Oruç O`na Yaklaşmaktır
İlâhî Çağrının işaretiyle renklenir gökyüzü: S
İlâhî Çağrının işaretiyle renklenir gökyüzü: Sabah ezanı. Kalpler, şafakla birlikte uyanışa kalkan bahtiyarlardan olabilmek için yönelir Tek ve Yekta olana. Ellerindeki fırça ile, hem yüreklerini hem de günlerini ak bir tablo gibi şekillendirirler.
“Bismillah” diyerek başlarlar suya bile dokunurken ilk kez.. “Bismillah: Rahman olan adınla. Bismillah: Rahîm olan yanınla. Sonsuz merhametli ve şefkatli Rab, Senin adınla. Senin rızan için. Senin için niyet ediyorum. Niyetleniyorum nefsimi, ruhumu, kalbimi ve midemi Senin için korumaya: Oruç tutmaya…
Bir abdestle başlar yöneliş, madden arındırılır beden. Ruhlar yıkanır bir ‘tekbir’ soluğunda. Büsbütün arınmak gerektir, ak’lamak gerektir baştan sona bütün varlığı. Kuddüs olanın huzuruna çıkmak, zira arınmayı gerektirir ne varsa.
Yakınlaşmaktır oruç. Nefsin “Firavun” misal hükümranlığını kırıp, kulak vermektir İlâhî çağrılara. Nefis ki, Rabbini tanımak istemez. Firavun ki, tanımış mıydı Rabbini? Oruç, doğrudan doğruya nefsin firavunluk cephesine darbe indirir. Nefis, acizdir hakikatte, fakirdir, zayıftır. O da bir abddir ve bunu bilmesi gerektir. Oruç, bütün sadeliğiyle anlatır bunu ona. Sorar tüm nefislerin Sahibi: “Ben neyim, sen nesin?” Cevap verir nefis: “Ben ‘ben’im, sen sensin.” Anlaması için acizliğini, açlık verilir nefse. Öyle bir acizlik ki, Firavun’un sivrisineği alt edememesi nev’inden bir yenilgiyle, susar nefis. Sorar yine Âlemlerin Rabbi: “Ben neyim, sen nesin?” Nefis azapta. Yangınlarda Aç! Cevap verir: Sen benim Rabbi-i Rahîmimsin Bense senin aciz bir abdinim.”
M.Salih Şimşek / İdil (kozluca/Xanik) / Yaş:23