Çin, Gulca Katliamı'nın 26'ıncı yıl dönümünde İstanbul'da protesto edildi
5 Şubat 1997 yılından Doğu Türkistan'da yaşanan Gulca Katliamı, 26'ıncı yıl dönümünde İstanbul Çin Konsolosluğu önünde basın açıklaması düzenlendi.
Uluslararası Doğu Türkistan Sivil Toplum Kuruluşları Birliği tarafından düzenlenen basın açıklaması, soğuk ve yağışlı havaya rağmen yoğun katılımla gerçekleşti.
Uluslararası Doğu Türkistan Sivil Toplum Kuruluşları Birliği Başkanı Hidayet Oğuzhan tarafından okunan basın açıklamasında, Gulca şehrinde Kadir Gecesi'nde yaşanan katliam ve sonrasında yapılan tutuklamalara değinerek Doğu Türkistan'da devam eden Çin zulmüne vurgu yaptı.
Oğuzhan, "Bundan 26 sene önce 4 Şubat 1997’de Doğu Türkistan’ın en önemli kültür merkezlerinden biri olan Gulca şehrinde Ramazan ayının Kadir Gecesi'nde bir araya gelerek ibadetlerini yapmak isteyen Doğu Türkistanlı kadınlar, Çin polisi tarafından ani baskın ile tutuklanmış, işkenceye tabi tutulmuş ve karakolda aşırı güç kullanımı nedeniyle bazıları hayatını kaybetmiştir. Tutuklananlar ve şehit edilenler için 700-800 civarı kişi, Gulca hükümet binasının önüne doğru yürüyüş başlatmış, taşkınlık yaşanmadan, barışçıl şekilde devam eden gösteri tam teçhizatlı Çin polisi ve askerlerince engellenmeye çalışılmıştır ve polisler göstericilere karşı aşırı şiddet kullanarak, rastgele ateş açtılar. Saldırılar sonucu yüzlerce kişi şehit edilirken çok sayıda kişi de tutuklandı. Tutuklanan gençlerden bazıları üzerlerine sıkılan soğuk suyun etkisiyle donarak şehit oldular.
5 Şubat günü adalet, demokrasi ve haksız tutuklanan ve öldürülenlerin haklarını talep etmek üzere barışçıl protesto başlatan halkın üzerine yine rastgele açılan ateş nedeniyle 100’den fazla kişi şehid edildi. Bağımsız kaynaklar, Gulca kentinde 4 ve 5 Şubat protestolarının akabinde 4 bine yakın ve Doğu Türkistan genelinde ise 20 bin civarı masum insan tutuklanarak hapse atıldığını ifade etmektedir." dedi.
"Çin, Doğu Türkistanlıları topyekûn terörist ilan etti"
Katliamın yaşandığı bölgede bulunan tüm hastanelerin yaralıları tedavi etmelerinin yasaklandığını ve bu sebeple de onlarca insan kan kaybı nedeniyle hayatlarını kaybettiğini hatırlatan Oğuzhan, "Tutuklananların önemli bir kısmı idam edildi. Uluslararası Af Örgütü olaylarla ilgili olarak 200'den fazla Uygur'un göstermelik mahkemelerde yargılandıktan sonra idam cezasına çarptırıldığını, 90 Uygur'un da müebbet hapse mahkûm edildiğini bildirmiştir. Biz bugün bu münasebet ile işgal altındaki Doğu Türkistan’da Gulca katliamından bugüne kadar gittikçe vahşileşen zulmü ve insan hakları ihlallerini kısa özet olarak basın mensuplarının ve dünya kamuoyunun dikkatine sunmak isteriz.
İşgalci Çin, 11 Eylül 2001 olaylarından sonra küresel terörizme karşı savaşa katıldığını söyleyerek Doğu Türkistanlıları terörist olarak dünyaya lanse etmeyi başardı. Bu tarihten sonra İşgalci Çin Doğu Türkistan’da yaptığı soykırım dâhil her türlü insan hakları ihlallerini meşru olarak göstermeye çalıştı ve Doğu Türkistan’ın asıl halklarını topyekûn terörist ilan etti. Bölge halkını Çinlileştirmek için asimilasyon politikalarını sıklaştırdı. Uygur ve Kazak dilin okullarda öğretilmesini sınırlandırdı. 2017 senesine gelindiğinde ise Uygurca ile Kazakça eğitim dili statüsünden çıkarıldı. Çin asimile politikaları çerçevesinden Doğu Türkistan'a büyük miktarda Çinli yerleşimci getirerek Doğu Türkistan’ın demografisini değiştirdi." diye konuştu.
"Bir milyon çocuk, kamplarda Çinli gibi yetiştiriliyor"
İşgalci Çin'in 2014 senesinden itibaren bin 200'ü aşkın toplama kampının inşa edilerek BM kaynaklarına göre 3 milyon, bağımsız kaynaklara göre ise 8 milyondan fazla kişinin kamplarda tutulduğunu vurgulayan Oğuzhan, "İşgalci Çin bu kamplarda insanlar beyin yıkama, toplu tecavüz, Çinlileştirme, tıbbi deneyimler, organ çalma ve çeşitli işkencelere maruz kalmaktadır. Bu esnada Toplama kamplarına alınan ebeveynlerin geride bıraktığı bir milyonu aşkın Doğu Türkistanlı masum çocuk, Çin'in 'melekler yuvası' diye adlandırdığı kamplarda çocuklar asimile edilerek çimli gibi yetiştiriliyor. Ayrıca ebeveynleri şehid edilen çocuklar ise Çinli yerleşimcilere evlatlığa verilmiş vaziyette. Günümüzde toplama kamplarında, pamuk tarlalarında, Çin'n iç bölgelerindeki fabrikalarda milyonlarca Doğu Türkistanlı köle işçi olarak zorla çalıştırılmaktadır. Bu işçilere aylık maaşı, çalışma koşulu, çalıştığı sektörü ve hiç bireye seçme özgürlüğü tanınmamıştır." şeklinde konuştu.
"İslam dünyası Doğu Türkistan meselesinde daha hassas olmalı"
Oğuzhan, "İslam İş birliği Teşkilatı başta olmak üzere tüm Müslüman devletlerin Doğu Türkistan konusunda daha hassas davranmalarını umut ediyoruz. Son olarak İslam ülkeleri ve Türkiye Cumhuriyeti’ni 15 Şubat BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi’nin 73.oturumunda Doğu Türkistan’ının yanında durmaya çağırıyoruz. Birliğimiz ve Doğu Türkistan halkı adına bize destek verip burada hazır olan tüm sivil toplum kuruluşları, kıymetli misafirlerimiz ve gazetecilere şükranlarımız sunuyoruz." ifadelerini kullandı. (İLKHA)