Teknoloji çağında büyüyen yeni nesli anlamak için ebeveynlere düşen görevler nelerdir?
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi (ASBÜ) Hukuk Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Çatlı, teknoloji çağında büyüyen yeni nesli anlamak için ebeveynlere önemli tavsiyelerde bulundu.
Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Çatlı, teknoloji çağında büyüyen yeni nesli anlamak için ebeveynlere düşen görevler, neler yapılmalı ve dikkat edilmesi gereken hususlar hakkında konuştu.
İnternet kullanımının giderek yaygınlaşmasının ‘internet bağımlığına’ yol açtığını belirten Dr. Çatlı, İLKHA muhabirlerine ailelerin kendi konfor alanlarını biraz terk etmeleri ve fedakârlık yapması gerektiğini söyledi.
"Yeni nesil dijitalleşmenin içinde doğan nesil oldu"
Çatlı, “Öncelikle şunu söylemek lazım, sorunuzun kelime analizini yaptığımızda çocuklar teknoloji çağında büyümüyorlar artık teknoloji içine doğuyorlar. Ebeveynlerle çocuklar arasında böyle bir fark da var. Ebeveynler doğduktan ve belli bir yaşa geldikten sonra, 90'larda internetin internetin yaygınlaşmasıyla beraber dijitalleşmeyi buldurlar. Ama yeni nesil dijitalleşmenin içinde doğan nesil oldu. Dolayısıyla burada öncelikle şuna değinmekte fayda var dijitalleşmenin hayatımıza nasıl girdiği, niçin girdiği ile ilgili temel konsept, temel anlayış dijitalleşme hayatımızı kolaylaştıran bir unsurdur. Bilişimin gelişmesi, dijitalleşme, yapay zeka, kodlama, algoritmalar yani bir sürü unsurla birlikte artık bugün neredeyse hem devletler hem toplumlar hem de insanlar için neredeyse dijital olmadan yaşamak mümkün değil.” ifadelerine yer verdi.
Konuşmasının devamında Çatlı, şunları aktardı:
“Dolayısıyla bu durum beraberinde bazı sorunları da getirdi. Nedir o sorunlar? Mesela artık literatüre de girdi. Bilişim teknolojileri 6’nci sınıf ders kitabında yer alan bir şeyi paylaşayım. Mesela bazı olumsuzlukları yaşayabiliriz diye ders kitabında anlatılan olumsuzluklardan birkaç örnek. Beden sağlığımız açısından yaşanacak olumsuzluklar, boyun ve bel fıtığı, omurilik eğilmesi, bilekler de rahatsızlıklar, gözlerimizin bozulması, uyku düzenimiz de bozukluk ve hareketsizlik sebebiyle hazır gıda tüketimi sonucu obezite. Diğer tabloda da yine kitapta var. Ruh sağlığı ve günlük yaşam açısından yaşanacak olumsuzluklar, içine kapanıklık, aile içi iletişimin azalması, zaman kaybı, şiddete eğilim, özgüven eksikliği veya fazlalığı, ahlaki bozulmalar, tembellik ve hareket etmeme isteği, derslerde başarısızlık, dikkat kaybı, unutkanlık ve kendini ifade edememe. Ailelerin ve ebeveynlerin, 'benim çocuğumun ne kadar bilişime ihtiyacı var?’ Bir bu soruya cevap aramalıdır, ikincisi de. Ebeveyn olarak ben çocuğumu kitaplara girdiğini, özelikle Milli Eğitim bakanlığının 6'ncı sınıf ders kitabında bu veriliyor. Bu tip olumsuzlukları yaşayabilirsiniz.”
“Ebeveynler o konfor alanlarından sıyrılıp çocuklarıyla beraber oturmalıdır”
Bu anlamda ebeveynlerin ne yapması gerektiğine değinen Çatlı, “Külliyen yasaklamak mümkün değil. Dedim ya öğrenciler dijitalde doğdular. Bunlar artık çocuğun hayatının bir parçası olarak kabullenmek zorundalar. Birinci boyutu bu ikincisi ne kadara ihtiyaçları var? Bu noktada da ebeveynlerin fedakârlık yapması gerek. Ebeveynler de dijitali sonradan buldular. Çocuklarıyla arasındaki fark bu. Ama inanılmaz bir şekilde sosyal medya kullanımı malum istatistiklerden dolayı bilgimiz var. Ebeveynler çocuklarına 'git odanda çalış, git odanda yapılması gerekeni yap' diye gönderiyorlar. Bu ebeveynlerin konformist yaklaşımıdır. Çocuk odasına gider çalışır, bilgisayar var, cep telefonu var, tablet var. Özelikle pandemi ile birlikte eğitim araçları olarak da kabul edildiği için artık online dersler var. 'Ailelerin çocuğu muhakkak kontrol etmesi lazım’ deniliyor. Yani uzmanların genel görüşü kontrol edilmeli şeklinde. Benim görüşüm biraz farklı. Ebeveynler o konfor alanlarından sıyrılıp çocuklarıyla beraber oturmalıdır. Yani kitap okunacak ise öyle yapılacaksa muhakkak onlarla beraber vakit geçirmeliler. Aile içi iletişimin zayıflaması hatta neredeyse yok olması şeklinde bir ortama maalesef geldik. Bu noktada da bu hastalıkların ortaya çıkmaması için ailelerin kendi konfor alanlarını biraz terk etmeleri şart. Eğer bunu terk etmezlerse çocukları dijital mecralarda kendi haline bırakırlarsa artık tıp literatürüne girmiş birçok hastalıkla çocuklarının karşılaşma ihtimali var.” dedi. (İLKHA)