• DOLAR 34.246
  • EURO 37.957
  • ALTIN 2927.21
  • ...
Amed Şeyh Said için meydandaydı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
DİYARBAKIR - Mustazaflar Cemiyeti Diyarbakır Şubesi tarafından Batıkent Meydanı`nda "Şeyh Said`ten Roboski`ye Rejim Tarafından Katledilen Mazlumları Anma Programı" adlı kitlesel basın açıklaması düzenlendi. Aşırı sıcak havaya rağmen yoğun katılımla gerçekleşen ve Kur`an-ı Kerim tilaveti ile başlayan program Ömer Çelik Hoca`nın okuduğu basın açıklamasıyla devam etti.

Cumhuriyetin kuruluş yıllarından günümüze kadar vahşice katledilen başta Şehid Şeyh Said hazretleri olmak üzere yüz binlerce mazlumu bir kez daha rahmetle anmak için meydanda toplandıklarını açıklayan Çelik, "Bilindiği üzere cumhuriyetin kuruluş yıllarında devrim adı altında batılılaşma çabaları rejim tarafından Türkiye`nin dört bir tarafında baskı ve şiddetle gerçekleşmiştir. Ancak hiç şüphesiz bu baskı ve şiddetin en fazla görüldüğü yer Kürdistan olmuştur" dedi.

"İslam adına ne varsa hepsini silmek istediler"
Türkiye Cumhuriyeti kurucularının hedefleri İslam adına her şeyi yok etmek olduğunu belirten Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü; "Ancak bir Yahudi`nin fikir babalığını yaptığı Türk Milliyetçiliği fikrine sahip oldukları sonradan anlaşılan Türkiye Cumhuriyeti kurucuları, Abdullah Cevdet gibi ateistlerin fikirleriyle devleti kurar kurmaz kendine bir hedef belirledi. Hedef şuydu, İslam adına ne varsa silmek ve sınırları içerisinde yaşayan herkesi laikleştirmek ve Türkleştirmek. Bu hedefe ulaşmak içinde devletin tüm kaynakları seferber edildi. Sadece ismi kalmış Halifeliğin kaldırılmasıyla başlayan bu süreç Laik ve Faşist Türk Milliyetçileri haricindeki tüm halkların devlet ile olan bağını kopardı. Devrim adı altında şeriat mahkemeleri kaldırıldı. Ceza Yargılamaları Usulü Kanunu Almanya`dan; Medeni Kanun İsviçre`den getirildi. Cezai yargılamada İstiklal Mahkemeleri adalet namına laikçi baskıyı icra etmenin sembolü oldular. Kılık Kıyafet Kanunu çıkarılarak İslami örf ve adetlerden giyim şekilleri kaldırıldı. Harf Devrimini yaparak Kur`an dili olan Arapça alfabeyi yasakladılar. Bununla da yetinmeyen yeni devletin kurucuları herkesi Türkleştirme çalışmalarına hız verdiler."

"Yapılan zulümlere en büyük tepki Şeyh Said`ten geldi"
Yapılan tüm zulümlere halkın tepkisiz kalmadığını söyleyen Çelik, "Halifeliğin kaldırılması ve İslami kurumların kapatılması, İslami eğitime son verilmesi, her şeyin devlet eline geçmesi ülkede geniş çaplı tepkilere yol açtı. Batısından Doğusuna Müslüman halk yapılanlara tepkisiz kalmadı. En büyük tepki de Kürdistan`dan, Şeyh Said Hazretleri`nin kıyam etmesiyle gelmiş oldu" dedi.

"Şeyh Said tağuti rejime karşı büyük bir kıyam başlattı"
Şeyh Said yaşamış olduğu dönemin ağır sorumluluğu altında nice Peygamberin varisleri olan âlimlerin yolundan giderek devrin tağuti rejimine karşı büyük bir kıyam başlattığını dile getiren Çelik, "Bu haklı kıyamın çok kanlı bir şekilde bastırılmasının ertesinde Türkiye Cumhuriyeti bir daha bu tür kıyamlarla karşılaşmamak adına gerçekleştirdiği idari ve askeri tedbirlerle Kürdistan`ı adeta yakıp yıktı. Çok sayıda tehcir ve tenkil hareketi gerçekleştirdi. Sadece bu kıyamda ortaya çıkan bilanço bile devletin zulmünün boyutlarını ortaya çıkarmaya yeter ve artar bile. 206 köy yakılıp yıkılmış, 8 bin758 ev yakılmış, 15 bin 206 kişi öldürülmüş ve yarım milyon insan sürgün edilmiştir" dedi.

"İstiklal Mahkemeleri binlerce âlimi idam etti"
İstiklal Mahkemeleri`nin uygulamalarıyla binlerce âlimin idam edildiğini hatırlatan Çelik, "Devletin genelde tüm vatandaşlarına özelde ise Müslümanlara ve Kürt halkına yönelik alçakça saldırıları devam etti. Gün geldi Müslüman halkın İslami yaşamı terk etmesi için camileri ahıra çevrildi. Kutsal kitabımız Kur`an`ın mukaddesatı çiğnendi. Ve ezanı bile Türkçe okutma küstahlığında bulundular. Başörtüsünü yasaklayarak din düşmanlığında Firavun ve Nemrut derecesine çıkmak için yarıştılar" diye konuştu.

Yapılan zulümler sonucu Kürt sorunu ortaya çıktı
Devletin yaptıkları zulüm, katliam, inkar ve asimilasyonların sonucu olarak Kürt sorununun ortaya çıktığını ifade eden Çelik, "Ve Kürt sorunu, kırk yıldır yetmiş binin üzerinde insanın yaşamını yitirmesine rağmen devam etmektedir. Devlet, Kuruluş yıllarında bunca döktüğü kana doymamış olacak ki katliamcı yüzünü günümüze kadar sürdüre gelerek her gün yapmış olduğu katliamlara yeni birisini eklemektedir. Gerek ferdi gerek toplu katliamlarla Müslüman halkı sindirme politikasına son vermeyen devletin son kurbanları ise nice Ceylan Önkollar, yargısız infazlarla katledilen Hüseyinler ve Roboski`de TSK`ya ait savaş uçaklarının bombardımanı sonucu yarısından fazlası çocuk yaşta olmak üzere 34 masum sivil insan olmuştur" dedi.

Roboski davasında yaşananların hukuk katliamı olduğunu ifade eden Çelik, Roboski`deki cinayet çözülene ve suçlular hak ettikleri cezaya çarptırılana kadar bu işin takipçisi olacaklarını söyledi.

"İslami çalışmalar yürüten STK`lara cezalar veriliyor"
Devletin, DGM ve özel yetkili mahkemelerle yüz binlerce insanı cezalandırmaya devam ettiğini belirten Çelik, "Sırf bu meydanda Şeyh Said ve dava arkadaşlarını anma etkinliği düzenleyen, devletin yapmış olduğu katliamları dile getiren Mustazaf-Der yetkilileri hakkında soruşturma açılmış ve adeta `Ben 90 yıl önce nasıl katliamcı isem şimdide öyleyim` demektedir. Yine devlet bu zulüm mahkemeleriyle İslami çalışma yürüten STK`ları kapatmakta ve üyelerine yönelik ağır cezalar vermekten çekinmemektedir" şeklinde konuştu.

Açıklamasının sonunda Ömer Çelik, devletin bunca olanlardan sonra yapması gerekenleri şöyle sıraladı;

"-Kurtuluş mücadelesi verildiği dönemdeki kardeşlik ruhuna dönmeli ve halkın inancı ve kimliği ile barışmalıdır.

-Kardeşlik için İslam`ı referans almalıdır. İstiklal Mahkemeleri tutanakları, TBMM arşivi, Genel Kurmay arşivi biran önce açılmalıdır.

-O dönemdeki katliamlarla ilgili maddi gerçekler tüm yönleriyle ortaya çıkarılmalıdır. Devlet geçmişi ile yüzleşmeli ve suçunu kabul etmelidir.

-Mağdurların ailelerinden ve halktan özür dilemeli, mağduriyetlerini gidermelidir.

-Şeyh Said ve arkadaşları ile Bediüzzaman Said Nursi başta olmak üzere kabirleri halktan gizlenenlerin, mezarlarının nerde olduğu açıklanmalı ve halkın ziyaretine açılmalıdır.

-Şeyh Said ve arkadaşları başta olmak üzere İstiklal Mahkemeleri tarafından mağdur edilenlerin iade-i itibarları derhal verilmelidir.

-İstiklal mahkemelerinin güncel birer versiyonu olmaktan öte bir fonksiyon icra etmeyen Özel yetkili mahkemeler lağvedilmelidir.

-Hazırlanacak yeni anayasa, İslam`ın emirlerine ve Müslümanların hassasiyetlerine ters olmayacak maddeler içermeli, devlet ve birey arasındaki ilişkiler bireyin devlet karşısındaki hakkını koruyacak şekilde yeniden dizayn edilmelidir.

-Başta Roboski katliamında olmak üzere devletin yaptığı katliamlarda suçlu devlet görevlileri belirlenmeli, yapılacak şeffaf bir yargılama ile hak ettikleri ceza verilmelidir.

-Her alanda inancın yaşanması önündeki engeller kaldırılmalı, Başörtüsü yasağı artık son bulmalıdır.

-Düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki engeller kaldırılmalıdır.

-Türkiye Türklerindir sakat anlayışından vazgeçilmelidir. Bu ülkede Türklerden başka halkların da yaşadığı kabul edilmelidir. Her alanda bu halkların kendi dillerini ve kültürlerini yaşamaları ve yaşatmaları imkânı verilmelidir.

- Halkları birbirine kırdırtma politikasından vazgeçilmeli, devlet içerisinde kümelenmiş suç gruplarının üzerine ciddiyetle gidilip hak ettikleri cezalar verilmelidir."
(Emrullah Araz/Sedat Aslan-İLKHA)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir