Erken tanısı zor bir kanser türü: Pankreas kanseri
Pankreas kanserinin erken dönemde belirti vermediği için tanısı zor olan bir kanser türü olduğuna dikkat çeken uzmanlar, bu kanserde sigara ve ailesel olarak kansere eğilimin etkili olduğunu belirtiyor.
Pankreas kanseri, dünyada kanserlere bağlı ölüm nedenleri arasında 2020 yılında yaklaşık 500 bin ölümle yedinci sırada yer alıyor.
Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Süleyman Yedibela, Kasım Pankreas Kanseri Farkındalık Ayı dolayısıyla hastalıkla, özellikle de whipple tekniği ile ilgili merak edilenlere ilişkin değerlendirmede bulundu.
Yedibela, "Pankreas kanseri tedavisinde cerrahi oldukça önemli. Tümörün bulunduğu yere göre cerrahi teknikler farklılık gösterebiliyor. Örneğin tümörün pankreasın başında olduğu hastalarda, ‘whipple’ tekniği kullanılıyor. Whipple, hem hastalar hem de cerrahlar için elbette büyük ve zor bir ameliyat. Ancak bu alanda tecrübeli ekiplerin yaptığı ameliyatlardan sonra hastalar iki hafta içinde normal yaşamlarına dönebiliyor." açıklamasında bulundu.
Pankreas kanserinin nedenleri neler?
Pankreas kanserinin nedenlerine değinen Yedibela, "Bilimsel çalışmaların sonuçlarına göre pankreas kanserinin oluşumunda sigara ve ailesel olarak kansere eğilim yarattığı bilinen bazı genlerin varlığı önemli. Bunun yanı sıra erkeklerde ve 65 yaş üstü bireylerde pankreas kanserinin gelişim olasılığı daha yüksek. Ayrıca bazı çalışmalar güçlü bir şekilde obezite ve diyabetin de pankreas kanseriyle ilişkili olduğunu gösteriyor." dedi.
Pankreas kanserinin belirtileri neler?
Pankreas kanserinin ilk dönemlerinde görülmeyen belirtilerin, hastalığın ileri evrelerinde ortaya çıkmaya başladığına işaret eden Yedibela, "Genellikle sarılık, kaşıntı, hazımsızlık, kilo kaybı ve ağrı şeklinde belirtiler görülüyor. Ancak belirtiler konusunda şunun altını çizelim: Erken evrede "ağrısız" bir sarılık gelişirse, bu öncelikle pankreasta bir kanser olabileceği şeklinde yorumlanır. Eğer sarılığa ağrı eşlik ediyorsa, bunun altında yatan neden çoğunlukla safra kesesindeki taşlardır. Pankreasta bir kitle saptandığında, eğer kötü huylu olma şüphesi varsa bu nadiren endokrin kaynaklı bir tümör olabiliyor. Ancak esas daha sık görüleni ve ilk akla gelen, pankreasın dış salgı bezlerine bağlı olarak ortaya çıkmış hali. Bu aşamada kesin tanı için kitleden biyopsi için parça alınarak inceleniyor ve kitlenin hücresel olarak kökeni saptanıyor. Sonraki adımda ise kitlenin çevre doku ve damarlarla ilişkisine, başka organlara sıçrayıp sıçramadığına bakılıyor. Eğer herhangi bir uzak metastaz yoksa ve hastalık sadece o bölgede sınırlı kalmışsa çevre dokularla ilişkisine göre ameliyata uygun olup olmadığına karar veriliyor." ifadelerini kullandı.
Geç tanıda tedavi nasıl oluyor?
Belirti vermemesi nedeniyle pankreas kanserinde hastaların genellikle kanser ilerlediğinde hastaneye başvurduğunu söyleyen Yedibela, "Geç tanı alan bu hastalarda ise en iyi tedavi seçeneği cerrahi. Son yıllarda kemoterapide yeni ajanlar da dahil hedefe yönelik tedavilerde de önemli gelişmeler var. Radyoterapi ve immünoterapi gibi seçenekler de artık pankreas kanserinin tedavi planlamasında güçlü bir yere sahip. Özellikle ameliyata uygun olmayan hastalar için önerilen, tümörlerin genetik incelenmesini içeren yeni nesil dizileme ve hedefe yönelik tedaviler hasta yararına gittikçe daha dikkat çekici sonuçlar veriyor. İstatistiklere göre, pankreas kanseri erken dönemde belirti vermediği için, ameliyata uygun olan evre 1’deki hastaların, evre değişmeden doktora başvurma oranları oldukça düşük. Bu yüzden pankreas kanserinde düzenli check-up’lar erken tanı için kritik bir önlem teşkil ediyor." dedi.
"Whipple tekniği" her hasta için uygun mu?
Yedibela, Whipple tekniğine ilişkin şunları söyledi: "Tümörün nerede olduğuna göre cerrahi teknikler farklılık gösterebiliyor. Örneğin tümörün pankreasın başında olduğu hastalarda, 'whipple' tekniği kullanılıyor. Çok zor ve komplikasyonları yüksek olan whipple tekniğinde; midenin en alt kısmı, on iki parmak bağırsağı, pankreas başı, safra kanalı ve kesesi alınıyor. Ayrıca bu bölgelerdeki lenf nodlarının da alınması önemli. Son olarak ise pankreas kanalı, safra kanalı ve mide, tekrar ince bağırsakla birleştirilerek ameliyat tamamlanıyor. Tekniğin uygulanmasına, bazı kriterler çerçevesinde hastanın durumuna bakılarak karar veriliyor. Atardamarları tutmuş hastalarda bu tekniği kullanmak için bazı kriterlerin gözetilmesi önemli. Yine de damarların tutulması da bazen bir engel oluşturmuyor." değerlendirmesinde bulundu.
Pankreas ameliyatından sonra hastalar nelere dikkat etmeli?
Pankreasın bir bölümü alındığı için hastalarda diyabet gelişebildiğini, bu nedenle hastaların bilgilendirilmesinin çok önemli olduğunu belirten Yedibela, "Pankreas başı bazı önemli enzimlerin oluştuğu bir bölge ve bu enzimlerin yerine getirilmesi amacıyla bazı ilaç tedavilerine ihtiyaç duyulabilir. Pankreas kanserinde whipple dışında başka bir teknik uygulanırsa, pankreas ya da bağırsak gibi bölgelerin ne derece etkilendiğine göre, ameliyat sonrasında hastaların yaşamlarında farklı kısıtlamalar gerekebilir. Tümörün evresine göre ek olarak kemoterapiden de faydalanılır." diye konuştu.