişiklikler oluyor" ifadelerini kullandı.
Yahya Coşkun, restorasyon çalışmalarına ilişkin şu bilgileri verdi:
"Bilimsel öncelik mümkün olduğunca kendi taşını, kendi yapısını kullanarak eseri restore etmektir. Hatta birçok zaman eserin tamamlanıp tamamlanmayacağı önce bilim heyetleriyle kararlaştırılır. Eğer eserin tamamlanmasına karar verilirse kendi malzemeleri kullanılır, tek bir taşı bile zayi edilmez. Bilimsel olan yöntem de şiirsel olan yöntem de budur. Geçmiş asırlara tanıklık etmiş, kahkahalara, acılara tanıklık etmiş, taşı yeniden kullanıyoruz. Onun yerine yeni bir taş kesip koymak elbette mümkün. Ama böyle yaptığımızda yapının o üzerindeki izleri silkelemişiz gibi hissediyoruz. O yüzden öncelikli olarak kendi taşları, kendi parçalarıyla restorasyon sürecini başlatacağız. Ama kullanılamayacak derecede tahrip olmuş olanlar varsa olabildiğince asli unsurlarına, orijinal kimliğine uygun yapılacak. Bunlar bilim heyetlerinin yönlendirmeleriyle şekillenecek." AA