Türkiye'den BM'ye 'adalar' mektubu
Türkiye, Birleşmiş Milletlere (BM) gönderdiği 17 Eylül 2022 tarihli mektupta, Yunanistan'ın Doğu Ege adalarının gayri askeri statüsünü ihlaline dayanak gösterdiği temelsiz iddiaları güçlü hukuki argümanlarla çürüttü.
Diplomatik kaynakların verdiği bilgiye göre, Türkiye’nin BM’ye gönderdiği üçüncü mektup, geçen mayıs ayındaki Yunan mektubuna cevap niteliğinde. Tamamen hukuki içerikte olan, güçlü hukuki argümanlar içeren ve tam metnine BM’nin WEB sayfalarından da ulaşılabilen mektupta özetle şu hususlara yer verildi:
"-Yunanistan silahsızlandırma yükümlülüklerini küçümsüyor ve önemsizleştirmeye çalışıyor. Bu yükümlülüklerin ihlali uluslararası barışı tehdit ediyor Türkiye Yunanistan’ın argümanlarını, temelsiz iddia ve siyasi söylemlerini tümüyle reddetmektedir.
-1923 Lozan ve 1947 Paris Barış Antlaşmalarının temel amacı savaşı sonlandırmak, barışı tesis etmektir. Bu amaca ulaşılmasında toprak/sınır düzenlemeleri, silahsızlandırma ile birlikte ele alınmıştır. Bunlar birbirinden ayrılamaz.
- Yunanistan uluslararası hukuktaki sınırların istikrarı ve nihailiği ilkesini yanlış yorumlamaktadır. Bu ilke toprak rejimin bir unsurudur. Silahsızlandırma da bunun ayrılmaz parçasıdır. Toprak rejimi bir bütün olarak daimi nitelik kazanır. Barış Andlaşmaları bir değil, bütün unsurlarıyla (egemenlik-silahsızlandırma) birlikte değerlendirilmelidir.
-Limni ve Semadirek adlarının gayrı askeri statüsü devam etmektedir. Lozan 12. madde Doğu Ege Adalarını silahsızlandırılmaları kaydıyla Yunanistan’a bırakan 1914 kararını teyit etmiştir. Lozan 13. madde ve Lozan Boğazlar Sözleşmesi 6.madde silahsızlandırmayı detaylandırmaktadır. 1936 Montrö Sözleşmesi Türkiye’nin güvenliği içindir. Yunanistan’la ilgili bir hüküm yoktur. Türk yetkililerinin o dönemdeki ifadeleri ahdi yükümlülüğü ortadan kaldırmaz. Kaldı ki Yunan yetkililerin de aksi yönde ifadeleri vardır. Yükümlülükler ancak anlaşma ile kaldırılabilir. Yunanistan’ın 1960’lara kadar Limni ve Semadirek’i silahlandırmaması da adaların gayri askeri statüsünü devlet uygulamasıyla kabul ettiğini ortaya koymuştur.
-1947 Paris Barış Antlaşması statü yaratan anlaşma niteliğindedir. Türkiye’nin taraf olmaması Yunanistan’ı yükümlülüklerinden kurtarmaz. Uluslararası mahkemelerin içtihadı da bunu teyit etmektedir.
Mektubun sonunda Yunanistan’ın gayrı askeri statüyü ihlali yasadışı olarak nitelendirilerek, bu statü ile egemenlik arasındaki yakın ilişkiye dikkat çekildi. Yunanistan’dan gayrı askeri statüye saygı göstermesi ve bu statüyü tekrar ihya etmesi istenmekte ve Yunanistan’ın ihlallerini devam ettirmesi halinde, adalar üzerindeki egemenlik haklarını, deniz yetki alanları da dahil olmak üzere, Türkiye’ye karşı hukuken ileri süremeyeceği vurgulandı.
Mektupta ayrıca, Türkiye’nin Ege ihtilaflarının çözümü konusundaki bütüncül yaklaşımı da dile getirildi ve bu çerçevede Türkiye’nin tüm Ege sorunlarının diyalogla ele alınması ve çözüm için uluslararası mahkeme dahil hiçbir barışçı yöntemin dışlanmaması yolundaki tutumu yinelendi ve son olarak Yunanistan’ın samimi ve dürüst davranması provokatif eylem ve söylemlerden kaçınması gerektiği belirtildi.
Açıklamada, "Bilindiği üzere Yunanistan kıta sahanlığının sınırlandırılması ihtilafı dışında birbirleriyle bağlantılı Ege ihtilaflarını yok saymaktadır. Yunanistan tüm ihtilafları görüşmekten kaçınmakta, çözüm için hem diyalogu hem de uluslararası yargı yolunu koyduğu çekincelerle tıkamaktadır. Yunanistan’ın hava sahası, silahsızlandırma ve sınırlandırma gibi üç Ege ihtilafına ilişkin Uluslararası Adalet Divanı’nın yargı yetkisine çekincesi bulunmaktadır." denildi. Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre, Türkiye’nin son dönemde konuyu hukuki tezlerini detaylandırarak BM’ye taşıması Yunanistan’ı son derece rahatsız ediyor. Nitekim Türkiye BM’ye 13 Temmuz ve 30 Eylül 2021 tarihlerinde yolladığı mektuplarda Doğu Ege Adalarının gayrı askeri statüsüne ilişkin görüşlerini ve hukuki tezlerini ayrıntılı olarak kayda geçirmiş ve Yunanistan’ın ihlallerini devam ettirmesi halinde, ihlal yapılan adalar üzerinde, 1923 Lozan ve 1947 Paris Barış Antlaşmalarından kaynaklanan egemenlik haklarını, deniz yetki alanlarının belirlenmesi dahil, Türkiye’ye karşı ileri süremeyeceği dile getirmişti.
Türkiye’nin hukuki zemine taşımak istediği bu mektuplara, Yunanistan aynı ağırlıkta cevaplar vermekte zorlanmış, tartışmayı hukuk zemininden uzaklaştırıp, siyasete çekmek istemiş ve uluslararası toplum nezdinde ‘’Türkiye Yunanistan’ın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü sorguluyor, Yunanistan’ı tehdit ediyor’’ şeklinde bir algı oluşturmaya çalışmıştı.
AA