28 Şubat mağduru Dr. Bedir: 28 Şubat sürecinin etkileri devam ediyor
İslam dininin bireysel ve toplumsal hayatta yaşanmasını engellemeye çalışma süreci olarak bilinen 28 Şubat döneminde birçok zulme maruz kalan Doktor Deniz Işıker Bedir, 28 Şubat sürecinin kişilerde etkilerinin devam ettiğini belirtti.
1997'de Türkiye'de İslam dininin bireysel ve toplumsal hayatta yaşanmasını engellemeye yönelik gerçekleştirilen 28 Şubat post modern darbesi sürecinde birçok bayan öğrenci ve kamu çalışanı, çeşitli zulüm ve baskılara maruz kaldı.
28 Şubat sürecinin üzerinden tam 27 yıl geçti. Ancak mağduriyet çekenler, bu sürecin etkilerinin devam ettiğini belirtiyor.
Mardin Artuklu Üniversitesi'nde Doktor Öğretim Üyesi Psikolog Deniz Işıker Bedir, başörtüsü nedeniyle birçok zulme maruz kaldıklarını belirterek, yaşadıkları sıkıntıları İLKHA muhabirine anlattı.
28 Şubat sürecinden en çok etkilenenlerin kadınlar olduğuna dikkat çeken Bedir, birçok kadının işinden, sağlığından, eğitiminden alıkonulduğunu ifade etti.
"Dindar kişileri hedef alan bir darbeydi"
Bedir, sürecin uzun bir süreç olduğunu ve milyonlarca insanı etkilediğini vurgulayarak, "28 Şubat'ın artık 27'nci yılına girdik. Bu sürecin üzerinden asır geçti fakat hala etkilerinin devam ettiğini söyleyebiliriz. Her yıl 28 Şubat'ta bu konu hakkında konuştuğumuz zaman aslında görüyorum ki özellikle seminerlerde ya da böyle bir konferans ortamında konuştuğumuz zaman görüyorum ki hala mağdurları bu konudan çok etkileniyor hala psikolojik olarak çok yıprandıklarını ve bu sürecin devam ettiğinden bahsediyorlar. Bu Tabii ki toplumsal travma olup sadece bireysel bir travma değil. Çünkü hem çok uzun yıllar devam etti hem de kirleri çok uzun yıllar devam etti hem de belki milyonlarca insanı etki altına aldı. Dolayısıyla Türkiye'de belki de neredeyse Türkiye'nin yarısında her evde 28 Şubat'ın etkileri yaşandı. Tabi dindar kişileri hedef alan bir darbeydi. Diğer darbelerden farkı çok daha uzun sürmesi hem post modern bir darbe olmasıdır." şeklinde konuştu.
Bedir, " Devletin birçok kurumu ve birçok farklı elden yapılmış olması aslında 28 Şubat'tı farklı kılıyor bizim açımızdan. Çünkü devlet kurumları dediğimiz askeriye var, rektörler var medya ayağı var, farklı farklı o kadar çok ayağı var ki bunun o yüzden etkileri de çok çok daha derinlemesine oldu diyebiliriz. Burada benim özellikle odaklandığım nokta şey başörtülü kadınlar oldu. Özellikle etkilendiğini düşündüğüm kesim başörtülü kadınlar oldu. Elbette ki birçok dindar erkek de işlerinden alındı, askeriyeden yaş kararlarına ihraç edilenler oldu, farklı bir sürü süreç yaşandı hapse girenler oldu, suçsuz yere hapse atılanlar ve hala hapiste olanlar var. Bunların arasında fakat etki alanı olarak başörtüsü yasağı özellikle hem eğitim hakkını hem de çalışma hakkını kadınların ellerinden aldığı için başörtülü kadınların bu durumdan çok daha fazla etkilendiklerini söyleyebiliriz. Birçok psikolojik etkisi olduğundan da bahsedebiliriz." ifadelerini kullandı.
"Kadınların hakları elinden alındı"
Süreç içerisinde kadınları en çok karşılaştıkları mağduriyetlere değinen Bedir, "Başörtülü kadınlar hem okullarına alınmadı hem sınavlara alınmadı hem de kamuda çalışma hakları ellerinden alındı. Fakat bu sadece kamusal alan denilen yerde olmadı. Özel şirketler de başörtülü kadınları işe almadı ya da bir okul gezisine giden kadın da başörtülü olduğu için bazen o okul gezisine alınmadı ya da sağlık hakkı elinden alınan kadınlar oldu Medine Bircan örneği gibi. Sırf sağlık karnesindeki fotoğrafı başörtülü diye tedavi edilmeyen ve sonrasında vefat eden neredeyse 80 yaşlarında bir kadından bahsediyoruz. Dolayısıyla bu sadece okuyamamak ya da iş yerine gidememek gibi bir şey değil bu etki alanı çok geniş bir şey ve bunun bir travmaya dönüşmesi de daha çok devlet eliyle yapılmış olması birinci neden. İkinci nedeni insanların hem aşağılanması hem suçlanması hem de birçok gündelik hayattaki haklarının elinden alınması olarak görebiliriz bunu. Dolayısıyla etki alana gerçekten çok büyük ve gündelik hayata da sirayet etmiş bir yasaktan bahsediyoruz. Tabii bu hesap çok uzun sürdü. Başlarda 2-3 yıl özellikle çok büyük baskılar vardı. Sonrasında ise başörtülü kadınlar üzerinde neredeyse 2017 yılına kadar başörtüsü yasağı tam anlamıyla çözülemedi. Tabii ki bu denendi 2008 yılında fakat hem mutabakat sağlanamadı hem de askerin muhtıra tehdidi oldu. Dolayısıyla 2013 yılına kadar biz kamuda çalışamıyorduk." ifadelerini kaydetti.
"Kıbrıs'ta baş örtü yasağı yok diye eğitim için oraya gittim"
Maruz kaldığı sıkıntıları aktaran Bedir, " Örneğin ben burada üniversiteye başladığım zaman başka üniversiteyi tercih etmeme nedenlerinden en önemlisi diğer üniversitelerde başörtüsü yasağı olmasıydı. Eğitim hakkı açısından da birçok şey yaşadım. 3 şehir değiştirdim, sonra Kıbrıs'a gittim orada baş örtü yasağı yok diye. Burada herhangi bir üniversitede okuyamadım. İmam Hatip mezunuyum dolayısıyla o dönemde meslek liselerinin özellikle imam hatipler için yapılan bir şeydir zaten bu puanları kırılıyordu ve istedikleri üniversiteye giremiyorlardı. Yani burada nesiller böyle devam eden bir kayıplar var aslında. Türkiye'de genç neslin yok edilmesi anlamındadır. Çünkü psikolojik olarak çok büyük bir tahribatı var bunu görebiliyoruz." dedi.
Bedir, çoğu kişilerin halen mağduriyet içinde olduklarını belirterek, "Hala Mağdur olan kadınlar var. Eğitim hakkı elinden alınarak okuyamayanlar oldu. Sonrasında tekrar okula dönemedi veya belki de40-45 yaşlarından sonra dönenler oldu. O zorlukları yaşadı. İş hayatına geri döndü ama birçok hakkı elinden alınanlar oldu. Tekrar sıfırdan başlamak zorunda kaldı kadınların çoğu bu durumdaydı. Dolayısıyla büyük bir hak kaybı söz konusuydu ama asıl şey insanları etkileyen yine bu kadar hala insanların içinde bir acı hatıra olarak kalması bu sürecin hatta çok yakın bir tarihte yaşanması hem de yeterince yüzleşilmemiş olmasıdır. Çünkü görüyoruz ki darbeyi alanlar hakettikleri bir ceza almadılar. Evet yargılandılar ama sadece asker kanadı yargılandı, onlar da sembolik cezalar aldılar. Ne YÖK'tekiler ne o dönemin üniversite rektörleri ki aralarındaki sembol isimlerden mesela Kemal Alemdaroğlu gibi. Ne o dönemin yargı mensupları ne farklı kurumlarda bu sorunu yapanların hiçbiri yargılanmadı, hiçbiri bir ceza almadı. Hatta bazıları hala üniversitelerde rahatlıkla hocalık yapabiliyor. Görüyoruz ki biz hakkınca helalleşilmediği, hakkınca karşılığının alınmadığı bir suç aslında bizim açımızdan hala o yaranın kanaması anlamına geliyor. Her 28 Şubat'ta da buna tekrar şahit oluyoruz." ifadelerine yer verdi.
"Türkiye bir darbe ülkesidir maalesef"
28 Şubat 1997'den bu yana değişen süreç hakkında bilgi veren Bedir, "O süreçten şimdiki zamana kadar çok büyük kazanımlar oldu. Şimdi ben bir üniversitede hoca olarak çalışabiliyorum başörtülü olarak, Meclis'te başörtülü kadınlar var, başörtülü hakimler, savcılar var gerçekten başörtülü kadınlar var. Özellikle birçok alanda rahatlıkla çalışabiliyorlar ama ötekileştirme bitmedi. Yani hala bazı alanlarda ötekileştirildiğimizi belli bir yerin mensubu olarak görüldüğümüzü görüyorum ve bunu genelde erkekler yaşamıyor, kadınlar yaşıyor. Çünkü kadınlar görünür bir şekilde dindar olduklarını gösteriyorlar başörtüleriyle. Dolayısıyla giyim tarzımız ne olursa olsun burada bir ötekileştirilmeye maruz kaldığımızı hissediyoruz. Ama tabii ki yine de o süreçten bu sürece çok şükür ki birçok kazanım elde edildi. Olması gereken buydu zaten. Verilmesi gereken haklar verilmiş oldu geç olsa da. Keşke bu tür olaylar, süreçler tekrar yaşanmasa. Çünkü toplumsal hafızalar çok kolay unutulabiliyor silinebiliyor. Türkiye'de 1960-70-80 darbelerini gördük sonra 28 Şubat'ı gördük, 15 Temmuz'u gördük Allah'a şükür gerçekleşmedi ama Türkiye bir darbe ülkesi maalesef. Keşke buna inanabilsek güvenebilsek böyle bir güvence olsa ve insanlar huzur içinde birbirini ötekileştirmeden yaşayabilse. Umarım bu zihniyet yerini güvenli nesillerle terk eder. Bu konuda en çok gençlerden ümitliyim. Allah bir daha bu süreçleri yaşatmasın inşallah." şeklinde kaydetti. (İLKHA)