Din Öğretimi Genel Müdürü Gül: Her okulda bir mescit tanzim edilmeli
İbadetin, din ve vicdan özgürlüğü bağlamında temel bir hak olduğunu söyleyen MEB Din Öğretimi Genel Müdürü Mehmet Nezir Gül, talep olmasa bile her okulda bir mescidin tanzim edilmesi gerektiğini söyledi.
Mevzuata göre inşa edilen her okulun; sınıfı, kütüphanesi ve laboratuvarının olması gibi insanların ibadetlerini rahatça yapabilmeleri için bir mescit yerinin de tahsis edilmesi gerektiğini belirten MEB Din Öğretimi Genel Müdürü Mehmet Nezir Gül, "Hiç kimse 'Burası okul, okulda mescit olamaz' diyemez." dedi.
Okullarda mescitlerin bulunmasının yönetmeliklerde yer aldığını belirten Gül, bazı okullarda bodrum katlarının tahsis edilmesinin, güneş görmeyen ve adeta tecrit edilmiş bölümlerin mescit olarak belirlenmesinin mevzuata aykırı olduğunu söyledi.
Mescit yerlerinin ibadete uygun olan yerlerde tahsis edilmesi konusunda temel sorumluluğun başta okul idarecilerine düştüğüne dikkat çeken Gül, idarecilerin de bu hususu göz önünde bulundurmaları gerektiğini belirtti.
"İbadet; din ve vicdan özgürlüğü bağlamında en temel haktır"
Fiziki şartlarının zorluğundan dolayı istemeyerek de olsa bazı okullarda bodrum katlarının mescit olarak kullanılabildiğine değinen Gül, "Mescitler tabii ki insanlar için bir ihtiyaçtır. İbadetlerini gerçekleştirmeleri için de o imkânın sağlanması gerekir. İbadet, din ve vicdan özgürlüğü bağlamında en temel haktır. Bu açıdan gençlerimizin, öğretmenlerimizin, çalışanlarımızın ibadetlerini okul ortamında rahat bir şekilde yapabilmesi lazım. Bununla ilgili kanuni düzenlemelerde bir eksiklik yok. Orada gerek idarecilerimiz gerekse öğretmenlerimiz, personelimiz, öğrencilerimiz bu noktada gereken gayreti gösterecek, ortamı hazırlamaya çalışacaklar. İdarecilerimiz zaten böyle bir talep iletildiği takdirde de muhakkak gerekeni yapacaktır. Böyle bir talep yansımasa bile nasıl ki okulu açtığımız zaman bir kütüphanesi varsa, sınıfı varsa, duruma göre laboratuvarı oluyorsa aynı şekilde mescidinin de tanzim edilmesi gerekiyor. Bu noktada hepimizin hassasiyet göstermesi gerekiyor. Kimse 'Bu okulda mescit olamaz, mescit olmamalı' gibi bir noktaya giremez." dedi.
"Kulluğumuzu Rabbimize sunma anlamında namaz önemli bir ibadettir"
Mescit-namaz ilişkisine dikkat çeken Gül, "Okullarımızın hemen hemen büyük bir kısmında mescitlerimiz vardır. Ancak ibadetini gerçekleştirmeye çalışan gençlerimizin, öğretmen ve öğrencilerimizin mescide sahip çıkmasını isterim. Mescitlerin temiz tutulması, tıpkı diğer alanların temiz tutulması gerektiği gibi bizim de bunu yapmamız lazım. Bu vesileyle imam hatiplerde başlattığımız bir çalışmaya da atıfta bulunayım; 'Vakti Kuşanmak', 'İmandan sonraki ilk çağrı' ve 'Kur'an'ın imandan sonraki ilk çağrısı namaz' diye afiş hazırladık. Okullarımızdan; imam hatip ortaokulu ve liseleri, mescitlerin daha yoğun bir şekilde kullanıldığı yerlerdir. Namaz ibadetini gerçekleştirmek isteyenlerin gerek mescit gerekse cami ortamında arkadaşlarıyla birlikte gönüllülük esasına dayalı olarak bu süreci gerçekleştirmelerine yönelik pek çok etkinlik dizisi var. Onu da bu vesileyle hatırlatmış olayım. Müslümanlar olarak kulluğumuzu Rabbimize sunma anlamında namaz önemli bir ibadettir. Gençlerimizin bu işi zorlanmadan, yüksünmeden, ihmale girmeden ibadetlerinde gerçekleştirmelerini arzu ederiz. Tabii bu noktada kimseye herhangi bir zorlama yapamayız. Zira ibadet, kişilerin kendi istekleriyle yapacağı bir husustur." şeklinde konuştu.
"Gençlik cevherse bunu işleyerek mücevher haline getirmeliyiz"
"Gençlerimiz bizim için en büyük hazine" diyen Gül, "Bu hazineyi işleyerek, cevheri birer mücevher haline getirmemiz lazım. Her gencimizde bu potansiyel var. Bu da kolay bir iş mi? Kolay değil. Mücevherin, cevherin taliplisi çok olur. Dolayısıyla bu mücevheri kimi insanlar meşru yollarla, kimileri de olumsuz yollarla edinmeye çalışır. Gençlerimizi değerlerinden, manevi hassasiyetlerinden, ahlaki ilkelerden uzaklaştırmak amacıyla gerek ulusal gerekse uluslararası arenada, dijital platformlarda, sosyal çevreler içerisinde gençleri tuzaklara çeken, cezbeden bazı akımlar, bazı çabalar, gayretler, yönelişler söz konusu olabiliyor. Tabii burada gençlerimizin çok dikkat etmesi gerekiyor. Öğretmenlerimiz ve ailelerimiz çocuklarının iyi bir şekilde yetişmesi için gayret göstermeliler. Hiçbir anne-baba; çocuğunun bağımlılık sahibi bir birey olmasını istemez. Hiçbir öğretmen de bunu istemez. İyi niyetli hiçbir insan da çocukların, gençlerin böyle değişik bağımlılık türleriyle yetişmesini istemez. Bunu aslında gençler ve çocuklar da istemez." diye belirtti.
"İmam hatipler hem dini hem de fenni ilimleri bir arada veren okullardır"
İmam hatiplerin kuruluş amacını anlatan Din Öğretimi Genel Müdürü Gül, "İmam hatiplerimiz, aslında hem okul ortamında matematiği, fiziği, kimyayı öğrensin hem de temel dini bilgileri de öğrensin, her iki kanadını da birleştirerek geliştirerek yetişsin niyetiyle kurulan okullardır. Dolasıyla anneler babalar, çocuklarının hem bir okul diploması almasını ama bununla beraber dinini de öğrenmesini sağlamış olacaklar. Bugün itibariyle ortaokul ve lise ile birlikte 5 bini aşan bir sayıda imam hatip okullarımız var. Burada öğrencilerimize hem kültür derslerini veriyoruz hem meslek dersleri veriyoruz ve her ikisiyle birlikte dinini ana hatlarıyla öğrenen, Allah'ı seven, Peygamberi seven, milletine, değerlerine bağlı bir neslin yetişmesi için gayret ediyoruz." ifadelerini kullandı.
"Çocuklarımız derslerinde başarılı olsunlar aynı zamanda yaradılış gayelerine uygun yetişsinler"
Öğrencilerin hem sosyal hem sportif hem de sanatsal alanlarda başarılı olmalarını önemsediklerini belirten Gül, "Derslerinde başarılı olmalarını istiyoruz ama bunları yaparken de o bizi var eden yaradılış gayemize uygun bir biçimde güzel hakikatlerle, ezeli ve ebedi hakikatlerle de buluşmalarını ve bu anlamda yetişmelerini de istiyoruz. Bunun için çaba harcıyoruz, gayret ediyoruz. Tüm okullarımızda pek çok çalışmaları yapılıyor, etkinlikleri yapılıyor. İmam hatipli olmak ne demektir? Misyonu nedir? Sorumlulukları nedir? bu çerçevede gençlerimizi bilinçlendirmeye çalışıyoruz." dedi.
"Çağın dilini ve ihtiyaçlarını iyi idrak etmeliyiz"
Bağımlılık yapan hususların insana biraz cazip geldiğini belirten Gül, insanın nefsine ilk anda hoş gelen şeylerin ilginç ve renkli olduğunu, ancak süslü ve yapay şekilde sunulan o "güzellik"lerin aslında içinin tamamen kof ve çirkef yanlışlıklarla dolu olduğunu hatırlattı.
Gül, sözlerine şöyle devam etti:
Böylece gençlerimizi ayartmaya çalışıyorlar. Bunu günümüzde özellikle okul dışı ortamlarda, çevre faktörüyle devreye koyuyorlar. Eskiden çocuğunuza; 'Yavrum! Kötü insanlarla beraber olma, kötü arkadaşlarla gezme' diyebiliyordunuz. Evet bu yine geçerli bir husus ama artık dijital dünyada işin rengi biraz değişti. Çocuk sizin yanınızda, evinizde ve yan odada iken bile dijital dünyada çok olumsuz bir ortamın içerisine girebiliyor. O yüzden gençlerimize doğruları, güzellikleri bıkmadan, usanmadan vermemiz lazım. Gençlere temel İslami ilkeleri, esasları öğretmemiz lazım. Gençlere; zararlı olan düşünceleri, yaklaşımları sakınmaları için aktarmamız lazım. Gençlerin ilgisini çekecek, hoşuna gidecek, güzellikleri ve değerlerimizi de en iyi bir biçimde sunmamız lazım. Genç ister istemez internet dünyasına giriyor, sosyal medyayı kullanıyor. Dolayısıyla burada bizim olumlu örneklerini bol bol sunmamız lazım. Gençler için cazip olacak materyalleri, oyunları, animasyonları, içerikleri, broşürleri ve kitapları hazırlayıp onlara sunmamız lazım. Çağın dilini bu anlamda iyi idrak etmemiz lazım.
"Çocuğun yetiştirilmesinde aşırı korumacılık da lakayt tutumlar da yanlış sonuçlar doğurur"
Sadece klasik vaaz ve klasik anlatım metotlarıyla gençlerin yetiştirilmeye çalışılmasının yeterli olamayacağına vurgu yapan Gül, gençlere yönelik çağa uygun farklı materyaller üretilerek gençlerin geleceğe hazırlanması gerektiğine dikkat çekti.
Gül, "Gençlerimizi geleceğe hazırlamamız gerekir. Aslında aileler bu noktada iyi niyet sahibi olsa da ihmalkarlıklar söz konusu olabiliyor, genç evladını kontrol etme noktasında ihmalkâr davranabiliyor. Bu noktada iki tür sıkıntı var: Birisi aşırı sevgiden kaynaklanan, diğeri de ilgisizlikten kaynaklanan bir durum… her ikisi de riskli. Çocuğunu sevmeyen ve iyiliğini istemeyen anne baba yoktur. Çocuğunun bazı mahrumiyetler yaşamasını istemiyor, gönlü razı olmuyor. Ağladı mı hemen merhamete gelerek eline telefonu veya bilgisayarı veriyor. Böylece çocuğun farklı alemin içerisine dalmasına sebep oluyor. Oysa onu ikna da etmemiz gerekir. O süreci bizim iyi bir şekilde yönetmemiz lazım. Emir komutanın; annenin, babanın ve öğretmenin elinde olması lazım. Emir komutayı biz çocuğa bıraktığımız zaman yanlışlıklar gelir. Bu anlamda aşırı korumacı bir tutum bizi yanlışa sevkedir. Lakayt bir tavır da doğru değil. 'Ben okula gönderiyorum nasılsa çocuk orada, öğretmen hal ediyordur, gerekeni söylüyordur, yetiştiriyordur' diyerek topu taca atmak, kendi sorumluluğunu bir tarafa atmak ve ihmalci bir yaklaşım da çocuklarımızın yanlış mecralarda boy göstermesine sebebiyet verebilir. Sonrasında ise bazı hususlar için artık çok geç olabilir." diye konuştu.
"Çocuğun yetiştirilmesinde denge gözetilmeli"
Çocukların yetiştirilmesinde dengenin korunması gerektiğinin altını çizen Gül, "Çocuklarımızla olan ilgimizin, irtibatımızın, yönlendirmemizin; onu yetiştirmemiz için dengeli bir şekilde yürümesi, seyir etmesi gerekiyor. Bunlara riayet ettiğimiz takdirde, güzel örneklerle yavrularımızı, çocuklarımızı buluşturduğumuz, güzel mekanlara birlikte gittiğimiz takdirde onları daha güzel yetiştirebiliriz. Yerine göre camiye götürmemiz, yerine göre farklı okul ortamlarına götürmemiz lazım. Müzelere, değişik sosyal alanlara, konferanslara, seminerlere, çalışmalara, sergilere, makul tiyatrolara götürmemiz, seviyesine uygun filmleri birlikte izlememiz, yönlendirmeyi bu anlamda iyi yapmamız çocuğun gelişimine olumlu katkı sağlayacaktır. İnşallah hepimizin arzusu yavrularımızın değerleriyle birlikte yetişmesi, fıtratlarının bozulmadan güzel ve sağlıklı bir biçimde yetişmesidir." temennisinde bulundu. (İLKHA)