• DOLAR 34.742
  • EURO 36.53
  • ALTIN 2952.955
  • ...
`SUSA` BİR DÖNEMİN AYDINLATICI BELGESİDİR -1
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Mehmet Baran / doğruhaber

Bu dünyada cami düşmanlarına zilleti tattıran ve bunu biz Müslümanlara gösteren Allah-u Zülcelal’e hamd-u senalar olsun. İnanıyoruz ki ahiretteki cezaları çok daha alçaltıcı olacaktır.

Diyarbakır’ın Silvan ilçesine bağlı Susa (Yolaç) Köyü’ndeki camii katliamının 21. yıldönümü münasebetiyle o dönem üzerine yapılan bilgi kirliliği ve saptırma maksatlı değerlendirmelere, Susa Cami olayı tarihi bir belge mesabesindedir. Bu nedenle Susa Cami olayını iyi tahlil edebilmek için olaydan birkaç ay öncesine gitmek, Silvan ilçesinde bu süre zarfında gelişen olayların iç yüzüne kısacık bakmak isabetli olacaktır.

Çatışma ortamının oluşturulması durumu ortaya çıkınca ve basireti elinden alınmış güruh, karanlık hesapların aleti olmaya doğru yol almaya sürüklenince halkımızın, insanımızın kanı dökülmesin diye bölge genelinde fitne ateşi yakan mürted örgütün bilinen büyük başlarına her yerde gidildiği gibi, Silvan’da da bu meyanda gidildi. Bir çatışma ortamının oluşması halinde her iki taraftan da olabilecek can kayıpları, sıkıntılar, gözyaşı, mağduriyetlerle ilgili öngörüler bir bir anlatıldı. Verilen cevapların çerçevesi aynı ve mesaj netti. “Ok yaydan çıkmıştır, ya PKK saflarına katılırsınız, ya Kürdistan’ı topyekûn terk edersiniz, ya da hepinizi yok ederiz.” Başka bir seçenek asla bırakılmadı. İnsan bazen bu güne bakıp düşününce insanoğlunun ne kadar gafil ve tarih bilmez olduğunu kavrayabiliyor. Böyle olmasaydı hiç tarih tekerrür eder miydi?...
Haklarını yememek lazım, o dönemde böyle ölüm kalım meselesine dönüşebilecek bir zorba dayatmayı tasvip etmeyip cılız da olsa kimi gerçekleri dillendiren aralarında kişiler de yok değildi. Ama kimseye dinletememeleri başka…
Yaydan çıkmış oklarını ilk olarak hacı Biçerin şahsına ve ev halkına doğrultup hedefe kilitlediler. Hacı Biçer şehit oldu. Hanımı 4 kurşunla yaralandı. Ş. Hacı Biçer’in kanı Kur’an-ı Kerim’in üzerine aktı. Kur’an’ı Kerim ve onlarca İslami kitaplar mermilere hedef olup parçalandı. Gece karanlık basınca ortaya çıkan ve namertçe sürüler halinde ev baskınlarını sürdürme hesabında olan örgüt, daha ilk gününde Müslüman ferasetinin hesabını yapmadıklarının farkına vardılar. İlk darbesini Müslümanların feraseti ve tedbirinden alan katiller, Silvan’da ilerleyen günlerde neye uğradıklarını şaşırdılar…
Kirli yüzlerini gece karanlığında saklama ihtiyacını hisseden katil çete, artık gece karanlığının da onları barındırmadığını ve bunun bir işe yaramadığını çok iyi anlayacaklardı. Ş. Hacı’dan sonra ikinci, üçüncü hedeflerini tutturamayınca küçük dillerini yutmuşa döndüler.

Bu kadar büyük konuşmanın hemen akabinde böyle bir şok yaşama durumu onların genlerini bozmuş olacak ki, toplu katliamlara göz diktiler… Susa Köyü cami katliam planlarını böyle panikli, sağlıksız bir ruh haliyle daha işin başındayken yaptılar. Başta geçen ayeti kerimede buyrulduğu gibi cami katliamı onlara dünyada zilleti getirecekti ve Allah (cc) bu zilletli hallerini bütün insanlara bu dünyada bir ibret vesikası olarak gösterecekti. Ve bunu aynelyakin bütün bölge insanı gördü. Bütün Müslümanlar bununla mesrur olurken, mürted örgüt bununla derin bir mağlubiyet ve karamsarlığa boğuldu. Bu, Allah (cc) ın bir vaadi idi. Ve biz bu bölge Müslümanları olarak bu vaadin gerçekleştiğinin canlı şahidi olduk, amenna ve seddekna, ya rabbimiz dedik, lisanı kavl ve lisanı hal ile.

Susa; şehre yakın bir ova köyü idi. Köyde artık gelenekselleşmiş bir akşam camii sohbet halkası mevcuttu. Hüseyin Çetinkaya’nın o güzel ve çekici üslubu, insanlara muhabbet ve sıcak ilgisi, köyde çocuktan yaşlısına kadar insanları bu sohbet halkasına çekmişti. Yetmişinde baba ve oğlunu buraya getirtmişti. Ve yine bir ailede dört kardeşi bu sohbet halkasına bağlamıştı. Camide kılınan yatsı namazından sonra cami imamı da bu sohbet halkasına katılır ve katkıda bulunmaya çalışırdı. Siyer, tefsir, fıkıh ve Müslümanların bir araya gelip birbirlerinden haberleri olması gerektiğinden konuşulurdu. Köylüler, İslam kardeşliği çerçevesinde Hüseyin Çetinkaya’nın birikimlerinden çok istifade ederlerdi. Ve bu durum köyde bulunan kimi örgüt mensuplarının hoşuna gitmiyordu. Haberi çoktan uçurmuşlardı, cami ve İslam hürmetini tanımayan eli silahlı örgüt elemanlarına. Bu onlar için kaçırılmayacak bir fırsattı. Toplu bir katliam, daha çok caydırıcı olacak diye düşündüler. İşlerini kısa yoldan halledeceklerdi. Cami içinde toplu katliamla Kürdistan’daki bütün Müslümanların gözlerini korkutacak ve onları tez elden Kürdistan’dan kaçırtacaklardı; ya da teslim bayrağını çekmelerini sağlayacaklardı…
Tarihte benzeri çok az görülmüştür ibadethanelere, camilere yapılan hazımsızlık ve saygısızlığın. Hele, hele bu gibi kutsal mekânlarda rabbine divan durmuş insanları katletmek belki Yahudi geleneğinde olan bir durumdu. Neticede lanetlenmiş bir kavim unvanına sahip Yahudiler kendi peygamberlerini de katletmişlerdi. İşte tarihte Yahudi kavminde hayat bulmuş böyle bir hıyanetin hazırlığı yapılıyordu, Susa Camisinde Allah’a iltica etmiş bir avuç Müslüman için. Yine bir basiret körlüğüne uğrayıp ciddi bir yanlış hesap daha yaptılar, cami ve ibadet düşmanları. Günlerce köyde saldırı kritiğini yapıp cami çevresinde keşiflerde bulundular. Kimse camii baskını ve camii içinde insan öldürme gibi bir ihtimali düşünmediği için Susa Camii sohbetlerine ara verilmeden devam edildi. Ama her ihtimale karşı yine de kendi tedbirlerini alma ihtiyacını duymuşlardı camii yarenleri. Hiçbir zaman İslam düşmanlarına güven olmazdı.

Kısa bir süre önce Silvan’da vahşetle linç edilmek suretiyle ( taşlı, sopalı, bıçaklı, silahlı olmak üzere ) şehit edilen ve Susalı muhterem bir Müslüman olan Salim Fidancı Susa köy mezarlığına defnedilmişti. Bu vahşette öncülük yapan ve Ş. Salim’in katili olan biri, Susa’da bulunan Ş. Salim’in babasına birkaç gündür gelip gidiyor, sözde barışalım bu iş burada bitsin diyordu. Ancak bu bahaneyle Susa Cami saldırısının hesapları içinde oldukları ve o arada köye militan taşıdıkları çok geçmeden anlaşılacaktı.

Ş. Salim Fidancı ve Susa Cami sohbet halkasının seydası Ş.Hüseyin Çetinkaya: Ş.Salim’in bir süre önce Susa köy mezarlığında gülü açmıştı. Şimdi ise köyde bir şekilde uyanmasına vesile olduğu kardeşlerinden on kişiyi aynı gülistanda ağırlamaya hazırlanıyordu. Allah (cc) davası uğruna yapılan fedakârlıklar için en sadık insanlardan şahitler oluşturuyor ve onları bir bir katına alıyordu.

Silvan’da şok geçiren mürted örgüt Susaya işbirlikçilerinin yardımıyla çıkarma yaptı. Dağ kadrosundan yerleşik milislerine kadar onlarca militanı köye taşıyıp evlerde pusuya yatırdı.Yatsı namazı ve akabinde sohbet saatinin başlamasını beklediler. Bu kadar militana rağmen yine de kendi açık kimlikleriyle saldırı yapmaya cesaret edemediler. Saldırıda görev alacak bütün militanlara asker elbisesi giydirildi. Böylece karşı mukavemeti bertaraf etmek ve tamamıyla suçsuz Müslümanları gafil avlamaktı maksatları. Asker camiyi bastı havası verilecekti. Köyde onlarla aynı fikirde olanlar bu camii katliamına gönüllü destek vermişti ve kapılarını sonuna kadar bu katillere açmışlardı. Ellerinden gelen katkıyı sunmuşlardı. Böyle korkunç bir katliamın tarafı olmakla ahret yurdunda karşılaşılacak akıbeti öngörme basiretsizliğini gösterdikleri gibi, bu dünyada katliamın hemen akabinde başlarına gelebileceklerinin de hesabını yapmaktan aciz kalmışlardı.

O gece şehit olan birçok kardeşin hissiyatında gariplikler oluşmuştu. Kimileri bu gariplikleri baskından hemen önce dillendirmişti. Kimisinin de içinde kaldı hisleri. Ama takdiri ilahi bu mürted örgütün iç yüzü açığa çıkacaktı, velev on Müslüman’ın kanına mal olsa bile. Ve bu kan onları boğacaktı emelleriyle birlikte. Ve bu, mazlum Kürdistan Müslümanları için bir gelecek olacaktı. Bu acımasız cami katliamı katillerinin yüzüne ters tepecek, Kürdistan Müslümanlarını korkutup kaçırtacağına onları bileyecek ve azim, kararlılıklarını artıracaktı. Allah (cc)’un kelamı gereği, kendimize şer bildiğimiz bir acı olayın bütün Müslümanlara nasıl bir hayra dönüştüğünü, İslam davasının neşvu nema bulduğunu yakinen görmüş olduk.
Yatsı ezanıyla Susa Köyünde bir hareketlilik oluşmaya başladı. İşbirlikçilerin evlerinde saklanan katiller yavaş, yavaş mevzi almaya başlamışlardı. Son hazırlıklarını yapan katiller camiyi ablukaya almaya başladılar. Yok edilmesi gereken düşman, Allah’ın evi ve içindeki ibadet ehli Müslümanlardı.

Yatsı namazı kılındı. Cami imamıyla birlikte tam on altı Müslüman sohbete kaldı. O gün yine siyerden kesitler üzerinde konuşulacak ve bundan ders, ibretler çıkarılacaktı. Cami minberi yakınında halka kuruldu. Hüseyin Çetinkaya tarafından kısa bir sure okunup sohbete başlanıldı. Her zaman yapıldığı gibi. Ama düşman pusudaydı ve o an gelip çatmıştı. Şimdi saldırı zamanıydı. Bir anda cami kapısı büyük gürültüyle çalındı ve asker elbiseli militanlar ayakkabılarıyla caminin içine daldılar. Asker elbisesi, camideki Müslümanları etkisiz hale getirmişti. Tedbirleri sonuçsuz bırakmıştı. Ve bir anlık bir şok durumu yaşandı. Bu asker kıyafetli militanlar camii içinde bağırıp çağırmaya, İslam’a hakaret etmeye başladılar…
İlk başta camidekileri caminin içinde etkisiz hale getirip ellerini bağlamaya kalkıştılar. Müslümanlardan birisi; “niye camide bu saygısızlığı yapıyorsunuz. Askerseniz ve arama yapmak istiyorsanız bunu dışarıda yapsanıza” deyiverdi. Bunun üzerine Müslümanları Camii avlusuna çıkardılar. Yoksa gözü dönmüş katil çetesi caminin içinde Müslümanları gözünü kırpmadan tarayacaktı. Cami avlusuna çıkartılan Müslümanlar tartaklanıyor, mukaddesatlara küfrediliyordu. Caminin önünde daracık bir sokak geçiyordu. Cami kapısının karşısında yakın mesafede bulunan evlerin duvar dibine tek sıraya dizmeye çalışıyorlardı, ellerini arkadan bağladıkları Müslümanları. Bunu yaparlarken bir tedirginlik, bir panik ruh haleti oluşmuştu sözde yılların militanlarında! Sağa sola amaçsızca bağrışıyor, birbirlerine sesleri gitmiyordu. Birazdan keleş tetiğini çekecek elleri titriyor, konuşmaları anlamsızlaşıyordu…

Devam edecek..

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir