• DOLAR 32.455
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye`nin 10 yıl içinde makinede Almanya ile modada İtalya ve turizmde Fransa ile yarışacağını bildirdi.

İhracatı KDV`den arındırmak üzere bir çalıştay yaptıklarını ve Maliye Bakanlığı olarak ihracatçılara yardımcı olacaklarını belirten Bakan Şimşek, Türkiye`deki toplam KDV gelirinin yaklaşık 100 milyar lira olduğunu, bunun yaklaşık 21 milyar lirasını iade ettiklerini, bu iadenin yaklaşık 16 milyar lirasının ihracatçılara yönelik olduğunu bildirdi.

Bakan Şimşek, bu süreci basitleştirmek, hızlandırmak, mümkün olduğunca en iyi şekilde yapabilmek için talimat verdiğini ifade ederek, şöyle dedi:

"Şimdi bununla ilgili tebliğ hazırlanıyor. Ama bu yetmez, yeni dönemde imkanları artırmamız lazım. Son birkaç yıl içerisinde artırdık, daha da artırmamız lazım. Özellikle biraz daha uzun vadeli ve üretimi de kısmen destekleyecek destekler üzerinde çalışmamız gerekir. Önümüzdeki 10 yıl içinde yavaş yavaş makinede Almanya ile modada İtalya ve turizmde Fransa ile yarışacağız. Başladı bu yarış ama daha da güçlü bir şekilde yolumuza devam etmemiz lazım. Otomotiv sektöründeki nispeten yüksek olan ÖTV ve KDV yükü ihracatı etkilemiyor. İç tüketimde doğrudur ama şunu da kabul etmemiz lazım. Türkiye`de satılan arabaların, ticari araçlardan söz etmiyorum yüzde 75-80`i ithaldir. O nedenle geçtiğimiz 10 yılda bir politika ortaya koyduk. Üretimi, istihdamı, ihracatı, yatırımı destekliyoruz. Ama iç tüketimde daha sorumlu ve ihtiyatlı gitmemiz lazım."

"Devletin net anlamda dış borcu yoktur"

Şimşek, Türkiye`nin IMF`ye olan borcunu ödemesinin Türkiye açısından, Türk siyaseti, Türk siyasi tarihi açısından önemli bir eşik olduğunu kaydetti.

Hiçbir zaman Türkiye`nin dış borcunun kalmadığını dile getirmediklerini vurgulayan Şimşek, şunları söyledi:

"Böyle birşey dememiz zaten doğru da olmaz. Türkiye`nin toplam dış borcu 1. çeyrek sonu itibarıyla yaklaşık 350 milyar dolardır. Ama bunun 3`te ikisinin fazlası özel sektördür. Yani devletin payı düşüktür. Devletin net anlamda dış borcu yoktur. Ama ülkenin özellikle de özel sektörün tabii ki ciddi bir borç yükü var. Fakat uluslararası karşılaştırmalar yaparsak örneğin, Türk özel sektörünün toplam borcunun milli gelire oranı diyelim ki yüzde 39. Çevremizdeki ülkelerle AB ile karşılaştırdığımız zaman bu çok yüksek bir rakam değil makul bir rakamdır. Ama önümüzdeki dönemde daha az borç, daha çok verimlilikle, bizim bu modeli götürmemiz gerektiği de ortadadır. Katma değer zincirinde Türkiye`yi yükseltecek yatırımlara İstanbul`da dahi yapılsa Tunceli`deki teşviki veriyoruz. Bunlar önemli konulardır. Hükümet olarak üzerimize düşeni yapıyoruz, eksiklerimiz olabilir bunları da gidermemiz lazım. Bu dönemde sermaye piyasasını içeride kullanmamız lazım. Özel sektörün biraz anlayışını değiştirmesi gerekir. Bankalardan borç almak kolaydır. Dışarıdan almak ta kolaylaşıyor. O nedenle Borsa İstanbul`u yeniden yapılandırdık. Diyoruz ki, şu anda halka açılmış hisse senedi sayısını yaklaşık 400`den bine çıkaralım diyoruz. Veya Türkiye`nin yatırım yapılabilir kredi notu alması şu açıdan önemlidir. Gidip sendikasyon kredisi yerine, Türk şirketlerinin şirket tahvili satarak 10 yıllık borçlanması sermaye benzeridir. Neden? Çünkü 10 yılda yatırımınızı yaparsınız. Doğru alanda yatırım yaptıysanız, zaten oradan gelen gelirlerle o yatırımı daha sağlıklı bir şekilde finanse edebilirsiniz.

Borç yiğidin kamçısıdır, iyi yönetilirse doğru sonuçlar doğurabilir. Eğer ülke olarak ki çok şükür buna ihtiyacımız yok ama vatandaşa yatırım, eğitim, altyapı için borçlanmak kötü birşey değildir. O aslında ülkenin üretken, kapasitesini artırdığı için uzun vadede zaten geri dönüşüm sağlanır. Önemli olan bizim tüketimi israfa kaçmadan yapmamızdır. O nedenle biz bir tercih yaptık, tüketim üzerindeki vergilerde indirime gitmedik. Ama üretime, istihdama ve ihracata her türlü desteği veriyoruz vermeye de devam edeceğiz."

"Çuvallarla belgeler gelmiş"

Şimşek, gazetecilerin "BES`le ilgili şimdiye kadar ne kadar talep geldi, ne kadar iade yapıldı ve varlık barışında ne kadarlık bir para geldi?" sorusunu şöyle yanıtladı:

"Bugün bir köşe yazarımız bana açık mektup yazmış teşekkür ediyorum kendisine. Önemli bir sorunu gündeme getirdiği için. Bildiğim kadarıyla 368 bin civarında bir başvuru var iadeler için. Bunun yaklaşık yüzde 10`unu biz yerine getirdik ama iyi bir performans değil. Maliye Bakanlığı olarak Gelir İdaremiz olarak Vergi Dairesi Başkanlığı olarak bu iyi bir performans değil. Fakat, sorunun temeli, bu işin zamanında el yordamıyla yapılmasıdır. Sorun kaynak sorunu değil. Sorun bunu yönetme sorunudur. Sorun şu; çuvallarla belgeler gelmiş. Bunları oturup el yordamıyla çözmeniz gerekir. Sorun maalesef devletimizin önceki dönemlerdeki iş yapma tarzından kaynaklanıyor. Ama ben Maliye Bakanı olarak bu performansımızı yeterli bulmuyorum. Arkadaşlarıma daha önce de söyledim buradan da sesleniyorum; gerekeni daha hızlı bir şekilde daha çok insan kaynağı tahsis ederek, daha çok çalışarak yapalım. Bu iadeler konusunda BES stopaj iade taleplerini çok hızlı bir şekilde yerine getirelim. Varlık barışı için daha çok erken dönemdeyiz. Önümde de rakamlar yok doğrusu. İnşallah önümüzdeki birkaç hafta içerisinde ilk sonuçları alırız, ilk fırsatta sizlerle paylaşırız."

"Şu veya bu nedenle herhangi bir firma ve kesim hedef alınmıyor"

"5084 sayılı teşvik yasasının kaldırılmasının ardından yapılacak yeni düzenlemeler ne aşamada? Gezi Olayları ve Maliye Bakanlığınca reklam ajanslarına yönelik bir denetim yapıp yapmadığı" yönündeki soruyu ise Bakan Şimşek, "5084`e ilişkin bir yasal düzenlemeyi yaptıklarını, yasada da bunun yılbaşından itibaren geçerli olduğuna yer verdiklerini kaydetti.

"Kararname imzaya açıldı ama şu anda imzalar tamamlandı mı? bilgi sahibi değilim" diyen Şimşek, şöyle devam etti:

"Gezi olaylarına ilişkin de kesinlikle bir cadı avı söz konusu değil. Ama şunu söyleyeyim her sene yılın ilk çeyreğinde bakanlık olarak denetim stratejisi planlaması yapılır. Onun dışında binlerce denetim yapılıyor hiçbiri onay ve izin için bana gelmez. Ben hiçbir sektörle ilgili beyanda bulunamam, vergi mahremiyeti nedeniyle hangi sektörler incelemede diye. Ama eğer birşey yapılıyorsa sektörel bazda yapılıyor. Şu veya bu nedenle herhangi bir firma ve kesim hedef alınmıyor. Olaylar döneminde farklı şekilde bir iş yapmanın da ötesinde memlekette çalışma ortamını, bir anlamda şiddeti finanse eden varsa da tabii ki emniyet olsun, savcılık üzerinden bize gelen birşeyde tabii ki devreye gireriz. O ayrı bir konu. Hiçbir ülke şiddetin, terörün finansmanlarına izin vermez. Batıda Türkiye`de yaşandığı gibi gösteriler şiddete dönüşseydi eminim batının en gelişmiş ülkeleri bu yöndeki yaklaşımı farklı olmazdı hatta çok daha şiddetli olurdu. Türkiye`de demokratik hakkını kullanıp sokağa dökülen kardeşlerimizin, başımız gözümüz üstünde yeri vardır. Bunları da dinlememiz lazım. Varsa bir sorunları oturup beraber diyalogla çözmemiz lazım. Ama bir yerleri işgal ederek özel sektörün, kamu mallarını veya taşıtlarını binalarını yakarak yıkarak hiçbir yere varılmaz. Buna da hiçbir ülke, hiçbir otorite toleranslı olamaz. Toleranslı olsa o zaman hukuk devleti kalmaz, devlet diye birşey kalmaz. Huzur olmaz, yatırım olmaz."

Lice`deki olay ve bölgedeki yatırım

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bir gazetecinin Lice`de yaşanan olaylar ve bölge illerindeki yatırım miktarları konusundaki sorusunu ise şöyle cevaplandırdı:

"GAP illeri yatırım teşviklerinde her ilimizde muaazzam bir sıçrama söz konusu. 2012`de Adıyaman`da bin 228, Batman`da 3 bin 894, Diyarbakır`da 2 bin 626, Gaziantep`de 4 bin 482, Kilis`te 244, Mardin`de 2 bin 501, Siirt`te 741, Şanlıurfa`da 5 bin 987, Şırnak`ta 346 ytırım teşvik belgesi verilmiş. Yatırım ve istihdam yönünden baktığınız zaman çok ciddi bir artış söz konusu. 2013 yılında bunun artacağına inanıyorum. Diyarbakırlı kardeşim kendi hak ve özgürlüklerini kullanırken, diyelim ki hoşnut olmadığı bir şeyi protesto ederken, içinde şiddeti barındırmama noktasında gerekli hassasiyeti göstermesi lazım. Gösteride molotofkokteyli, el yapımı bomba olur mu? Bunlar, demokrasi ve demokratik haklarla bağdaşmayan şeylerdir. O nedenle burada olsun, başka yerde olsun bu haklarımızı kullanırken o şiddetten arındırmamız lazım. Varsa bir mesaj ortaya barışçıl bir şekilde konulmalıdır. Diyarbakır neredeyse Batman`ın 2 katı ama geçen yıl Diyarbakır, Batman`ın yarısından biraz fazla teşvik yatırımı almış. Demek ki oradaki yöneticilerimizin de, STK`ların da huzura, güven ortamına sahip çıkması lazım. Yatırımcıyı çekmek için ekstra çalışması lazım. Diğer taraftan o görüntüler Türkiye ekranına daha az yatırım, istihdam olarak, daha az ihracat olarak yansıyor. Bundan ne Diyarbakırlı kardeşimiz kazanıyor ne de ülkemiz. Bu ülke çok daha iyisini hakkediyor."

Kaynak: AA