• DOLAR 34.546
  • EURO 36.186
  • ALTIN 2982.684
  • ...
SON DAKİKA
Türkiye'de yaşanan kuraklığın gıdaya yansımaları
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

"Kuraklık ve Gıda Egemenliği" başlıklı raporda; dünyanın su rezervleri, Türkiye'deki yağış oranlarındaki düşüş, kuraklığın nedenleri, suda yaşanan israf, kuraklığın gıdaya etkileri ele alındı.

TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Gaziantep İl Temsilcisi Onur Aydın, yayımladığı raporda, Türkiye'de son yarım asrın en kurak kışının yaşandığına dikkat çekti.

Raporda, şu ifadelere yer verildi:

"Türkiye de yağış mevsimi 1 Ekim -1 Ocak arası olarak kabul edilmektedir. En çok yağış bu dönemde düşmektedir. Türkiye'nin uzun yıllar boyunca yağış ortalaması 151,2 mm olarak devam etse de iklim krizinin belirginleştiği son yıllarda yağış ortalaması düzensizleşmiş ve giderek düşüş eğilimi göstermeye başlamıştır.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan aralık ayı Alansal Yağış Raporu'na göre, Türkiye genelinde yağışlar, mevsim normallerinin ve geçen yıl yağışlarının altında gerçekleşti. En fazla azalma ise yüzde 75 ile Güneydoğu Bölgesinde kaydedildi."

"Kentlerin kuraklık sorunu ile çiftçinin kuraklık sorunu arasında farklar var"

Kuraklığın nedenlerine dikkat çekilen raporda, "Kentlerde kuraklık genel olarak içme suyu ve sulama barajlarının doluluk oranları ile ölçülmekte ve barajların sayısı ve büyüklüğü; artan ihtiyaca göre değişmektedir. Fakat bu doluluk oranı kırsal alanda çiftçinin kuraklık problemi ile ilgili bir anlam ifade etmemektedir. Çünkü kırsal alanda yapılan tarım için yağışın zamanı, miktarı ve sıklığı büyük önem taşımaktadır. Çarpık ve yanlış kentleşme nedeniyle yağışların büyük bir kısmı toprak altına sızmadan buharlaşıyor, kirli sulara karışıyor ve fayda yerine zarara sebep oluyor. Kent ve kırsal alan için etkin su politikalarımız yok." ifadelerine yer verildi.

"Türkiye sanılanın aksine su zengini bir ülke değil"

Türkiye'de suyun israf edilmesi nedeniyle yeraltı sularının bitme noktasına geldiğine vurgu yapılan raporda, "Geçtiğimiz yıl NASA tarafından yayınlanan yer altı suları raporunda da görüldüğü gibi Türkiye son 25 yılda yer altı sularını müsrif bir biçimde harcayarak bitirmenin eşiğine geldi. Su kıtlığı yaşamamızın sebeplerin sıralayacak olursak; Yanlış sulama, damlama sulama yatırımlarının yetersiz olması, fazla sulama, tropikal ürün üretimi, yanlış ürün seçimi, yanlış tarım uygulamalarıdır. Bunun yanında Türkiye'nin ekonomik kaynaklarının büyük bölümünün inşaata, müteahhitte ve verimsiz endüstriye ayrılmış olması da bu krizin etkilerini daha da derinleştirmiştir." denildi.

"Kuraklık gıda egemenliği üzerinde en büyük tehlike"

Türkiye'de yanlış ve yetersiz politikalar nedeniyle yeraltı ve yerüstü sularının iyi değerlendirilemediğine işaret edilen raporda, "Toplumların yeterli ve güvenli gıdaya erişmesini ifade eden ve politik düzeyde karar alma süreçlerine katılımını öngören gıda egemenliği ulusal egemenliğin en büyük unsuru olarak öne çıkmıştır. Gıdada dışa bağımlı ve gıda egemenliği olmayan ülkelerin giderek daha da büyük sorunlarla karşı karşıya olacaklarını tahmin etmek pek de güç değil. Yanlış ve yetersiz politikalarla yer altı ve yer üstü sularını değerlendiremeyen Türkiye çok hızlı bir şekilde iklim kiriz ile ilgili bölgesel, özgün ve radikal politikaları hayata geçirmek durumunda." ifadeleri yer aldı.

"Türkiye olarak son yıllarda gıda ürünlerinin fiyat artışında dünya lideriyiz"

Türkiye'de gıda enflasyonunun tarihi rekorlar kırmaya devam ettiğine vurgu yapılan raporda, şu çarpıcı sonuçlara yer verildi:

"Zimbabve ve Venezuela'dan sonra TÜİK rakamlarına göre yüzde 99 ile dünya 4'süyüz. Çarşı pazardaki rakamlara ve bağımsız kuruluş raporlarına bakarsak Türkiye'de gıda enflasyonu çok daha yüksek. DİSK in yaptığı araştırmaya göre Aralık 2022 için gıda enflasyonu yüzde 150'lere çıkmış durumda bu rakamlara göre de gıda fiyat artışında Dünya lideriyiz. Bu durumun iktidarın 20 yıllık yanlış ve yetersiz gıda tarım politikalarının sonucu olduğunu düşünüyoruz. Kaynakları çiftçiye, köylüye, kırsal kalkınmaya değil; müteahhitlere, zenginlere, savaş baronlarına harcayan ülkeler bunun sonucunu ağır biçimde yaşarlar."

"Kuraklık gıda krizini derinleştirecek"

Türkiye'de yaşanan kuraklığın gıda krizini derinleştireceğine değinilen raporda, "Şu anda zincir marketlerde domatesin kilogram fiyatı 40 TL, biberin fiyatı 30 TL, hıyarın fiyatının 35 TL'lerde olduğunu görüyoruz. Bulgurun kilogramı 20 TL, makarnanın kilogram fiyatı ise 25 TL'ye çıkmış durumda. Kuraklığın etkisi ile rekoltede düşüş olması durumunda bu fiyatların artışlarını engellemek mümkün olmayacak. Gıdada bir arz krizi yaşanması ihtimalini maalesef arttıracak." denildi.

Dünyanın su rezervleri:

510 milyon km2 yüzey alanına sahip dünyamızda toplam su miktarı 1,2 milyar km3 'tür. Bu suyun yaklaşık olarak yüzde 97,5'ini deniz ve okyanuslardaki tuzlu sular oluşturmaktadır. Geriye kalan ve yalnızda yüzde 2,5'lik kısmı tatlı sudur. Ancak bu tatlı suların çok küçük bir kısmından yararlanılabilmektedir. Tatlı suların yüzde 79'unu buzullar, yüzde 20'sini yeraltı suları ve yüzde 1'ini yerüstü ve atmosferdeki sular oluşturmaktadır. Dünya üzerindeki tatlı sular çok sınırlıdır. Bu sınırlılık yanında kullanılabilir su kaynakları da dengesiz bir dağılıma sahiptir. Bu su varlığının yüzde 36'sı Asya, yüzde 25'i Güney Amerika, yüzde 15'i Kuzey Amerika, yüzde 11'i Afrika, yüzde 8'i Avrupa ve yüzde 5'i Okyanusya kıtalarına dağılmıştır. Bu dağılım incelendiğinde Asya kıtasının şanslı olduğu düşünülse de dünya nüfusunun yüzde 60'ını barındırması su potansiyelinin yeterli olmadığını göstermektedir. (İLKHA)







Bu haberler de ilginizi çekebilir