• DOLAR 34.312
  • EURO 37.22
  • ALTIN 3018.549
  • ...
Eğitimciler, yeni eğitim-öğretim yılında öğrenci-okul ilişkisini değerlendirdi
Google News'te Doğruhaber'e abone olun.  Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız

Okula gitmek istemeyen öğrenciye yaklaşımın nasıl olması gerektiğini ve çocuklara okulun nasıl sevdirilmesi gerektiği hakkında İLKHA muhabirlerine önemli açıklamalarda bulunan Rehberlik Öğretmeni Seval Sunar, okul aile ilişkilerinin çok önemli olduğunu söyledi.

Okula gitmek istemeyen öğrencilere nasıl yaklaşılması gerektiği ile ilgili önemli uyarılarda bulunan Sunar, okuldaki ders notlarının eşit olduğunu, bunun öğrencinin değeri olmaması gerektiğini belirtti.

Sunar, özellikle ana okulları ve birinci sınıflarında bazı uyum problemleri yaşayabildiğini,öğrencilerin okula gitmek istememesi ya da anne veye babasıyla derse girmek istemesi şeklinde zorluklar yaşanabildiğini ifade etti.

“Özellikle ana okullarımız ve birinci sınıflarımızda bazı uyum problemleri yaşayabiliyoruz”

Yeni eğitim öğretim yılının hayırlara vesile olmasını dileyerek konuşmasına başlayan Sunar, “Uyum haftası çocuğun okula uyum sağlamaya çalıştığı, yeni bir ortama alıştığı, yeni bir sosyal çevreye ve yeni bir düzene alıştığı dönemdir. O yüzden veliler, çocuk ve öğretmenler için çok önem arz ediyor. Özellikle ana okullarımız ve birinci sınıflarımızda bazı uyum problemleri yaşayabiliyoruz. Öğrencinin okula gelmek istememesi ya da geldiği zaman annesi babasıyla birlikte derse girmek istemesi gibi çeşitli zorluklarla karşılaşabiliyoruz. Veliler bu durumla ilgili öncelikle kendileri okulun başlangıcında öğrenciye karşı tedirgin görünmeyecek. Çünkü anne babanın tedirginliği öğrenciye yansıyor. ‘Okulda ne yapar? Uyum sağlayabilir mi? Tuvaleti bulabilir mi, sınıfını bulabilir mi? Bahçede nasıl vakit geçirir?’ gibi tedirginlikler ve bu tarz sorular öğrenciye de yansıyor. Ve bu da öğrencinin okula karşı uyumunu zorlaştırabiliyor.” dedi.

“Okula yeni başlayan bir çocuğun duygularını anlamaya çalışmamız lazım”

Evden çıkmadan önce mutlaka velinin öğrencinin saatlerini planlaması gerektiğine vurgu yapan Sunar, “Kahvaltı yaptırarak rahat bir şekilde öğrenciyi okula göndermemiz gerekiyor. Evdeki bir huzursuzluk, tedirginlik ya da öğrencinin kahvaltı yapmaması, geç yatması, uykusunu tam alamaması maalesef gene okula karşı uyum sürecini zorlaştırabilir ve öğrenci eğer okula gitmek istemezse velinin buna karşı kararlı olması lazım. Okula gitmemek gibi bir seçeneğinin olmadığını öğrenciye güzel bir şekilde anlatmamız gerekiyor. ‘Ben de seninle geleceğim, senin yanında duracağım. İstersen öğretmenine söyleyebilirsin, gelip seni alabilirim’ gibi vaatler maalesef öğrencinin uyum sürecini zorlaştırıyor. ‘Hayır, okula gitmen gerekiyor ve belli süreçler içinde orada bulunman gerekiyor’ şeklinde netleştirmemiz lazım. Bazen öğrenciler şu tedirginliği de yaşayabiliyorlar. Özellikle birinci sınıf anaokulu için okula gittiği zaman sanki sadece orada kalacakmış, hiç eve dönmeyecekmiş gibi bir algıya sahip olabiliyorlar. Saatleri netleştirelim. ‘Şimdi seni bırakıyorum, şu saatte seni alacağım ya da öğleden sonra seni gelip alacağım şeklinde.’ Dediğimiz gibi öğrenci anne babadan ilk defa ayrılıyor. Farklı bir ortama giriyor. Zaten bir kaygı yaşıyor. Bu kaygısını anlamaya çalışmamız lazım. Duygularını anlamaya çalışmamız lazım.” ifadelerini kullandı.

“Anne babanın yaptığı en büyük hatalardan bir tanesi başka çocuklarla karşılaştırması”

Ebeveyni kendi çocuğunu başka çocuklarla karşılaşılmaması gerektiğini belirten Sunar, devamında şunları aktardı:

“Yapılan hatalardan bir tanesi de başka çocuklarla karşılaştırıyoruz. Komşumuzun çocuğunun çok rahat alıştığını ama onun alışamadığını söylüyoruz. Ya da ‘bak amcanın çocuğu, dayının çocuğu alıştı, sen neden böyle yapıyorsun?’ gibi. Bu karşılaştırmalar da maalesef çocuğun okula karşı tepki almasına sebep oluyor ve bizi çözümsüzlüğe doğru itiyor. Mesela çocuk okulda vakit geçirdikten sonra eve geldiği zaman böyle çocuğu sorguya çeker gibi sorular sormaktan da kaçınalım. Okulda ne yaptığını nasıl geçtiğini sorabiliriz. Ama çocuk bunu yanıtlamak istemezse bunu saygıyla karşılayıp işimize devam edelim. Genelde anneler bazen çok ısrarcı olabiliyorlar. Bundan da kaçınalım. Çocuk istediği kadar bize bilgi versin ama ara ara dediğim gibi okulda ne yaptığıyla ilgili soru sorabiliriz. Bunda sıkıntı yok. Ama sorgulama şeklinde olmasın. Bu çocuğumuzun seviyesine göre anlayabileceği şekilde okula gitmenin avantajlarından, okula gitmenin yararlarından neden okula gittiği ile ilgili açıklamalar yapabiliriz.”

“Uyum sağlamayan çocuğumuza ilgili mutlaka öğretmenle iş birliği içerisinde olmamız lazım”

Okul aile ilişkinin çok önemli olduğuna değinen Sunar, “Uyum sağlamayan çocuğumuzla ilgili mutlaka öğretmenle iş birliği içerisinde olmamız lazım. Biz elimizden geleni yaparız ama öğretmen tarafımız eksik kalırsa eğer onunla iş birliği içerisine girmezsek bu süreçte çocuğumuzun okuldaki uyumunu öğretmenle istişare etmezsek eksik kalan bir yön olur. O yüzden öğretmenle de iş birliğini mutlaka sağlamaya çalışalım. Bizim evdeki görevimiz çocuğumuzun duygularını anlamaya çalışmak onu dinlemek anlayacağı şekilde de eğitim öğretimin faydalarından bahsetmektir. Çok büyük vaatlerde bulunmadan ‘bak okulda şunu yapacaksın, bunu yapacaksın’ gibi öğrencinin okulda göremeyeceği şeyleri söylemekten de kaçınalım. Olabildiğince somutlaştırarak okulun öğrenci için faydalarından bahsedelim. Bir aydan fazla süren uyumsuzluk problem teşkil edebilir. Eğer çocuğumuz bir ay içerisinde de okula alışmamış ise bunun altında yatan sebepler daha ayrıntılı bir şekilde araştırılabilir. Ama maksimum bir ay içerisinde eğer doğru bir yol izliyorsa çocuğumuz okula alışacaktır.” dedi.

“Bir öğrenci okulu terk etmek isteyebilir ama hep aynı nedenler altında yatmıyor olabilir”

Okulu terk etmek isteyen öğrencilerin olabildiğini söyleyen Sunar, “Genel itibariyle bazen okulu terk etme, okula devam etmeme gibi her okul düzeyinde problemler yaşayabiliyoruz. Öncelikle bu problemlerin sebeplerini araştırmak lazım. Çünkü her problem kendine özeldir. Bir öğrenci okulu terk etmek isteyebilir ama hep aynı nedenler altında yatmıyor olabilir. Burada sebeplerin neden kaynaklandığının öncelikle aileler tarafından tespit edilmesi lazım. Öğrenciyle mi ilgili, okulla mı ilgili, anne baba ile alakalı sebepler mi? Bunları tespit ettikten sonra problemin kaynağına inilerek araştırılması lazım. Bir öğrenci okulu sevmeyebilir okulu terk etmek isteyebilir. Bunlarla ilgili birçok sebep olabilir. Mesela okul arkadaşlarıyla, öğretmenleriyle olan iletişim problemleri olabiliyor.” ifadelerine yer verdi.

“Öğrencinin sadece okul endeksli bir hayatının olmaması lazım”

Okul anne baba ve çocuğun arasındaki iletişimin kopukluğuna değinen Sunar, devamında şunları aktardı:

“Öğrencinin tercih ettiği okul, öğrencinin hedeflerine uygun olmayabiliyor ya da öğrencinin akademik düzeyiyle devam ettiği okulun akademik düzeyi arasında çok fark olabiliyor. Yani öncelikle okulu bırakmak isteyen sevmeyen öğrencimize bunun sebeplerini sormamız lazım. Buna dayalı da bir tavır sergilememiz lazım. Bazen anne babalar, ‘okumak zorundasın okula gitmek zorundasın.’  Gibi hatalar yapabiliyorlar. Tabi ki bir öğrencinin eğitim öğretim hayatının devam etmesi lazım. Ama öğrenciyi karşımıza alarak değil yanımıza alarak bu süreç üzerinden gelmemiz lazım. O yüzden öncelikle altındaki sebepler araştırılmalı ve öğrencinin sadece okul endeksli bir hayatının olmaması lazım. Sosyal etkinliklerin de olması lazım. Okulun yanında öğrenciye alternatif sunabileceğimiz, vaktini daha verimli ve keyifli geçirebileceği sosyal aktiviteler olabilir. Onları yönlendirmemiz lazım. Sadece okul endeksli, başarı endeksli bir dayatma olmamalı.”

“Çocuk farklı alanlarda çok daha iyi ise, farklı ilgi ve yetenekleri varsa biraz onun üzerine de gitmek lazım”

Son olarak Sunar, “Okulun yanında alternatif seçenekler sunarak okula devam etmesini sağlamak lazım. Okulda başarılı olmak tek çözüm değil. Yani okuldaki ders notları eşittir öğrencinin değeri olmaması gerekiyor. Bazen anneler ve babalar tarafında böyle bir algı olabiliyor. Eğer çocuk farklı alanlarda çok daha iyi ise farklı ilgi ve yetenekleri varsa biraz onun üzerine de gitmek lazım. Bu şekilde çocukla iletişim halinde ve orta yol bulmak gerekiyor ve bu duyarlılığı erken dönemde tespit etmek lazım. Bazen iş işten geçiyor. Çocuk artık tamamen okuldan kopmuş oluyor. Devam sıklıkları çok fazla oluyor bu velinin çok geç haberi oluyor. Anne babaların bu takibi okul başladığından itibaren sıkı bir şekilde yapması lazım. Okula devam devamsızlık durumu, öğrencinin ders notları bunların an be an takip edilmesi lazım. Geç kalınmış bir takipsizlik maalesef daha kötü sonuçlara sebep olabiliyor. Öğrenci, okul ve veli iletişimi ile bu problemler genelde çözülebiliyor.” diye konuştu. (İLKHA)





Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız

Bu haberler de ilginizi çekebilir