• DOLAR 34.614
  • EURO 36.38
  • ALTIN 2922.887
  • ...
Deprem sonrası "yas sendromu" nasıl atlatılır?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Kahramanmaraş merkezli etkileyen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin başta depremzedeler olmak üzere toplumun geneli psikolojik anlamda etkilendi.

Depremi yaşamanın hem sağ kurtulanlar hem de yakınlarını yitirenler için çeşitli ruh sağlığı bozukluklarına neden olabileceğini ifade eden uzmanlar, birlik ve beraberlik içerisinde acının şimdi yaşanarak sindirilebileceğini ve zaman içerisinde en aza indirilebileceğini belirtiyor.

Psikiyatrist Dr. Haydar Çağlağan, konuyla ilgili İLKHA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

"Şimdi acı yaşanacak, sindirilecek ve zaman içerisinde en aza indirilecek"

Başta deprem olmak üzere doğal afet ve kazalarda kime ne olacağını seçmenin kimsenin elinde olmadığını belirten Çağlağan, "Kimsenin 'ben ölseydim de kızım yaşasaydı' deme hakkı yok dolayısıyla deprem sonrası 'ben oğlumu, ben kızımı, ben eşimi koruyamadım' gerekçesi kişinin kendi kendini rahatlamasından kaynaklanıyor. Rahatlatabilmesi için de kişinin kendini yargılaması, suçlaması başlıyor. Bu durum belirli bir süre devam eder. Kişiye 'niye sen bu kadar bu işi uzatıyorsun?' diyemeyiz. Tam tersini sen bununla ilgili her türlü oluşan duygu ve düşüncelerini sergile, onları yaşa ama daha 'ne yapabilirdim de yapmadım.' sorusunu söyle. Deprem kayıplarında bizim görmediğimiz sadece travma gibi algılıyoruz. Travmanın dışında annesini, babasını, oğlunu, kızını kaybetme yas sendromunu devreye sokar. Nedir yas sendromu? Yaşanması gereken bir şey, ne denli olursa olsun ister doğal bir ölüm olsun ister afete bağlı olan bir ölüm olsun yasın yaşanması gerekiyor. O yas yaşanacak, sindirilecek ki zaman içerisinde de keşkeler devreden çıksın. Şimdi insanlar; 'Ben zamanında babamı doktora götürseydim, ben depremde de zamanında böyle ev değil de şöyle ev alsaydım.' der. Onlar yaşanacak sindirilecek ve bir süre sonra şunun farkına varılacak; 'Benim bu işte dahilim ne? Ben ne yaptım ve burada kastım var mıydı?' ve öğrenecek ki kastı yoktu. O zaman ne olacak? Kademe kademe rahatlayacak. Kayıplarda, kayba bağlı olarak kesinlikle yoksunluk, mesela kişinin kolu kesilmiş ampute olmuş, onu yaşayacak. Eğer onu yaşamadan üstünü örter ise daha sonra biz onu aylar sonra, hatta yıllar sonra hastalık olarak karşımıza gelir, onu tedavisine uğraşırız. Bu nedenle şimdi acı yaşanacak, sindirilecek ve zaman içerisinde en aza indirilecek. Burada en önemli konu bugünkü hayatta güven ve geleceğe güven ve gelecek kaygının ortadan kaldırılmasıdır." dedi.

"Beraberlik, aynı acının yaşanması, aynı acının paylaşılması da yine rehabilite etkisi yapar"

Bu süreçte kişilerde 'ben ölseydim de o yaşasaydı' şeklinde duyguların yaşanacağını vurgulayan Çağlağan, "Kişiye, 'Sen bunu niye böyle düşünüyorsun' dediğiniz zaman hiçbir şeye cevap veremez. Bir başka konu da annemiz öldü, üzüldük ama hayatta devam ediyor diyoruz. O devam eden hayatın daha sağlıklı, gerçekçi, daha mutlu, daha huzurlu devreye sokulması, kişinin mevcut olan gerilimin, stresin, travmayı en aza indirir. Ama orada takılıp kalırsa ki birçok kişi takılı kalır, birçok çok takılı kalan kişi temel de güven duygusu, yaşam arzusu, inancıyla ilgili sorun ve sıkıntıları olan kişilerdir. Durumun iyi hissedilmesi gerekir. Bir olay yaşandı olayda deprem. Bu beni seçmedi. Benimle birlikte binlerce kişiyi seçti; ben çocuğumu kaybettim, o annesini kaybetti, öbürü kardeşini kaybetti, öbürü hanımını kaybetti. Yani beraberlik, aynı acının yaşanması, aynı acının paylaşılması da yine rehabilite etkisi yapar. Tek bir kişinin olması, insanı daha fazla acıtır. Ama bakar o şunu kaybetmiş, öbürü en sevdiği çocuğunu kaybetmiş, ben de kaybettim. Bu gideni yere geri getirir mi? Getirmez. Ama o paylaşım, o özdeşim kısmen de olsa rahatlatmaya sebep olur." ifadelerini kullandı. (İLKHA)



Bu haberler de ilginizi çekebilir