• DOLAR 34.646
  • EURO 36.384
  • ALTIN 2910.137
  • ...
Çocukları afetin yıkıcı psikolojisinden kurtarmak için ebeveynlere düşen görevler nelerdir?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Kahramanmaraş'ta meydana gelen deprem başta çocuklar olmak üzere herkesin psikolojisine olumsuz yönde etki etti.

Depremin bölgesinde yaşayanlar başta olmak üzere, televizyonlar ve sosyal medya vasıtasıyla tüm ülkede şiddetli bir travmaya sebep olması hasebiyle ebeveynlerin bu travmayı en aza indirgemek için ciddi manada destekleyici yönde olmaları gerektiğine vurgu yapana Mardin Artuklu Üniversitesi Psikolog/Psikiyatri Emin Kurtay, önerilerde bulundu.

Kurtay, "Doğada yaşam başlı başına zor bir olaydır. Bunun yanında psikolojik sorunlar eklendiğinde daha da zordur. Doğa her zaman kişiye yaşam imkânı sunar ve her türlü zorluğa karşı ayakta kalmayı sunar. Bunu sağlıklı atlatmak için doğayı bilmemiz ve doğanın bize ne verdiğini doğanın dilinden anlamamız gerekir. Ülkemizi sarsan depremler yüzyılın afeti olarak isimlendiriliyor. Bu afet sadece bedenleri değil, ruhumuzda da tahribatlar oluşturdu. Önümüzdeki yıllar görünen o ki bu büyük travmanın rehabilitasyonu için uzun uğraşlar verilecektir. Ama şu anda yapmamız gerekenler uzun yıllar uğraşacağımız rehabilite sürecinin temelini oluşturacaktır. Şu anda hem kendimiz hem de çocuklarımız için atacağımız adımları önemsemek gerekir. Afet sonrasını oluşan travmayı birincil ve ikincil olarak adlandırılır. Birincil travma depremden bizzat etkilenenler, ikincil travma ise, deprem bölgesinde olmayıp etkisine maruz kalanlardır. Depremin etkisi sadece depremden birinci derecede etkilenenleri değil, etki alanı olarak tüm ülkeyi hatta tüm dünyada etkisi altına aldı. Birincil travmayı yaşayan bireylerin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurup bu ihtiyaçlarını gidermek önceliklerimiz arasında olmalı. Depremden bizzat etkilenen bireylere yapılacak bir diğer öncelikli yardım ise psikolojik ilk yardımdır." şeklinde ifade etti.

"Psikolojik ilk yardımın İzle-bak, dinle ve bağ kurma olmak üzere üç temel ilkesi bulunur"

Afet bölgelerinde psikolojik ilk yardımın temel ilkeleri hakkında bilgi aktaran Kurtay, "Psikolojik ilk yardımın üç temel ilkesi bulunur. Bu eylem ilkeleri yaşanan kriz durumunda nelere bakılması, alana güvenle nasıl girileceği, krizden etkilenen kişilere nasıl yaklaşılacağını ve ihtiyaçları belirlendikten sonra nasıl destek verileceğini anlamamızı sağlar. İlk aşama ' İzle-Bak' yöntemiyle önce güvenli alan olmadığı gözlemlenir, acil temel ihtiyacı olan kişiler belirlenir ve ciddi stres tepkisi gösteren kişiler kontrol edilir. İkinci aşamada 'Dinle' yöntemiyle desteğe ihtiyaç duyan kişilere yaklaşılır, ihtiyaçları ve kaygıları sorulur, sadece dinlenilir ve sakin kalabilmesi için yardımcı olunur. Son aşama ise 'Bağ Kurma' yöntemi olup kişilerin temel ihtiyaçlarını belirledikten sonra gerekli hizmeti alabilecekleri yerlere yönlendirilir, doğruluğu kesinleşmiş ve açık, net bilgiler verilir, sevdikleriyle bağlantı kurmaları sağlandıktan sonra problemleriyle baş etmelerine ve sosyal destek sağlanmasına yardımcı olunur." şeklinde açıkladı.

İkincil travma yaşayan bireylerin psikolojik sağlamlılığına nasıl katkıda bulunabiliriz?

Kurtay, ikinci travmayı yaşayan kişilerin ebeveynleri tarafından yapılması ve izlenilmesi gereken yolları aktararak "Afetten birebir maruz kalmayıp medyadan veya birebir yaşayan kişilerin anlatımıyla öğrenen ve bu şekilde olaylara maruz kalan kişilerin travmatize olması ikincil travma olarak adlandırılmaktadır. Depremzedeler için ne yapıyorsak ikincil travma yaşayan bireylere de o şekilde özen göstermeliyiz. İkincil travma yaşayan bireylerde oluşan suçluluk duygusunun aza indirgenmesi için sosyal desteğin önemini burada daha iyi anlamaktayız. Devam eden rutin hayatlarına yavaş yavaş dönmeleri için onları desteklemeliyiz. Bu noktada bedenimizi harekete geçirmemiz iyi hissettirecektir. Açık havada yürüyüş yapmak veya nefes egzersizleri ile ilgili çalışmalar yapmak destekleyici bir faktör olacaktır. Sürekli sosyal medya ve diğer organlar aracılığıyla haberleri izleme kısmında kendimize sınırlandırma getirmeliyiz. Gündemi takip edecek kadar sosyal medya ve TV kullanımı hissettiğimiz suçluluk duygusunu aza inmesine yardımcı olacaktır. İçinizde hissettiğiniz duyguyu aile yakınlarınızla veya dostlarınızla paylaşmaktan çekinmeyin. İletişim halinde olmak sürekli deprem konusunun odak noktasından dağılmamıza sebep olacaktır." ifadelerine yer verdi.

Mardin Artuklu Üniversitesi Psikolog/Psikiyatri Emin Kurtay

Uyku düzeni hakkında da dikkat edilmesi gerekenlere değinen Kurtay, "Bu yaşanılan günlerin bir süreç olduğunu, yavaş yavaş bu yaşanılanların ve bireylerde bıraktığı yaraların sarılacağını unutmamalıyız. Sosyal bütünleşmenin ve dayanışma duygusunun kuvvetli olduğu toplumlarda TSSB (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) daha az gelişiyor. Bizim toplumumuzun sahip olduğu geleneksel değer ve kodlar, yaşanan bu felaketin anlamlandırılmasında yardımcı olabilir. Sadece travma değil yas da yaygın olarak karşılaşılacak bir durum. Sevdiklerini kaybeden bir insanın tüm dünyası değişmiştir. Özlem, keder, öfke ve hatta suçluluk duyguları kişiyi yoklamaya başlar." dedi.

Anne-babalar ya da çocuğun bakımından sorumlu yakınlar, kendileri için neler yapabilirler?

Ebeveynlerin çocuklarına karşı sergilenmesi gereken tavır hakkında da değinen Kurtay, "Çocukların yanında olan ve kendi duygularını düzenlemek için ihtiyaç duydukları ebeveynlerinin ya da bakım veren yetişkinlerin kendi tepkilerine dikkat etmeleri çok daha önemlidir. Yetişkin olarak bizlerin kendi duygumuzu regüle edebilmemiz hem çocuklarımız hem de kendimiz için büyük önem taşır. Yaşadığımız bu zorlu felaket sonrası hepimizin kalbi bu bölgede atıyor ancak çocuklarımızın yanında iken haberleri sınırlamak, çocuklarımızın bu haberlere maruz kalmasını önlemek uygun olacaktır. Buna ek olarak çocuklarımızın yanında yaşananlarla ilgili yorumlarımıza ve kendi kaygılarımızı nasıl dışarı yansıttığımıza dikkat etmemiz gerekiyor. Çocuklar depremin kendisinden korktukları kadar, depremin hayatlarında yol açacağı değişikliklerden, belirsizlikten ve sorunlardan da korkarlar." ifadelerini kullandı.

Çocuklarda olabilecek belirtiler

Depremin çocuklarda psikolojik olarak yaşattığı belirtileri sıralayan Kurtay, "Uyku düzensizlikleri, kabuslar, yatak ıslatma olabilir. Yalnız kalmaktan ve yanındakilerin uzaklaşmasından korkma, peşinizde dolanma olabilir. Sessizleşip içine kapanma, yaşanan bu olaylar üzerinde konuşmaktan kaçınma yaşanma olabilir. Bazı çocuklar bu belirtilerin hiçbirini göstermeyebilir, yaşadıkları sıkıntı dışarıdan fark edilmeyebilir. Bazı çocuklarda ise bu sıkıntılara bağlı davranışlar, haftalar ya da aylar sonra ortaya çıkabilir. Sizin felaket karşısında gösterdiğiniz tepkiler, çocuğunuzun da bu olaya nasıl bir anlam vereceğini ve bu olayla nasıl başa çıkacağını belirler. Siz panik içindeyseniz çocuk daha çok panik yaşar." şeklinde ifade etti.

"Her kriz bir fırsattır"

Kurtay, "Olaylar hakkında konuşmaktan kaçınmayın. Olanlardan sonra aklınıza kelime gelmiyorsa, ona sarılarak "Bu gerçekten hepimiz için zor bir durum" demek her zaman işe yarar. Sakin davranarak anne-baba olarak her zaman onun yanında olacağınızı belirtin. Olanlar konusunda çocuğunuza dürüst davranın. Durumun ciddiyetini inkâr etmeyin. "Üzülme her şey yolunda" demek çocuğun endişelerini azaltmaz. Çocuk yakın bir gelecek için bunun doğru olmadığını bilir. Ona karşı sıcak ve sevecen davranın. Çocukların duygu ve düşüncelerini ifade etmelerine izin verin. Bazı çocuklar olayları tekrar tekrar anlatmak isterler, bu yaraları sarma sürecinin bir parçasıdır. Onu dikkatle dinleyin. En kısa sürede olaylardan önceki ev düzenini sağlamaya ya da yeni bir düzen oluşturmaya çalışın. Aile üyelerinin bir arada olmasına özen gösterin. Çocuğunuzun yetişkinlere yeniden güvenmesini sağlamak için ona verdiğiniz sözleri mutlaka tutun. Çocuklarınıza medyada sık yer alan afetlere ilişkin haber ve programları izletmeyin. Seyredebilecekleri diğer program önerilerinden söz edin. Olaylarda yakınlarını ve arkadaşlarını kaybeden çocuklara destek verilmelidir. Yetişkinler ölümle ilgili konuşmalardan, törenlerden çocukları uzak tutarak onları koruyacaklarını zannederler. Bu durum çocukta kaygı ve şaşkınlık yaratır. Ölümü anlatırken basit bir dil kullanın. Çocuğun yaşına uygun kısa, doğru bilgi verin. İsterse törene katılabileceğini söyleyin ve orada nelerle karşılaşacağına dair bilgi verin." dedi.

Son olarak kısaca öneriler:

•Gündelik yaşamınızı en kısa zamanda düzene sokun.

•Planlara tüm ailenin katılmasını sağlayın.

•Kendi duygularınızı paylaşın.

•Çocuklara şiddet uygulamayın. Bağırıp çağırmak da şiddettir.

•Eğer çocukları bir yere göndermek zorundaysanız bunu onlara mutlaka anlatın ve onlarla iletişimi kesmeyin.

Yardım istemekten korkmayın! Böyle bir felaketle kimse tek başına başedemez. (İLKHA)







Bu haberler de ilginizi çekebilir