HÜDA PAR Sözcüsü Ramanlı: Asgari ücret insan onuruna yaraşır seviyede olmalı
HÜDA PAR Sözcüsü Serkan Ramanlı, "Son dönemlerde yapılan iyileştirmelere rağmen hâlâ en temel insanî ihtiyaçları dahi karşılamaktan uzak olan asgari ücretin mutlaka insan onuruna yaraşır bir seviyeye yükseltilmesi gerekir." çağrısında bulundu.
HÜDA PAR Sözcüsü Serkan Ramanlı, partisinin iç ve dış gündeme dair değerlendirmelerini paylaştı.
Asgari ücret belirleme çalışmalarının bu hafta başlayacağını hatırlatan Ramanlı, asgari ücretle çalışan işçilerin toplam istihdam içerisinde büyük bir paya sahip olması nedeniyle yapılacak zam oranının, geniş halk kitlelerini ilgilendirdiğini belirtti.
Ramanlı, "Son dönemlerde yapılan iyileştirmelere rağmen hâlâ en temel insanî ihtiyaçları dahi karşılamaktan uzak olan asgari ücretin mutlaka insan onuruna yaraşır bir seviyeye yükseltilmesi gerekir. Bir taraftan asgari ücretin yükseltilmesi ihtiyacı diğer taraftan ücretteki her artışın özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerde maliyet artışına yol açması, bu noktada farklı bazı politikaların gündeme alınmasını kaçınılmaz kılmaktadır." dedi.
Asgari ücrete zam yapıldığında işveren ya işten çıkarma yöntemini devreye soktuğunu ya da ücretteki her artışı maliyete dâhil edip fiyatlara yansıttığını belirten Ramanlı, "Bu da maliyet artışlarıyla oluşan yeni zamları beraberinde getirmektedir. Bu sebeple hem işsizliğin hem de yeni zamların önüne geçebilmek için özellikle artan maliyetlerle mücadele ederek ayakta kalmaya çalışan küçük işletmelere vergi indirimi ve prim desteği gibi kolaylıklar sağlanmalıdır. Ciddi bir oranda artırılması gündemde olan asgari ücret konusunda devlet elini taşın altına daha fazla koymalıdır." diye belirtti.
Ramanlı, "Öte yandan küresel çapta oluşan resesyon riski, gelecekte üretimde nispi durgunluğa ve yaygın bir işten çıkarma tehlikesine işaret etmektedir. İşçi, işveren ve devlet katkısıyla oluşturulan İşsizlik Fonu’nun önemi bu noktada ortaya çıkmaktadır. Geçmişte İşsizlik Fonu'nun amaç dışı harcamalarla gündeme gelmiş olması da dikkate alınarak ihtiyaç halinde fon kaynaklarının işsizlere harcanabilmesi için gerekli tüm tedbirler şimdiden alınmalıdır." diye ekledi.
"Yeniden değerleme oranı düşürülmelidir"
Ekonomik krizler halkı canından bezdirirken kimilerince daha fazla kazanmak için bir fırsat olarak algılandığını ifade eden Ramanlı, son zamanlarda zincir marketler özelinde yapılan fahiş fiyat tartışmalarında bu türden suçlamaların dikkat çektiğini belirtti.
Ramanlı, "Arzın her aşamasında iddia edildiği gibi bir tekelleşme veya fahiş fiyat uygulaması varsa, bu suçu işleyenler kadar denetim mekanizmasını yeteri kadar işletmeyen ve caydırıcı cezalar uygulamayan hükümetin de sorumluluğu vardır." diye konuştu.
Günübirlik hal alan fiyat artışlarının gerekçesinin de yüksek enflasyon ve artan maliyetler oluşturduğnu kaydeden Ramanlı, "Fırsatçılık ve tekelleşme ile mücadele etmekle beraber maliyet artışlarının aşağı çekilmesi ile ancak raf fiyatlarındaki spekülatif hareketlerin önüne geçilebilecektir. Piyasada oluşan fahiş fiyatlara dikkat çeken hükümetin vergi, ceza ve harçlarda uygulanacak yeniden değerleme oranlarında yaptığı yüzde 123’lük artışın da fahiş olduğunu hatırlatıyor ve bu oranın düşürülmesi gerektiği yönündeki çağrımızı bir kez daha yineliyoruz." ifadelerini kullandı.
"Üretim ve istihdam hedeflerine sadık kalınmalıdır"
2022 yılı üçüncü çeyreğinde büyüme yüzde 3,9 olarak gerçekleştiğini hatırlatan Ramanlı, beklentilerin biraz altında gerçekleşen büyüme oranlarının, birtakım tedbirlerin alınması gerektiğine işaret ettiğini söyledi.
HÜDA PAR Sözcüsü Ramanlı, "Hükümetin üretim, yatırım, istihdam ve ihracata ilişkin ortaya koyduğu hedefe teoride olduğu kadar pratikte de sadık kalması gerekir. Zira üçüncü çeyrekte yatırımın ve ihracatın büyümedeki paylarının düştüğü, kamu harcamalarının ve hane halkı tüketiminin ise payının arttığı müşahede edilmektedir. Hükümet, yeni ekonomi programı kapsamında belirlediği üretim, yatırım, istihdam ve ihracat gibi ana hedeflere odaklanmalı, enflasyon ve hayat pahalılığı ile mücadeleye de öncelik vermelidir." şeklinde konuştu.
"Öğrencilere yemek desteği verilmelidir"
Ağırlaşan ekonomik şartların, dar gelirli vatandaşın belini bükmeye devam ettiğini söyleyen Ramanlı, bu durumun özellikle öğrenci okutan aileler için daha büyük sıkıntılara yol açtığını söyledi.
Ramanlı, şöyle devam etti:
"Diğer okul masrafları ile birlikte özellikle de servis ve yemek ücretleri veliler için ciddi bir külfet demektir. Tekli eğitim veren okullarda okuyan dar gelirli ailelerin çocukları öğle arasında eve gidememektedir. Maddi imkânı olanlar okul kantinlerinden yüksek fiyatla da olsa karınlarını doyurabilmekte, imkânı olmayan öğrenciler ise aç bir halde derslerine devam etmektedir.
Sosyal devlet olmanın gereğini yerine getirmesi gereken hükümet, bu konuya duyarsız kalmaktadır. Birçok alanda sosyal yardımlar yapılırken öğrencilere yemek desteğinin verilmemesi kabul edilebilir bir durum değildir. Geleceğimiz olan çocuklarımız bu muameleyi hak etmiyorlar. Hükümet tüm öğrencilere yemek desteği vermeli, dar gelirli ailelere ise servis ücreti katkısında bulunmalıdır. Hiçbir öğrencimiz okullarda aç kalmamalı, uzun yol yürüyerek okula gitmemelidir."
"Şiddet vakalarının sebepleri ortadan kaldırılmalıdır"
Toplumda şiddet vakaları her geçen gün artış gösterdiğini vurgulayan Ramanlı, "Ruhsal bunalım ve depresyon oranlarının artması, sonu gelmeyen ekonomik sıkıntılar, gayri ahlaki yaşam tarzı, kumar, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı ile sosyal medyanın fütursuzca kötüye kullanımı erkeklere, kadınlara hatta çocuklara yönelik cinayete kadar varan şiddet olaylarının artmasına neden olmaktadır. Son zamanlarda çocuklar arasında yaygınlaşan akran zorbalığı da dikkat çekmektedir." dedi.
Ramanlı, "Yaygınlaşan ve bir türlü önüne geçilemeyen cinayet ve şiddet vakaları sosyal politikaların yetersizliğinden, eğitim sistemindeki çarpıklıktan ve manevi boşluktan ileri gelmektedir. İnanç değerlerimizden uzak anlayışlar ve yaşam biçimleri, fertleri ve toplumu etkisi altına alarak huzurun bozulmasına sebep olmaktadır. Sosyal, siyasal ve ekonomik güvensizliğin yaşandığı böyle bir dönemde kadın hakları ve çocuk hakları adı altında ortaya konan idari ve polisiye tedbirler ise ne yazık ki aileleri daha fazla zayıflatmakta ve büyük tahribatlara yol açmaktadır." ifadelerini kullandı.
Ramanlı, "Şiddetin bireysel değil, toplumsal bir olgu olduğu gerçeğinden hareketle, cinayet ve şiddet vakalarının asıl kaynağına inilerek; yoksulluk, gayri ahlaki yaşam tarzı, kumar, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı gibi sebeplerin ortadan kaldırılmasına gayret edilmelidir." çağrısında bulundu.
"Uygur Müslümanlarına sahip çıkılmalıdır"
Doğu Türkistan'ın Urumçi kentinde bir binada çıkan yangında, onlarca kişinin hayatını kaybettiğini hatırlatan Ramanlı, yıllardır Uygurlara yönelik etnik, dinî ve kültürel asimilasyon gerçekleştiren, eğitim adı altında milyonlarca kişiyi toplama kamplarına hapseden Çin yönetiminin, zulmün şiddetini arttırdığını ifade etti.
Ramanlı, sözde salgınla mücadele politikası kapsamında insanlar evlerinde ölüme terk edilirken baskı politikasından yine en çok Müslümanların etkilendiğini söyledi.
Türkiye'deki Çin protestolarının engellenmesine tepki gösteren Ramanlı, "Türkiye’nin Çin zulmüne karşı mücadelede öncü ülke olması gerekirken Çin’e yönelik protestoların dahi engellenmesi kabul edilebilir değildir. Bugüne kadar Çin’in Müslümanlara yönelik zulmüne sessiz kalan İslam ülkeleri, Uygur Müslümanlarını bir kez daha zalim yönetimin insafına terk etmiştir. Dünyanın sessizliği, milyonlarca Uygur Müslümanının hayatını tehlikeye atmakta, Çin’i cesaretlendirmektedir. İslam İşbirliği Teşkilatı, kuruluş misyonuna uygun olarak Uygur Müslümanlarına sahip çıkmalı, Çin’e caydırıcı yaptırımlar uygulanması için derhal harekete geçmelidir." diye konuştu.
"Afganistan ile dayanışma içerisinde olunmalıdır"
HÜDA PAR Sözcüsü Serkan Ramanlı, Afganistan'ın yaşadığı sorunlara işaret ederek, sözlerine şöyle son verdi.
"ABD, işgalle diz çöktüremediği Afgan halkını ekonomik, siyasi, askeri ambargoyla ve ülke istikrarına kasteden eylemlerle cezalandırmaya çalışmaktadır. Birleşmiş Milletler Afganistan Özel Temsilciliği, ülkede 6 milyon insanın acil durum seviyesinde gıda güvensizliği ile karşı karşıya kaldığını, bu durumu aşmak için 768 milyon dolara ihtiyaç duyulduğunu açıkladı. 15 Ağustos 2021’de işgalci ABD’nin çekilmesiyle birlikte Afganistan’a yapılan uluslararası yardım kesintiye uğratılırken ABD, Afganistan'a ait olan 9 milyar dolara el koymuştu. Bu paranın onda biri dahi bugün muhtaç durumda olan 6 milyon insanın gıda ihtiyacını gidermeye yetecektir.
Afgan halkı sadece yoksullukla değil terör eylemleriyle de zor ve sıkıntılı bir dönem geçirmektedir. 30 Kasım’da Samangan vilayetinin Aybek şehrinde kız öğrencilerin eğitim gördüğü bir okula yapılan bombalı saldırıda 23 kız öğrenci vefat ederken 30’u da yaralandı. Bu menfur saldırıyı kınıyor ve lanetliyoruz. Vahşice katledilen mazlumlara Allah’tan rahmet, ailelerine ve Afganistan halkına başsağlığı ve taziyelerimizi sunuyoruz.
Bir kez daha Başta Türkiye olmak üzere İslam ülkelerini, kendi ayakları üzerinde durabilmesi için Afganistan ile her alanda ilişkilerini geliştirmeye, terör eylemlerine karşı Afganistan hükümeti ile dayanışma içerisinde olmaya çağırıyoruz." (İLKHA)