`Demokrasiden bahsedenler Mısır`daki darbeye destek verdiler`
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Amerika ve Avrupa Birliği`nin halen Mısır`daki yapılan askeri darbeye darbe bile diyemediğini belirterek demokrasiden bahsedenlerin, Mısır`daki darbeye destek verdiğine dikkat çekti.
BATMAN - Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Genel Başkanı Av Zekeriya Yapıcıoğlu, partisinin Batman il teşkilatının verdiği iftar yemeğine katıldı. Burada konuşan Yapıcıoğlu, Mısır`daki darbe ve çözüm süreci ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
HÜDA PAR Batman İl Teşkilatı tarafından Kristal Et Lokantası`nda verilen iftar yemeğine HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı İsa Aydın, HÜDA PAR GİK Üyesi avukat Ahmet Erkul, Şura Meclis Üyesi Molla Beşir Şimşek, HÜDA PAR Batman İl Başkanı Dr. Aydın Gök, merkez ilçe Başkanı M.Emin Doğru, parti yetkilileri, ulusal ve yerel basın temsilcileri katıldı.
HÜDA PAR Batman İl Başkanı Dr. Aydın Gök`ün `hoş geldiniz` açıklamasından sonra parti şura üyesi Molla Beşir Şimşek, Kur`an-ı Kerim tilaveti ve iftar duası okudu.
"Demokrasiden bahsedenler, Mısır`daki darbeye destek verdiler"
İftar yemeğinin ardından gündemle ilgili konuşan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Mısır`daki askeri darbeyi değerlendirdi. Ramazan`ın ülke ve dünyaya barış, huzur ve kardeşliğin gelmesine vesile olmasını dileyen Yapıcıoğlu, "Mısır`da çok ciddi karışıklıklar oldu. Daha önce her gün Suriye`de ve Irak`ta çok yoğun bir şekilde katliam haberleri geliyordu ve Mısır da bunlara ilave oldu. Mısır`daki olaylar birçok açıdan aslında batılı değerlerin sorgulanmasına sebep oldu. Malumunuz Amerika ve Avrupa Birliği halen daha Mısır`da yüzde 52 halkoyuyla ilk Cumhurbaşkanlığına seçilen Muhammed Mursi`ye karşı yapılan askeri darbeye darbe bile diyemedi. Demokrasiden bahsedenler, Mısır`daki darbeye destek verdiler" dedi.
İftar yemeğinin ardından gündemle ilgili konuşan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Mısır`daki askeri darbeyi değerlendirdi. Ramazan`ın ülke ve dünyaya barış, huzur ve kardeşliğin gelmesine vesile olmasını dileyen Yapıcıoğlu, "Mısır`da çok ciddi karışıklıklar oldu. Daha önce her gün Suriye`de ve Irak`ta çok yoğun bir şekilde katliam haberleri geliyordu ve Mısır da bunlara ilave oldu. Mısır`daki olaylar birçok açıdan aslında batılı değerlerin sorgulanmasına sebep oldu. Malumunuz Amerika ve Avrupa Birliği halen daha Mısır`da yüzde 52 halkoyuyla ilk Cumhurbaşkanlığına seçilen Muhammed Mursi`ye karşı yapılan askeri darbeye darbe bile diyemedi. Demokrasiden bahsedenler, Mısır`daki darbeye destek verdiler" dedi.
"Müslümanların ne fikir ne de düşünce hürriyetleri vardır"
"Bu bize şunu gösteriyor batının değerler sistemi, batının inanıyoruz dediği değerler, aslında kendisi içinmiş" diyen Yapıcıoğlu, "İnsan hakları kendileri için, demokrasi, fikir, ifade kendileri ve kendilerine benzeyen zihniyetler için. Söz konusu Müslümanlar olunca onların ne fikir hürriyeti vardır, ne düşüncelerini açıklama hürriyeti vardır. Onlar, halkın desteğinin yarısından fazlasının desteğini alsa dahi yönetme hakkı söz konusu değildir. Yapılan darbenin ardından bizler bir açıklama yaptık. Dedik ki, eğer Mısır halkı direnip yapılan darbeyi geri püskürtürse bu 30 yıldır iktidar koltuğundan indirilen Mübarek`in iktidardan uzaklaştırılmasından daha önemli bir şey olacaktır. Çünkü Arap Baharı olarak isimlendirilen bizim İslami uyanış dediğimiz Güney Afrika`daki gelişmeler bir noktada Mısır`a geldikten sonra oradan kuzeye yön değiştirip Suriye`ye gelip tıkınmıştır" ifadelerini kullandı.
Konuşmasının devamında Yapıcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu darbeyle bunun önü tamamen kesilmek istendi. Belki bir daha diğer ülkelerde buna benzer bir şekilde buradaki diktatörleri devirmeyi aklından geçiren halklara da bir gözdağı verilmek istendi. Ama Mısır halkı direnir ve bu görevini tamamlayabilirse inşallah o zaman ikinci bir devrim gelecek. Bütün bir İslam coğrafyasına özellikle Arap yarımadası ve civarındaki diktatörlüklerin hepsi birer birer yıkılacak. Buradaki halklar belki kendi kendilerini yönetebilecek. İnşallah bunun olumlu sonuçları bizim memleketimize de gelecek."
"Bu bize şunu gösteriyor batının değerler sistemi, batının inanıyoruz dediği değerler, aslında kendisi içinmiş" diyen Yapıcıoğlu, "İnsan hakları kendileri için, demokrasi, fikir, ifade kendileri ve kendilerine benzeyen zihniyetler için. Söz konusu Müslümanlar olunca onların ne fikir hürriyeti vardır, ne düşüncelerini açıklama hürriyeti vardır. Onlar, halkın desteğinin yarısından fazlasının desteğini alsa dahi yönetme hakkı söz konusu değildir. Yapılan darbenin ardından bizler bir açıklama yaptık. Dedik ki, eğer Mısır halkı direnip yapılan darbeyi geri püskürtürse bu 30 yıldır iktidar koltuğundan indirilen Mübarek`in iktidardan uzaklaştırılmasından daha önemli bir şey olacaktır. Çünkü Arap Baharı olarak isimlendirilen bizim İslami uyanış dediğimiz Güney Afrika`daki gelişmeler bir noktada Mısır`a geldikten sonra oradan kuzeye yön değiştirip Suriye`ye gelip tıkınmıştır" ifadelerini kullandı.
Konuşmasının devamında Yapıcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu darbeyle bunun önü tamamen kesilmek istendi. Belki bir daha diğer ülkelerde buna benzer bir şekilde buradaki diktatörleri devirmeyi aklından geçiren halklara da bir gözdağı verilmek istendi. Ama Mısır halkı direnir ve bu görevini tamamlayabilirse inşallah o zaman ikinci bir devrim gelecek. Bütün bir İslam coğrafyasına özellikle Arap yarımadası ve civarındaki diktatörlüklerin hepsi birer birer yıkılacak. Buradaki halklar belki kendi kendilerini yönetebilecek. İnşallah bunun olumlu sonuçları bizim memleketimize de gelecek."
"Kürt sorunu değil Kürt meselesidir"
Çözüm sürecini değerlendiren Yapıcıoğlu, 90 yıldır sürdürülen inkâr ve asimilasyon politikasının kısmen durduğunu ve Kürt sorununun 80-90 yıl hatta daha öncesine dayandığını vurgulayarak, "Buna Kürt sorunu denmesini de biz doğru bulmuyoruz. Çünkü bu sorun Kürtlerden oluşan bir şey değil. Rejimin yanlış uygulamalarının ta Osmanlıdan, ittihat ve terakki döneminde uygulanan yanlış uygulamaların getirdiği bir şeydi. Biz buna Kürt sorunu demektense, Kürt meselesi demeyi tercih ediyoruz. Çözüm sürecinde tarafların takındıkları tavırlar bazen olumsuzluklara götürecek bazen endişeler uyandırsa da kör topal da olsa bir şekilde yürüyor. Bu süreçte katılmadığımız ve yöntem olarak doğru bulmadığımız bir sürü şeyler var. Ama sürecin tıkanmaması adına belki çok yüksek sesle itirazlarımızı dile getirmedik" şeklinde konuştu.
Çözüm sürecini değerlendiren Yapıcıoğlu, 90 yıldır sürdürülen inkâr ve asimilasyon politikasının kısmen durduğunu ve Kürt sorununun 80-90 yıl hatta daha öncesine dayandığını vurgulayarak, "Buna Kürt sorunu denmesini de biz doğru bulmuyoruz. Çünkü bu sorun Kürtlerden oluşan bir şey değil. Rejimin yanlış uygulamalarının ta Osmanlıdan, ittihat ve terakki döneminde uygulanan yanlış uygulamaların getirdiği bir şeydi. Biz buna Kürt sorunu demektense, Kürt meselesi demeyi tercih ediyoruz. Çözüm sürecinde tarafların takındıkları tavırlar bazen olumsuzluklara götürecek bazen endişeler uyandırsa da kör topal da olsa bir şekilde yürüyor. Bu süreçte katılmadığımız ve yöntem olarak doğru bulmadığımız bir sürü şeyler var. Ama sürecin tıkanmaması adına belki çok yüksek sesle itirazlarımızı dile getirmedik" şeklinde konuştu.
"Hakların tanınmasının şarta bağlanması kabul edilemez"
Sadece Kürt meselesi değil Kürdistan meselesinin de olduğuna dikkat çeken Yapıcıoğlu, sözlerine şu ifadelere yer verdi: "Bu topraklarda yaşayan diğer halkların da bazı sorunları var. Sistemden kaynaklanan sorunlardır bunlar. Uzun yıllar burada yaşayan halkların birçok insani ve İslami hakları ve hürriyetleri gasp edildi. Bugün ise bu haklar yavaş yavaş tanınmaya ve verilmeye başlıyor ama yöntem olarak şu hata yapılıyor. Hakların tanımında şu vardır, bunlar doğuştan verilen devredilemeyen ve vazgeçilemeyen haklardır. Seküler bakış açısına göre bunların temeli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi veyahut Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi temele dayanır. Bizim inancımıza göre de bu hakların kaynağı ilahidir. Allah bizleri insan olarak yaratırken bize tabii olan bazı haklar vermiştir. Bu haklar Allah tarafından bütün insanlara verilmiştir. Dolayısıyla bunlar pazarlık konusu yapılmaz. Hakların tanınmasının şarta bağlanması kabul edilemez."
Sadece Kürt meselesi değil Kürdistan meselesinin de olduğuna dikkat çeken Yapıcıoğlu, sözlerine şu ifadelere yer verdi: "Bu topraklarda yaşayan diğer halkların da bazı sorunları var. Sistemden kaynaklanan sorunlardır bunlar. Uzun yıllar burada yaşayan halkların birçok insani ve İslami hakları ve hürriyetleri gasp edildi. Bugün ise bu haklar yavaş yavaş tanınmaya ve verilmeye başlıyor ama yöntem olarak şu hata yapılıyor. Hakların tanımında şu vardır, bunlar doğuştan verilen devredilemeyen ve vazgeçilemeyen haklardır. Seküler bakış açısına göre bunların temeli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi veyahut Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi temele dayanır. Bizim inancımıza göre de bu hakların kaynağı ilahidir. Allah bizleri insan olarak yaratırken bize tabii olan bazı haklar vermiştir. Bu haklar Allah tarafından bütün insanlara verilmiştir. Dolayısıyla bunlar pazarlık konusu yapılmaz. Hakların tanınmasının şarta bağlanması kabul edilemez."
"Anadilde eğitim bir haktır"
Anadildeki eğitim hakkına da değinen Yapıcıoğlu, "Yani anadilde eğitim hakkı talep ediliyor. Birileri de çıkıp, `anadilde eğitim hakkını biz kısmen olsa veririz. Anadilinizi öğrenebilirsiniz ama anadilde eğitim hakkı diye bir şey yoktur. Ama eğer şu şu yapılırsa, elinde silah olanların silahları bırakıp yurtdışına çekilme şartına bağlıyoruz` demeleri yöntem olarak yanlıştır, felsefi olarak yanlıştır, siyasi olarak yanlıştır. Çünkü ana dilde eğitim tabii bir insan hakkıysa bunun herhangi bir şarta bağlanması birilerinin başka bir hareketinin şartına bağlanması kabul edilir değildir. Bu sürecin önünde takoz olmaya çalışan insanlar var zaten. O takozlardan bir tanesi olmamak için biz belki çok sefer bazı şeyleri yuttuk ve sesimizi çıkarmadık. Buradaki Türklerin ataları Orta Asya`dan Anadolu`ya gelirken buradaki Kürtlerin ataları o zamanlarda da buradaydı. Yani Kürtler bu coğrafyanın asli unsurlarıdırlar. Sonradan buraya gelmiş değiller" dedi.
Anadildeki eğitim hakkına da değinen Yapıcıoğlu, "Yani anadilde eğitim hakkı talep ediliyor. Birileri de çıkıp, `anadilde eğitim hakkını biz kısmen olsa veririz. Anadilinizi öğrenebilirsiniz ama anadilde eğitim hakkı diye bir şey yoktur. Ama eğer şu şu yapılırsa, elinde silah olanların silahları bırakıp yurtdışına çekilme şartına bağlıyoruz` demeleri yöntem olarak yanlıştır, felsefi olarak yanlıştır, siyasi olarak yanlıştır. Çünkü ana dilde eğitim tabii bir insan hakkıysa bunun herhangi bir şarta bağlanması birilerinin başka bir hareketinin şartına bağlanması kabul edilir değildir. Bu sürecin önünde takoz olmaya çalışan insanlar var zaten. O takozlardan bir tanesi olmamak için biz belki çok sefer bazı şeyleri yuttuk ve sesimizi çıkarmadık. Buradaki Türklerin ataları Orta Asya`dan Anadolu`ya gelirken buradaki Kürtlerin ataları o zamanlarda da buradaydı. Yani Kürtler bu coğrafyanın asli unsurlarıdırlar. Sonradan buraya gelmiş değiller" dedi.
"Anadilde hak tanımayan Başbakan bizleri üzmüştür"
Almanya`daki Türk`e anadilde eğitimin bir hak olduğunu gören ve bunu talep eden bir Başbakanın, aynı şekilde kendi vatandaşı olan ve uzun süre aynı topraklarda yaşayan kişilere de bu hakkı tanıması gerektiğini savunan Yapıcıoğlu, "Almanya`daki bir Türk`e anadilde eğitim bir haktır. Ama Türkiye`de Türk vatandaşı olan 3 bin yıldan beri bu coğrafyada yaşayan Kürtlere anadilde eğitim diye bir hak yoktur diyen Başbakan, doğrusu bizi de anadilde eğitimin bir hak olduğunu düşünen herkesi üzmüştür. Öte taraftan Kürtlerin bazı etnik, kültürel kişisel veya grup haklarını talep eden kişilerin, Kürtler adına siyaset yaptıklarını iddia eden bazı kişilerin de kendi grup ve siyasi çıkarlarını Kürtlerin çıkarları önüne geçirdiği de görülüyor" diye kaydetti.
Almanya`daki Türk`e anadilde eğitimin bir hak olduğunu gören ve bunu talep eden bir Başbakanın, aynı şekilde kendi vatandaşı olan ve uzun süre aynı topraklarda yaşayan kişilere de bu hakkı tanıması gerektiğini savunan Yapıcıoğlu, "Almanya`daki bir Türk`e anadilde eğitim bir haktır. Ama Türkiye`de Türk vatandaşı olan 3 bin yıldan beri bu coğrafyada yaşayan Kürtlere anadilde eğitim diye bir hak yoktur diyen Başbakan, doğrusu bizi de anadilde eğitimin bir hak olduğunu düşünen herkesi üzmüştür. Öte taraftan Kürtlerin bazı etnik, kültürel kişisel veya grup haklarını talep eden kişilerin, Kürtler adına siyaset yaptıklarını iddia eden bazı kişilerin de kendi grup ve siyasi çıkarlarını Kürtlerin çıkarları önüne geçirdiği de görülüyor" diye kaydetti.
"Siyaseti dürüstçe yapacağız"
Siyaseti dürüstçe yapacaklarının altını çizen Yapıcıoğlu, "Biz diyoruz ki, inşallah siyasete yeni bir üslup ve yeni bir tarz gelecek. Başkalarının yapmış olduğu doğruları sırf siyaseten bize muhalif olanlar onu yaptı veya söyledi diye biz, o doğruların üzerini örtmeyeceğiz. Doğrulara sırf başkaları yanlış dedi diye demeyeceğiz. Siyaseti dürüstçe yapacağız. Doğru kimden gelirse gelsin ona sahip çıkacağız ve doğru yapanı cesaretlendireceğiz, teşvik edeceğiz ve belki alkışlayacağız doğru yapmaya devam etsin diye. En yakınımızdaki kişi de yanlış yaparsa bu o yanlışı doğru yapmaz ve bu yanlışa karşı çıkacağız, yanlışları düzeltmeye çalışacağız. Öte taraftan birilerinin ısrarla gözden kaçırdığı bazı yanlışlar varsa o yanlışları işaret edeceğiz, halkımıza bu yanlışları göstermeye çalışacağız ve ta ki yanlış yapanlar o yanlışlarından dönsünler. İnşallah dürüst bir şekilde siyaset ve gerçek adaletin tesisine çalışmak bizim birinci önceliğimiz ve birinci hedefimiz olacaktır" dedi.
Siyaseti dürüstçe yapacaklarının altını çizen Yapıcıoğlu, "Biz diyoruz ki, inşallah siyasete yeni bir üslup ve yeni bir tarz gelecek. Başkalarının yapmış olduğu doğruları sırf siyaseten bize muhalif olanlar onu yaptı veya söyledi diye biz, o doğruların üzerini örtmeyeceğiz. Doğrulara sırf başkaları yanlış dedi diye demeyeceğiz. Siyaseti dürüstçe yapacağız. Doğru kimden gelirse gelsin ona sahip çıkacağız ve doğru yapanı cesaretlendireceğiz, teşvik edeceğiz ve belki alkışlayacağız doğru yapmaya devam etsin diye. En yakınımızdaki kişi de yanlış yaparsa bu o yanlışı doğru yapmaz ve bu yanlışa karşı çıkacağız, yanlışları düzeltmeye çalışacağız. Öte taraftan birilerinin ısrarla gözden kaçırdığı bazı yanlışlar varsa o yanlışları işaret edeceğiz, halkımıza bu yanlışları göstermeye çalışacağız ve ta ki yanlış yapanlar o yanlışlarından dönsünler. İnşallah dürüst bir şekilde siyaset ve gerçek adaletin tesisine çalışmak bizim birinci önceliğimiz ve birinci hedefimiz olacaktır" dedi.
Program Yapıcıoğlu`nun konuşmanın ardından soru-cevap bölümüne geçilmesiyle son buldu. (M.Fatih Akgül - İLKHA)