''28 Şubatların yaşanmadığı Türkiye hepimizin en büyük güvencesidir''
28 Şubat post modern darbesinin yıl dönümü nedeniyle bir açıklama yapan Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Şanlıurfa İl Başkanı İbrahim Coşkun, darbenin hegemonik güçlerin müesses nizamı koruma amacıyla gerçekleştirdiği bir darbe olduğunu ifade etti.
Toplumun iradesine, inancına ve kültürüne vurulan karanlık bir darbenin adı olan ve üzerinden 26 yıl geçen 28 Şubat post modern darbesi, yaşattığı acılar ve meydana getirdiği büyük mağduriyet ve tahribatlar nedeniyle hafızalardaki yerini koruyor.
Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Şanlıurfa İl Başkanı İbrahim Coşkun, 28 Şubat darbesinin yıl dönümü nedeniyle bir yazılı açıklama yaptı.
"Müesses nizamı koruma amacıyla gerçekleştirdiği bir darbedir"
28 Şubatın toplumda korkunç bir gerilime ve psikolojik kaosa sebep olduğunu belirten Coşkun, "28 Şubat, milletin değerlerine göre siyaset yapılmasına, toplumun inancını yaşama hakkına, ekonomik sistemin yağma düzeninden kurtarılmasına, insanca hayat standartlarının oluşturulması gayretine karşı siyasi, ekonomik ve sosyal ayrıcalıklar sahibi hegemonik güçlerin müesses nizamı koruma amacıyla gerçekleştirdiği bir darbedir. Bağlantılı oldukları dış güçlerin maşaları olarak 28 Şubat’ın darbe heveslisi paşalarının demokrasiyi, doğrudan değil de yargı, basın, iş çevresi, siyasiler ve sivil toplum örgütleri eliyle vesayet altına almak sebebiyle bu süreç literatüre ‘postmodern darbe’ diye geçmiştir. Bu süreçte, başta eğitim olmak üzere, sosyal, kültürel, ekonomik alanda gözlenen tüm İslami ve manevi hassasiyetlere militarist yöntemlerle yapılan gayrimeşru müdahaleler, toplumda korkunç bir gerilime ve psikolojik kaosa sebep olmuştur." dedi.
"Zorbalığa dayalı bir yönetim oluşturulmuştur"
28 Şubatta binlerce insanın özellikle dini tutumları sebebiyle fişlendiğini ifade eden Coşkun, "Bütün darbeler gibi, millî iradeye karşı olduğu için dış bağlantısı açık ve tartışmasız olan 28 Şubat süreci, tüm değer ve birikimleriyle devlete, ülke ve millet çıkarına nefret ve düşmanlık üzerine kurulmuş, kurgulanmıştır. Necmettin Erbakan’ın başbakanlığında halkın özgür iradesiyle iş başında olan 54. Cumhuriyet hükûmeti, antidemokratik dayatmalarla istifaya zorlanmış, iktidar ve Meclis devre dışı bırakılmış, yasa dışı olarak ihdas edilen Batı Çalışma Grubu tarafından yasaklara ve zorbalığa dayalı bir yönetim oluşturulmuştur. Bu zorbalık merkezince, hâkim ve savcılar başta olmak üzere, bütün adalet ve hukuk mensuplarına, gazeteci ve sivil toplum temsilcilerine brifing ve talimatlar verilmiştir. Bu süreçte binlerce insanımız, özellikle dinî tutumları sebebiyle fişlenmiş, çoğunun sorgusuz sualsiz hakkı gasbedilmiş, yok sayılmış, binlercesi tutuklanmıştır." diye konuştu.
"Onlarca milyar dolarlık korkunç bir soygunla banka kasaları boşaltılmıştır"
İnanç, düşünce ve ifade özgürlüğünün yasaklandığını ve başörtülü öğrencilerin okullara alınmadığına dikkat çeken Coşkun, "İdeolojik nefretin fütursuz bir şiddet ve kıyımla insanımızı ötekileştirdiği bu keyfîlikler döneminde Türkiye’nin maddi, manevi tüm değerleri tehdit edilmiş, baskı altına alınmış, talan ve yağma edilmiştir. ‘Yeşil sermaye’ suçlamasıyla Anadolu’nun ekonomik birikimine el konulmuş, onlarca milyar dolarlık korkunç bir soygunla banka kasaları boşaltılmıştır. Kontrolden çıkan faiz, döviz, enflasyon ateşiyle birlikte ekonomik ve sosyal hayat felç olmuş; baskı ve zulümler, iç barışı ve sosyal düzeni tehdit eden huzursuzluklar üretmiştir. İnanç, düşünce ve ifade özgürlüğü yasaklanmış, bu gerekçeyle başörtülü öğrenciler okullara alınmamış, turnikelere ve ikna odalarına direnenlerin eğitim hakkı ellerinden alınmıştır. Çok sayıda kamu görevlisi yargısız infazlarla işten çıkarılmış, sürülmüş, cezalandırılmış, tutuklanmış; Kur’an kurslarının, imam hatip okullarının orta kısmının kapatılması, katsayı uygulamasının getirilmesi milletin tahammül sınırlarını aşmıştır." ifadelerine yer verdi.
Coşkun, sözlerini şu şekilde sonlandırdı:
"Bin yıl süreceği hezeyanı, faillerinin şuuraltı ve tarihsel husumetinin derin karanlık köklerini açıkça ele vermiştir. Hiçbir çağdaşlık veya irtica zırvası cürüm ve tertiplerindeki iğrençliği gizlemeye yetmemiştir. Bu kahredici durum, ‘beşli çete’ diye ünlenen sözde kimi sivil toplum örgütlerinin millete karşı darbecilerden yana faaliyetiyle daha da ağırlaşmıştır. Varlık temelleri ihanetin harcıyla karılmış bu örgütlerden kimilerinin bugün 'demokrasi' adına arzıendam etmesi onların karakterlerine uygun düşmeyen bir görünüm değildir. 28 Şubat zulmünün mimarlarının yargılanıp, hak ettikleri cezaya çarptırılmaları yeni Türkiye’nin bağımsız gücünü, hak ve adalet hassasiyetini, demokratik olgunluğunu göstermesi bakımından tarihî önemdedir. Ama asıl yargılama ve cezalandırma milletimizin vicdanında gerçekleşmiş, millete düşmanlıktan başka hüneri olmayan bu hainler sürüsü, millet için örmek istedikleri karanlık zindanlarda koyu, derin unutuluşa mahkûm edilmiştir. Ayrıca 28 Şubat’ın askeri kanadı dışında yargılanmayan hatta yeterince bu suçlarıyla gündeme bile getirilmeyen basın, sermaye ve sözde sivil toplum ayaklarının, yer yer bugün bile provokatif söylem ve eylem içinde olması üzücü bir durumdur." (İLKHA)