Yapıcıoğlu: Bütçe açıklarının en önemli sebebi kamudaki savurganlık ve israf
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, "Bütçe açıklarının en önemli sebeplerinin başında bize göre kamudaki savurganlık ve israf geliyor. Hangi kurum, hizmetleri aksatmadan tasarruf yapabiliyorsa cezalandırmak yerine o kurumun idarecileri ödüllendirilmelidir." dedi.
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Adıyaman merkezde bulunan bir otelin toplantı salonunda basın mensuplarıyla bir araya gelerek gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Adıyaman'da dile getirilen sorunların başında imar ve şehirleşmenin olduğunu belirten Yapıcıoğlu, "Tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı ve imara açılması ile ilgili şikayetler dile getiriliyor. Adıyaman ve ilçelerinin alt yapı sorunu maalesef devam ediyor. Kahta'da yol sorunu konuşuluyor. Yollar kazıldıktan veya alt yapı döşendikten sonra kapatılmasının çok uzun zaman aldığını söylüyorlar ve barajın hemen kıyısında su sorununun olduğu dile getirildi. Samsat'ta bilindiği gibi bir deprem yaşandı. Depremde yıkılan konutlar yerine yeni konutlar yapılacaktı. Özellikle köylerdeki konutların teslim süresinin uzatılmasıyla ilgili şikayetler dile getirilen sorunlardan." dedi.
Kentte, kendilerine aktarılan sorunlardan birinin de tarım ve hayvancılıktaki girdi maliyetlerinin pahalılığı olduğunu aktaran Yapıcıoğlu, Türkiye'nin en kaliteli bademlerinin yetiştirildiği Adıyaman'da badem taban fiyatının düşüklüğünden şikayetlerin de kendilerine iletildiğini söyledi.
Yapıcıoğlu, "Adıyaman'la ilgili dile getiren hususlardan bir tanesi organize sanayi bölgesi için tahsis edilen yerin uzaklığı, çevre yolu ve bağlantı yollarının yapılmamış olması nedeniyle şehir içinde akan trafikte ayrı bir sorun oluşmasıdır." ifadelerini kullandı.
Asgari ücretle ilgili görüşlerini dile getiren Yapıcıoğlu, Biz 10 yıldır asgari ücret vergiden muaf olmalı diyorduk, asgari ücret vergi dışı bırakıldı ama tanımı değişmedi ve işçinin ailesi tanımın içerisine henüz dahil edilmedi. Sadece gıda için harcanması gereken miktara açlık sınırı diyoruz, bu bile asgari ücretin epey üzerinde. Bu haldeyken bile açlık sınırının altında olan bir asgari ücret, aslında 'sadece işçinin ihtiyaçlarına yetecek ücret' olarak tarif edildiği halde bir kişiye yeterli değil. Yapılan hesaplamalar bir kişinin barınma, beslenme, giyinme, eğitim, kültür, ulaşım ve her türlü ihtiyaçlarını karşılamaya yetecek olan ücretin 9 bin liranın üzerinde olduğu söyleniyor. Bu durumda asgari ücrette enflasyon oranında yapılacak bir zammın şifa olmayacağı anlaşılıyor. Henüz asgari ücret tespit çalışmaları başlamadan çağrımız şudur: Lütfen asgari ücretin tanımını değiştirmeyi de gündeminizi alın ama en azından şu anda bir kişinin yaşanan maliyetinin altında kalmayacak bir rakam belirleyin." Diye konuştu.
Yapıcıoğlu, emekli maaşlarına da makul düzeyde zam yapılması gerektiğini kaydetti.
Bütçe açıkları
Türkiye'de yeterince kaynak var olduğunu ancak bu kaynakların harcandığı yerlerle ilgili bir öncelik probleminin olduğunu belirten Yapıcıoğlu, şöyle devam etti:
"Bütçe ile ilgili sürekli açıklar veriliyor. En son Aralık ayında 2022 bütçesi yapılırken bütçe açığı 278 milyar olarak öngörülmüş. Fakat daha sonra orta vadeli bir plan açıklandı ve bu bütçe açığı 278 milyardan 461 milyar liraya çıktı. Bu rakamda durabilecek miyiz bunu tutturabilecek miyiz o da meçhul. Çünkü sadece ekim ayının bütçe açığı 83,3 milyar. Geçen eylül ayında bütçe 78,6 milyar açık vermişti. O zaman basında 'şimdiye kadar kaydedilmiş en yüksek aylık açık' diye geçerken ekim ayı yaklaşık 5 milyarlık bir artışla eylül ayını geride bıraktı ve açıklar oluşmaya devam ediyor. Bu açıklar daha fazla borçlanma, faiz yükü ve özellikle dar gelirli kesimlere ayrılan bütçenin biraz daha azalması demektir.
Bütçe açıklarının en önemli sebeplerinin başında bize göre kamudaki savurganlık ve israf geliyor. Kurumların işleyişini bilenler şunu yakından bilirler ki özellikle sene sonuna doğru o kurumlar için sene başında ayrılmış bütçelerin bir an önce tüketilmesi için adeta bir harcama yarışına giriyor. Çünkü o kurum kendisine ayrılanı bitirememişse, harcayamamışsa bir sonraki yıl onun bütçesinin azalacağı endişesiyle ihtiyacı olmasa bile o parayı harcama yoluna gidiyor. Merkezi hükümetlerin bu konuya dikkatini çekiyoruz ve mutlaka bunun önüne geçilmeli. Hangi kurum hizmetleri aksatmadan tasarruf yapabiliyorsa cezalandırmak yerine o kurumun idarecileri ödüllendirilmelidir."
Yapıcıoğlu, konuşmasının devamında geride mirasçı bırakmadan vefat eden vatandaşların miraslarının, hazine yerine evlenmek isteyen gençler için oluşturulmasını istedikleri bir fona devredilmesi ve 25 yıl evli kalan kadınlara emeklilik hakkının tanınmasına ilişkin projelerini anlattı.
Başörtüsüne anayasal güvence
Başörtüsünün anayasal güvence altına alınmasını desteklerini vurgulayan Yapıcıoğlu, bu konuda önerilerine ilişkin şunları söyledi: "Anayasaya inanç hürriyeti ile ilgili maddeye bir fıkra eklenmek suretiyle ya da bir cümle eklemek suretiyle şöyle bir düzenleme yapılabilir: 'Hiç kimse inancına aykırı bir davranışa zorlanamaz' Bunu bu şekilde anayasal güvenceye kavuşturmak mümkündür diye düşünüyoruz."
Kürt meselesi
Kürt meselesinin devam ettiğini belirten Yapıcıoğlu, "Çözüm için de önce bir siyasi irade gerekir. Siyasilerin bu yönde bir iradeleri yoksa zaten o yönde adım atmazlar. Sonra bu sorunu gerçekten çözme konusunda ciddi bir samimiyet gerekir. O da yetmiyor. Sadece iradenizin ve samimiyetinizin olması gerekiyor. Bir de bu sorunu çözmesi gereken kişiler bir araya geldiğinde bu sorun çözülür ve çözülmelidir. Bin yıl kardeşçe bu topraklarda birlikte yaşayan insanlar kardeşçe yaşamaya devam edeceklerdir ama o kardeşliğin hukukunun tescil edilmesi gerekir." diye konuştu.
"Faiz sisteminden çıkamazsanız siz sıfır işsizliği hayal bile edemezsiniz"
Hayat pahalılığı önüne geçmek için atılacak en önemli adımlardan bir tanesinin faizi kaldırmak olduğunu vurgulayan Yapıcıoğlu, "Sayın Cumhurbaşkanı, faiz sebep; enflasyon sonuçtur, diyordu. Biz üzerine şunları ilave ediyoruz. Faiz işçiliğin de sorunudur. Faiz yatırım yapamamanın da sebebidir. Eğer siz faiz sisteminden çıkamazsanız siz sıfır işsizliği hayal bile edemezsiniz. Sizin bütün bunları yapmak için önce faizle ciddi bir mücadele içine girmeniz gerekiyor. Bugünkü şartlar altında bu mümkün mü? Eğer siz bu kadar borç sahibi iseniz bu borcu ödemek için yeniden borçlanmak durumundaysanız kimse size faizsiz para vermiyor. Öyleyse ne yapmalı? Öyleyse borçlanmamalı. Peki nasıl yapacaksınız borçlanmadan bu kadar açığınız varken? Ayağını yorganına göre uzatacaksınız. İsrafı keseceksiniz, kendi imkanlarınız neye el veriyorsa onu harcayacaksınız. Bizim en büyük iktisadi probleminiz ülke olarak budur: Birincisi, öğrencilerimize kapitalist iktisat teorisini biz iktisat ilmi diye okutuyoruz; ikincisi, ürettiğimizden çok tüketiyoruz, üçüncüsü gelirimizden fazla harcıyoruz. Bu sorunlar devam ettiği sürece hayat pahalı olacak ve hep fakirin aleyhine olacak. 10 yıldır bunu diyoruz; ithalat ve inşaatla büyümek bu ülkenin ekonomisini belki rakamsal olarak büyütür ama açların sayısında bir azalma olmaz, fakir fukaranın sayısında bir azalma olmaz." değerlendirmesinde bulundu.
Yapıcıoğlu, "Öyleyse nasıl büyümeli? Yatırımla, üretimle, istihdamla ve ihracatla büyümeli. Şimdi hükümet ilk dördü oluşturan yatırım, üretim, istihdam ve ihracatı yaptığını söylüyor ama cari açığı azaltamıyoruz. Neden? Çünkü çok ciddi bir ithalatımız var. İthalat sürekli artıyor. Kaynakları vatandaşa daha adil bir dağıtımla dağıtırsak o zaman hayat pahalı diye bir sorunumuz olmaz. Siz kaynakları adil dağıtırsanız çok farklı enstrümanları vardır. Mesela bir tanesi vergi politikalarıdır. Şu anda Türkiye'de toplanan her 3 liranın 2 lirası dolaylı vergidir. 1983 yılından bu yana aşağı yukarı böyledir. Rahmetli Turgut Özal'ın döneminden bu yana böyledir. Türkiye'de gelirin yaklaşık yarısı yüzde 80'lik bir kesim arasında bölüşülüyor. Diğer yarısı da yüzde 20. Ama o yüzde 20 emin olun verginin yüzde 10'unu bile vermiyor. Ama gelirin yarısına sahip. Arada çok büyük bir uçurum var ve bu uçurum büyüyor. Biz başa gelsek, vergiyi zenginden alacağız, fakirden değil. Her hükümetin kolayına geliyor. Neden? Çünkü dolaylı vergi toplama kolaydır. Kişi o vergiyi verdiğinde ruhu bile duymaz." diye ekledi.
"Türkiye'nin sınırları da bize dar geliyor, sığmıyoruz"
Yapıcıoğlu, bir gazetecinin HÜDA PAR'ın bölgesel mi ulusal mı bir parti olduğuna yönelik sorusuna, şu cevabı verdi:
"HÜDA PAR bir siyasi partidir. Ne sadece Kürtlerin ne sadece Türklerin ne de sadece Türkiye'nin partisidir. Yasal olarak elbette insanların içerisinde veya Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı insanlarına hitap ediyor gibi bir sınırla karşı karşıyayız. Fakat aslında bu söylediğimiz şeyler aslında bütün insanlığı ilgilendiren meselelerdir. Biz insanlığa hitap ediyoruz. Biz istiyoruz ki bütün insanlar hangi inançtan, hangi kavimden olursa olsun hangi ırktan olursa olsun hiç fark etmez bütün insanlık bu kölelik zincirlerini kırsın, gerçek anlamda hürriyetle tanışsın istiyoruz. Bunun fikri mücadelesini, siyasi mücadelesini veriyoruz. Bu nedenle bu anlamda söylüyorum yani Türkiye'nin sınırları da bize dar geliyor, sığmıyoruz.
Biz bütün insanlığı kucaklamak için yola çıktık. Basın belki bugün sesimizi duyurmuyor olabilir ama bence halkın haber alma hakkı sadece basının istediği haberleri vermesiyle yerine gelmiş olmuyor. Basın gerçekten farklı sesleri de millete duyurabilmeli. Basın tamamen tarafsız mı? Hayır, gerek de yoktur bence ama en azından adil olmalı. Bir tarafı olabilir, birisine yakın olabilir. Fakat bu bütün bütün kamplaşmaya ötekini düşmanlaştırmaya ya da onun doğrularını bile yanlışlamaya götürmemelidir."
Yapıcıoğlu, bir soru üzerine şu an itibariyle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hangi adayı destekleyeceklerine dair kesin bir karar almadıklarını, zamanı gelince kararlarını kamuoyu ile paylaşacaklarını kaydetti.
Yapıcıoğlu, Partili Cumhurbaşkanı sistemini desteklediklerini ancak 'Cumhurbaşkanı aynı zamanda partisinin genel başkanı olsun mu olmasın mı' konusunun tartışılabileceğini ifade etti. (İLKHA)