Eğitim-Bir-Sen'den "Eğitime Bakış 2022: İzleme ve Değerlendirme Raporu"
Eğitim-Bir-Sen Genel Merkezi'nden yapılan yazılı açıklama ile "Eğitime Bakış 2022: İzleme ve Değerlendirme Raporu"nu kamuoyuyla paylaştı.
Sorunları tespit etmek ve çözüm önerileri sunmak amacıyla veri temelli çalışmalar yapmaya devam edildiğini açıklayan Eğitim-Bir-Sen Genel Merkezi, ilkini 2016 yılında yayınladıkları ve bu yıl yedincisini hazırladıkları 'Eğitime Bakış 2022: İzleme ve Değerlendirme Raporu’nu kamuoyuyla paylaştı.
Raporda, Türkiye’deki eğitim sistemini detaylı bir biçimde çeşitli göstergelerle ele alınarak analiz edildi. Amaçlarının, her geçen yıl daha fazla ön plana çıkan veri temelli politika üretme anlayışı çerçevesinde eksiklikleri ortaya koyarak öneriler sunmak olduğu belirtildi.
Rapor, eğitime erişim ve katılım, eğitimin çıktıları, öğretmenler ve okul yöneticileri, eğitim-öğretim ortamları ve finansman olmak üzere, beş ana bölümden meydana gelmek olduğu açıklandı.
"Eğitime Bakış 2022: İzleme ve Değerlendirme Raporu" hakkında yapılan açıklama şu şekildedir:
"ÖSYS’ye başvuran ve yerleşen aday arasındaki makas açılmaktadır
2020 öğretim yılında 5 yaş için net okullaşma oranı toplamda yüzde 58,5 iken bu oran 2021/22 öğretim yılında ciddi düzeyde artmış ve yüzde 83,4’e yükselmiştir. 5 yaş için net okullaşma oranı 2021/22 öğretim yılında geçen öğretim yılına göre kızlarda yüzde 25,3 puan, erkeklerde ise yüzde 24,5 puan artmıştır.
14-17 yaş grubunda net okullaşma oranı yüzde 92 olup erkeklerde yüzde 92,5, kızlar da ise yüzde 91,6 olarak gerçekleşmiştir. Tüm yaş gruplarında kız ve erkeklerin net okullaşma oranları hemen hemen aynı düzeydedir. Ortaöğretim kademesi zorunlu eğitim kapsamında olmasına rağmen 14-17 yaş grubundaki çocukların yüzde 8’i halen eğitimin dışındadır.
Özel eğitim ihtiyacı olan öğrencilerin eğitime erişimlerinde son yıllarda önemli artış olmasına rağmen öğrencilerin yüzde 37’si kız olup bu oran son beş yıldır neredeyse aynı kalmıştır.
2021 yılında 18-21 yaş arası en az lise mezunu olanların oranı erkeklerde yüzde 71,9, kadınlarda yüzde 77,3 ve toplamda yüzde 74,5’tir.
ÖSYS’ye başvuran adayların sayılarında yaşanan değişim yıllara göre dalgalı bir seyir izlese de artış eğilimindedir. Özellikle 2022 yılına gelindiğinde bir önceki yıla göre başvuru sayısında ciddi bir artış meydana gelmiştir. Bunun sebebinin baraj puanı uygulamasının kaldırılması olduğu düşünülmektedir. Başvuran ve yerleşen aday sayıları arasındaki makas ise her sene açılmaktadır. Bu makas, 2022 yılında daha fazla açılmıştır. 2022 yılında ÖSYS’ye başvuran 3 milyon 243 bin 334 kişiden 1 milyon 5 bin 500’ü bir yükseköğretim programına yerleşmiştir ve fark 2 milyon 237 bin 834’e yükselmiştir.
Türkiye’nin (yüzde 32,5) 18-24 yaş arası ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerinin oranı, OECD ülkeleri ortalamasının (yüzde 15,1) oldukça gerisinde kalarak Kolombiya’dan sonra son sıradadır.
2020/21 eğitim-öğretim yılında okul öncesinde 107 bin 171, ilköğretim kademesinde 643 bin 195, ortaöğretim kademesinde 389 bin 307, toplamda ise 1 milyon 139 bin 673 öğretmen görev yapmaktadır.
OECD verilerine göre kademelere göre kadın öğretmen oranlarına bakıldığında Türkiye’de ilkokul düzeyinde kadın öğretmen oranı yüzde 64 iken, ortaokulda yüzde 58’dir. Genel olarak değerlendirildiğinde OECD ülkelerinin neredeyse tamamında Meksika ve Kolombiya’da ortaöğretim kademesi hariç tüm kademelerde kadın öğretmenler erkek öğretmenlerden daha fazladır. Son on yıllık süreçte en az öğretmen ataması 2022 yılında (19 bin 614) yapılmıştır.
Türkiye’de ilkokul müdürlerinin çalışma süreleri OECD ülkeleri ortalamasının üstündedir
OECD ülkelerinde ortalama olarak ilkokul yöneticilerinin çalıştıkları hafta sayısı 43, çalıştıkları gün sayısı 212 ve çalıştıkları toplam saat bin 613’tür. Türkiye’de ise ilkokul müdürleri 48 hafta, 236 gün ve bin 844 saat çalışmakta olup OECD ülkeleri ortalamasının oldukça üstündedir.
Öğrenci başına yapılan harcama 2012 yılından 2018 yılına kadar sürekli artış eğilimi göstermiş, 2019 ve 2020 yıllarında ise düşüş yaşanmıştır.
OECD ülkelerinde 2019 yılında toplam hükûmet harcamaları içinde eğitime yapılan toplam kamu harcamalarının oranı en yüksek olan ülkeler Şili (yüzde 17,4), Meksika (yüzde 13,9), İsviçre (yüzde 13,5), İsrail (yüzde 13,1), İzlanda (yüzde 13) ve İrlanda (yüzde 12,9) iken, en düşük olan ülkeler ise Yunanistan (yüzde 6,9), Macaristan (yüzde 7,1), İtalya (yüzde 7,4), Lüksemburg (yüzde 7,5), Japonya (yüzde 7,8) ve Fransa’dır (yüzde 8,5.)
Türkiye ise yüzde 11,6 ile OECD ülkeleri ortalaması olan yüzde 10,6’nın 1 puanlık üzerinde hükûmet harcamaları içinden eğitime kamu harcaması yapmaktadır.
Öneriler
14-17 yaş grubunda okullaşma oranı düşük olan illerde ortaöğretime erişimi artırmak, özellikle de kız çocuklarının aleyhine olan illerde eğitimin dışında kalma nedenleri araştırılarak eğitime erişimlerini sağlamak için yeni ve kapsamlı politikalar geliştirilmelidir.
Açık öğretim okullarında kayıtlı öğrenci sayısı 2021/22 öğretim yılında geçen yıla göre yüzde 10’luk bir artış göstermiş, ortaöğretim içerisindeki öğrenci payı da yüzde 24 olmuştur. Açık öğretim sistemi bu yapıdan çıkarılmalı ve daha önceden lise eğitimi almamış yetişkinlerin eğitim aldığı bir okul türü olarak öğretim yapmalıdır.
Özel eğitime muhtaç çocukların ilköğretimden sonra ortaöğretime devamına ve özelliklerine göre de mesleki eğitime yönlendirilmelerine ilişkin mevcut politikalar gözden geçirilmeli veya yeni politikalar uygulanmalıdır.
Özel eğitim alan kız öğrencilerin oranı son beş yıldır neredeyse aynı seviyede kalmıştır. Bu kapsamda özel eğitim ihtiyacı olan kız çocuklarının okullaşma oranını artırmaya yönelik yeni ve etkin politikalara ihtiyaç vardır.
81 ilde toplamda 279 BİLSEM sayısı yeterli değildir ve özel yetenekli öğrencilerin de erişim sorunu yaşayacağı muhtemeldir. BİLSEM’lerde kurum başına düşen öğrenci yoğunluğu azaltılmalı ve yoğunluğun olduğu illere yeni BİLSEM’ler açılmalıdır.
Türkiye’de 18-21 yaş arası en az lise mezunu olma oranı 2012 yılından 2021 yılına kadar artış eğilimi göstermiştir. Bu oran bölgeler arasında ciddi şekilde farklılaşmakta, ortaöğretim kademesinde de erkeklerin oranının düşük olduğu görülmektedir. Mezun olmayan ya da okulu terk eden gençler için mevcut politikalar incelenmeli ve gerekli değişiklikler yapılmalıdır.
Lise son sınıfta okuyan adayların Yükseköğretim Kurumları Sınavı’ndaki performansları incelendiğinde özellikle TYT’de temel matematik ve fen bilimleri test türlerindeki ortalama netleri halen oldukça düşüktür. Sınava giren diğer adaylara göre bilgileri daha taze olan lise son sınıf öğrencilerinin performansını artırmaya yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
2018 yılından 2022 yılına kadar üniversite giriş sınavına başvuranların arasında liseden mezun daha önce yerleşmemiş aday sayısı sürekli artmıştır. Bunun en temel nedeni, yükseköğretim sistemi içerisinde kronik bir sorun hâline gelen arz ve talep arasında var olan dengesizliktir. Söz konusu dengesizliği ortadan kaldırmaya yönelik politikalar üretilmelidir.
18-24 yaş aralığında ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranı OECD ülkeleri ortalaması 2021 yılında yüzde 15,1 iken, Türkiye yüzde 32,5 ile en fazla orana sahip olan ülke konumundadır. Ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranının bu denli yüksek olması kaygı vericidir. Türkiye, ne eğitimde ne istihdamda olan 18-24 yaş arası gençlere yönelik önemli politikalar geliştirmeli ve uygulamaya geçirmelidir.
Son beş yıllık dönemde öğretmen atama sayılarında bir düşüş yaşanmaktadır. Dahası, 2022 yılındaki atamaların yarısı İstanbul’a yapılmıştır. Sistem içerisindeki öğretmen ihtiyacının karşılanmasına yönelik hesaplamaların yapılması ve bu ihtiyaca yönelik atamaların yapılması gerekmektedir.
2022 yılında kamu okullarında öğretmen olmak isteyenlerin sadece yüzde 4,7’sinin ataması yapılabilmiştir. Son beş yıllık süreçteki öğretmen atama sayıları da dikkate alındığında öğretmen arz ve talebi arasındaki makas büyümektedir. Öğretmen arz-talep dengesi gözetilerek ihtiyaç ve planlamalar yapılmalı ve politikalar oluşturulmalıdır.
OECD ülkeleri arasında tüm kademelerdeki öğretmenlerin kariyer düzeylerine göre yıllık maaşları oldukça farklılaşmaktadır. Türkiye’de ilkokul, ortaokul ve ortaöğretim düzeyindeki öğretmenlerin kariyer düzeylerine göre aldıkları yıllık maaşlar bütün düzeylerde hemen hemen aynı olup OECD ülkeleri ortalamasının altındadır. Öğretmen maaşlarının kariyer düzeylerine göre OECD ülkeleri ortalamalarını yakalaması noktasında adımlar atılmalıdır.
Türkiye, OECD ülkeleri arasında ilkokul kademesindeki okul yöneticilerinin yıllık toplam yasal çalışma süreleri gün, hafta ve saat bakımından en yüksek sürelere sahip ülke konumundadır. Türkiye’de ilkokul kademesindeki yöneticiler, diğer OECD ülkelerinde bulunan okul yöneticilerine göre okulda daha fazla mesai yapmaktadır. Dolayısıyla sistem içerisindeki verimlilik ve çalışılan süre arasındaki ilişki yeninden ele alınarak okul yöneticilerinin çalıştığı toplam süre gözden geçirilmelidir.
OECD verilerine bakıldığında öğretmen ve sınıf mevcudu göstergeleri üzerinden Türkiye analizi yapıldığında öğretmen ve sınıf başına düşen öğrenci sayıları hâlâ OECD ortalamalarının üzerindedir. Buna ilaveten illere göre öğretmen başına düşen öğrenci sayıları ve sınıf mevcudu değişkenleri incelendiğinde iller ve bölgeler arası var olan eşitsizliklerin devam ettiği görülmektedir. Bu nedenle, var olan ve kronik bir problem hâline gelen bölgesel eşitsizliğin azaltılması için dezavantajlı bölgelere öncelik verilmeli, bu bölgelerde okul yapılmalıdır.
2021 yılı itibarıyla taşımalı eğitim kapsamında ilkokul düzeyinde 260 bin 562, ortaokul düzeyinde 416 bin 577, ortaöğretim düzeyinde ise 441 bin 460 öğrenci taşınmaktadır. Taşımalı eğitimin özellikle ülkemizin kırsal kesimlerinde eğitime erişimin sağlanması amacıyla yapılmasının yanında öğrenciler için olumsuz durumları da olabilmektedir. Bu nedenle, taşımalı eğitim en aza indirilmelidir. Öğrencilerin evlerine en yakın yerlerde eğitim almalarına yönelik politikalar oluşturulmalı ve uygulanmalıdır.
Türkiye’de eğitim harcamaları içinde kamu ve özel harcama oranları OECD ülkeleri ile karşılaştırıldığında, özel harcamalar noktasında OECD ülkeleri ortalaması yüzde 10 iken, Türkiye yüzde 25 özel harcama oranı ile hem OECD ülkeleri ortalamasının oldukça üzerinde hem de bu ülkeler arasında ilk sırada gelmektedir. Eğitime yapılan özel ve kamu harcamalarının gözden geçirilmesi ve eğitimsel eşitsizliklerin önüne geçilmesi için kamusal kaynakların daha da artırılması gerekmektedir.
Türkiye, öğrenci başına yaptığı harcama ile OECD ülkeleri arasında Meksika ve Kolombiya’dan sonra en düşük harcama yapan üçüncü ülke konumundadır. Satın alma gücü paritesine göre öğrenci başına yapılan harcama OECD ülkeleri ortalaması 10 bin 454 dolar iken, Türkiye’de bu harcama 4 bin 707 dolardır. Aradaki fark oldukça fazladır. Öğrenci başına yapılan harcamalar artırılarak OECD ülkeleri ortalamasına yaklaştırılmalıdır." (İLKHA)